hesabın var mı? giriş yap

  • evde mutsuzdur.
    evde kimsesi yoktur.
    evi yoktur orda kalıyordur.
    para lazımdır.
    erken kalkıp erken yol almak istiyordur.(pazar bile olsa)

    bırak işine baksın adamcağız, sen sporundan olma.

    başlığı açan eylül fırtınası kaçmış.

  • altunizade capitol d&r'da, kitap rafları arasında, 15-18 yaş arası olduğunu düşündüğüm bir hanım kızımız tarafından dile getirilen hayret ve sevinç cümlesi. muhtemelen son 2 yıldır ilk defa kitap okumasına neden olacak bu kutlu olayı giyim kuşam ve prozodi açısından kendisinden ve birbirlerinden ayırt etmenin mümkün olmadığı arkadaşları ile paylaşırken kulak misafiri olduğum kutlu haber.

    aslında bir nevi yardım çığlığı olarak da algılamak mümkün. şu birkaç kelimelik kısacık cümleden bile son 20 yıldır yaşadığımız yadsınamaz mallıklar ile ilgili fikir edinmek mümkün değil mi a dostlar?

    halid ziya uşaklıgil'i tanımıyor veya bu sıradan dizinin bir uyarlama olduğunu bilmiyor olması değil bence mesele. kanımca, çok daha ciddi bir mesele var bu cümlede!

    kitap kavramı, "çıkan", zamanı gelince yeşeren veya düzenli servis edilen bir obje olarak algılanmaya ne zamandan beri başladı?

    turfanda hıyar mı lan bu?

    tamam gazetelerdeki boy boy ilanlardan, marketlerdeki cikletlerin kenarına koyularak satılanına; her televizyonu açtığımızda son yazdığı kitabını kameralara tutarak röportaj veren yazarlardan, dergilerin yanında eşantiyon verilenine, "kitap" ön planda sanki endüstriyel bir ürünmüş gibi algılanmaya başlanmış olabilir. ama bu kadar da mı koptuk gerçeklikten artık?

    bir kitap, bir beste, bir heykel veya resim ne zamandan beri ısmarlama mobilya, kesilmiş çelik veya banttan üretilen buzdolabı muamelesi görmeye başladı arkadaş!

    hani bu ülkenin çocukları manevi değerlere bağlı ve muhafazakar kişiler olacaklardı. hani şanlı tarihimiz ve asil milletimizle gurur duyacaktık. gavur ve gomonist propagandalarından koruyacaktık yavrularımızı. bu yüzden asmadık mı lan sağdan soldan 50 kişiyi. bu yüzen işkence görmedi mi binlerce genç aydın.

    ne oldu gladio'nun pezemenkleri? daha bıkmadınız mı yalan söylemekten? "yanılmışız, her şeyi istediğimiz gibi uyguladık ama sonuç bklediğimiz gibi olmadı. özür dileriz" de demediğinize göre, o söylemlerinizin de hiçbiri sikinizde değilmiş demek ki!

    manevi değeriniz ana akım` :mainstreammedya, milli değerinizwall street` borsası olunca, yine de şükredin bizim gençliğe hıyar ağaları. delikanlılar birbirini dürtüp "kalem ve klavye icat olmuş olum biz de yazabilecekmişiz" diye geyik de çevirebilirlerdi. size kalsa bu ülkeye bilgisayar ekipmanı olarak sadece mouse sokardınız ya...

  • 1500 sene önce yapılmış mühendislik harikası bir yapının duvarlarını günümüzde kutsal ve şifalı diyerek kazıyıp yemek üzere poşetleyen insanlar. siyasal islam 20 senede nereden nereye getirdi bu güzel ülkeyi.

  • rok'a mit ve devlet kaynaklarindan,
    sinan engin'e spor ve federasyon kaynaklarindan,
    ahmet cakar'a hakem ve bahis kaynaklarindan surekli telefonla bilgi geliyor.

    garibim abdulkerim'e ne sms atan ne de bilgi veren kaynak var.

  • ''stajını bende görüp, başkalarıyla kariyer yapmak isteyenler…unutmayin ki: gün gelir sorarlar referansın kim diye…''

    bunun büyük küçük harflerle yazıldığını düşünün işte.

  • "yalnız 15 dakkadan önce gelmesin, yeni duştan çıktık da - sinemis, ceren, gamze"

    getiren adama da ayıp oldu ama. adam nefes nefese geldi çaldı kapıyı 4 tane erkek çıktı karşısına...

  • richard mayhew adlı insanın bir gün sevgilisiyle yolda giderken kaldırımda yaralı bir kızı görmesiyle başlayan olaylar silsilesini anlatan kitap. yazarı neil gaimandır. konu bir anlamda amerikan tanrıları ile paralellik gösterir. bu kitapta londra şehri aşağı ve yukarı londra olmak üzere ikiye ayrılır. yukarısı bildiğimiz londradır. aşağıda ise bir çeşit tarih yatar. o tarihin kahramanları , kralları , haydutları ve insanları yukarıdakilerin haberi olmadan kendilerince yaşarlar. çarşambanın dediği gibi ; kuliste olmak ile sahnede olmak arasındaki fark. filme çekilmiştir , dvdsi satışa çıkarılmıştır. ilginç bir hikayedir. mr. croup ve mr. vandemar adlı iki katil en beğendiğim karakterleridir kitabın.

  • yaptıkları şey başlı başına magandalık. hamile kadına yapılmış, hamile olmayan kadına yapılmış, yetişkin bir erkeğe ya da yaşlı bir kadın veya erkeğe yapılmış fark etmez.

  • çocukluğuma ışınlanıyorum hemen. dünyadaki en huzursuz evde büyüdüm ben. alkolik bir baba en önemli detay. alkol almadan ağzından kelime çıkmayan bu adamın işten eve gelme saatleri yaklaştıkça gerilimin artması. o anahtarın kapıyı açma sesini hiç unutmuyorum mesela. nefes bile alamazdık. masanın başına oturup iki kadeh yuvarlamadan kalp çarpıntılarıyla beklerdik. acaba bugün neden kavga çıkacak diye.

    ev aşırı düzenliydi hiçbir şey oynamazdı yerinden. oysa ben dağınık olsun isterdim birazcık.

    kahvaltılar kaldır kondur kurumuş peynir ve zeytin tabağından oluşur ve keyiften alabildiğine uzaktı. insanların börekler çörekler sıcak omletlerle kahvaltı ettiklerini anlatması bana çok ütopik gelirdi.

    anne mutsuz, anne sinirli, anne sevgisiz, anne yorgun, anne kırgın.. konuşmazdık hiç, çıt çıkmazdı. yanlış bir şey söyleme korkusundan bugün bile konuşmaktan, kendini ifade etmekten çekinen bir insanım.

    hayvan yoktu, çiçek yoktu. çok yoksulluk çekerdik. çeşit çeşit kıyafetlerim ayakkabılarım olmadı hiç. duygusal şiddet de vardı anneme uygulanan fiziksel şiddet de.

    ama başlık detaydı değil mi. sessiz konuşan ya da konuşmayan çocuklar. kırık dökük eşyalar. soğukluk elle tutulacak kadar hissedilen soğukluk, kasvet.

    teşekkür editi: çalakalem yazdığım satırlarda pek çok gönülde yer tutmuşum. birçoğunuzla aynı hikayeyi farklı zamanlarda farklı mekanlarda paylaşmışım. üzülenler, çocukluğuma dönüp saçımı okşayıp beni sevgiye boğmak isteyenler olmuş. yani bazen insanın nutku tutulur ya. yaralı olduğumu biliyordum ama bu denli alaka beni çok duygulandırdı. bazı yaralar geçmiyor ne kadar iyileştim deseniz de küçücük bir kaşıntıyla yine kanamaya devam ediyor. hayat devam ediyor, etmeli de. zamanın bir yerinde korkuyla ağlayan o çocuğu iyileştirebilmelisiniz. zor olsa da umarım bunu yapabilecek gücü bulabilirsiniz. babam öldü. annem hayatta. annemle öz eleştiri yapabiliyoruz, konuşabiliyoruz. bu benim kazancım. herkese teşekkür ederim. yüreklerinize sağlık..

  • büyük çoğunluğu şoför koltuğu ile ön yolcu koltuğu ortasında konumlandırılan ve aşağı yukarı hareket edebilen kol şeklinde olan,otomobili park halinde sabitlemeye yarayan mekanizmalara verilen addır. ilgili mekanizmada, el freni mafsalından başlayıp arka tekerleklere kadar uzanan yaylı, çelik tel sistemi bulunmaktadır. görece olarak basit bir kullanım mantığına sahiptir. el frenini çektiğinizde, aradaki bu el freni telini gerdirmiş olursunuz. gerilen tel, arka tekerleklerde (kampana veya disk fren sistemi) balatalarda sıkıştırma etkisi yaparak aracın park halinde hareket etmesini engeller. el freni kolunu yukarı çektiğinizde, bu sıkıştırmayı korumak adına mafsalın içinde dişli bir mekanizma bulunur. el frenini indirirken koldaki düğmeye basıp hafif yukarı kaldırmanın mantığı tam olarak budur. mekanizmadaki dişliden kurtarmaktır. arka tekerlekleri disk fren olan araçlarda el freninin daha sağlam ve sıkı tuttuğu tecrübe edilmiştir. aynı zamanda arka disk fren sistemlerinde ekstra bir el freni ayarına gerek olmaması büyük bir kolaylıktır. arka tekerlekleri kampana fren sistemi olan araçlarda ise belirli periyotlarla el freni ayarına ihtiyaç duyulur. kampanalı fren sistemine sahip araçlarda kullanıma bağlı olarak el freni daha ustlerde tutmaya başlar. bu nedenle el freni ayarı önem arz eder. aşırı sıkı yapılan el freni ayarı neticesinde arka tekerlekler sıkma yapar ve farkına varılmaması halinde kampana balatalarının aşırı ısınması sonucunda yanmasına ve seyir halinde iken arka frenlerin tutmamasına sebebiyet verir. bu nedenle özellikle kampanalı fren sistemi bulunan araçlarda el freni ayarı hayati önem arz eden bir konudur. el freni ile alakalı bir diğer konu ise özellikle dik yokuşlarda el freninin hayat kurtarıcı özelliğidir. siz siz olun el freni ile yokuşta kalkış yapan acemidir söylemlerini dikkate almayın. el freni acemilik değil akıllıca hareket etmektir. dik bir yokuşta dur kalk yapma durumunda kalırsanız mutlaka el frenini, tabancasındaki düğmesine basılı tutarak çekin ve o pozisyonda bekleyin. kalkış esnasında debriyaj-gaz ayarını yapıp araç harekete hazırken, el frenini yine düğmesine basılı vaziyette indirin. bu şekilde yokuşta kalkış yapmak, aracın tüm ağırlığını el freni teline bindirerek daha güvenli ve daha ucuza kalkış yapmak demektir. öte yandan usta! şoförlerin gurur meselesi yaptığı gibi sadece debriyaj pedalı ile kalkış yapmak, debriyaj ömründen yemekle beraber aracın ön-arka çekiş durumuna göre kaymalara, geri kaçırmalara ve bu nedenle şahsınızın panik olarak bir kaza yapmasına sebep olabilir.
    el freni teli ile alakalı bir diğer önemli konu ise kullanıma bağlı olarak bu telin değiştirilmesi hususudur. bahsettiğim şekilde sürekli el freni ile yapılan seyahatlerde, araç muayenesi öncesinde el frenini mutlaka frenciye ayarlattırın. muayene sonrasında el freni sapma değerlerini frenciye göstererek ikinci bir ayarla işinizi sağlama alın. zaten bu sapma değerleri sonrasında ayarlarda düzelme sağlanamıyorsa frenciniz size el freni değişimini önerecektir. el freni ayarı(kampana fren sistemi araçlar için) , arka kampanalardan ve araç içinde el freni tabancasının bulunduğu bölümden olmak üzere iki yerden yapılır. öncelikle kampana kısmından yapılan ayarın esas ayar olduğunu belirtmeliyim. el freni tabancasının altından yapılan ayar ise daha çok el fren teli gerginliğini ayarlamak, tabiri caizse el freni sertliğini ayarlamak için yapılan bir nevi konfor ayarıdır. genelde el freni teli değişiminde yapılır. el freni kullanımında dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de kışın soğuk ve yağışlı havalarda mümkünse el freninin çekilmemesi, bunun yerine aracın uygun viteste takılarak sabitlenmesi ve tercihen oto lastik takozu kullanılarak işin garantiye alınmasıdır. kış şartlarında el freni çekildiğinde(el freni telinin ıslanması ve ayarına bağlı olarak) donma gerçekleşebilir. bu durum arka tekerleklerin kilitli kalmasına ve trafikte zor durumlar yaşamanıza neden olabilir. buraya kadar bahsedilenler çoğunlukla manuel el frenleri için geçerlidir. elektrikli veya elektronik kontrollü el frenklerinin temel mantığı manuel el frenleri ile aynı olmakla beraber bazı konularda tüm kontrolü minik bir düğmenin insafına bırakmak şahsıma mantıklı gelmemektedir. kazasız, belasız güvenli sürüşler dilerim.

  • "güzel kadınlar her şeyi çok kolay elde ediyo yeaa, güzel kadınsan tamam abi bu ülkede" diye sözlükte bilumum başlık altında ağlayan erkekler, videodaki kadın güzel bir kadın olduğu için "dershanelerde sürünme, gel evimin baş köşesine otur" minvalli iç geçiriyor, bir diğeri "ofiste iş yapmadan takılsa gene maaş ödenir" diye tespit yapıyor. e ama hakikaten, eğer bu durum gerçekten "kolaylık" sağlıyorsa bunu sağlayan sizlersiniz? sizin dışınızda, görünmez bir el falan düzenlemiyor canlarım bunu?

    zaten boşuna dememişler, kişi kendinden bilir işi. o yüzden gördüğünüz bütün güzel kadınlara "kesin güzelliğiyle geldi bi yerlere" gözüyle bakıyorsunuz, çünkü size bıraksalar "getirirsiniz".

  • nivea'nın eski vişneli dudak koruyucusu. şimdiki gibi parlak değil daha mat olduğu hali. sanki herkes yağlı görünümlü dudaklarla gezmek istermiş gibi.