ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
apartmanda köpek besleme yasağı
-
desteklediğim yasak.
çekilecek çile değil köpek havlaması.
avustralyalı karikatüristin rte karikatürü
-
malum sözler söylendiğinde bir çok kişinin verdiği tepkiyi yansıtmış efsane karikatürdür.
yeni tanışılan kızın buz gibi soğutan huyları
-
burç sorması, burç yorumlaması. burcuna göre sevmesi veya soğuması bunlardan biridir.
huzur sokağı
-
3 kızın birden kutsi'ye aşık olması yüzünden benim gözümde fantastik bilim-kurgu kategorisinde olan dizi.
hiç evlenmeyecekmiş gibi hissetmek
-
himym'de “everyone has baggage" bölümünü bilenler vardır. kendi adıma, bizleri yoran yıllardır taşıdığımız yüklere şefkatle yardım edecek birisini bulmanın zorluğu, belli yaşlardan sonra herkesin yüklerinin çoğalmasıyla kimseyi hayatınıza almak istemememiz, çünkü uğraşmaya yüreğimizin kalmaması (ne demiş şair ya da muhtemelen benim uydurmam: “bu saatten sonra hayatıma kimseyi alamam, hikayem uzun”), her şeyin daha hesapsız ve daha iç içe vakit geçirme fırsatı olduğu için gerçek aşkı bulabileceğiniz üniversite gibi ortamlarda ki fırsatların heba edilmesi vs gibi nedenlerle bu his maalesef ki öğrenilmiş çaresizlik gibi zaman zaman insana basabiliyor.
bir de evlilik denen sözleşme, yapılabilecek en iyi anlaşmayla dahi her iki tarafında daha az mutlu olacağı orta noktalar da antant kalmasıyla mümkün. yani siz birçok fedakarlıklar yapacaksınız, bu sizi daha az siz yapacak. korkutucu bir şey gibi geliyor bu bana. bir de aşk olmadan evlilik ayakta duracak bir kurum değil, ana babalarımız gibi kanaatlar insanlar değiliz biz, aşk varsa da bu sefer ihtiras, kıskançlık gibi haris duygulardan dolayı yine yıkılma tehlikesi var. bilemiyorum sanki günümüz bireyselleşen dünyasında evlilik aşırı demode bir kavram gibi kaldı.yine de evlenmemenin özgür olmak dışında güzel yanı andy warhol'ün dediği gibi “waiting for something, makes it more exciting.” hayatı güzel yapan da bu bekleyişler sanki. gelecek de hayalini kurduğumuz mükemmel eşe dair imgeler, şimdi biriyle olmaktan çok daha iyi gibi...
ramazanda içki fotoğrafını yayınlamak
-
normal bir durum.
herkes müslüman değil ya da dinini yaşamıyor. rahatsız olan arkadaş listesinden çıkartır ya da profiline bakmaz.
bu yapılan benim ya da bir başkasının 'bu sıcakta aç susuz kalınır mı sağlığını düşünmüyor musun?' demem kadar ahlaksızcadır. herkes kendi tercihlerinden mesuldür.
seherindugunuvar.com
-
hiç memnun kalmadığım site. online ödeme yaptım, seher'i hala kargoya vermediler.
isveçlilerin misafirlerine yemek ikram etmemesi
-
isveç yerine isviçre de yazabiliriz. hem de daha absürt olanlarını yaşadım. neredeyse her gün evimize bir sürü çocuk doluşurdu, bizim çocuklar misafirperver, herkese buyrun gelin diye teklif ederlerdi. bol yemek yaptığımız için herkese yeterdi. kimse de yadırgamazdı. ama bizim çocuklar genelde aç dönerdi. paylaşmayı, ikram etmeyi, misafire hizmet etmeyi pek bilmezler. kendi çocuğundan kira ve yemek parası alan, buzdolabını ayıran “aileler” tanıyorum. kim ne aldıysa üstüne postit yapıştırıyor… bi de aşırı açık sözlüler, artık iyi mi kötü mü bilemem. eşimin çocukluk arkadaşını ziyarete gittik, haftalar öncesinden randevu aldık, on yıl falan görüşmemişler, meksika’da yaşamış tekrar geri dönmüş. eh biraz insanlık öğrenmiştir diyordum ki… yemek aşırı lezzetsiz, zorla yiyorum demez mi “iyi ki geldiniz de bunları yiyorsunuz, kaç gündür duruyordu, food waste olacaktı…” artık sadece akdeniz veya latin, asya kültürü olan ailelerle takılıyoruz. kuru misafirlik çekilmiyor.
inşallah o sarayın içinde çocukları ile yanar
-
bir mazlum'un bedduasıdır.
hz. muhammed, muaz r.a.'yı yemen'e vali olarak gönderirken şöyle der: "mazlumun bedduasından sakın. çünkü onunla allah arasında bir perde yoktur." buhari, zekat 41.
daha da diyeceğim yoktur.
edit: kaynak eklendi. hatırlatma ve ekleme için hacipsilo'ya teşekkürler.
reddettiği erkekten aynı alakayı bekleyen kadın
-
bu kadındaki özgüven uğur ışılak'ta yok yemin ederim. bu kadındaki ben bilirimcilik rte'de yok. bu kadındaki "ben dünyanın en mühim garısıyam" tribi angela merkel'de yok şerefsiz evladıyım. abla sen napıyon ya?
abla bilindik, abla tanıdık. görüyoruz bu ablayı sürekli. iş yerinde, okulda, bir metrobüs durağında, bir vapur merdiveninde, semt pazarında, avm burger king'inde. her yerdeler. çoklar.
"yha inanabiliyor musun, bana o kadar yazdıktan sonra şimdi gidip beril'le yakınlaşıyormuş!! .ss"
halla halla. kusura bakmayın ağzımı bozmak istemiyorum. yani burayı büyük harflerle yazdığımı düşünün lütfen; ya ne olacağıdı abla!!!
( haftada ortalama 9 kıza yavşayan berksanları devre dışı bırakarak konuşuyorum tabii ki. )
ne istiyorsun tuğrul'dan? nasıl davranmasını bekliyorsun? 2331654 sene peşinden koşmasını mı? 534645 sene sana yazmaya devam etmesini mi? 3241545 sene sana yürümesini mi istiyorsun? ne istiyorsun allahın cezası ne!???!
ne yapsın bu çocuk. tuğrul yorgun, tuğrul bıkkın. tuğrul'un tüm çabasına rağmen onu hep yedekte tuttun, ona hep semih şentürk muamelesi yaptın. artık senden umudu kesti tuğrul. onu rahat bırak. suçlu tuğrul değil. suçlu sen de değilsin gamze. suçlu kader, suçlu hayat gamze.... şaka lan şaka hemen inanıyon ya. suçlu sensin tabii ki şımarık şırfıntı!! bu arada tuğrul ne sikko isimmiş ya. iyi ki tuğrul diye arkadaşım yok. düşünsene kısaltamıyorsun da ismi. tuğ! ıyyy. iyi sözlükler.
google'da yapılmış en aptalca arama
-
5 yaşındaki kardeşim tarafından,
lütfen bilgiseyar litfen.
edit: başta "tazmanya canavarı oyna", "tazmanya canavarı oyunları" şeklinde yaptığı aramalarla istediği oyunu bulamayınca ortaya bu arama çıktı.
edit2: aptallıktan kasıt da tabii ki saflık. yoksa zekasından şüphe etmek mümkün mü?