hesabın var mı? giriş yap

  • ekşi sözlük açıp bu tip entry’leri okumak. zira tam sıçarken okumalık şeyler yazıyorsunuz.*

  • gun gelip de bu dizinin konusunu komple unutsam bile aklimda

    - ucak ucuran zenciye ne denir?
    - bilmem ne denir?
    - pilot denir seni irkci pislik

    muhabbeti kalacak herhalde. oyle yani.

  • kardeşim 6 yaşındayken..

    _anne bişey sorucam..
    _sor oğlum..
    _biz seninle anne tarafından mı akrabayız?
    _cin gibisin oğlum maşallah..
    _evet mi?!

  • ortalama türk halkının, suç işlediğine dair somut delil olmayan birisine müebbet verildiğini görünce sevinmesi ülkenin seviyesini ve hukuka verilen değeri gösteriyor. ülkecek biz buyuz, kimse suçu ve suçluyu dışarıda aramasın.

  • ulasilmasi mumkun sayilmayan, gunumuz ve cevremiz ahlak ve toplum anlayisina gore kotu olarak degerlendirilen gelecek senaryosu

  • oy verme egilimleri söyle diye tahmin ediyorum:

    meryem - akp
    peri - chp
    yasin - mhp
    gülbin - hdp
    gülbin'in ablasi - akp
    sinan - chp ya da iyi parti
    hoca - saadet partisi
    meryem'e asik filozof genc - deva partisi
    hocanin kizinin arkadasi - tkp
    ruhiye - gecersiz*

  • bakanımız canımız bıtanemız mehmet şimşek'in son vecizesi...

    pekiii,

    ötvde kacıncıyız?
    asgari ücrette?
    emekli maaşlarında?
    öğretmen maaşlarında?
    doktor maaşlarında?
    avukat maaşlarında?
    benzin fiyatlarında?
    okullardaki öğrenci sayısı oranında?
    öğretmen başına dusen ogrencı sayısında?
    hasta başına dusen doktor sayısında?
    dava sürelerinde?

  • bir çok amerikan filminde defalarca tekrarlanarak insanlara "neden ben böyle yaşamıyorum" dedirten sahneler bütünüdür.

    koşarak basamaklardan inerken kravatımı bağlamaya çalışır, kocaman mutfakta hazırlanmış masadan yalnızca portakal suyundan bir yudum alıp "geç kaldım toplantım var " derken hanımdan küçük bir öpücük ile devasa bir arabaya atlar ve bahçedeki kapalı otoparktan sessiz, sedasız ama yemyeşil bir caddeye çıkıveririm... (kahretsin köpekle şakalaşmayı unuttum)

  • çocuk tiyatrosu, dolayısıyla da pedagoji okumuş alelade bir insan olarak ne abartılması ne de yerilmesi gerektiğini düşündüğüm çocuktur. abartılmasın zira soyut işlemler dönemine girip girmediğini bilmiyoruz. ve lütfen yerilmesin çünkü henüz çocuktur.

    genel olarak çocuklar bu yaşlarda ilgilerini çeken konularda bilgi depolamaya meyillidirler. bütün dinozorları tanıyan, yaşadıkları dönemleri, fiziksel özelliklerini ezbere sayan çocukları düşünün, ya da eski mısır, vampirler, teknoloji hatta illuminati gibi konularda gece gündüz "araştırma" yapanları. bunun bir sebebi meraksa diğeri de yaşıtları ya da övgü almak istediği yetişkinler arasında bir şeyin uzmanı olarak kimlik kazanmak olur genelde. çocuk beyninin kümülatif bilgiyi depolama kapasitesini de unutmayın. neredeyse bir gecede on kıta istiklal marşı ezberlemişizdir hepimiz. ilerleyen yaşlarda hem konvansiyonel eğitimin yükü hem de ergenliğin kendine özgü öncelikleri nedeniyle bu savant benzeri eğilim gittikçe silikleşir ve sosyal hayatta çok yönlü iletişim kurmalarına katkı sağlayan "genel kültür"e yönelirler.

    şimdi başa döner ve bu çocuğumuzun soyut kavramları anlayabilme yetisini sorgularsak okuduğunu iddia ettiği kitaplardaki fikirleri birbirlerine ne derecede eklemleyebildiği, ne kadarınınsa bunlar üzerine olan tartışmalardan, hatta yetişkinlerin açıklamalarından kaynaklanan ikincil özetler olduğu bir soru işareti olacaktır. çocuğun zeka gelişiminin yaşıtlarına göre ileri olduğunu kabul edersek de yine felsefe okumalarına temel teşkil etmesi gereken tarih, siyaset, sosyoloji gibi alanlarda bilgi birikiminin olup olmadığı sorgulanmalıdır. videodaki çıkarımları bana ilk ihtimalin daha yüksek olduğunu gösterdi açıkçası. belli ki platon'un gerçek adı, felsefi akımların özet tanımları gibi bilgi parçacıklarına erişebileceği bir çevrede yaşıyor ve bunları tekrar ettiğinde bir ödül mekanizması işliyor. tıpkı videoda "çak" yapan yetişkin gibi.

    son olarak, -maalesef- ben de bu tür hasletlerin övüldüğü bir ailede yetiştim. annem 11 yaşında sofi'nin dünyası'nı okuyup bitirmemle övünürdü. ki gerçekten bitirmiştim ama kurgusal olay örgüsü dışındaki felsefe derslerini okurken aslında pek bir yere oturtamadığımı, haliyle keyif falan da almadığımı çok net hatırlıyorum. aklımda felsefe okulları, filozoflar, temel ontolojik sorular gibi parçacıklar olduğundan sorulduğunda birkaç cümle ediyordum ve bu kadarı bile deli gibi övülmeme sebep oluyordu. sonradan sonraya bunun ne kadar anlamsız olduğunu fark ettim ve gerçekten sevdiğim kitapları okumaya başladım. demek istediğim, bir çocuk bu yaşta pür kuramsal bilgiye maruz kalmadan da yaşama dair sorunlar üzerine düşünebilir. roald dahl, j.k rowling okumakta ya da iyi çocuk filmleri, tiyatro oyunları izlemekte bir beis yok. bunların birçoğunda temel etik kavramlar, sebep-sonuç ilişkisi, farklı bakış açılarını sorgulayarak kendi sonuçlarına varma gibi düşünsel pratikler zaten bulunur ve hikayeleştirme-özdeşleşme-duygusal bağ kurma yoluyla daha kalıcı bir kavrayış düzeyi yakalanır.

    spinoza okumasın demiyorum, yine okusun fakat umarım ailesi çocukluğun en büyük ve geri döndürülemez hazinesi olan sınırsız ve kuralsız merak ile hayal gücüne de yatırım yapmaları gerektiğini biliyordur. zira ömür boyu ciltlerce felsefe tarihi okunabilir ama özgür bırakılmış merak olmadan yeni fikirlere ulaşmak imkansıza yakındır.

  • kaç gündür birbirimizi yiyoruz. ama ateş düştüğü yeri yakıyor ve yaktığı yerden bakın ne çıkıyor.

    "sevmekten başka bir çıkar yolumuz yok"