hesabın var mı? giriş yap

  • döner dünya, yalan dünya, gurdununan guşu daşdaş eden dibirik dünya demiş aşık. hangi aşık deseniz inanın bilemem şu anda uydurdum çünkü. yani diyorum ki dostlarım, canımız cincoşumuz sezen hanım allah etmesin malını mülkünü yitirir de bir kuru ekmeğe muhtaç kalırsa bence böyle enteresan bir hadiseye imza atabilir:

    - evet sezen hanım çamaşır makinanızı tamir ettik... buyrun hayrını görün...

    - ne kadar borcumuz ustacığım?

    - 300 yeter sezen hanım...

    - peki şu şarkıyı versem de ödeşsek? benim bütün derdim makineeeemm... elbet bir gün kavuşur böyle seveenn... ön yıkamalı tül perde seçeneği en büyük endişeeeem.... o en çok sevdiğim ve beeeen...

    - ....

    - şu nasıl peki? aman da ustağğğ, çakkıdı çukkudu gözün oynaştağğğ, azıcık alttan azııcık üstten hoppidi hoppidi...

    - ...

    - şinananay da yavrum hoppa şinananay da şinananay hopa şinananay... estiriiiiir de ada yeli estiriiirrrrrr...

    - paramı ver.

  • bu çıkın dolaşın diyenler herhalde abdde veya bir avrupa ülkesinde yaşadığımızı sanıyor galiba ya da zengin çünkü herkesin gözünde potansiyel bir sapıksın bir selam vermene bakar.

  • aralarında olduğum sözlük yazarları. ben bi keresinde sonradan internet cafenin sahibinin oğlu olduğunu öğrendiğim bir lise elemanıyla counter'da çatışmıştım. kurşun kulaklığımı sıyırmıştı. bir ara sokaktı, köprü çıkışı. teröristler gelip yanıma saydırmıştı. kulaklık düştü. sürem falan doldu zaten kalktım masadan sonra.

  • çevresi tarafından "çok tuhafsın" denilerek dışlanan insandır. bir keresinde rüyada olduğumu anlayınca, kendimi 5. kattan atıp atıp tekrar uçarak yukarı çıkıyordum. "ehe ehe çok zevkli lan" deyip baya bir coşmuştum.

    bir de rüyada silahla tehdit edilme sahnem vardı. tam trol işiydi. adam silahı doğrultunca "uyanıcam olum birazdan" gibi bir tepki vermiştim. adamın boş bakışları hala aklımda.

    benim gibisine de yaramıyor böyle şeyler.

    (bkz: kendi rüyasını trolleyen insan)

  • --- spoiler ---

    "rize'de ben bir şeye şahit oldum. tribünler 'recep tayyip erdoğan' diye bağırıyordu. hemen susmaları istendi."

    "önce şu tribünlerin siyasileşmesi sorununu çözün. tribünlerde izmir marşı'nı okuyorlar."

    --- spoiler ---

    tribünlerde siyaset yapılmasından rahatsızmış.

    evet videosu çekip futbolculara 'sen de var mısın?' diye mesaj veren kimdi amk?

  • aşktan tam olarak ne anladığınıza göre değişebilen bir durumdur.

    lise aşkları biraz farklıdır ve hormonların yeni yeni etkisini göstermesiyle başlar. bir şekilde delicesine aşık olursunuz. onu düşünmeye, sürekli hayaller kurmaya başlarsınız. yeme-içmede bir azalma olur cidden iştahtan düşersiniz. bir çeşit güçlü bir takıntıya dönüşür bu aşk. onu düşünmeden yapmazsınız her şeyiniz bir kişi olur. öylesine güçlü bir istektir ki gözünüzü karartırsınız bu açıdan lise aşkı insanın hayatında ciddi bir iz bırakır. lise aşkı, aşkın çok vahşi ve içgüdüsel bir yönüdür.

    üniversite aşkı ise daha farklıdır aşk duygusundan ziyade sevmek ön plandadır. onu seversin ve ona dair şeyler hoşuna gider. birlikte zaman geçirmeyi, delicesine bir şeyler yapmayı istersin. ortak anılar biriktirirsin her şey daha çok netleşmeye başlar. sevgililiğin en güzel dönemleridir lise aşkı kadar kaotik değildir mantıkta işin içine girmeye başlamıştır. pek çok şeyi sevgilinle öğrenirsin ve yaşarsın.

    iş hayatına atıldığında ise artık hayatın gerçekleri yüzüne daha sert çarpıyor demektir ayakların yere sağlam basmaya başlar. ne istediğini iyi bilirsin hatta daha önemlisi ''ne istemediğini''. yorucu bir ilişkiye ve aptal oyunlara tahammülün kalmamıştır. aşkı, sevgiyi ve daha önemlisi uyumu aramaya başlamışsındır. olgunlaşırsın gerçekten seveceğin birisini ararsın geceleri ve boş zamanlarında... kendini anlatabileceğin, beraber dünyayı gezebileceğin, hayata karşı elini tutabileceğin birisini sevmek istersin. 25 yaşından sonraki aşk bir anda olmaz lise aşkı gibi ya da üniversiteli sevgisi gibi değildir. 25 yaşından sonra aşk zamanla gelişir bir anda birisine bir şey hissedemezsin. detayları bilmen gerekir, zevklerini görmen gerekir, kendini nasıl ifade ettiğini bilmen gerekir. bu açıdan aşkın en kaliteli halidir ne istediğini bilen iki insanın birbirine kavuşma serüvenidir.

    bana göre 25 yaş sonrası aşk > üniversite aşkı > lise aşkı.

  • tabii tüm bu tartışmaları yaparken tıp doktorunun 6 senede, 'herhangi bir bölümden doktorası olan adamın' ise minimum 10 senede doktor olduğunu aklımızdan çıkarmayalım. tıp doktoru akademik doktordan daha alt bir ünvandır entelektüel emek ve seviye bakımından. ancak devam eder ve bilimsel çalışma yaparsa akademik doktor olabilir. yani bir akademik doktor kendini tıp doktoru olarak lanse etmeye çalışıyorsa (ki böyle bir dallamalık hiç duymadım) değerini aşağı çekiyordur. hatta bu yüzden tıp doktorunun tıp doktoruyum ya da hekimim ifadesini kullanması daha yerindedir. akademide doktor phd yapana denir.

  • barok müzik doğadaki uyumu ve ahengi yansıtır. süslü, gösterişli ve vurguludur. kontrast ve melodilerin birbirlerine cevap vermesi takip edilince son derece haz verir. dini ve ahlaki yanı ağır basan barok müzikte çapkınlık ve dünya zevkleri gibi şeyler anlatılmaz. oda müziği ile ilgili seküler çalışmalar dışında (sonat, concerto) tanrı, cennet, cehennem sabır, çile, tanrıya adanan veya peygamberlerin hayatını anlatan kantatlar ve değişik türde ilahiler ağırlıklı olarak yer alır. son yıllarda batıda ve ülkemizde artan bir ilgiyle karşılanmaktadır. ülkemiz kulağına romantik döneme göre kat kat daha uygun olup klasik müziğe yeni başlayanlar için özellikle tavsiye edilir. (bkz: vivaldi), (bkz: johann sebastian bach), (bkz: françois couperin), (bkz: handel), (bkz: telemann), (bkz: sylvius leopold weiss) ve özellikle italyan bi ton besteci önemli temsilcilerindendir. (bkz: johann sebastian bach) amcanın göklere çıkaran bir çalışması için bwv 659-nun kommt der heiden heiland

    fransız barok bestecilerinden hayranlık verici françois couperin'in les nations eserinden l'imperiale bölümünde barok müziği iliklerinize kadar hissedersiniz. couperin-l'imperiale