hesabın var mı? giriş yap

  • son zamanlarda çıkar için yaptığı iktidar yalakalığı tüm ömrünü silip atar mı ki....? bilemedim...

    ama casinolarda 10 yılda tanımadığım ünlü kalmadı. tüm ünlülerin, şarkıcıların, artistlerin 'herkes bana bakıyor mu acaba' tripleri ya da 'daha çok ilgi istiyorum' kaprisleri varken bu adamın sıfır kompleksi, olağanüstü alçak gönüllülüğü, herkese gülümseyerek yaklaşma çabası, sıradanlığıyla her zaman yeri benim için ayrıydı.
    adam sanki casinoya tatile eğlenceye gelmemiş de ramazanda aş evine bi tabldot doldurmaya gelmiş gibi minnettar ve alçak gönüllü olurdu hep. kesme kristaller içindeki 60 yıllık scotchların beğenilmediği yerde, demli bir çay için defalarca teşekkür ederdi.

    kolları dört bir yanı saran, kendinden olmayanı ekmeğe muhtaç bırakan iktidar seni de kirletti ya ne diyelim...

    kimse kusursuz değil ki bu dünya'da, huzur içinde uyu...

  • rezalet başlığı altında açılsa 10 üzerinden 11 alacak rezalet.

    mhp'den de bu ülkeden de bir bok olmaz.

  • dün metrodayım, kulağımda müzik, dışarıdan hiçbir ses duymuyorum, kaşlarımı çatmışım ve bir yerlere dalıp çıkamamışım. yanımda dokuz, on yaşlarında bir kız çocuğu, onun yanında da annesi var. bir ara küçük kızla bakışıyoruz, daha doğrusu bana baktığını hissediyorum. sonra kafamı yine önüme çeviriyorum. bu sefer bana doğru eğilip, bir şeyler söylüyor. kulaklıklarımı çıkarıp, "efendim? duyamadım?" diyorum, "kirpiğin düşmüş de" diyor ve birden uzanıp yanağımdan kirpiğimi alıyor, iki parmağının arasında tutuyor. bu oyunu hemen hatırlıyorum. hala oynandığını unutmuşum, oynamayı da çok zaman önce bırakmışım. küçük kız ise heyecanla oyuna devam ediyor, "bir dilek tut" diyor. gözlerimi sıkı sıkı kapatıp, bir dilek tutuyorum. "dileğin uzunmuş" diyor gülümseyerek, "peki, alt mı üst mü?". ben de gülümseyerek, "alt" diyorum. sabırsızlıkla oyunun sonucuna bakıyoruz beraber. kirpiğim alt parmağının üstünde duruyor, "dileğin tutacak" diyor sevinçle. "tutacak" diyorum sevinçle. hafifçe üflüyor kirpiğimi sonra. müziği olduğu yerde bırakıyorum ve yolculuğun sonuna kadar, küçük kızla birbirimize gülümsüyoruz.

  • ağustos ayında olmaktır.

    bildiğiniz dünyanın yok olmaya başladığını görmektir.

    etraftaki acayip tavırlı insanların nereden çıktığını anlamaya çalışmak, söylemesenizde, "bizim zamanımızda böyle tipler yoktu" diye düşünmektir.

    bilinçaltınızda ölümsüz sandığınız insanların tek tek öldüğünü görmektir.

    amca / teyze diye hitapların çoğalmaya başladığı yaştır.

    çocukluğunuzdan beri duyduğunuz, okuduğunuz, "x e çare bulundu, insanlar 150 yaşına kadar yaşayacak, 2015 te uçan arabalar" vs. nin bullshit olduğunu anlamak istemesenizde iyice anlamaktır.

    en kötüsü, insanların hatta akrabalarınızın sandığınız gibi olmadığını anlamak olacaktır. göründüğü gibi olmayan sevgililer, içten pazarlıklı dostlar ı fark ettiğiniz ya da daha erken uyandıysanız, o anıların sızısının arttığı yaştır.

    bir zamanlar "ölümden korkmuyorum" dediğinizi hatırlayarak acı acı tebessüm ettiğiniz yaştır aynı zamanda.

    en olumlu yönü şudur; artık iyi-kötü insan farkını daha iyi anlayabilirsiniz. bu özelliğiniz gittikçe gelişecektir. az sayıdaki iyi insanlarla, uzun bir ömür sürmeye çalışma zamanıdır.

  • abim avustralya'da iki senede iki araba aldı, birisi suv. ilkini satmaya bile uğraşmadı. garajda duruyor. benim iki senede biriktirdiğim parayla ancak üç tane iphone alınıyor. ama çok şükür namaz kılan yöneticilerimiz var.