hesabın var mı? giriş yap

  • über-salak zihniyetin savunduğu hede.
    devlet vergiyi neden alıyor ulan, kamu hizmeti vermek için değil mi? yurttaşlarına, o devletin yurttaşı olduğunu gösteren biricik kimlik belgesini bedava vermeyip 18 liraya satacaksa sikmişim öyle devleti.

  • inen kedidir. merdivenlerin duvara birleştiği kısımdaki dekoratif taşların yer seviyesine paralel olması gerektiği sonucuna ulaşabilecek kadar zeki olan herkes bunu çözebilir.

    edit: resmin üst kısmındaki bölümün döşemenin üstü (yani katlarda üzerinde yürüdüğümüz kısım) olduğunu düşünen arkadaşlar olmuş, orda gözüken kısım bir üst katın döşemesinin alt kısımı (yani o katın tavanıdır) o açıdan bakılınca o şekilde görülmesi beklenen bir durumdur zaten. ayrıca entryde bahsettiğim taşlar merdiven süpürgeliğidir, her merdiven süpürgeliği o şekilde değildir bazısı bir bütün ve kesintisiz devam eden halinde, ancak bu fotoğraftaki gibi olanları için konuşursak o çıkıntıların uzun boyutlarının zemine paralel olması gerekmektedir. ki bu da fotoğrafta zeminin bizim baktığımız açıda olduğunu ve kedinin bize doğru geldiğini (kısacası indiğini gösterir). mimar değilim, lakin bir inşaat mühendisi olarak üç boyut algısı ve yapı ile ilgili bazı kavramlar açısıdan yeterli seviyede olduğumu düşünüyorum.

    ayrıca bir farklı husus ve yaklaşım da şudur: kedi ne iniyor ne de çıkıyor, çünkü bu sadece fotoğraftır, fotoğrafladaki görüntüler hareket etmezler. son olarak; zaten oynanmış ve sırf bu tartışmaya neden olması açısından dizayn edilmiş bir fotoğraf hakkında konuştuğumuzu da unutmamamız gerekir.

  • emin kanbur; gölgenin bir saatten beri kendisiyle beraber yürüdüğünü söylüyor.

    bakıyorum, video'yu çeken adam da güneşte, mistik gölge de.
    arada güneş almayan bir bölüm var sadece. sis, güneş, ışığın açıları, tayf falan.

    lan kendi gölgesi olmasın o?

  • buyuk bir sirketin ust duzey yoneticilerinden biri bir gun new york
    uzerinde balonla dolasmaya cikar. aksilik bu ya, pusulasini asagiya
    dusurur ve kaybolur. inmek icin uygun bir yer ararken bir gokdelenin
    tepesinde sigara icen bir adam gorur ve alcalir. "pardon. ben
    neredeyim acaba?" diye sorar. "yerden 500 feet yukseklikte bir balonun
    icindesin"der adam.
    yonetici sinirlenir: "sen muhendissin degil mi?" diye sorar.
    "evet." der adam. "nereden bildin?" "cunku basim belada ve sana bir
    soru soruyorum. verdigin cevap 100% dogru fakat hic bir isime yaramiyor."
    "sen de yoneticisin degil mi?" "evet sen nereden bildin?" "cunku
    yerden 500 feet yukseklikte bir balonun icinde kaybolmussun. pusulan yok,
    berbat durumdasin. fakat bu simdi benim sucum oldu."

  • 98 yılının sıcak bir yaz günüydü. en yakın dostum can'la oturmuş kimin misketinin daha güçlü olduğunu tartışıyorduk. neden sonra büyüyünce astronot olmak istediğimi söyledim ona. güldü o neymiş yaa diyerek. astronotların ayda 100 lira kazandığını söyleyerek mat ettim onu. bu özgüvenle sordum; sen ne olmak istiyosun peki? düşünmeden cevap verdi; "yazar, gelmiş geçmiş en meşhur yazar olacağım ben". dalga geçtim adını yazmayı 1 sene önce öğrenen çocukla. gitmem lazım dedi saatini gösterip "git bakalım pipimin yazarı" diyerek vedalaştım onunla 9 yaşındaki bir çocuk olmanın verdiği salaklıkla. gitti ben de eve gittim. akşam annem ekmek almaya yolladığında aşağı caddede garip ışıklar olduğunu farkettim. merak ve çocukluğun verdiği heyecanla koşarak gittim oraya. arkadaşım dediğim ilk insanın cansız bedenini göreceğimi bilseydim gitmezdim belki de. babasının arabasını kaçıran 16-17 yaşlarındaki bir ergenin cahilliğinin, salaklığının kurbanı olmuştu can. koşarak eve dönüp uzun süre ağladım. okula gitmediğim bir kaç gün boyunca ona söylediğim son sözler için pişmanlık hissettim. o çok istediği misketimi ona vermediğim için kendimden nefret ettim. ama sonra kendime bir söz verdim onun son sözlerini düşünüp. büyüdüğümde onun hayallerini de gerçekleştirecektim çok meşhur bir yazar olarak.

    büyüdüğümde anladım yazar olmak o kadar kolay değildi. zahmet, zaman, emek ve para istiyordu. bütün bunları bulsanız bile yazar olma garantiniz yoktu. sonra üyelerine yazar ünvanı veren bir siteyle tanıştım arama motoru vasıtasıyla. kayıt oldum hemen. takma isim kısmına can yazdım zaten böyle bir yazar olduğunu söyledi site bana. can2, can1989 gibi takma isimlerin onun anısına saygısızlık olacağını düşündüm. tam umudumu kaybedip ad soyad kombinasyonunu takma ismim olarak seçecekken bulmuştum kod adımı. iyi çocuktu arkadaşım dediğim ilk insandı can, cansız bedenini son kez gördüğümde üzerinde owen forması vardı.

  • raketli oyunlar arasında en çok hız ve beceri gerektiren, bunların yanı sıra oyuncuların reflekslerine dayanan benzersiz bir spordur. 21 sayı yapan oyuncu seti kazanır. yurdumda uygulandığının tersine 7, 9 veya 11-0 olunca oyun bitmez. kendi tarafınıza değmeyen topa vuramazsınız. vurduğunuz takdirde sayı rakip arkadaşın hanesine yazılır. bununla birlikte "topuna" adı altında kimin başlayacağını tayin etmeye yönelik çaba da saçmadır. öyle olduğu takdirde iyi oynayan hep başlar. genellikle toplam 3 setten oynanan oyunun iki setini alan kazanır. her sette yer değiştirilir. her setin başında bi önceki oyuna başlayan değil, diğer arkadaş oyuna başlar. son seti kazanmak bi dahaki sete başlama hakkını vermez. uluslararası müsabakalarda 5 set üzerinden oynanır. maçın yapıldığı masanın yerden yüksekliği 76 cm, genişliği 152 cm ve uzunluğu 274 cm'dir. ağın yüksekliği 16 cm'dir. oynanan topun çevresi 11.43-12.06 cm'dir ve beyaz (başka bir renk değil sadece beyaz) selülozdan yapılmıştır. oyunun önemli bi diğer kuralı ise oyuncuların çok renkli giymelerinin yasak oluşudur. aksi takdirde beyaz ping pong topunu izlemek zorlaşacaktır.

  • sebebini ilk kez burada açıklıyorum.

    uçak havalandıktan kısa bir süre sonra jetler takibe başladı. uçağın içindeki recep tayyip erdoğan'a bu söylenmedi ama dikiz aynalarından baktığında her şeyi kabak gibi görüyordu.

    tam jetler yüce başkanımızın (radiyallahu limen hamd) uçağına kilitlenmiş iken ezan vakti geldi ve jetin aporlöründen ezan okunmaya başladı. başkanımız pilota uçaüğı kıbleye çevirmesi talimatı verdi. jetler tam bombaları ateşlediğinde uçak aniden kıbleye döndüğünden bombalar ıska geçti.

    yüce başkanımız bir olaydan daha iman, nefs ve güzel ahlak sayesinde kurtulup ne kadar da allah'ın sevgili kulu olduğunu kanıtladı.

    bu olayı da mütevaziliğinden kimseye anlattırmadı ama ben doktorunun bir arkadaşının kuzenini tanıyorum. o dedi.

    edit: http://i.hizliresim.com/5v1v55.jpg facebook'ta paylaşın, bakalım yiyen olacak mı?