ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
bufalonun kalbine 5 kurşun sıktım
-
(bkz: çektim çakıyı)
iş mülakatlarında sorulan sinir sorulara cevaplar
-
+şirketimizle ilgili bilgi sahibi misiniz?
-gelmeden önce imkb sitesinden kar zarar tablosuna baktım.
+çok güzel...
-biraz siki tutmuş gibisiniz sanki?
+evet ya sorma...
-nasıl olacak? mayışları ödeyebilecek misiniz?
+bir ihracat işi var onu bağlarsak süper olacak...
-bana masal anlatma lan! çat!
+ ahan da yeni genel müdür!
bogomil
-
tarihin ilk anarşizan toplumu olarak da bilinir. düalist inançlardan etkilenmişlerdir. şeytanın kötülük ortaklarının dünyada yaşayan soylular ve toprak ağaları olduğuna inanarak yeryüzündeki tüm zenginlikleri reddetmişlerdir. gönüllü yoksuldurlar ve dünyevi olan her değere edilgin bir yaklaşımları vardır. zenginleri eleştirip soyluları aşağılayarak sıradan insanların haklarını savunmuş ve onları efendilerine baş kaldırmaya çağırmışlardır.
aralarında hiyerarşik bir düzen yoktur. birbirlerine günah çıkarmakta ve yine kendileri birbirlerini affetmektedirler. çalışmayı hor görmüşlerdir ve bu görüş "gezgin keşiş" tipini ortaya çıkarmıştır. bir köylü akımı olarak ortaya çıkmış olmalarına rağmen, değişkenliğe ve koşullara uyum sağlayabilen bir yapıya sahip olmalarından ötürü 12. yy. sonlarına doğru törenselleşmelerinin de etkisi ile düalist eğilimleri olan bir manastır tarikatına dönüşmüştür. 13. yy.'ın ilk yarısında bulgaristan ve bosna'da resmi din olarak kabul edilmiştir. 14. yy.'da osmanlılar'ın bulgaristan'ı fethinden sonra bogomillerin büyük çoğunluğunun islam dinine geçtiği söylenmektedir.
kendilerine verilen diğer bir ad türkçedeki "torba" sözcüğünden türemiş olan "torbeshi" dir. bu isim gezgin bogomil keşişlerinin içine sadakalarını koyarak omuzlarında taşıdıkları torbalardan gelmektedir. günümüzde torbeshi adının makedonya'nın müslüman bulgarları olan pomaklara verildiği söylenmektedir.
bogomil öğretisi zamanla kendi öğretilerine benzer düalist fikirlere sahip olan kathar/cathar öğretisine dönüşmüştür.
(bkz: katharlar)
mangoyu kurutup saklayın
-
yalnız çok kaliteli daşşak geçiyorlar.
türkiye'de 197 bin kişinin korona olacağı iddiası
-
eger 197 binde kalacaksak bence basarili olmus oluruz
ünlü biriyle ilişki yaşamış sözlük yazarları
-
barış akarsu'ya bir parçada bas çaldım, aynı motosiklette yolculuk ettim, sahne arkasında viski içtim, aynı yatakta yattım (evde başka yatak yoktu lan) .
http://www.youtube.com/watch?v=sitmgzz5vwy
not : adam yaşarken seni kullanıp üzerinden prim yapacağım alınmak yok demiştim. yüz vermeyenleri bana yönlendir demişti.
edit: düşündükçe hatırlıyorum
gelip öğrenci evinde yatıya kalabilecek mütevazilikte bir adam olduğu için son görüşmemizde hep böyle kal bozma hiç demiştim (ukalalığa gel) bozarım lan sanane demişti. şimdi hiç bozmadı öyle kaldı. yaşasaydı da bozsaydı keşke.
hayat kısa, toprağı bol olsun
kızların bir kez evleniyorum şımarıklığı
-
derdi ''o insan'' ile evlenmek değil yalnızca ''evlenmek'' olan kızlarımıza mahsus bir durum olduğunu düşünmekteyim.
yapılmış en aptalca dalgınlık
-
en aptalcasi olmasa da en yenisi oldugu için paylasmak istiyorum bunu: dün gecenin geç ya da bu sabahin erken sayilabilecek bir saatinde yatmisken birden garip sesler duydugumu fark ettim. sanki kafamin içinde bir kadin çigliklar atiyordu. oldukça hafifti, fakat vardi iste, ordaydi. vücudumdan geliyordur filan diye ikna etmeye çalistim kendimi, fakat yok yani, beynimin içindeydi olay. feci korktum. tamam dedim, aha iste, psikoloji okuya okuya psikotik oldum, auditory hallucination derler buna, sizofreninin kadinlarda baslama yasidir tam da benim yaslarim, ailede de yoktu ama, ben gittim iste, geçmis olsun.
dayanamadim o sekilde daha fazla yatmaya, kalktim. kalkarken bir seye takildim lakin: teybe taktigim kulakliga. megersem radyoyu açik birakmisim ve de yastigin altina girmis kulaklik; ses ordan geliyormus. korkunç derin bir rahatlama oldu dogrusu yasadigim. :-)
bunun disinda aptalca olmanin ötesinde nerdeyse patolojik sayilacak bir dalginligi 95 senesinde, habitatta çalisirken ve yaklasik 40 saat uykusuzluktan sonra bir aksam yapmistim: arkadasimla telefonda konusuyordum.. ben normal normal anlatirken arkadasim birden tuhaf bir tavir içine girip, "lacrima, iyi misin sen, geleyim mi oraya" filan demeye basladi. "niye ki, ne oldu" dedim.. megersem bes dakika önce anlattigim bir olayi daha önce hiç anlatmamis gibi yeniden anlatmaya baslamisim. hiç farkinda degildim dogrusu. onda da korkmustum biraz, ama uykusuzluguma vermek istedim bunu, verdim.
uzayda kaybolan insan cesedinin akıbeti
-
üzerine verici yerleştirip uzay mekiğinden boşluğa bırakıldığında cevabı bulacağını sanan yazarları göstermiştir bize.. uzaya, aslan belgeseli muamelesi yapmak böyle bir şey olsa gerek..