hesabın var mı? giriş yap

  • önemsiz gibi görünse de aslında önemli bir karardır. millet şimdi diyecek "avusturya kim yeeaa, savunma sanayisi mi varmış? keh keh" var kardeşim hem de türkiye'nin savunma sanayinden daha gelişmiş bir sanayisi var. özellikle tabanca, piyade tüfeği, barut, rdx, kurşun geçirmez yelek, miğfer(jöh'lerin kullandığı miğferler avusturya yapımı) gibi teknolojilerde ileriler ve türkiye, avusturya'dan baya bir gerekli ekipman ya da yan malzeme almaktadır. avusturya savunma sanayi, almanya tarafından desteklenmektedir. aslında almanya gözdağı veriyor türkiye'ye ayağını denk al mahiyetinde

    (bkz: kavga öncesi önden çocuk yollamak)

  • le corbusier'in marsilya'daki konut birimi ve chandigarh'daki eserlerinin tarzi ve daha sonradan bu tarza yakin insa edilen yapilar icin 1954 yılında ingiltere'de ortaya atılan terim.

  • size hiç saygı duymadım çünkü beni sürekli arkadaşlarımın yanında küçük düşürdünüz. kilolarımla dalga geçerek onlara örnek oldunuz. başarılıydım fakat her türlü etkinliğin baş kahramanı olarak sırf daha güzel gözüktükleri için hep o sevimli, şirin kız ve erkek çocuklarını tercih erttiniz. bir kere 500bin liram vardı. okulun yanındaki marketten 250 bin lira vererek cips almıştım. haliyle para üstü olarak 250 bin almıştım. çılgın bir kalabalık vardı bakkalın önünde. bakkal benim ödeme yapmadığımı sandı cüzdanımı alıp baktı. 250bin lira var bunu bana vereceksin dedi. direndim. seni okuluna şikayet edeceğim dedi. et dedim ben de. ispiyoncu sınıf arkadaşlarım olayı sana anlatmışlardı. beni, tüm sınıfın karşısında tahtaya kaldırdınız ve azarlayıp aşağışadınız. tarafınızdan iftiraya uğruyordum. o gün ağlamamıştım çünkü iğrenmiştim sizden. tek hatırladığım deli gibi kalbimin çarptığı. bir daha o markete hiç gitmedim. sizi de hiç sevmedim. yıllar sonra karşılaştık. büyümüş, zayıflamış, çocukluk halinden çıkmış ve ergenliğimi atlatmıştım. başarılıydım. sen ise bir grup öğretmen arkadaşınla oturuyordun. beni gördün ve benimle övündün, işte benim öğrencim diyerek... ben sadece samimiyetsizce gülümsedim. keşke o gün söyleyebilseydim, beni sizin iyilikleriniz, zekanız, bilgi kaliteniz yetiştirmedi, beni sizin ikiyüzlülüğünüz, gaddarlığınız ve kötülüğünüz yetiştirdi.

  • osmanlı'nın paraları ne kadar boş beleş işlere harcadığının kanıtları olan haritalar. elin alman'ı geliyor senin yüzlerce yıl yapmadığın detaylı haritalandırmayı yapıyor.

    orhun kitabelerini gidiyor danimarkalılar buluyor, rus türkologlar okuyor.

    şu an karadeniz'de çayın yetişmesinin bile kredisi ingilizlere ait. adamlar işgale gelmeden nerede ne yetişir diye araştırmış. 600 senelik impartorluksa inek gibi sağmayı tercih etmiş bizleri, ne acı.

    anadolu'yla, türklükle alakalı bizi yapmamız gerekn fakat yabancılara ait araştırmalar beni cidden delirtiyor.

  • ölüm grubu deniliyordu türkiye'nin grubuna harbiden öyleymiş. biz elendik hırvatlar elendi ispanya elendi. mükemmel bir ölüm grubu. herkes öldü amk.

  • vefatından sonra abisi bijan'a kalan mirası, 15 sene sonra yeni sahibini bulan prenses. bijan, ablasından 1 hafta sonra öldüğü için mirasın kime kalacağı üzerine dava açılmış. meğer bijan ölmeden evvel her şeyi şoförlüğü ve özel asistanlığını yapan kişiye devretmiş. evet, tarihi bir davayı da çözmüş olduk dostlar.

  • adrenalin bağımlılarını her gün bir araya getiren mekan.

    ne zaman bir ortamda adı geçse gözlerimi kısıyorum, uzaklara bakıyorum ve şu hikayeyi anlatıyorum:

    bir yaz günü ben ve heyecan tutkunu arkadaşım, yine 500t'nin nabız hoplatan atmosferinde tem otoyolunda rüzgarla yarışıyorduk. şoför, profesyonelliğin ve yılların getirdiği tecrübenin verdiği özgüven ve karizmayla yağ gibi makasa giriyordu sağlı sollu. ben ve arkadaşım ise şofürün hemen arkasındaki ikili koltukta, bu seferkinin diğerlerine benzemediğini çoktan anlamıştık ve haklılığımızı 3 dakika sonra ön konsoldan gelen kıvılcımlar pekiştirecekti. akbil cihazının hemen altında bulunan kapaklı bölmenin kenarındaki açıklıktan gelen ışıklarla adrenalin tavan yapmıştı. tam o anda şoförün ağzından şu kelimeler döküldü:

    - muharrem araba alev aldı.

    ardından otobüste oluşan o inanılmaz heyecan dalgasını anlatmam mümkün değil. herkes verdiği paranın, bastığı akbilin karşılığını fazlasıyla almış olmanın tatmini içinde sağa sola kaçışma hazırlığına başlamıştı bile. o sırada arka sıralardan gelen ve neden otobüste olduğunu kimsenin bilmediği 3. bir iett görevlisi sessizce yaklaştı, tem otoyolunun ortasında duran otobüsün alevini söndürdü ve aynı gizemle geri gitti.
    500t ahalisi, kahraman şoför ve muavin muharrem ile birlikte yanık kablo kokusu eşliğinde topkapıya doğru yoluna devam etti.