hesabın var mı? giriş yap

  • twitter'da bu kadın yazdığına göre ülkenin akp'ye oy vermeyen diğer %60 lık kesiminin de mutlaka aynı fikirde olduğu istektir. çünkü biz akp ye oy vermeyenler olarak bu ablayla %100 aynı şeyleri düşünüyoruz.

    eğer trol değilse bu twitle kabataş olayını ispatlamaya çalışmak da bambaşka bir zeka pırıltısı olsa gerek.

  • çok kötü bir şeydir, yapmamak lazım. ama neden yapıldığını öğrenmek gerekiyor.

    dünya adil değildir. şimdi örnek olarak u2 isimli güzide grubun no line on the horizon albüm örneğini vermek istiyorum. bu albümün amazon'daki satış fiyatı 9,99 $, yani bugünün kuruyla 15 tl iken d&r'daki satış fiyatı ise 24,49 tl.

    ve fakat türkiye'nin 2008 yılı kişi başı milli geliri bugünün kuruyla 8400 küsur dolarken, abd'ninki 46,000 dolardır. şimdi, bu işteki yanlışlığı anlamak için ekonomist olmaya gerek yok, bu bildiğimiz gerizekalılıktır. sadece bir gerizekalı, potansiyel müşterinin satın alma gücü diğerinin yaklaşık altıda biri olan bir başka dükkanda aynı malı daha pahalıya satar. şimdi diyeceksiniz ki ''kardeşim o zaman ferrari de altıda bir fiyatına satılsın''. öyle değil. bu bildiğiniz cd. araba değil. demagoji yapmayın. maliyetin yaratıcılık olduğu ürünlerde sistem farklı çalışabilir.

    bu gerizekalılığın çözümü çok ama çok basit; bir ülke vatandaşının satın alma gücüne göre satış fiyatı belirlemek (tabi ki buna izin verebilecek kar marjı olan mallarda) bu yapılmadığı sürece insanlar, kendi satın alma gücüne göre yaşamaya ve alternatif yollar bulmaya devam edecektir.

    buradaki tek argüman şu olabilir; ''iyi güzel söylüyorsun da padawannabe, no line on the horizon'ı al diye kafana silah mı dayıyorlar? paran yoksa alma, ölür müsün?''

    maalesef bu mümkün değil. internet dediğimiz olguyu sonuna kadar sömürüp, ''u2 yeni albüm çıkardı haberin olsun'' diye 80 yerden haber verip, mail atıp, ''biz magnificient'a klip yaptık, seyretmezsen topsun'' diye bana bono'nun videolu mesajını iletip, facebook'tan, mail'den oradan buradan bana ulaşıp, albümü gözüme sokup, ''aha bak 3 dakkalık şarkının 1 dakkasını bedava dinle, dinle lan çekinme'' dedikten sonra ''amma paran yoksa alma'' diyemezsin. insan böyle çalışan bir varlık değildir. dünyada şu anda tüketici ve tüketilen ürün arasındaki mesafe sıfıra inmiştir. iletişim araçlarının bütün avantajlarını kullanıp, sonra en ufak sorunda ''iletişim araçları suistimal ediliyor bik bik'' diyemezsiniz.

    gelelim ''film indiriyorsunuz, dizi indiriyorsunuz, sinema sektörünü bayılttınız'' teorisine. bakalım öyle mi?

    imdb'deki dünyada en fazla hasılat yapan 10 filme bakalım:

    1. titanic (1997) $1,835,300,000
    2. the lord of the rings: the return of the king (2003) $1,129,219,252
    3. pirates of the caribbean: dead man's chest (2006) $1,060,332,628
    4. the dark knight (2008) $1,001,921,825
    5. harry potter and the sorcerer's stone (2001) $968,657,891
    6. pirates of the caribbean: at world's end (2007) $958,404,152
    7. harry potter and the order of the phoenix (2007) $937,000,866
    8. star wars: episode i - the phantom menace (1999) $922,379,000
    9. the lord of the rings: the two towers (2002) $921,600,000
    10. jurassic park (1993) $919,700,000

    e bu filmlerin 7 tanesi 2000 sonrası, 4 tanesi 2006 sonrası. bu iddiaya göre bu rakamların azalıyor olması gerekmez mi? özellikle bu işin bokunun çıktığı 2005 sonrası? hatta ve hatta neredeyse yeni sayılan the dark knight'ın listede 4. olması nedendir niçindir? bu arada bir parantez de titanik filminin açık ara birinci olmasına açmak istiyorum. nasıl olur lan?

    dünyanın en gereksiz tartışmaları, ölçülemeyen değerler içeren tartışmalardır. tıpkı bunun gibi. bana ''kardeşim internetten film indirenler sinemaya gitmiyor, sinema zarar ediyor'' dersiniz, ben de size derim ki ''arkadaş onlar zaten gitmeyecekti o filme, üstelik x kişisi filmi netten indirip seyredip, y kişisine bu filmi seyret diyor ve y kişisi de bu filmi sinemada seyrediyor, normalde gitmeyecekti bu insan o filme'' derim.

    şunu yapabilirsiniz: ''internet reklamcılığı yazılı basın reklamcılığını öldürüyor'' çünkü rakamlar var. ama bu sinema, dizi, internet bik bik diyemezsiniz, çünkü rakamlar öyle demiyor.

    bütün bunların sonunda şunu diyebilirsiniz: ''yani sen diyorsun ki yakalanma ihtimali çok düşük olursa, insanoğlu dediğimiz kişi, suçu kendi kafasında rasyonalize edebilirse, yapar, çok hayvansın'' tabi ki böyle, böyle olmasa, mahkemeler, avukatlar, hapishaneler, polisler olmazdı?

    peki çözüm ne? çözüm radiohead'den geldi bile, ve aslında bu konuda bütün atıp tutanlara kapak olarak geldi.

    radiohead'ın son albümü internetten bedavaya indirildi. isteyen para ödedi, isteyen ödemedi. ortalamada kişi başına ödenen para 6$ oldu. şimdi yukarıdaki mantığa göre herkesin bedavaya indirmiş olması gerekmiyor muydu? niye bu gerizekalılar bedavaya sahip olabilecekleri bir şey için para ödediler? ortalama bir amerikalı'nın ödediği para da 8,05$. bu da şu demek, bir amerikalı belki de 4$ ödeyen bir türk'ün 2$'ını da ödedi. yani benim yukarıda anlatmak istediğim kişi başı milli gelire göre düzenlenmiş ürün fiyatının bir nevi uygulanması durumu. şu anda u2'nun albümü 9,99$. radiohead'in satılan albüm başına eline geçen para eminim u2'nunkinden fazladır.

    ha ben bu yapılanı savunuyor muyum? hayır. bu yapılanın arkasındaki motivasyonu açıklamaya çalışıyorum. bir de bu yüzden sinema sektörü battı yandı kül oldu, müzik sektörü can çekişiyor bidi bidi denmesini çok komik buluyorum.

    müzikler internetten indirilemiyor olsaydı bile müzik sektörü küçülecekti, çünkü eskisi gibi 3 tane grup yok. artık iletişimin gücü yüzünden müşterinin beklentileri, ilgi odağı vs. çok değişti. stadyum konserlerine bakın, hep eski gruplar, çünkü yeni gruplar stadyum dolduramazlar. eskiden 3 tip müzik vardı, şimdi 300 tip var. eskiden bir grubun diğerlerinin arasından sıyrılması için çok kasması gerekiyordu, şimdi bir klip, youtube, bloglar, parlama ve sönüş devri başladı.

    dünyanın -iyi ya da kötü- değiştiğini kabul etmek gerekiyor. bütün bu tartışmalar recorder'lı teypler çıktığında da yaşanmıştı.

    15 yıl sonra dünya bambaşka olacak. bugün tonla para kazanan binlerce aracı iş kolu ortadan kalkacak. yüzbinlerce ürün direk olarak internet üzerinden tüketiciye sunulacak. aracılar yok olacak.

  • black panther: wakanda forever nereden bakılırsa bakılsın zor bir film. başrol oyuncusu chadwick boseman'ın zamansız kaybının ardından yapım sürecindeki duygusal zorluklar, salgın sebebiyle fiziksel zorluklarla da birleşti. filmle ilgili yorum yapmak da zor aslında. boseman'ın yokluğundan arındırılmış şekilde filme bakmak, odaklanmak zor gerçekten.

    fragman tahmin ettiğimiz şekilde t'challa'nın kaybının üzerinden wakanda halkının ve onun en yakını olan shuri, okoye, nakia ve annesi ramonda'nın duygusal durumlarını bize göstererek başlıyor. wakanda halkını beyazlar içerisinde görüyoruz. muhtemelen t'challa'nın cenazesinin olduğu sahneler onlar. hikaye içerisinde t'challa'nın ölümünü yine gerçek hayatta olduğu gibi bütün ağırlığıyla yaşamak filmin duygusal tarafının en önemli belirleyiciliğini oluşturacak. filmin isminde de anlaşılacağı üzere ulus olarak da wakanda çok zor bir dönemden geçecek krallarının ölümüyle ama tematik anlamda ayağa kalkmasını da bilecekler.

    ilerlediğimiz zaman su altında bir kadının doğum yaptığını görüyoruz. doğan bebeğe baktığımız zaman bacaklarındaki kanatlar hemen dikkatimizi çekiyor. flashback olan bu sahne filmin villain'ı olan ve tenoch huerta tarafından canlandırılan namor'un doğum sahnesi. hemen ardından yetişkin halini görüyoruz ve belgesel kadrajlarına sahip şekilde atlantislileri de görmek mümkün. namor'un çizgi romanlarda anti-kahraman diyebileceğimiz bir çizgisinin olduğunu belirtmemiz lazım. zaman zaman villain olsa da ana süreklilikte kendisini iyilerin tarafında konumlandırmamız daha sağlıklı.

    namor'un köklerine dönersek karakter alıştığımız bir çok marvel karakterinden çok daha eskilere dayanıyor. 1939 yılında yaratılan namor için marvel'ın ilk karakterlerinden biri diyebiliriz. namor yayın hayatına başladığı dönemden günümüze kadar marvel comics'in en merkez karakterlerinden biri oldu. çizgi roman evreninde hemen hemen akla gelen her konseptin için olduğunu söylemek mümkün. şöyle bir baktığımız zaman avengers, ınvaders, defenders, ılluminati, x-men ve cabal gibi ekiplerde yer aldı. sue storm'a duyduğu dillere destan aşk yüzünden fantastic four ile de direktman ilişkili. mutant olması sebebiyle mutant ulusuyla da çok yakın. atlantis'in krallı olmasından dolayı da siyasal anlamda çok etkin. yani namor'un marvel çizgi roman evreninde çok sayıda önemli bağlantısı olduğunu söylemek gerekiyor.

    fragman ilerlerken bir tanker görüyoruz. paralı asker benzeri giyime sahip olan insanlar muhtemelen wakanda'lı insanları kullanarak vibranium'a ulaşmaya çalışıyor. burada wakanda, atlantis ve paralı askerler denklemini kurmamız gerekiyor. son zamanlarda popüler bir teori var. wakanda ve atlantis arasındaki çatışmanın fitilini sahne arkasından latveria ateşleyecek, hatta bu sayede dr. doom'un evrene girmesi de gerçekleşecek diye. doğrusunu söylemek gerekirse bu teori hiçte gerçek dışı durmuyor. latveria'nın vibranium'a ulaşmak için iki ulusu birbirine düşürmesi tam doom'un yapabileceği bir hareket. onu evrene katmak içinde mükemmel bir nokta olur bu film.

    hemen ardından gördüğümüz yeni bir karakter var; riri williams. kendisi tony stark'tan sonra en gelişmiş savaş zırhını yapan kişi. ıron man'in veliahtı sayabileceğimiz ıronheart. aslında çizgi romanlarda çok yeni sayabileceğimiz bir karakter aynı zamanda. 2016 yılında ınvincible ıron man 7. sayıda karşımıza çıkıyor. kısa sürede marvel'ın sevilen yeni karakterlerinden biri oluyor. önümüzdeki sene kendi dizisine de kavuşacak olan ıronheart, bu filmde önemli bir rolde olacak ve origin hikayesi anlatılacak. tahminler ürettiği bir vibranium teknolojisi ile wakanda ve atlantis'in dikkatlerini çekeceği yönünde.

    namor'un doğum anından sonra fragmanda çocukluğunu da görüyoruz. filmde atlantis'lilerin maya uygarlığından esinleneceğini biliyoruz. ispanyol conquistador'ların güney amerika'ya gelişi ve oraya karşı uyguladıkları sömürgecilik filmde flashback sahneleri ile kendisine yer bulacak. muhtemelen dönemin aztek başkenti tenoktitlan sular altında kalarak atlantis haline gelecek. atlantislileri latin amerikalı oyuncular oynuyor. namor dışındakilerin mavi oldukları zaten dikkatlerden kaçmamıştır. lakin su altında ten rengi, suyun dışında mavi olma gibi bir ihtimalleri de var. ki çok güzel düşünülmüş duruyor.

    fragmanın sonuna doğru çeşitli aksiyon sahneleri görüyoruz. kıyıda geçen büyük bir aksiyon sahnesi var. orada yeni black panther ile namor'u dövüşürken görmek mümkün. şu an için yeni black panther'in kim olduğu açıklanmadı. benim şahsi tahminin shuri'nin yeni black panther olduğu yönünde. evet başka biri de olabilir, belki birden fazla kişinin de kostümü giydiğini görebiliriz. lakin en mantıklı seçeneğin çizgi romanları da hesaba katarsak shuri olduğunu düşünüyorum.

    marvel'ın şu ana kadar bize sunduğu en güzel fragmanlardan biri olduğunu söylemek mümkün. özellikle duygusal anlamda çok etkileyici bir fragman olmuş. hem evren içi, hem de evren dışı birinin kaybının insanlar ve o kişiyi sevenler üzerindeki etkisini çok güzel şekilde hissettirmiş. bununla birlikte çizgi romansı unsurlarıyla da heyecanlandırmayı başarmış bir fragman var karşımızda. trailer yayınlandığı zaman black panther'in de kim olduğunu büyük ihtimalle öğreniriz. o zamana kadar fazlasıyla heyecanlandırmayı başaran bir fragman olmuş.

  • bugun ekrem ımamoglu ile yaptigi programda kendini rusva etmistir.

    ekrem ımamoglu "ben ıstanbul belediyesi`ndeki israfi anlatayim" dedi,
    "onu anlattiniz" dedi,
    adam "hayir, anlatmadim" dedi,
    "sure doldu" dedi,
    "bana 12 dediler" dedi,
    "o zaman reklama gidelim" dedi.

    utanmaz adamlar.