hesabın var mı? giriş yap

  • banka calisani gozune degil, kameraya guvenerek dogru olani yapmistir.

    bu olay gercek olabilir, ancak yarin cikip annesi, "o ben degildim, haberim bile yoktu ne para cekmesi" dese bankanin elinde somut kanit yok. tum olay bankacinin ustune yikilir ve isinden de olurdu.

    1/10

  • birçok annenin cahil, çocuğunun neye değer verdiğinden haberi olmayacak kadar ilgisiz ve çocuğunu birey olarak görmeyen, sahip olduklarına saygı duymayan kişiler olduğunu gösteren eşyalar.
    kusura bakmayın ama bu böyle. bir kere bir eşyanın maddi değeri olup olmadığını anlayamayanlara yorum bile yapmıyorum zaten. onun dışında ilgili bir anne çocuğunu tanır, değer verdiği şeyleri bilir. hadi onu da geçtim, çocuğunun eşyalarını ona sormadan atmayacak kadar ona birey olarak saygı duyar.
    okuduğum entryleri görünce yazarlarının yerine ben sinirlendim.

  • 20 yıllık antalya'lı olarak 2 tanıdık arkadaşını arayıp önden arkadan sıfır, çıkamayacağı şekilde park ettir o uğraşsın. sen az bi geri manevra yapıp çıkarsın oradan. onlar çamur olursa sende balçık olursun.

  • hepsinin nedenleri farklı farklıdır. fakat konuyu asıl öznesi olan tomris hanım tarafından ele alarak az da olsa çözümleyebiliriz.

    ülkü tamer ile zaten okul arkadaşlığı var. karşılıklı bir aşk vae. çocuklarını kaybetmeleri onlara büyük bir travma oluyor. yıllar içerisinde aşık oldukları, bir birlerini tanıdıkları insandan uzaklaşıyorlar da.

    o son dönemlerinde cemal süreya gibi ince ruhlu ve travmalarına iyi gelecek bir adamla yakınlaşması normal. cemal süreya için ise eserlerinde anafikir olabilecek düzey ve donanımda bir kadına aşk duyması normal. sonuçta şiirle büyümüş, şekillenmiş bir kadın tomris hanım.

    cemal süreya ile çok uyumlu olmadıkları da aşikar.

    büyük bir uyum ve gerçek aşkla bağlandıkları turgut uyar ile ilişkilerini irdelememize gerek yok. zaten gerçek bir aşk.

    edip cansever'in ise diğer sözlük yazarlarınca bolca altı çizildiği gibi sosyal çevre darlığından tomris hanım gibi etkileyici, şiirden hoşlanan ve anlayan bir kadına aşık olduğunu düşünüyorum.

    tabii şimdi böyle hepsiyle birlikte yaşamış gibi yazıyorum fakat tüm yorumlarımı paylaşılan anılar ve ilgili şairlerin eserlerinden elde ettiğim bilgilerle kendimce yazıyorum herkes gibi. belki de olaylar çok farklıdır.

    hepsinin güzel anılarına ve bizlere bıraktıkları eserlere saygı ve sevgiyle diyelim. iyi ki yaşamışlar ve bilmeyip görmeseler de hayatlarımıza dokunmuşlar.

    (bkz: güneş topla benim için)

  • third person shooter ile yeni tanışmış bir jenerasyonun, tomb raider ilk çıktığı zaman lara croft'un apış arasını görebilmek için sağlı sollu manevralarla monitör başında saatlerini harcadığını bilirim. oyun değil insanlıktan çıkmışlardı...

  • çoğu zaman oldukça fantastiktir. en azından bizimkilerin öyle... efendim böyle '70'li yıllar... bizimkiler aynı iş yerinde çalışıyorlarmış. babam müdür, annem memur... ahahhah.... ulan baba.... neyse.... babam feci kesikmiş anneme... deli gibi hastaymış. annem de -gerçi şimdi de öyledir ama- tam monaco prensesi modunda... kimseye yüz vermiyor. babam annemin dikkatini çekmek için süper bir yöntem bulmuş. şimdi bunu yazınca bendeki tuhaflığın kökenini de anlayacaksınız.

    evet ne diyordum? ha babam annemin dikkatini çekmek için süper bir yöntem bulmuş. arabası olmasına rağmen annemlerin servisine binmeye başlamış. ama bulduğu süper yöntem bu değil tabii... lan bunu yazsam mı acaba? neyse lan yazıyorum. babamın annemin kalbine girmek, onun beyaz atlı prensi olmak için bulduğu yöntem şu hanımlar beyler:

    her gün servisi bir büfenin önünde durdurmak. evet, babam servise biniyor memurlarıyla... ondan sonra her gün ama her gün bir büfenin önünde "sigara alacağım" diyerek servisi durduruyor. inerken de servisin şöförüne "sen beni bekleme usta, ben koşarım... size ışıklarda yetişirim" diyor. şöför "aman efendim... abi olmaz" falan dese de ı-ıh. olmaz diyor babam. sigarasını alıyor ve servisin peşinden koşuyor. 8 ay boyunca her sabah... sebep: annemi atletikliğiyle etkilemek... ahahhaha....

    annem o dönemlerde "müdür müdür palyoço mudur?" diye bunu arkadaşlarıyla tartıştıklarını söylüyor. babama tüm çalışanları uyuz olmuş bu yüzden... sonuç ne peki? sonuç nesi var mı? ben olmuşum işte...

    babam bu hikayeyle ilgili bir de sır verdi bana: yanında sigarası da varmış aslında...

    - o da mı numaraydı baba?

    - numaraydı tabii oğlum... ama iyi koşardım ha...

    - usain bolt gibi mi?

    - kim???

  • ssk, kâr amacı gütmeyen bir devlet dairesi. yani bir çaykur değil. ticaretle de uğraşmıyor. varlık fonuna alsan alamazsın...

    ssk'nin kâr etmesi sosyal devlete aykırı bir durum. ssk batmaz kardeşim. devlet başka yerlerden işler yürüsün diye para aktarır. bir sürü pahalı ilacı karşılar ssk, önceki yıllarda süper emekli ettiklerinin parasını öder ölene kadar.

    ssk batmaz, batarsa devlet batar.