hesabın var mı? giriş yap

  • bir meyve.

    lan bütün başlıkları niye böyle açmıyoruz. mis gibi. insan daha bi gaza geliyor yazmak için. böyle sadece elma başlığı olsa içimde gelmez. böyle biri direktif verince daha bi motive oluyorum anladın mı sen beni? öbürüne kafam basmıyor, gerizekalıyım.

  • 1918 ispanyol gribi nesiller boyu insanlara korku vermiş korkunç bir hastalıktı.

    bu grip salgını, ki insanlık tarihinin en ölümcül salgını olarak biliniyor, yarım milyonu amerika birleşik devletlerinde olmak üzere dünya genelinde en az 50 milyon insanın (günümüz nüfusunda 200 milyona denk) ölümüne yol açtı. japonya'ya, arjantin'e, almanya'ya ve düzinelerce farklı ülkeye yayıldı.

    ama belki de en dehşet verici yanı bu ölümlerin büyük çoğunluğunun yaşamlarının ortasındaki insanlar olmasıydı. yaşlı ve diğer hastalıklarla zayıf düşmüş insanlar yerine genellikle 20'li, 30'lu ve 40'lı yaşlarındaki insanlar ölüyordu.

    yeni koronavirüs dünya çapında yayıldıkça ve insanlardaki endişeler tavan yaptıkça bugünün durumuyla 1918'deki ispanyol gribi arasında karşılaştırmalar da yapılmaya başlandı.

    korkutucu atmosfer — ameliyat maskeleri, yiyecek stoklama ve toplu alanlarda bulunmaktan kaçınma — ve potansiyel ekonomik sonuçlar 1918 salgınıyla benzer olsa da tıbbi gerçeklik tamamen farklı.

    tarihçi alfred w. crosby, “amerika'nın unutulan salgını” kitabında, “hemşireler sık sık 14. yüzyıldaki veba salgınını andıran olay yerlerine gidiyorlardı,” diye yazmış. “hemşirenin biri bir odada kucağında yeni doğurduğu ikizleriyle beraber yatmakta olan bir kadın ve aynı odada yerde ölü olarak yatmakta olan kocasını bulmuştu. ölüm ve ikizlerin doğumu 24 saat önce olmuş ve kadının bir elmadan başka yiyecek hiçbir şeyi yoktu.”

    birinci dünya savaşı'nın yıkıcı etkisini saymasak bile 1918'de dünya çok farklı bir yerdi. doktorlar virüslerin varlığından haberdardı ama henüz hiçbirini görmüş değillerdi — elektron mikroskoplar yoktu ve virüslerin genetik materyali henüz keşfedilememişti. günümüzde, araştırmacılar sadece bir virüsü nasıl izole edeceğini bilmekle kalmıyor, aynı zamanda genetik dizisini bulabiliyor, antiviral ilaçları test edebiliyor ve bir aşı geliştirebiliyorlar.

    1918'de hafif semptomları olan insanları test edip kendilerini karantinaya almalarını sağlamak imkansızdı. ve temas takibi yapmak da neredeyse imkansızdı çünkü grip, (ve panik) tüm şehirlere ve topluluklara aynı anda bulaşmış gibi görünüyordu. dahası, sağlık çalışanları için çok az koruyucu ekipman vardı ve korona virüs dolayısıyla ağır solunum yetmezliği çeken hastalara sağlanan solunum cihazları yoktu.

    en az yüzde 2,5'lik bir ölüm oranıyla, 1918 gribi normal gripten çok daha ölümcüldü ve o kadar bulaşıcıydı ki çok geniş çapta yayıldı ve ölüm oranları hızla yükseldi.

    araştırmacılar 1918 gribinin yaşlı insanları buna bir çeşit bağışıklıkları olduğu için öldürmediğine inanıyor. onlarca yıl önce bu virüsün ölümcül olmayan ve sıradan bir grip gibi yayılan bir versiyonunun olduğunu teorileştiriyorlar. onlara göre 1918'de yaşayan yaşlı insanlar daha az ölümcül olan bu gribe maruz kaldılar ve vücutları gelişmiş antikorlar oluşturdu. çocuklara gelince, çoğu viral hastalık — kızamık, su çiçeği — genç yetişkinlerde daha ölümcüldür, bu da çocukların salgından nasıl kurtulduğunu açıklayabilir.

    1918 gribi ortalama yaşam süresi için de bir felaketti. 1917'de amerika birleşik devletleri'nde ortalama yaşam beklentisi 51 yıldı. 1919'da da aynıydı. ama 1918'de sadece 39 yıl oldu.

    yeni korona virüs yaşlılarla sağlık sorunları olanları öldürmeye daha meyilli ve çocukları da öldürmüyor gibi görünüyor. bu bilgiler en azından ortalam yaşam süresi üzerinde çok daha az etkili olacağını gösteriyor.

    yeni korona virüs vakası ölüm oranına gelince, henüz bilinmemekte, ancak 7.478 doğrulanmış enfeksiyonla güney kore'den gelen en son veriler mevsimsel gripten önemli ölçüde daha yüksek bir oran gösteriyor. virüs için 100.000 kişiyi test ettikten sonra, ölüm oranının yüzde 0,65 olduğu görülüyor. (yine de veriler diğer ülkelerdeki araştırmacılar vakaları takip ettikçe gelişmektedir.)

    mevcut durumun 1918 ile ortak yanı kamuoyunun endişe kaynağıdır.

    1918 gribinin amerika birleşik devletleri'ne ulaştığı ilk yerler arasında boston yakınlarındaki fort devens vardı. o kadar çok genç asker hastaydı ve o kadar çok kişi ölüyordu ki, sağlık bakanı ülkenin önde gelen dört doktorunu soruşturmaya gönderdi.

    onlardan biri doktor victor vaughn sonradan şöyle anlatıyor: “ülkelerinin üniforması üzerlerinde yüzlerce genç, on ya da daha fazla gruplar halinde hastanenin koğuşuna gelirdi. her yatak dolana kadar karyolalara yerleştirilirlerdi, ancak diğerleri de gelirdi. yüzleri kısa sürede mavimsi bir hal alır; ızdıraplı bir öksürük sonrası kanlı balgam gelirdi. sabahına ölü bedenler ağaç kütükleri gibi morgun etrafında istiflenirdi.”

    böyle hikayeler amerikalıları derinden korkutuyordu.

    3 ekim 1918'de philadelphia tüm okulları, kiliseleri, tiyatroları, bilardo salonlarını ve diğer toplanma yerlerini kapattı. işverenler bunalmıştı - bazı cenaze evleri fiyatlarını altı katına çıkardı ve hatta bazıları ölülerini kendileri gömüyordu.

    tucson'da sağlık kurulu, halkın maskesiz olarak dışarı çıkmasını yasakladı. okulların ve tiyatroların kapalı olduğu albuquerque'de yerel bir gazete “korku hayaleti her yere yürüdü” yazıyordu.

    benzer şeyler bugün de olmakta. seattle bazı okulları kapattı. texas'taki south by southwest festivali iptal edildi. apple çalışanlarını evden çalıştırıyor. 2.700'den fazla insan new york'ta bir çeşit karantina altında. ve bazı costco depoları şişelenmiş suyu stokta bulundurmakta zorluk çekiyor.

    ekonomi için, fabrika kapanışlarına ve sosyal aksaklıklara rağmen 1918 gribinin etkilerini ı.dünya savaşı'nın derin etkilerinden ayırmak zordu. dünya bugün olduğu gibi birbirine bağlı değildi ve 1919 yazında salgın sona ermişti.

    korona virüsün şimdiden borsa ve ekonominin diğer yönleri üzerinde önemli etkisi oldu, ancak uzun vadeli sonuçlar hala belirsiz.

    kaynak: https://www.nytimes.com/…e=features&pgtype=homepage

  • benim.
    yıllarca kolejde çalıştım.öğrencilerle arkadaş gibi de oldum hep,çoğuyla hala görüşürüm zaten yaşlarımız çok yakın.bir yerlerde buluştuğumuzda öğrenci -öğretmen olduğumuz anlaşılmaz. yani sizin bahsettiğiniz o 'evde bekleyen,dershanede üç kuruş maaşla sürünen, idealist,arkadaş tipte' vs öğretmen de benim aynı zamanda. ayrıca belirtmek isterim ki alan sınavım sayesinde atanabildim. çünkü ben diğer alanlarda pek bir şey bilmiyorum.
    şimdi geldiğim okulda ise can güvenliği olmayan bir kadın öğretmenim. gözlerini korkutmak için ufak çapta fiziksel müdahalede bulunuyorum arada ,fazlasını yapmam, yapamam da zaten tehditler havalarda uçuşuyor ,evime tek başıma yürüyemiyorum,kadın olmanın utanılacak bir şey olduğu bir yerdeyim. ki büyük bir şehrin büyük bir ilçesindeyim. ama bu "büyük"lükler insanların kafalarındaki örümcek ağlarının yanında maalesef hiç kalıyor.
    korku içindeyim,ayaklarım geri geri gidiyor. sınıfta" bana bugün napıcaklar acaba ?" düşüncesiyle dakikaları saatmiş gibi yaşıyorum.bu sadece bir kısmı tabii.
    biliyorum sizin için hayaller "ölü ozanlar derneği, her çocuk özeldir,koro"filmleri tadında.hayatlar için (bkz: ben)

    bir yıldan fazla süre sonra edit: bütün yıl boyunca emek verdim o öğrencilerime. dövdüm de sövdüm de ... ama sevgilerini kazanmayı başardım en sonunda. artık beni benimsemişler, sahiplenmişlerdi.sonra koruyup kollamaya başladılar. doğumgünümde 1'er lira toplayıp pasta alıp bana sürpriz yaptılar. hediyeler aldılar,utanıp veremeyip başka arkadaşlarıyla yolladılar. sene sonu geldiğinda artık evladım olmuşlardı çoktan.şimdi başka bir ile ggeldim,çocuklarımı özler oldum. nereden nereye işte. verdiğim tüm emekleri hatta daha fazlasını hak etmişler bilememişim.

  • anadolu köylerinin çoğu pislik yuvasıdır... şaşırtmıyor artık. en çok ahlak bekçiliği yapıp en ahlaksız olmayı başarırlar.

  • canını yediğimdir. halihazırda evli olduğum güzelliktir.

    akşama kadar evdeki 2.5 yaşındaki fırlamanın peşinde koşmaktan yemek yapamamıştır.
    yapar bi menemen, çayımızı demleriz, evladımız menemene "memmeniç" diyerek ekmeğini bandırırken oturup onu seyrederiz.

    "menemen yaparım yanına da çay demleriz diyen kadın" cümlesinin öznesi menemen değil, kadındır.
    eğer o kadınla mutluysanız, yemekte ne var diye sormazsınız bile.

  • insan gibi "hayırlı işler" diyen sade vatandaşı da siklemeyen esnafın, bu sefer terse gelmesi hadisesidir.