hesabın var mı? giriş yap

  • konuşmadaki taraflardan biri olduğum için mi bana bu kadar komik geldi bilmiyorum ama bir örneğini bugün yaşadım. 4 yaşındaki anaokulu öğrencisi küçük kaselerde verilen ve suyu fazla olan barbunya yemeğini kaşığıyla karıştırırken düşünceli gözlerle dalıp gitmiştir. haliyle merak eder ve sorarım.
    ben: göksu ne düşünüyorsun?
    göksu: bu çorbayı ısırarak mı yemeliyim onu düşünüyorum.

  • "hindistan'a gidiyorum ben" diye yola cikan, ve amerika kitasina varacak kadar kazma oldugu icin ka$if olarak adlandirilan kaptan. genel rivayete gore, o gittigi yeri hindistan sanmaktayken tayfalar uyarmi$lar "abi burasi degil gibi sanki" diye.

  • nam-ı diğer t-1000 veya w124

    bunlardan bir tanesi 1988 veya 89 yılında evimize girmiş yıllarca kullanımış, evin yaramaz çucuğunun * mutfakta çıkardığı yangından bir iki tuşunu kaybederek de olsa sağ olarak çıkmış, iki kere taşınma gördükten sonra nem manyağı bir yazlığa sürülmüş ve orada bir sülaleye hizmet etmiş sonra bir depoya atılıp yıllarca oarada çürümeye bırakılmış, sonra benim öğrenci evime terfi ederek teperek kulanılmış, sonra birbirinden hayırsız 3 nesil kiracının elinden geçmiştir ve halen tık demeden çalışmaktadır. ömrü boyunca bir kere çalışmayı reddetmiş ama sonra naz yapmadan tamir istemeden kariyerine geri dönmüştür.

    önümüzdeki bir asır bozulacağını sanmıyorum da. ölmeden birinin onu çöpe atacağını görürsem net döverim.

  • sadece bende mi var emin değilim ama çok büyük bir ruh hastalığı belirtisi olabilir bu. lan ne zaman elektrik kesilse kitaptı dergiydi bir şeyler okumak, çılgıncasına edebiyatla yoğrulmak istiyorum. öpesim geliyor o koca koca ciltleri, klasikleri. mum ışığında ya da aynı zamanda radyo da çalan pilli büyük ışıldağın ışığı altında kitap okumak... aman yarabbim. sanki bir dostoyevski oluyorum, romalı perihan oluyorum.

    mum ışığı ve o ışıkta yazıp okuma çabasında olan ben.... elektirik kesilmeden önce de bir şeyler okuyor olsam neyse de... kesintiden önce hep öküz gibi meheheheh diye diye camış keyfiyle en güzel dizileri, üst bitmesine dua ettiğim la liga maçlarını seyrediyor olmam ilginç. ama elektrik kesildi mi... mum ışığı ve edebiyat... o ince stabilo kalemle kitabın altını çizmeler, akla gelen şiirler "yalnızlık vurdu bu akşam kapımı sözsüz soluğunun gri rüzgarlarında" derken elektriğin gelmesi ve ayı gibi mumu üfleyip tv'ye koşmak "anaa malaga üçüncüyü de yemiş la" şeklindeki isyanım. az önce proust olmuştum oysa ki, balzac'tım goriot baba'yı yeniden yazan...

    bizim ailede bir sorun olabilir gerçi. normal tv izleyen aile elektrik kesilince adams ailesi gibi oluyor. annenin duygulanıp "yıllar geçiyor, ömür de geçiyor be" diye iç çekmeleri, babanın "televizyonun fişini çekin de elektirik gider gelir yanmasın alet" hassasiyeti, kardeşin içe kapanıp dertli dertli şarkı söylemesi... ve mum ışığında ben ve edebiyat... ama yine de elektiriksizlik kötü be.

    not: bu entry'imi elektrik kesintisinde evde olduğu zamanlarda sürekli "elektriksiz yaşamak mı zor susuz yaşamak mı?" isimli söylev ve demeçlerini bizlerle paylaşan dayıma ithaf ediyorum. ve yıllardır içimde bir volkan gibi büyüyen şu cevabı veriyorum buradan ona: bence susuzluk. ama elektrik de ekmek su gibi artık çağımızda.

  • unutursak ayip olur:

    "dokunma artık aileme! dokunma çocuklarıma! dokunma oğluma! dokunma gelinime! eğer onların kılına zarar gelirse ben, ömründe bir karıncayı bile incitmemis olan ben, yaşar usta, hiç düşünmeden çeker vururum seni! anlıyor musun? vururum ve dönüp arkama bakmam bile..."

    (bkz: yasar usta)

  • şu aşık olduğun üst sınıfların ahmet yok mu? hani bana bakmaz diye yanına bile yaklaşmayıp uzaktan mel mel izlediğin. heh işte o 10 sene sonra seni facebooktan bulup "ya ben sana çok aşıktım ama sen hep beni tersliyodun hiç açılamadım biliyo musun" diye bomba bir itirafta bulunacak. ne ters yapıyosun çocuğa salak! salak yemin ederim gerizekalı bu çocuk ya..