hesabın var mı? giriş yap

  • öğrenci: mırmırhımır..
    toyota corolla sahibi, zengin fakat ders anlatamayan fizik hocası: sınıfta gereksiz konuşan bazı ayılar var.
    öğrenci: eheh, evet hocam, o ayıların da toyota corollası var, eheh
    hoca: çık dışarı!

  • yaptı diye övmeye , yapmadi diye eleştirmeye gerek yok. futbolcudur işini yapması yeterlidir. bu tarz konuları aşmak gerekir .

  • bilissel terapinin merkezinde yatar. durumlar karsisinda otomatik dusunceler olusur, ancak bunlarin cogunlukla farkinda olunmaz. bilissel terapi, otomatik dusuncelere dair farkindaligin artirilmasini ve bunlarin test edilmesini esas alir. bu yolla, varsayimlara,kurallara ve temel inanclara da ulasilmasi ve bunlarin fonksiyonel olmayanlarinin degistirilmesi hedeflenir.

    temel soru "aklimdan ne geciyor?"dur.

    ornegin, yolda bir arkadasinizi goruyorsunuz, yaninizdan gecip gidiyor. tam o anda aklinizdan ne geciyor?

    - beni gormedi.
    - beni gormezden geldi.

    duygunuz ve tepkiniz otomatik dusuncenize gore ortaya cikacaktir. bir durumda tek bir otomatik dusunce de olmayabilir. bunlara duygular da eslik eder ve surec icinde otomatik dusuncelere ek olarak o anda hissedilen duygu da belirlenerek bunlarin gerceklikleri test edilir, zira bir duygu ya da dusunceyi ortaya cikaran asla bir durum degil, bu duruma dair kisinin algisidir.

    super olaydir; ustunde calisip, fark ettikce kendini hayatina ve beynine sonunda tam olarak hakim olmus gibi hissetmek mumkundur.

  • başıma gelendir..

    12 yıldır karımdır..

    iki evlat vermiştir..

    hala deli gibi aşığımdır..

    sen sadece bende dur kadın, ben sana hep aşık kalırım..

  • 2.lig 2.grupda altay... 15 macta 15 galibiyetten sonra, 16. macta berabere kalinca manager sacked.. ibret ve dehsetle izledim

  • kendisi (sanıyorum) bir röportajında (bkz: kemal sunal) ile dostluğunu şöyle anlatır;

    "kemal benim çok çok eski arkadaşım. neredeyse 50 yıl. 50 yıl olmasa bile, nereden baksan bir 45 yıl var geride. o yıllarda başladı dostluğumuz kemal'le...

    çok güzel şeyler paylaştık; her şeyden önemlisi de parasızlığı paylaştık. en parasız günlerimizde, ben aksaray'da oturuyordum, kemal ise zeyrek'te. taksim'den çoğu zaman birlikte yürürdük. karlı günlerde, köprünün açılmasını beklemeden, 'pencereden kar geliyor, aman annem gurbet bana zor geliyor' türküsünü söyleyerek beni eve bırakırdı kemal.

    bir gece elimden anahtarı alıp, dış kapıyı açmaya çalıştı ki; kapıya sokar sokmaz kırıldı, elinde kaldı anahtar. anahtar kırılınca bana dönüp aynen şöyle dedi 'kerpetenin var mı?' dedim ki 'kemal, ben genç bir bayanım, tamirci değilim, kerpeten ne arar bende!' son çare uyandırdık evdekileri, gelip kapıyı açmak zorunda kaldılar...

    parasız yıllarımızda birlikte çok turne yaptık. iki oyun arası soframızı kurardık bir iskemle üzerine; taze ekmek ve ton balığı yerdik birlikte...

    o günlere, o parasızlığa, o günkü aklımızla dönmeyi çok isterdim. kemal keşke şimdi de aramızda olsaydı ve biz yine o yıllara dönebilseydik."

    debe editi olsun bu.