hesabın var mı? giriş yap

  • yakışıklı erkeklere gelen arkadaşlık istekleri:

    - pelin
    - selin
    - buse

    bana gelen arkadaşlık istekleri:

    - günahkar sokakların tövbekar kızı
    - cemaati döven girl
    - vefasız alemin yorgun bacısı

    yazıklar olsun....

  • hatırlıyorum, gaziantep fener maçı, uche ile ayhan omuz omuza mücadeledeler, ayhan yre düşüyo, uche topu uzaklaştırıyo, sonra ayhan sinirleniyo, hakem bakmazken geriliyo, ucheye tekrar omuz atıyor ve tekrar yere düşüyor...

  • sürekli süregelen bir harekettir. bilirsiniz bizim milletimizde hedefe ulaşmak için yapılan her şey mübahtır. sırf yer kapacağım diye, ya da ayakta rahat bir konum elde etmek için kapı açılır açılmaz saldırır bu kitle. birde asıl komik olan, gençleri terbiyeden ve görgüden yoksun olarak addeden 65 yaş civarı olan saygı değer yaşlılarımız bu metro kapıları açılınca millete omuz atan bir usain bolt'a dönüşüyorlar. hedefe kitlenmiş terminatör misali koltuklara yöneliyorlar.

    birde elinden geldiğince inen insanların bitmesini bekleyen insanlar var, onlar da bu öküz kitlenin hareketlerini görünce yaptıkları şeyden hiç haz almıyorlardır eminim. "ulan adam gibi bekledik, tüm yerlere onlar kondu" algısı elbet oluşuyor bilinç altında. he insanlık yapmanın verdiği huzur vardır belki, onun da sabahın köründe okuluna işine giden uykusuz insanların pollyanna genleri o saatlerde çalışmadığı için pek etkili olduğunu düşünmüyorum.

    insanlık yapmanın, düşünceli olmanın ve kurallara uymanın gerizekalılık, saflık olarak değerlendirildiği bu güzelim ülkemde, üç kağıtçılık, çakallık ve şerefsizlik alkışlandıkça, onaylandıkça bu durum siksen değişmez kardeşlerim. yer kapacağım diye maymunlaşmayın yeter.

  • (bkz: based on a true story)
    bir grup türk öğrenci new york'ta bir cafede oturmuş türkçe muhabbet etmektedir. yanlarına izbandut ya da zebellah olarak nitelendirilebilecek irilikte bir zenci yaklaşır, eğilir:
    - birader, türk müsünüz?
    sanki bir amerikan filmine dublaj yapılmış kadar düzgün türkçe konuşan bu amerikalı zenci, arkadaşları dumura uğratır, olaylar gelişir:
    - ııh, evet abi.. ee, sen?
    - yok ben amerikalıyım, incirlik'te dört sene kaldım da, ondan bu kadar iyi türkçe konuşuyorum.. burada güzel adana yapan bi yer biliyor musunuz diye soracaktım..
    - yok abi, biz de yeni geldik new york'a..
    - ulan koduumun memleketinde de güzel bi adana yapan yer yok mına koyiim!!

  • plastik, aklınızın alabildiği her şey artık plastik içermektedir ya da plastikten üretilmektedir. peki bu ürünler neler mi? ataç, mobilya, giysi, ....... uzay aracına varıncaya dek her şeyin içerisinde plastik mevcut.

    peki nedir bu plastik?
    karbon, hidrojen, oksijen, azot ve diğer organik ya da inorganik elementlerin oluşturduğu monomer adı verilen; basit yapıdaki molekül gruplarındaki bağın koparılarak polimer adı verilen uzun ve zincirli bir yapıya dönüştürülmesi ile elde edilen malzemelere verilen isimdir.belki bu video anlamanıza yardımcı olabilir.

    plastik zamanında 100 yılın buluşu olarak nitelendirilmişti, bunun nedeni düşük maliyetleri, imalat kolaylıkları, çok yönlülükleri ve suya karşı geçirimsizlikleri gibi özelliklerinin diğer maddelere göre öne çıkmasıydı.

    bu ürünlerin şimdide geçmişine bir bakalım . ilk plastiklerin mö 1600'lerde yumurta, süt ve kan gibi doğal malzemelerden yapıldıklarını görüyoruz. tabi bunların ismi o zamanlar plastikmiydi tartışılır. neyse, bizim bildiğimiz anlamda ilk plastik 1907 yılında new york'ta 'plastik' terimini kullanan leo baekeland tarafından icat edildi. ilk üretilen ürünse bakalit adlı bir kimyasal üründü. bundan önceleri endüstri devriminin ilk yıllarında pirinç kilit üreticisinin oğlu olan alexander parkes, parkesine ( nitroselüloz ) isimli ilk insan yapımı plastik ürünün patenini aldı, tabi bu üretilen plastik tamamıyla sentetik değildi ve dünya plastiğe böyle adımını attı.

    zaman ilerledi ve pek üretim alanları bulamayan bu ürünler. tabi ki her zaman olduğu gibi savaşların gelmesini bekledi. bu ürünlerin üretilmesi ve geliştirilmesi bir anda hızlanmaya başladı. 1. dünya savaşından sonra ham madde problemleri ve kimyasal teknolojilerdeki gelişmeler birde 2. dünya savaşının patlamasından sonra, 1940'larda ve 1950'lerde plastik ürünlerde bir seri üretim aşaması başlandı ve bu gün gördüğümüz plastik endüstrisinin temelleri atıldı.

    her şeyde olduğu gibi iyi, güzel ve hoş gelişmeler yaşandı. herkes artık her şeye daha ucuz bir şekilde ulaşmaya başladı. artık eskinden olduğu gibi herkesin gardırobunda iki çeşit elbise yok , evlerinizdeki mobilyalarınız tam, yani hayatımız olduğunca zenginleşti. fakat insanoğlu olarak her zaman olduğu gibi ileriyi görmekten biraz yoksunuz. çünkü çoğu plastik ürün dayanıklıdır ve çok yavaş bozulur, kimyasal yapıları nedeniyle birçok doğal bozulma sürecine karşı dirençli haldedirler. bundan dolayı bunların kafamızı ağrıtacak birer çöp yığını olduğunu göremedik
    veye görmezlikten geldik. artık okyanuslarımızda devasa çöp adaları oluşmaya başladı.kaynakvideo

    insanlığın gelişmesinde hep mi böyle acı ama gerçeklerin kafamıza dank etmesi lazım. siz siz olun etrafa çöp atmayın çevrenizdekileri uyarın.

  • bir kadının özel bölge ağdacısına gitmesi kadar garip olmayan durum. şahsen ben o bölgeyi berber cengiz abi'ye tıraş ettirdiğimi düşününce bir süre sessizce boşluğa bakarken buldum kendimi.

  • türkiyenin bir şehri. tüm şehirlerimiz kadar aptal, cahil adam barındırır. sidik yarışına gerek yok. 81 ilin 81 tanesi de aynı cinsten insan barındırıyor bu memlekette.

  • başlığın tam hali. `elini uzatan öğretmene haddini bil diyerek sınıftan kovan kaymakam` olacaktı ama malum karakter sınırı.

    --- spoiler ---

    artvin’in kemalpaşa ilçesinde okul ziyaretlerinde bulunan kaymakam m. faruk saygın, kemalpaşa çok programlı anadolu lisesi’nde (çpal) girdiği sınıfta kendisine "hoş geldiniz" diyen ve elini uzatan öğretmeni "haddini bil, sınıftan çık dışarıya bekle" diyerek sınıftan kovdu.

    --- spoiler ---
    kaynak

    bu nasıl bir terbiyesizliktir? bu kaymakam hakkında acilen soruşturma açılmalı ve görevinden azledilmelidir. makam mevki sahibi olan kendini allah sanıyor memlekette.

    (bkz: mehmet faruk saygın)

    edit: buraya da, kendisine yer vermek isteyen öğretmene "öğretmenlik en üst makamdır." diyip dersi ayakta dinleyen mustafa kemal atatürk fotoğrafı gelsin. hepinizi üst üste toplasak atamın tırnağı etmezsiniz.

  • - yumurtayı tamamen beyazlaşana kadar çırpın iyi kabarmasını istiyorsanız.

    - her markanın kabartma tozu aynı güçte değil, koyacağınız miktarı deneme yanılma metodundan sonra markaya göre ayarlayın. (türkiye'de şu an en iyi markalar dr oetker ve carte d'or derim.)

    - maalesef türkiye'de ölçü olarak bardak kullanılan tarifler yaygın ve bu tarifler çok yanıltıcı olabiliyor. ilk defa yapıyorsanız ve misafir falan gibi özel bir durum için yapacaksanız bardak değil gram ile ölçü veren tarifi kullanın derim. kullandığınız unun inceliğine göre un miktarını ayarlayın. kek için en iyisi sinangil, sonra söke.

    - başlarda hata yapabilirsiniz, pratik ile öğreniliyor sıkıntı etmeyin. ama genel olarak her tarifi küçük ölçülerde yapın denemek için. şahsen her yeni kek tarifini 4-6 tane muffin olacak şekilde yapıyorum test etmek için.

    - keki pişirdiğiniz kabın malzemesi ve fırın ayarı çok önemli. fırında sıcaklık hem alttan, hem üstten geliyor olmalı. benim şansım mı bilmiyorum ama seramik kapta yaptığım hiçbir kek olması gerektiği kadar kabarmadı. cam kek kalıbında kabarma ile ilgili bir problem yok ama teflon kek kalıplarından daha çabuk pişiyor, gözünüz fırında olsun. teflon ve silikon kek kalıpları problemsiz, ama sağlık nedenleri ile teflon'u önermiyorum.