hesabın var mı? giriş yap

  • başlık: komsunun kızı iş atıyor yardım lazım

    1. ya beyler ogrenciyim. komsunun bi kız var faceden kariyer.net iş linkleri atiyor. okulum var çalismak istemiorum diorum anlamior

  • dün akşam izmir'de hem hayran bırakan, hem de umut aşılayan dev adam. 2 yıl felsefe, 2 yıl da hukuk eğitimi aldığını ama iki fakülteyi de yarıda bıraktığını, anlayacağınız düz lise mezunu olduğunu anlattı. bir insanın kendini yetiştirmesinin en güzel örneklerinden biriydi. kurduğu cümleler, kullandığı sözcükler, 80 yıllık yaşamından damıtıp da dile getirdiği düşünceleriyle yüzlerce insanı büyüledi. sorulan sorulara içtenlikle yanıt verdi. biz paradigması neden önemlidiri anlattı. bireyselciliğin bugün ulaştığı noktadan olan rahatsızlığını dile getirdi. afad'ın yine "sel geliyor!" diye attığı sms'lere inat hava güzeldi, o kadar sağnak yağış uyarıları yapılırken o güzel insanın hatırına bir damla bile düşmedi dün gece.

    "en az 500 eserin usûlünü vurarak söylemeniz gerekir derler. ben o donanımda değilim, nota da usûl de bilmem. ben ses sanatçısı değilim, ben ses sanatçılarını taklit eden biriyim." dedi içtenlikle. oysa sesine, bilgisine, görgüsüne bakmadan türk sanat müziği albümü çıkartmış onlarcasından, yüzlercesinden çok daha iyi söylerdi bir plak doldursaydı.

    ben de sordum dün, "türk mizahına gırgır gibi, fırt gibi, ferhan şensoy ve nicesi gibi yön vermiş insanlardansınız. ismim hakan, çocukluğumdan beri insanlar bana 'hakan abi!' diye takılır. peki siz kime gülersiniz, sizi güldüren nedir?" diye. "en başta zeki alasya!" dedi, "az oyunla güldürmeyi başaranları da severim. mesela ingiliz mizahı hoşuma gider, peter sellers hayranıyımdır. o bir şey yapmadan da güldürmeyi bilir. şimdilerde büyük büyük oynanıyor ama mizah, tiyatro aynı zamanda ekonomik de olabilmelidir." dedi ve ekledi "tamam mı haakıııınaaaaaabiiiiiiii?!?"

    yıllar yıllar önce, daha 11-12 yaşlarında çocukken, izmir enternasyonel fuarı'nda, aşkolsun'da izlemiştim, neredeyse 40 yıl sonra yine aynı yerde sayenizde umutlarımı tazeledim, hiçbir şey için geç olmadığını anladım üstâdım. tanrım size sağlıklı ömür versin ve zekinizle cennette buluştursun umarım.

    ekleme: 80'ine gelmişken mahkeme koridorlarında süründürdüler bu adamı. dün sorulan sorulardan birine yanıtında dedi ki: "sanatçı dostlarım, çevrem tabii ki bana destek oldu. biz birbirimizi kollarız, bu doğal bir şey. ama sizlerin bana sahip çıkması beni çok mutlu etti. layığımdan çok daha fazlasını verdiniz siz bana, size olan bu borcumu nasıl ödeyeceğimi bilemiyorum."

  • istanbul'daki, avrupa ve anadolu yakası fark etmeksizin, bütün yaralanma ve diğer kaza vakalarına bakan insan. 300. ve son bölümde yoğun bakım odasına çaat diye dalıp eline geçirdiği elektroşok cihazıyla bütün vücudu baştan aşağı yanmış bir mağduru hayata döndürmeye çalışıyordu. başaramayınca da yoğun bakım odasının penceresinden, adamın işi bitti işareti yaptı.

    kendisi tıbbın geldiği son noktadır ve bütün tıp dallarında ihtisası vardır.

  • halil diye bir arkadas var, kulaklari cinlasin, doksanli yillarin sonunda universite ogrencisi. kiz arkadasi da punk bir kiz arkadas, ki hayattaki alternatif durusunun duru duragi yok, oylesi ki alternatifi kavram olarak yikip yikip tekrar yogurup hamurundan fak yu heykeli yapar. neyse, erkek istemek kismina gelirsek, kiz bir aksam artik ne derecede bir icmekse, aliyor efendi gibi iki yuz elli gram baklavasini kolunun altina, halil'in ailesiyle kaldigi katin kapisi calip "hayirli bir is icin geldim" diyor. buyur ediyorlar, iceride halil'i istiyor "oglunuza talibim" diye. yuzunu yikayip kahve icirip yatirmislar o gece. hala hatirlayinca guleriz, de halil benim oglum olsa, canim gelinim diye bagrima basardim yeminler ediyorum.

  • hayvansal sütlerin iklime olan negatif etkileri ve hazımsızlık, yorgunluk hissi gibi sebeplerle tercih ettiğim ve evimde kendim ürettiğim bitkisel süt.

    yürütülen birkaç araştırmadan örnek verebilecek olursam yulaf sütünün diğer bitkisel bazlı sütlere göre daha çevre dostu ve sürdürülebilir olduğunu iddia etmek mümkün. bazı karşılaştırmalarla argümanlarımı destekleyelim!

    oatly firmasının isveçte yürüttüğü çalışmasına göre, yulaf sütü üretimi inek sütüne kıyasla %80 daha az sera gazı emisyonu ve %60 daha az enerji ihtiyacı olduğunu ortaya koymuştur. çalışma aynı zamanda %80 daha az arazi kullanımının yeterli olduğunu belirtmiştir.

    diğer bitkisel bazlı sütlere göre yulaf sütü en az su tüketimine ihtiyaç duyan üründür. kaynak

    besleyicilik açısından bakıldığında market lideri badem sütüne göre daha besleyicidir. ancak soya, bezelye gibi muadillerine göre besin değerleri bir miktar düşüktür. besin değerleri tablosu. ancak görüldüğü üzere çok ciddi farklar görülmemektedir. aradaki minik farklar ek besin takviyeleriyle rahatlıkla kapatılabilecek düzeydedir.

    bu bilgiler ışığında ekosisteme faydası açısından yulaf sütünü tercih etmek mantıklı görünmekte. bunun vegan olup olmamanız ile alakası yok! ben bir vegan değilim ancak carnivore olduğumu da söyleyemem*. hayvansal ürünleri kendime yasaklamadım, zaten düşünce yapım* gereği kısacık ömrümde asla böyle kısıtlamalar koymam. fakat en azından bunları azaltmamız mümkün. yapılan çalışmalarda açıkça ortaya koyulduğu gibi hayvancılık endüstrisi sera gazı ve karbon ayak izi açısından ekosistemde derin izler bırakmakta. ayda 1 kilo et, peynir veya 5 litre inek sütü tüketmek yerine. bunları %50 azaltıp tek başınıza bile bir fark yaratabilirsiniz.

    konuyla ilgili interaktif bir ted videosu
    kendi yulaf sütümü yaparken uyguladığım reçete

  • cumhurbaşkanı başdanışmanı, gençlik ve spor bakan yardımcısı, vakıfbank yönetim kurulu başkan yardımcısı, eski akp milletvekili hamza yerlikaya’nın sahte lise diploması kullanması olayıdır. mahkeme kararına göre, ortaokul mezunu yerlikaya, sahte lise diploması kullanmış.

    link

    o değil de, sözlükte tapınılan ibrahim kalın gibi yüce (!) insanlar bu ahlaksızlıklara tek bir söz edememiş mi?

  • bir yerlerde aşı olan pozitif çıkmaz diye bir şey yazıyordu da ben mi kaçırdım lan? bir aşı bu kadar yanlış anlanır mı?

  • aklıma şu fıkrayı getiren durum

    carlo italya'da bi fabrikada iscidir bi gun charles de gaulle fabrikayi ziyarete gelir. carlo'yu gorunce "carlo bu sen misin inanmiyorum!" der sarilirlar. degaulle beraber guzel anilarini anlatir gider. mudur cok sasirir "vay be" falan. bir kac ay sonra nixon ziyarete gelir carlo'yu gorunce "oo carlo!" der kucaklasirlar. fabrika muduru "yok artik carlo utanmasan papayi da taniyacaksin" der. carlo "taniyorum tabi" der. mudur inanmaz. "bu hafta sonu ayinde halkin arasinda bekleyin ben balkonda papanin yanina cikicam der". mudur gider halkin arasinda bekler. carlo papanin yaninda cikar. kalabaliga bir bakar mudur bayilmis yerde yatiyor. kosarak balkondan iner yanina gider etraftaiklere sorar "beni balkonda gorunce mi bayildi?" diye. ordan biri yanit verir: "yok arkadaki iki japon "bu bizim carlo da yanindaki takkeli kim?" deyince bayildi".

  • kafi derecede oyuncağı olmadığı için hayal kuran çocukların iki hedefi vardır. ilk hedef, ünlü bir sporcu, şarkıcı ya da süper kahraman olmaktır. bütün çocuklar ister ama bazıları hedefe ulaşır. ikinci hedefe ulaşmak ise daha zordur. babalarına bakarlar ve ben çocuğuma karşı böyle olmayacağım diye kendilerine söz verirler, baba olduktan sonra ise babaları gibi olduklarını farkedip üzülürler. michael jackson iki hedefine birden ulaşan bir çocuk, yıldız, baba. bir çocuğun hayal bile edemeyeceği yerlere geldi. bir baba olarak çocuklarına babası gibi davranmamayı başarabildi. kızı ağlarken, dünya; bir yıldızın, ikonun, üzerinden para kazanılmaya çalışılan bir çocuğun, bütün sevdikleri tarafından sömürülen bir adamın değil kızı için her şeyi yapan bir babanın öldüğünü anladı. para pul için çocuklarının fotoğraflarını satmadı, paparazzilerle anlaşıp üzerlerinden para kazanmadı, sahneye sürmedi, kendi çocukluğuna verdiği sözü tutabildi, aşkolsun.

  • normal olandır.

    para duruduğu yerde hegün %10 değer kaybettiği sistemlerde, hiperenflasyon durumunda gerçekleşir.

    herkes parayı şimdiden harcama, alabileceğine alma yarışına girer. bunda garip olan hiçbirşey yoktur.

    tem kavacık kavşağında köprüden önce son çıkış yazıyor ya. he şu anda kriz o noktada, az kaldı ama o kavşak geçildi geçilecek. işte o zaman görürsün kimse bir şey satın alabiliyor mu, evde aç aç oturuyor mu..

    bu krizden çıkmanın artık tek yolu da, erken seçimdir. başka da hiçbir çözümü yoktur.

  • çocuğunu özel okula veren her ana baba ama özellikle anneler sanki bir tek kendi çocuğu özel, okul ve trafik sadece onlar için yapılmış gibi davranıyor. avrupa'da amerika'da yasalar ve pek tabii medeniyet çerçevesinde asla yapmayacakları şekilde kuralsızca ve pek tabii saygısızca ana arterin ortasında arabası ile duruyor, park ediyor, aracı çalışır halde bırakır dörtlüleri yakıyor vs. napıyorsunuz efendim diye sorarsanız yüzünüze boş bakıyor, bazısı hak ve gururla çocuğumu bekliyorum diyor. istanbul'da net bir şekilde sabah ve akşam okul trafiği diye bir şey var ve sebebi de çocuklarını özel araçları ile okula bırakan ve okuldan alan veliler. yürüyerek kırk dakikada geçilecek yollar araba ile kırkbeş dakikada geçiliyorsa mutlaka etrafında bir özel okul vardır. buna cumartesi günleri kurs - etüt - bale - yüzme gibi türlü aktiviteleri de ekleyebilirsiniz. ülkenin eğitimsizlik ve bilinçsizlik seviyesi arşa ulaşınca pozitif ayrımcılığı hak gören ebeveynlerin davranışları gerçekten göz yaşartıcı.

    eskiden sadece trafik tıkanırdı, şimdi artık can ve mal kayıpları da yaşanıyor. araç ve yaya kazaları yaşanıyor. bu konuyu iletişimle çözemediğinizde pek tabii okul yönetimine, belediyeye, emniyet müdürlüğüne, hatta cimer'e ilettiğinizde aldığınız cevaplar yaşadıklarınızdan çok farklı değil.

    sevgili veliler, sadece sizin çocuğunuz okula gitmiyor ve trafik dediğin şey bu kadar sorumsuzca hareket edebileceğiniz bir şey değil.

    ülke her anlamda içten içe çürüyor, kanunsuzluk ve kuralsızlık kol geziyor onu geçtim insanların kendine ve birbirine saygısı yok ama sorarsan çocuğunu özel okula gönderiyor. kusura bakmayın da bu kafayla siz nesiniz ki çocuğunuz nasıl bir eğitim alıp ne olacak?