hesabın var mı? giriş yap

  • x,y ve z kartezyen koordinat sistemindeki yer değişiminin büyüklüğündeki farka göre iki farklı gözlemci için zaman iki farklı hızlarda akar.

    yani diyelim ki mahmut ve hüso iki farklı kişi olsun ve hüso bir uzay gemisine binip mahmut'un sabit durduğu bir referans sisteminde ışık hızının %90'ı hızda mahmut'tan uzaklaşıyor olsun. bu durumda eğer mahmut'un ve hüso'nun eline iki farklı kronometre verirsek ve aynı anda bu kronometreleri başlatırlarsa, hüso'nun kronometresi ile mahmut'un kronometresi farklı değerler gösterirler. diğer bir deyişle mahmut'un zamanı ile hüso'nun zamanı birbirinden farklı olur. bunun sebebi ışık hızının %90'ı hızda giden hüso'nun ingilizce time dilation olarak bilinen zaman genişlemesi durumunu tecrübe etmesidir. pisagor teoreminden yola çıkarak mahmut'un zamanındaki değişimi matematiksel olarak ifade edebiliriz.

    peki nasıl?

    ve ayrıca pisagor teoreminin bu durumla ne ilgisi var?

    öncelikle zamanın kişiden kişiye değişiklik göstermesinin sebebi ışık hızının tüm perspektiflerden aynı olması, yani sabit olmasıdır. bu maxwell denklemleri ve özel görelilikle ilgili bir durumdur ve bunun açıklaması da başka bir yazının konusudur. bu durumun sebebi daha sonra açıklayacak olmakla birlikte, durumun kendisinin ne olduğunu açıklamak gerekiyor. şimdilik aşağıdaki örneği kabul edip ilerleyelim.

    ışık hızı sabittir demek, ışığa nasıl bir perspektiften bakarsanız bakın ışığın sizden aynı hızda uzaklaşıyor olduğunu gözlemlersiniz demektir.

    newton fiziğine göre düşündüğümüzde bir cismi gözlemlediğimizde hızını bizim durumumuza göre algılarız. yani diyelim ki biz bir arabanın içindeyiz ve saatte 100 kilometre hızla ilerliyoruz. sol şeritte saatte 110 kilometre hızla ilerleyen bir arabaya bizim gözümüzden bakarsak, o araba sanki saatte 10 kilometre hızla belirli bir doğrultuda bizden uzaklaşıyormuş gibi algılarız.

    işte bu durum ışık hızı için geçerli değildir.

    yani biz belirli bir referans noktasına göre istersek saatte 100 kilometre hızla ilerleyelim, istersek saatte 100000km hızla ilerleyelim, bizden uzaklaşan bir ışık demetinin bizden uzaklaşma hızını hesaplarsak ışık hızı sabitini buluruz.

    yani kısaca biz ne hızda ilerlersek ilerleyelim, ışık bizden aynı hızda uzaklaşır ve bu uzaklaşma değerine de ışık hızı sabiti denir.

    ışık hızı sabiti -> görsel

    bu bilgiyi kullanarak time dilation olarak bilinen zaman genişlemesini ve iki farklı gözlemci için iki farklı zaman akışı olduğunu görebiliriz. peki nasıl mı?

    öncelikle bir düşünce deneyi tasarlamamız gerekiyor. bu düşünce deneyi benim olmamakla birlikte, özel görelilik derslerinde öğrencilere zaman genişlemesini anlatmak için çok sık kullanılan bir deneydir.

    deneyde mahmut ve hüso isminde iki farklı gözlemcimiz var. mahmut kare şeklinde sabit duran bir gezegen üzerinde dururken, hüso ise ok şeklinde çok yüksek hızlarda ilerleyen bir uzay gemisinin içinde olacak.

    iki farklı kişi de kendi bakış açılarına göre bir aynadan sekip geri dönen bir ışık demetini inceleyecekler.

    şu şekilde -> görsel

    şekilde gördüğünüz gibi, iki kişi de ışık hızı sabitinden dolayı aynadan sekip dönen ışığın aynı hızda aynadan sekip döndüğünü görür. ikisinin de aynalarının arasındaki mesafe aynı olduğundan aynalar arası mesafeye l mesafesi diyelim.

    mahmut da, hüso da kendi aynalarına bakıp ışığı gözlemlediklerinde de ışığın aynı zaman diliminde 2l mesafeyi kat ettiğini görür. yani ikisi de kendilerince ışığın iki ayna arasındaki gidiş gelişine t zaman der.

    şimdi olaya farklı bir açıdan bakmamız gerekecek. olaya yeni bakış açımız mahmut'un durduğu yerden hüso'nun hızla ilerlemekte olan uzay gemisindeki aynaları gözlemlediği bakış açısı olacak.

    mahmut hüso'ya baktığında, hüso'nun gemisi mahmut'a göre sürekli olarak belirli bir doğrultuda ilerlediğinden, mahmut hüso'nun aynalarını farklı zaman dilimlerinde farklı yerlerde görecektir.

    mahmut'a göre hüso'nun aynası -> görsel

    şimdi şöyle düşünelim.

    mahmut'un bakış açısından kendi yanında duran aynalardaki ışık 2l mesafe kat ederken, hüso'nun gemisinin içindeki ışık 2lm mesafe kat ediyor.

    pisagor teoreminden dolayı 2lm mesafesinin 2l mesafesinden daha fazla olduğunu biliyoruz. bu durumda iki seçenek var. genius dizisini izleyenler hatırlayacaklardır, einstein bir sahnede arkadaşı michele besso'ya "ya newton haklı ya maxwell haklı, ikisi de aynı anda haklı olamaz!" tarzı bir cümle kuruyordu ve arkadaşı da ona cevap olarak "newton ile maxwell kapışırsa maxwell iki kaşının arasından vurulur" benzeri bir cevap veriyordu. işte bu kapışma aşağıdaki iki seçeneğin kapışması.

    1. seçenek : zaman sabittir ve ışık hüso'nun gemisinde mahmut'un durduğu yerde olduğundan daha hızlı hareket eder, böylelikle hüso'nun ışığı daha uzun bir mesafeyi mahmut'un ışığı ile aynı sürede kat edebilir.

    2. seçenek: ışık hızı sabittir ve zaman hüso'nun gemisinde mahmut'un durduğu yere göre farklı bir biçimde akar, böylelikle hüso'nun mesafesini kat edebilmesi için ışığın hızını değiştirmemiz gerekmez.

    doğru olan 2. seçenektir. hüso'nun gemisinde akan zaman, mahmut'un zamanından farklıdır. çünkü ışık hızı sabittir.

    time dilation, yani zaman genişlemesi dediğimiz şey de hüso'nun zamanı ile mahmut'un zamanı arasındaki farktır.

    bir miktar matematik bilen herkes tarafından zaman genişlemesi oranı cebir yaparak bulunabilir ancak şu an bunun üzerine yazmaya fazla vaktim olmadığından belki bir ara matematiksel işlemlerle zaman genişlemesi oranının nasıl bulunduğunu zaman genişlemesi başlığı altında gösteririm.

    yine de benim mağara devri yazılarıma bakmak yerine oldukça iyi görselleştirilmiş halini görmek isteyenler için time dilation linki

  • amerikalı joe; 40 yaşında, evli ve bir çocuk babası. eşi ise ev hanımı. joe bir markette kasiyer olarak asgari ücret ile çalışıyor ve 1300 dolar kazanıyor. joe'nun dünyalar tatlısı oğlu jack, babasından bir dizüstü bilgisayar istiyor. joe ise oğluna dönüp oğlum bu ay maaşımı alınca 500 dolar köşeye atarız ve sana dizüstü alabiliriz diyor. sonrasında ise eşine, bir ay zorlanırız ama jack'in yüzü güler, mutlu olur oğlumuz diyor.

    türk mehmet; 40 yaşında, evli ve bir çocuk babası. eşi ise ev hanımı. mehmet bir markette kasiyer olarak asgari ücret ile çalışıyor ve 2400 lira kazanıyor. mehmet'in dünyalar tatlısı oğlu murat, babasından bir dizüstü bilgisayar istiyor. mehmet ise oğluna dönüp oğlum bu ay maaşımı alınca 750 lira köşeye atarız ve sonra bir dahaki ay da aynısı yaparız, sonra yine, sonra yine ve sonra yine derken 10 ayın sonunda sana dizüstü alabiliriz diyor. sonrasında ise eşine, bir yıl zorlanırız ama murat'ın yüzü güler, mutlu olur oğlumuz diyor.

    bu hayatı bir koşu yarışı varsayarsak, amerikalı bizden 10 kat hızlı koşuyor ve üstelik biz daha çabuk yoruluyoruz.

  • billy wilder'ın, 1945 yapımı brief encounter'daki küçük bir sahneden esinlenerek yazdığı söylenen süper film. karakterlerin diyalogları kadar filmin dili de nüktelidir. -mini spoiler- jack lemmon'ın shirley maclaine'e "şurada kız arkadaşım bekliyor" dedikten sonra kadına doğru ilerlemesi, kadının heyecanla etrafa bakınması, ve sonunda jack lemmon'ın dümdüz markete, kadının ise başka bir adamın koluna girmesi -mini spoiler- bugünün seyircisini bile bir güzel faka bastırır.

  • tam iran islam devrimi’nde kendilerine özgürlük getireceğine inanan mollaları destekleyen solcu kafası vol.2021.

    edit: devamını biliyoruz zaten.

  • sanki gelinler bu evlerde münferit takılıyormuş gibi döşenmiş. her yer pembe her yer kelebek her yer plastik çiçek. damat anasının evinde mi kalıyor? ona yönelik bir dekorasyon yok mu? gerçi belki damat da zevk alıyordur tüm bu olan bitenden, lila ve gülkurusundan, pierre cardin deri terliklerden.

  • khaled huseyni'in ilk romanı.

    --- spoiler ---

    kitap yazarın olmasa bile tanıdıklarının yaşamından kesitler içeriyor muhtemelen. betimlemeler oldukça etkileyici. iki dram var, ilki emir ve hasan dramı, ama daha büyüğü afganistan dramı. islamiyetin bu ülkeye bir karabasan yaşatacak yorumunun korkunçluğu betimlenmeye çalışılmış. daha büyük dram bu ama romanın ana konusu olmadığı için bir kenarda kalıyor hep. sonuçta yirmibirinci yüzyılda ortaçağı yaşayan bu ülkeye dikkat çekiyor. çok ağdalı bir dili de yok. kitabı okumadan önce yoksulluk, dindarlık, felaket üzerine bir şeyler okuyacağımı, ağdalı ve zor bir kitap olduğunu düşünüyordum. ama değilmiş. kolayca okunuyor.
    --- spoiler ---

    iran'l ı bir yönetmenin 'utanç' isimli bir filmi var. taliban yönetimindeki zamanda yaşayan küçük bir afgan kızın dramını anlatıyor. o filmden sonra günümüz afganistan'ıyla ilgili ne bir şey duymak, ne görmek ne de okumak istemiyordum. o derece çarpıcı ve utanç vericiydi. bu kitap o filmden sonra oldukça iyi geldi.

  • tipik akepe seçmeni. ne dinliyor, ne anlıyor, ne izlemek istiyor. ille de tutunduğu, inandığı her neyse, sorgulamadan körü körüne bağlı kalmakta ısrar ediyor.

  • memur-sen genel başkanı ali yalçın: "suriyeliler zamanında buraya gelip çanakkale geçilmesin diye şehit oldu"

    kaynak

    suriyelilerin bundan haberi var mı ?
    abi bu nedir ya, bu ne suriyeli sevdası, suriyeli çanakkale'de savaştıysa suriye diye bir devlet niye var ?

    edit: ali efendi memurların sorunları ne oldu ? enflasyon karşısında eriyen maaşlar için devletten ne talep edeceksin sen ondan haber ver.