hesabın var mı? giriş yap

  • yolun kenarinda karsiya gecmek istedigini dusundugum bir gorme engelli vatandasa yardim etmek istemem. yanina gidip "beyefendi, yardim etmemi ister misiniz?" diye sormam. adamin da bana "kolumu birakir misiniz, karsiya falan gecmek istemiyorum." demesi. tabii sonrasinda "e niye ama!" diye sormasaydim daha iyi olabilirdi.

  • sevgili dr. oetker;

    burası turkiye burada babaanneler supangle yapmaz. yapsa yapsa sütlaç yapar, baklava yapar, kabak tatlısı yapar. babaanneme 'supangle yaparmısın?' dedim. şimdi oturduk sübhaneke okuyoruz.

  • -askerliğini yapmış olması
    -benzer pozisyonlarda çalışmış olması
    -seyahat engeli bulunmaması

    bazen iş tanımı yapılırken aranan şartlarla benzeşebilen üç niteliktir.

  • dirty dunyanın cesitli ülkelerinde cektigi fotografları babasına gururla gostermektedir;

    - şu meydanın guzelliğine baksana baba, iste zamanında burda 60 kisi kursuna dizilmis
    +evet
    -bak bu da güney fransada meshur bir selale, su taneleri sanki ucuyor renkelere bak baba.
    +hımm evet.. oglum cok guzel de.. bu fotografların bir kenarında da sen olsaydın ya
    -ne
    +hani ordayken birine verseydin falan seni cekselerdi bunlar güzel de bos fotograflar..
    - ney? (ya beni bu zihniyet mi büyütü ühühüü)
    +ne yapcan takvim mi bastırcan diyorum bir kenarında sen olsaydın da ileride coluk cocuk bakardınız
    - ...

  • bugün izlenmelidir. çünkü black mamba basketbola aslında bugün veda etti.

    "sevgili basketbol,

    babamın çoraplarını top haline getirip atmaya başladığımdan beri tek bir gerçek olduğunu biliyorum; sana aşık olduğumu. bu öyle derin bir aşk ki; aklım bedenimden, ruhum ve duygularıma kadar her şeyimi sana verdim. sana sırılsıklam aşık olan 6 yaşındaki bir çocuk olarak asla tünelin sonunda görmedim kendimi. her zaman bir çıkış yolu buluyordum kendime. ve bu yüzden koştum. hiçbir sahada basılmadık yer bırakmadım. ve her topa sahip olmak için çabaladım. sen azmimi istedin, ben sana kalbimi verdim. çünkü daima daha fazlasını geri verdin. kan ter içinde oynadım bu oyunu. mücadele beni çağırdığı için değil, sen beni çağırdığın için. senin için her şeyi yaptım, çünkü biri senin bana yaşadığımı hissettirdiğin gibi hissettiriyorsa yapman gereken budur. 6 yaşındaki bir çocuğa ''laker'' hayalini verdin. ve her zaman bunun için seveceğim seni. ama seni takıntılı bir şekilde sevemem artık. sadece bu sezona yetecek kadar gücüm kaldı. kalbim hızlı çarpışları kaldırabilir, zihnim hala zorluklarla başedebilir; ama bedenim elveda zamanının geldiğini biliyor. ve bu sorun değil. seni bırakmaya hazırım. sadece geri kalan zamanımızın tadını çıkarabilmemiz için bunu bilmeni istiyorum; iyisi ile kötüsü ile, neyimiz varsa birbirimize verdik. ve şimdi ikimiz de biliyoruz; bundan sonra ne yaparsam yapayım, her zaman top haline getirilmiş çorapları köşedeki çöp kutusuna atan çocuk olacağım. son beş saniye, top ellerimde... 5...4...3...2...1...

    seni her zaman seveceğim.

    kobe"

  • çocuklar açısından hiç hoş olmasa da sorumlusu yine annedir. sen karara istinaden güzellikle çocukları versen ne onlar yıpranır ne de sen.

    ed: fikrime istinaden birkaç mal beyanda bulunup mesaj kutumu kalabalık etmiş, tek tek uğraşmayacağım.
    ben fikrimi burda yazdım, siz de bana mesaj atana kadar yazın zira ben okumuyorum mesajlarınızı da.

  • hobimdir. 1.geleneksel ilişkinin bittiğini anlamama şenlikleri kapsamında, hislerim kuvvetli olsa da aklım inatla bastırır; salağa yatar. reddeder çünkü. o yüzden, muhakkak karşılıklı oturup "olmuyor; bitti" diye konuşmamız ve kapanışı yapmamız lazım. sonrası depresyon ve istiklal marşı.

  • gerçek bir rezalet.

    ya şöyle olsaydı: yetkili servise emanet ettiğiniz arabanızla firma personeli gezip tozuyor. bu sırada aşırı sürat yapıyor ve bir yayayı eziyor. panik olup kaçıyor. yaya kazanın etkisi ile hayatını kaybediyor. bu arada görgü tanıkları/ kamera kayıtları aracın marka/model ve plakasını kayıt altına alıyor.

    araç size teslim ediliyor. teslim tutanağı gargaraya getirilerek imzalatılmıyor. siz de alışık olmadığınız için ve aracınıza kavuşma heyecanı ile aklınıza bile getirmiyorsunuz teslim tutanağı istemeyi. düşünün, kaçınız aracını servisten alırken size tutanak gösterilmese bunun için ısrarcı olursunuz.

    birkaç gün sonra polis kapınızı çalıyor ve aracınızın ölümlü bir trafik kazasına karıştığını bildiriyor. kelepçelenerek savcının karşısına çıkıyorsunuz. savcı tutuklu olarak yargılanmanıza karar veriyor. avukatınız servise başvuruyor. o da ne? servis aracı size günler evvel teslim ettiğini beyan ediyor.

    yıllarca, ilişkiniz olmayan bir suçun cezasını hapis yatarak çekiyorsunuz. tüm bunların sebebi, dünya çapında bir araba markasına ve onun yetkili servisine duyduğunuz güven. onların müşterisi olmanız.

    anlatılan olaydan sonra, bu yazdığım varsayımın asla gerçekleşmeyeceğini düşünen birisi kaldı mı acaba? işte bu kaybedilen şeyin adı müşteri güveni ve ticari itibar.