ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
dışarıdayken etraftan duyulan yaran diyaloglar
-
mekan: bilardo cafe
yan masa... arkadaşın kafası güzel.
-: madboy naber birader.
madboy: iyidir, senden.
-: iyidir. ufak bi işim var birader uğrıcam.
madboy: burdayız.
-: zerrin, gel bakayım az.
gelir zerrin.
-:otur bakayım şöyle.
zerrin: efendim.
-: şimdi bana bak, tipime bak, şeklime bak, konuşmalarıma bak. baktın mı?
zerrin: tamam. evet?
-: şimdi ben bu şekil sana gelsem çıkma teklif etsem kabul eder misin?
zerrin: ederim.
-: tamam eyvallah. teşekkür ederim. neslihan gelicek birazdan o'na teklif edicem. antrenman yapıyorum.
zerrin: gideyim mi ben?
-: tamam. saol.
yeni neslin irite eden söz kalıpları
-
mezuna kalmak zirvededir. söyleyenin ağzının ortasına kürekle vurmak istiyorum.
kolları hayvan gibi kıllı ama parmakları ojeli kız
-
asıl ilginç olan kıllı koları değil parmaklarına oje sürmesidir bana göre. zira oje parmağa değil tırnağa sürülür.
türkçe konuşmaktan aciz tiplerin diline sakız olmasın. kollarına ağda yapsın, ojelerini de tırnağına sürsün.
yazdığı entry yüzünden okuldan uzaklaştırılan genç
-
çoğu zaman bana nasıl bu kadar sabırlı, sakin, tahammüllü olduğum soruluyor. sanıyorum bunun sebeplerinden biri üniversite okumamış olmam. türkiye'de sarsılmaz ast üst ilişkisiyle, statükocu yapısıyla, kraldan çok kralcılığı ile, kayırmalarıyla, kaydırmalarıyla, entrikalarıyla tam bir ortaçağ derebeyliği zihniyetiyle yönetilen bu kurumlarda örselenmediğimden cebimde bolca tahammül kaldı diye tahmin ediyorum.
savcılığa verdiğim her 10 ifadeden 7'si öğretim üyelerinin şikayetleri üzerine oluyor. asker değil, adnan hoca değil, milletvekili değil. bu öğretim görevlileri "eleştirel düşünce", "fikir ifade özgürlüğü", "mantıksal çözümleme" öğretecekler.
siz kimsiniz yahu? kendinizi ne zannediyorsunuz? kim sizi bu kadar havalara çıkardı? paper'larınızı alsam, önce intihalleri ayıklasam, sonra da yerel, ucuz, parayla makale yayınlayan mecralardaki yayınlarınızı elesem, h-index'inizi hesaplasam bir avuç düzgün insan kalırsınız. onlar da zaten öğrenciyi düşmanıymış zannetmeyenler çıkar. geri kalanınız hayata daha iyi bir akademisyen, daha iyi bir eğitim adamı, daha iyi bir insan olarak tutunmak yerine zamanında bedelini biat ederek ödediğinizi düşündüğünüzden aynı bedeli ödetmeyi hak gördüğünüz o çürük sistemin boktan çarklarını yağlamaktan başka bir iş yapmıyorsunuz.
o çarkın içinde onunla beraber kül olup gideceksiniz. yerinize yepyeni aklı beyni açık bir nesil gelecek. sizi ne kimse hatırlayacak ne de kimse size minnet duyacak. tarih sizi ufak puntoyla ufak utanç dolu bir paragrafa sıkıştırdığıyla kalacak.
sizin vereceğiniz eğitimin bende eksik olmasından dolayı da son derece memnunum. gelecekteki tercihlerimi de sizin gibilerin olmadığı bir dünyadan yana yapmaya devam edeceğim.
sevilen şiirin en vurucu cümlesi
insanın içini bir anda acıtan sözler
-
''biliyorum sana giden yollar kapalı, üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni'' cemal süreya.
orta doğu teknik üniversitesi
-
hahahah çok güldüm sözlük. oğlunu, kızını ahlak için bu üniversiteye göndermeyecekler varmış.
benim çocuklarda o kadar beyin yok demiyo da...
birol güven'in gençlere işsizlik öğüdü
-
birol güven'in pollyannavari öğüdüdür. şunu demiş:
''üniversite bitince iş bulacağınızı düşünmeyin. bulamayabilirisiniz.
iş meselesini öğrencilik yıllarında çözün. öyle bir öğrencilik yılları geçirin ki mezun olunca işiniz hazır olsun.
eğer fırsat gelirse okulu bırakıp işe girin. okulu nasıl olsa bir gün bitirirsiniz.''
link
birol sanırım türkiye gerçeklerinden habersiz. çocuklar duymasını 20 yıldır ülkeye kakalayabilen bir vatandaş olarak plazasında çayını yudumlarken ülkenin içinde bulunduğu durumu pek çözemiyor.
yanına gidip iş talep ettiğinizde sizi kovacak adamlar gençlere kanaat önderi rolüne soyunuyor ya, çıldırmamak elde değil.
kısıra bakmasınlar mercimek köftesini yedirmeyiz
-
yaptığı kötü kısırdan dolayı aldığı olumsuz yorumları iddialı olduğu mercimek köftesinde de duymak istemeyen ve mercimek köfteme laf yok demeye getiren bir ev hanımının beyanı.
özgüven eksikliği
-
aslında özgüven eksikliğinin en kötü yanı kendini kötü görmek değil, diğer herkesi mükemmel görmektir. en boktan, en saçma insan bile size göre sizden iyidir.
luis figo'nun 1992'de giydiği ceket
-
programdaki asıl konuktur. her an kendi kendine çıkıp gidecekmiş gibi bir hali var. bu dünyaya ait değil.
çalışan kadın ukalalığı
-
olması gereken şey.
yaşadığım yer belli bir zümrenin kalesi sayılabilecek biraz lüks bir site. komşuların %60'ı falan bir dönemde zengin olmuş insanlar. buraya kadar tamam yani o dönemde zengin olursun bu dönemde zengin olursun ona bir şey demiyorum ama şimdi müthiş kısım geliyor. bu adamların kapalı ve çalışmayan karıları var. neredeyse hepsi volvo, bmw, jeep gibi markaların en yeni ve en üst modellerine sahip (evet şehiriçinde kullanmak için canavar gibi bir dört çeker canım kul hakkı yemeyen müslüman sensin evet). porsche'ye binen de var hadi bu da tamam ama şimdi daha kötü kısmı geliyor: evde temizlik ve yemek yapmaktan bile aciz bütün gün fink fink gezen bu kadınların herhangi bir eğitimi yani kocası tekmeyi bassa kendine bakacak kabiliyeti bile yok. ve bu hayattaki tek başarısı zengin koca kafalayıp parazit gibi yaşamak olan bu kadınlar dünyanın en ukala oluşumları. işte bu yüzden bırakın çalışan kadın da azıcık ukala olsun.