hesabın var mı? giriş yap

  • saçmasapan yani normlara aykırı davranan insanlara kafayı yemiş deriz. bu elbetteki mecazi bir anlatımdır zira hiç kimse kendi kafasını yiyemez.oysa yüzünde mutlu bir ifadeyle dolaşan insanlara kafayı delmiş demeyiz.elbette her mutlu insan kafayı delmemiştir ama delebilmişlerin mutlu olduğuna şüphe yok.

    trepanasyon (kafa tasından parça çıkarmak) milattan önceki dönemlerde bile uygulanan oldukça yaygın bir tedavi yöntemi.ortaçağda delilerin kafasındaki şeytanı dışarı çıkarmak için sıklıkla bu yönteme başvurulmuş.gerçekten şeytanın dışarı çıkmasını sağlıyor mu bilinmez, ama kafatasının matkaba benzer bir aletle delinip bir parçasının çıkarılmasıyla kafa içi basıncının düştüğünden insanın rahatladığı kesin.
    1960'lardaki "psychedelic" hareketiyle birlikte kafayı delenler tekrar ortaya çıkmaya başladılar.zihin ve beden arasındaki ayrılığı gidermek için bu yönteme başvuran ve kendi kafasını kendi delen ilk kişi bart huges'tir.huges o tarihte bilimsel açıklamalarıyla oldukça ünlüdür ve bad tripten kurtulmak için, lsd atarken şeker ve c vitamini tüketilmesi gerektiğini de ilk o keşfetmiştir.
    tepetaklak durarak ya da soğuk sudan sıcak suya girerek aniden kan basıncını arttırmak, böylece beyne daha fazla kan gitmesini sağlamak gibi geçici yöntemlerin yerine trepanasyonun çok daha etkili olduğunu keşfeden huges, lokal anestezi, elektrikli matkap ve neşter kullanarak kafayı delmişti. joey mellen ise ancak üçüncü girişiminde kafayı delmeyi başardı.yazdığı bore hole adlı kitapta, operasyondan sonraki ilk dört saatte özgürlük ve rahatlama duygusunun nasıl tüm bedenini sardığını ve daha sonrada hep bu duygularla yaşadığını anlattı melen..
    operasyon sırasında yanında olan ve ona yardım eden (mesela matkabı fişe takan) amanda fielding ise kendi trepanasyonunu filme çekerek, delik kafayla verdiği konferanslarda izlettirdi.
    tüm bu insanlar rahatlamak ve dünyaya gülümseyerek bakmak için delmişlerdi kafalarını. ama trepanasyon delileri ve dahileri işlevsiz bırakmak için yani içlerindeki şeytanı kovmak için kullanılmıştı.
    yalnızca beynin içindeki basınçtan değil, vücuttaki herhangi bir mikroptan bile şeytan sorumlu tutulmuştu.1500'lü yıllarda hastalıkların insandan insana, havadan ya da eşyadan insana bulaşabildiği de ortaya çıkana dek milyonlarca insan ateşi yükselip titremeye başladığı için yakılmıştı bile.veba salgınlarında yakılan onbinlerce insanda
    cabası.
    neyseki matkap kullanmadığı halde kafatasında delik olan bir sürü insan var etrafımızda ve hayat onlar sayesinde hala yaşanmaya değer.

  • ciciş kardeşler esra ve ceyda'nın umreye gitmesiyle başlayan ülkemiz üzerindeki karabulut serisinin yeni bir basamağı

  • 45 bölüm izle 1 ay bekle, nasıl dayanacağız bilmiyorum.

    en iyisi spoiler manyağı olmadan kitaplarını bitirmek bir an önce.

  • hemen derdini zikeyim butonu diyeceksiniz ama dinleyin once.

    1: abbas sakir'in nisanlisina goz dikmis durumda. sevsin sevmesin gariban olsun ama ne olursa olsun yengesi durumunda.

    2: ictikleri gece sakir'in kiz kardesi odasina geliyor ve abbas yine yakalanacagiz diyor. odasindan tekme tokat kovmasi lazim. ama abbas gidiklamasindan memnun gibi zaten raki masasinda kizin opucuk atmasina da mal mal bakiyor. tersleme, tepki de yok. adam sana is ve oda vermis. adami seversin sevmezsin o ayri ama yaninda kaliyorsan bu konuda yanlis yapmayacaksin.

    3: bir sahnede sakir icin gulmeyin cocugunuz da boyle olur allah korusun diyor. ve minibusu alir almaz sakir'in kopyasi oluyor. yani kinadigi, elestirdigi topluma zararli gordugu sakir'in birebir kopyasi oluyor.

    4: taksit getirme sahnesi var, o kahvede garibanlarin icinde parayi verirken, 2 aylik pesin mi versem, neyse parasi olan var olmayan var gibi laf ediyor. igneleme sakir'e ama toplumun icinde ve o garibanliktan gelen biri olarak yaptigi terbiyesizce.

    4: minibusu gasp etmesi de var. anlasma sartlari belli. neyse bunu gormezden gelelim.

    5: kisisel hirsiyla yolcu alacagim diye ani makas atmasi var ki yolcularin canina mal olabilir ya da sakir'in eski nisanlisinin yerini kimseye vermemi de ayri bir olay. acgozluluk ve hirs var.

    6: ve en onemli serefsizliginden biri. nazli sakir'i sevmiyor ve babasinin zoru, evden gitme istegiyle evlenmeye niyetli ama kizin abbas'ta da gozu yok. sartlar geregi belki de kendi dedigi gibi bir yuvam olsun, kocam para getirsin mantigiyla evlenmek istiyor. abbas bunu bilmesine ragmen tek tarafli bir askla kizi dugunden kaciriyor.

    7: son soz yani abbas bukalemun gibi bir karakter. parayi bulup degisebilen, geldigi yeri unutabilecek bir karakter. sevdigi kiz icin ben bunu seviyorum diyebilecek bir karakterde degil, firsat kollayan, firsatci bir tip. sessiz ve cakal. arada laf dinleyen, karisan. ben bu filmi yonetmen sinan cetin'e de bagliyorum. adam kendinden cok sey katmis. cogunlugun ceyyar sakir'i tuttuguna da eminim bu konuda.

    edit: arkadas uyardi ayrica secdigi kiz iceride sevisirken nobet tutup, sakir'in zamparaliklarini gormezden gelip ortemeye calidan bir tip

    benzer bir baslik varmis simdi gordum. gercekten baktim cunku cok gorunen bir karakter abbas. kusura bakmayin.

  • "yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik" cümlesindeki "yüzmenin", deri yüzmekteki yüzme olduğunu fark ettiğiniz o an.

    evet o anı yaşadım, utanıyorum kendimden.