hesabın var mı? giriş yap

  • tus'ta asistan kontenjanı açmayan üniversitelerin, yunan hekimlere sınavsız uzmanlık eğitimi vermesini sağlayacaktır. insanlar senelerini veriyor tus'u kazanıp istediği bölüme asistan olabilmek için, madem asistan eksiği var tus'ta kontenjan açsanıza! isteyen gelsin çalışsın da sanki burada uzmanlık eğitimi almak isteyen hekim bulamıyorlarmış gibi açıklama yapılması çok komik.

  • buradan ve sosyal medyadan takip ettiğim kadarıyla, istiklal'de büyük bir ibne gürühu var.
    hem de çok büyük.
    anladığım kadarıyla lacivert renkte elbiseler giyiyor bu ibneler.
    diğerleri mi?
    diğerleri normal insan canım; senin, benim gibi rengarenk mutlu yüzler.
    ama bu lacivertlerde bir ibnelik var, du bakalım.

  • tanımasak finlandiya, isviçre cumhurbaşkanının seçimlere dair tarafsız açıklaması derim. o derece objektif. evet.

  • doların tüm para birimlerine göre değer kazanması, doğru.
    sebebi: fed'in faiz arttırımı.

    dolarla birlikte tüm para birimlerinin tl'ye karşı değer kazanması, o da doğru.
    sebebi: türkiye'nin içler acısı hali.

  • bu yaratığın düşüncesi şuan tam olarak şöyledir

    bana yan bakan herifi iki kere yere vurdum adam hastanelik oldu yoğun bakımda ölümle cebelleşiyor ama devletimiz beni saldı demek ki haklıyım öyle abartıldığı gibi de bişi olmuyormuş karakola gittim geldim bu kadar, namımda yayıldı artık kimse bana yan bakamaz bakarsa hastanelik ederim problem yok bi karakola uğrar çay içer çıkarım.

  • oyunu komple bitirdikten sonra detaylı bir inceleme yazmaya karar verdim. dikkat: spoiler içerir.

    öncelikle oyunun ana hikayesini pazar gecesi, %100'ünü de pazartesi günü bitirdim. oyunu 7 eylül 00.00'da açıldığı an oynamaya başladım ve %100'lemek için yaklaşık bir 35 saat harcadım diyebiliriz.

    --- spoiler ---

    oyunun ana hikayesinden başlarsak, tek kelime ile mükemmel diyebilirim. spider-man 2 dahil* bütün filmlerinden, hatta direkt bütün marvel filmlerinden daha güzel bir hikaye ve macera olduğunu düşünüyorum.

    oyunda 22 yaşında, üniversiteden mezun olmuş bir peter parker'ı canlandırıyoruz. kendisi 8 senedir spider-man ve epey bir deneyimi var. çok para getirmese de inandığı bir iş olduğu, geleceği değiştirebildiğini düşündüğü için bir labaratuvarda çalışıyor. dünyayı sadece spider-man olarak değil aynı zamanda bir bilim adamı olarak daha iyi bir yer haline getirmeye çalışan bir peter parker söz konusu, ki bu daha önce filmlerde göremediğimiz bir yönü. aynı zamanda kostümüdür teknolojisidir, kullandığı gadgetlardır her şeyini kendinin halletmiş olması benim hep istediğim ama daha önce pek göremediğimiz hareketlerden.

    hikayeyi mükemmel yapan unsurlardan en büyüğü bana kalırsa karakterlerin duygu yüklü olması ve gerçek hissettirmesi. oyunda otto octavius'u gördüğünüz anda "aha doc ock geldi", "e bu muymuş yani" diyorsunuz ama oyunu öyle bir işliyorlar ki, bir yerden sonra kendinize "lan acaba octopus olmayacak mı?", "octopus olsa da kötü olmayacak sanki" gibi ne olacağını kestiremediğiniz bir rotaya giriyorsunuz. otto'nun nefreti, hastalığı ve motivasyonunu görüyor ve ne yola ilerlediğine yavaş yavaş şahit oluyorsunuz. oyunun size verdiği devreleri ve deneysel çalışmaları yaparken aslında doctor octopus'u yavaş yavaş sizin yarattığınızı fark ediyorsunuz, ki bu çok peter parker'lık bir olay.

    öte yandan martin li'nin karakterini hem anlıyorsunuz, hem de gerçek bir terörist olduğu için olayın nereye gideceğini kestirmeye çalışıyorsunuz. norman osborn her zamanki gibi nefretlik bir karakter olarak ortaya çalışıyor fakat onun da bir motivasyonu olduğunu fark ediyorsunuz. oyunda bir sürü karakter olmasına rağmen işlenişi çok akıcı ve tane tane, o yüzden sizi içine çekiyor hikaye. oturduğunuz gibi kalkamıyorsunuz su gibi açıp gidiyor.

    normalde miles morales karakterini hiç sevmem, hatta nefret ederim bile diyebilirim, fakat bu oyunda işlenişi fena değildi. yine de oyun sonunda kendisinin örümcek güçlerini kazanması beni endişelendirmedi değil. umarım bir sonraki oyunda kendisine oynanış süresinin yarısını falan vermeyi tercih etmezler. bu oyundaki oynanış süresi kadar bir sonraki oyunda da olabilir, hatta mj'in süresi de benden olsun. ama daha fazlası sequel'i bozar. spider-man dediğin peter parker'dır diyorum ve bu konuyu da geçiyorum.

    daha sonra son savaşta, peter spider-man olduğunu otto'nun bildiğini öğrendikten sonra "you knew." demesi, daha sonra her şeyin kafasına dank etmesi ve tekrardan sinirli bir şekilde "you knew!" demesi insanın tüylerini diken diken eden bir sahneydi. ayrıca ilk kez söylediğinde altyazılarda "spider-man:" derken, ikince you knew'da "peter parker:"'a dönmesi müthiş güzel bir detaydı.

    özetle hikaye olarak gelmiş geçmiş en güzel spider-man hikayelerinden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. sürükleyiciliği, akıcılığı, duygusal yatırımı ve karakterlerin oluşumu ve değişimi çok güzel biçimde oyuncuya aktarılmış.

    oynanış kısmına gelecek olursak:

    öncelikle swinging tek kelime ile inanılmaz. oyunu bitirdikten sonra bile açıp sadece 1-2 saat sıkılmadan şehirde binalara ağ atıp gezebiliyorsunuz. dive atarak, web-zip ve point launch ile müthiş hız ve momentum kazanabiliyorsunuz. duvarlarda koşması olsun, binanın diğer tarafına dönerken veya tepeye çıkarken ağ atıp çekmesi olsun; su kulelerinin, tabelaların ve boruların içinden dönerek geçmesi olsun inanılmaz olmuş ya, ötesi yok yani. bir kere gökyüzüne ve bulutlara ağ atıp gezmediğiniz, ağlar binalara yapıştığı için son derece gerçekçi hissettiriyor. önceki oyunlarda ps2'deki spider-man 2 hariç böyle bir mekanik yoktu, geri getirmeleri çok büyük akıllılık olmuş.

    mj ve miles görevleri oyunun hızını biraz düşürmüş ama kötü olmuş diyemem. olmasaydı da olurmuş ama fena değil diyelim.

    combat kısmına gelecek olursak oyunu şaheser kılan diğer bir kısım olduğunu söyleyebiliriz. arkham'dan esinlenildiği söyleniyor ve ilk başlarda pek bilmediğiniz için öyle geliyor, ama sonradan anlıyorsunuz ki ikisinin tek ortak noktası kare tuşuna basarak yumruk atmanız ve bir counter mekaniği olması, ki counter mekaniği de oldukça farklı.

    arkham oyunlarndaki dövüş sisteminin ve akıcılığının bir hayranı olan ben bu oyundaki sistemi çok daha başarılı buldum. yapabileceğiniz hareketler ve kombinasyonlar o kadar farklı ki tamamen sizin yaratıcılığınıza kalmış. batman oyunlarından belki de en büyük farkı savaşı havaya taşıyabiliyor olmanız. kare tuşuna basılı tutunca bir aparkatla adamları yukarı atıyor, tekrar kareye basınca da yanlarına çıkıyorsunuz. istereseniz adamları tekrar yere çarpıp üzerlerine ağ atarak saf dışı bırakabiliyor, isterseniz adamı havada ağlayıp yere ya da bir binaya çarpıp ora yapıştırabiliyor, isterseniz çeşitli kombinasyonlarla havada dövmeye devam edebiliyorsunuz. oyunda gatgetların ve web-shootlerarın kullanımı düşmanları saf dışı bırakmanın en büyük yolu. bir adamı bayılana kadar dövmek yerine yere düşmüşken ya da duvara yakınken ağlayıp oraya sabitleyebiliyorsunuz. ayrıca oyundaki gadget çeşitliliği çok yerinde ve hepsi kendine bir taktiksel kullanım alanı bulabiliyor. bu yüzden combat sistemi arkham serilerindeki yumrukla, xx ile adamların üzerinden atla, countera bas, adamları tekrar yumrukla sisteminden daha derin ve daha eğlenceli olarak karşınıza çıkıyor. ayrıca spider-man'da da arkham oyunlarındaki gibi finisherlar var ve animasyon sayısının epey daha güzel olduğunu söyleyebiliriz. ilk defa gördüğünüzde "vay be" dedirten cinsten.

    ayrıca combatta focus adında bir sistem de var. yukarıda bahsettiğim finisherları bir focusunuz olduğunuzda kullanabiliyorsunuz. oyuna bir bar ile başlıyorsunuz ama seviyeniz arttıkça üç taneye kadar focus barınız olabiliyor. ayrıca bu focus özelliğini kendinizi iyileştirmede ve dövüş sürenizi uzatmada da kullanabiliyorsunuz, ki çok yerinde düşünülmüş.

    oyundaki yan görevler fena değil, ama ana görevler yanında sönük kaldığını söylemek pek de yanlış olmaz. tombstone görevi hariç diğerlerine ortalama diyebiliriz. güvercin yakalamasıdır üniversite öğrencilerini kurtarmasıdır fena görevler değil, ama mükemmel de diyemeyiz. bu görevleri eğlenceli kılan diğer bir unsur da aradaki konuşmalar ve espriler oluyor. oraya git, adamı döv, geri gel, tekrar git, tekrar adamı döv şekline benzese de söz konusu karakter spider-man olunca yaptığı bir iki şaka bile o anı sizin için eğlenceli kılmaya yetebiliyor.

    oyunun seslendirmesine gelecek olursak tek kelime ile efsane olmuş. spider-man/peter parker'ı yuri lowenthalseslendiriyor. espriler, şakalar olsun tek kelime ile inanılmaz olmuş (sana bakıyorum spider-cop*) ve size oynadığınız karakterin spider-man olduğunu her saniye hatırlatıyor adeta. ayrıca seslendirme demişken arada çıkan j jonah jameson podcastleri de oyuna inanılmaz bir hava katıyor ve sizin modunuzu bir anda yükseltebiliyor. en basitinden yaptığınız research station görevlerinden sonra bile üzerine yeni bir program yapıp komedi unsuru gerçekten kaliteli olan bir diyalog ortaya çıkıyor. kısaca seslendirmesi de 10 üzerinden 10 diyebiliriz.

    grafiklere ve photo mode'a pek bir şey yazamıyorum çünkü düz övgü olacak ne dersem diyeyim. mükemmel, inanılmaz, sansasyonel...*

    toparlayacak olursak oyun mükemmele yakın bir oyun, ve gerçekten beklendiğine kesinlikle değdiğini söyleyebiliriz. oyundan keşke olsaymış diyebileceğim birkaç tane kostüm var, çizgi romanlardaki iron spider olsun, superior kostümü, bagman kostümü olsun, en azından eski filmlerden kostümler falan ne bileyim çok daha iyi olabilirdi. çoğunluğun aksine simbiyot kostümün dlc ile gelmesini katiyen istemiyorum, çünkü o ayrı bir oyunun konusu ve kendi oyununu hak ediyor kesinlikle.

    öte yandan oyunu %100'lemem 35 saat kadar, hikaye modunu bitirmem de aşağı yukarı 13-14 saat sürmüştür diye tahmin ediyorum. çok fazla şehirde gezip sırt çantası falan topladığım için kesik kesik oynadım ama bana yeterince uzun hissettirmedi. gönül isterdi ki ana hikaye 20 saat olsun ama o zaman bu kadar etkileyici ve başyapıt derecesinde olur muydu bilinmez.

    benim oyuna son puanım üstte bahsettiğim sebeplerden dolayı 9.5/10. konsol aldırtır mı? aldırtır. goty adayı mı? evet goty adayı. ha kazanır mı? pek kazanabilir gibi değil. arkham oyunları ile kıyaslarsak hemen hemen her şeyiyle arkham knight'tan fersah fersah iyi olduğunu düşünüyorum. aşağıda kalan kısımlarına gelecek olursak arkham knight'taki yan görevler çok daha dolu doluydu ve daha güzel bir hikayeyi anlatıyordu. stealth sistemi çok daha iyiydi. ama geri kalan her şeyde spider-man kazanıyor diyebilirim. arkham city ile kıyaslarsak da ikisi benim için kafa kafaya fakat yeri bende çok ayrı olduğu için arkham city'e bulmacalarından ve uzunluğundan dolayı bir tık daha fazla puan verip önde olduğunu söylüyorum. fakat bu şekilde devam ederse ikinci oyunda spider-man onu da geçebilir, hiç şaşırmam.
    --- spoiler ---

    sıralama yapmam gerekirse:

    arkham city>~spider-man>arkham asylum>arkham knight

    diyorum.

    son olarak tanım: inanılmaz örümcek-adam'ın inanılmaz oyunu.

  • -ne oldu, ne düşünüyorsun?

    -bi şey düşünmüyom

    -nasıl lan illa bi şey düşünüyosundur

    -ya ilkan birisine ne düşünüyosun diye sormak çok saçma yaa.. ayrıca nezaketsiz de bir şey abi. kusura bakma ama bence öyle yani

    -alla alla niye abi?

    -abi birincisi bu çok kişisel bir şey, ikincisi bunu anlatması çok zor, üçüncüsü hiç bir zaman insanın kafasında böyle yekpare kristal top gibi parlayan tek bir düşünce olmuyo. yani sen şimdi sorup da bok edene kadar benim aklımın bir köşesinde aint no sunshine when shes gone şarkısı çalıyodu birazcık bu akşam ne yiyeceğiz acaba sandwich mi yiyeceğiz, makarna mı yapsak? sulu yemek yemiyoruz yememiz lazım düşünceleri.. onun haricinde benim eski ev sahibimi biliyosun.. o ev sahibiyle kafamda hayali bir tartışma yaşıyodum yani hatta kazanmak da üzereydim o tartışmayı. o yüzden ne düşünüyosun diye sorduğun zaman bu çok saçma oluyor ve içinden çıkılamaz bir hal alıyor. bildiğin vakit kaybı oluyor. bilmiyorum ki ne düşünüyorum. ne düşünüyosun diye düşünüyorum ne düşündüğümü düşünüyor oluyorum o sırada işin içinden çıkamıyoruz sonra

    şahane olmuş lan bu.

  • muhafazakar bir ailenin çocuğuyum. akrabalarımın rahat %80'i ak partili. babam yıllarca asgari ücretle günde 12 saat geceli gündüzlü çalışmış bir ak partili. sn. recep tayyip erdoğanı gönülden seviyor ve aleyhine tek laf dahi ettirmiyor. bense şu anda 20 yaşındayım. desteklediğim ve beni bütünüyle temsil ettiğini düşündüğüm bir parti yok. siyasetle fazla ilgilenmiyorum. babam chp genel başkanı sn. kemal kılıçdaroğlunu hiç sevmiyor, alevilere karşı bir ön yargısı var ve ülkenin çok iyi durumda olduğunu söylüyor.
    bu sabah işim gereği erken kalktım ve dışarı çıktım. adalet yürüyüşü o sırada geçiş yapıyordu. vaktim vardı izlemeye başladım. komşumuz geldi selam sabah sonrasında kendince fikrini belirtip gitti "bir tane doğru adam yok". komşumuz da aynı gelir düzeyine sahip normal bir muhafazakar.
    akşam yemeğinde lafı açıldı. babamla biraz münakaşa yaşadım. başta dediğim gibi partiyle vs. alakam yok ama bu ülkede ana muhalefetin 68 yaşındaki genel başkanı ankaradan istanbula arkasında binlerle yürüyorsa hele bir de bu insanların tek talepleri ve sloganları hak, hukuk, adaletse ayrıca ellerinde türk bayrağı varsa kimse yukarda aktardığım komşumun lafı gibi bir ithamda bulunamaz bulunmamalı. babamı ve babamın düşüncesindeki insanları bu yürüyüşün hangi noktası rahatsız ediyor bilemiyorum. babama da aynı şeyi sordum ama maalesef babam sadece siyasette değil her konuda her zaman haklıdır ve asla başkalarının lafını dinlemez. bu yüzden bağırmaya sen bi bok bilmiyorsun demeye başladı. ben de tamam baba sen haklısın diyip konuyu kapattım. ne yapacaksın babam işte sonuç olarak.

    demem o ki. değil ankaradan istanbula, ankaradan marsa kadar da yürüseniz babamın ve komşumuzun yürüyüşçülere olan bakış açısı değişmez. ama ne zaman daha önceden insanların tepki gösterdiği ve babamın kayıtsız kaldığı bir durum gelir kendisinin canını yakar işte o zaman görün bakın bakalım babam nasıl yerinden fırlayıp ah yandım anam diyor.
    uzun lafın kısası ben chpli değilim, akpli değilim, mhpli değilim, hdpli hiç değilim. ben sadece bu ülkede huzur ve barış içerisinde yaşamak isteyen bir türk genciyim. ve yarın da bu mitinge katılacağım. babama inat.

    çocuklar inanın inanın çocuklar, güzel günler göreceğiz güneşli günler
    motorları maviliklere süreceğiz, güzel günler göreceğiz güneşli günler

    edit: gittim. inanılmaz bir kalabalık vardı. ucu bucağı belli olmayan bir insan topluluğu alana hakimdi. herkesin ellerinde türk bayrakları, atatürk posterleri ve adalet yazıları vardı.onun dışında bir tane bile siyasi parti sembolü görmedim. insanlar umut doluydu ve herkesin yüzü gülüyordu.

  • bu kadıncağızı nasıl bu kadar büyüttünüz de reklam filminde özcan deniz'le görünce hayal kırıklığına uğrayıp veryansın ettiniz anlamış değilim lan.

    sonuçta tırıvırı şarkılar yapıp ekmeğine bakan bi popçu kişisi değil mi bahsedilen?

    tamam, kendi janrı içinde hoş, dinlenip geçiliyor işte de ne ara, kim tarafından ve ne amaçla bir ella fitzgerald muamelesi görmeye başladı lan ben orayı kaçırdım? yani hangi noktada coca cola reklamında özcan deniz ile oynaması üzüntü yarattı? bir seveni ufak da olsa bi çıtlatırsa çok memnun olurum...

    en nihayetinde reverans - feveran - bumerang - referans kafiyesinden şarkı yapıp cayır cayır söyleyen bi insandan bahsediyoruz değil mi? bu yukarıda okuduklarım da aynı sıla için söylenenler herhalde, farklı kişilerden bahsetmiyoruz?

    allah'ını seversen şu sözlerin yazarından söyleyeninden ne umdun da ne bulamadın güzel kardeşim benim, bi açıkla da bilelim? bildiğin çocuk şarkısı değil mi olmm bu, hem de kötüsünden, manyak mısınız siz bi de kadını üzüp hastanelere düşürmüşünüz...

    --- spoiler ---

    önüne gelene eğilip reverans
    bende karşılığı ağır feveran
    üzerim seni çocuk
    bakmam gözyaşına
    döner bumerang
    al sana referans

    --- spoiler ---

  • iskender bilgisi olmayanlar tarafından yapılan hesaplama. iskenderde pilav ne arar la?

    edit: bu entry iskenderde pilav olduğunu iddia edip entrysini silerek başlığı bir başkasının başına bırakan bir yazara ithafen yazılmış idi. hükümsüz kaldı lakin kalsın.