hesabın var mı? giriş yap

  • "12 yıldır tayyip varsa ve 14 yıldır kemal sunal yoksa gülmezsin tabi güzel kardesim"

  • ayarin allahini aldigim programdir..

    me:
    i think you are pathetic.
    god:
    you are the one talking to a computer.

  • aldous huxley'in peyotenin etkin maddesi olan meskalin adlı uyuşturucuyu kullanarak yaşadığı algısal değişimi bizimle paylaştığı eser.

    öncelikle belirtmekte yarar var; huxley'nin söylediğine göre meskalinin diğer uyuşturucuların aksine vücuda zarar verici ya da bağımlılık yapıcı etkisi yokmuş, sağlıklı bir insanda uyuşturunun etkisi 9-10 saat sonra geçiyormuş. (eğer kişinin sağlık problemleri varsa, -örneğin karaciğer, meskalin karaciğerde biriktiği için- meskalinin etkisi negatif olabiliyormuş.) (meskalin şizofrenin iki evresi olan cennet evresini yaşatıyormuş insana, eğer karaciğerde bir problem varsa cehennem evresini yaşamak da muhtemelmiş)*

    meskalini kullandıktan sonra aldoux huxley kendinde meydana gelen değişiklikler hakkında şunları söylemiştir:

    " 1) anımsama ve "mantıklı düşünme yeteneğinde herhangi bir azalma olmuşsa bile bu çok azdır. (uyuşturucunun etkisi altındaki konuşmalarımın kayıtlarını dinlediğimde, her zamankinden daha aptal olduğuma dair en ufak bir belirti göremiyorum.)

    2) görsel izlenimler önemli ölçüde güçlenmiş ve göz, çocukluğun önyargısız algısının birazını yeniden kazanmıştır; ancak duyularla algılananlar derhal ve otomatik olarak kavrama dönüştürülememektedir. uzama olan ilgi ortadan kalkmıştır ve zamana olan ilgi neredeyse sıfıra düşmüştür.

    3) gerçi zihin hiçbir şekilde zarar görmemiş, algılama olağanüstü güçlenmiştir, ancak irade daha kötüye doğru derin bir değişim geçirmiştir. meskalin kullanan kişi herhangi bir şey yapmak için hiçbir bir neden göremez ve normal zamanlarda onun harekete geçmesini sağlayacak nedenlerden çoğuna karşı derin bir ilgisizlik duyar. onun bu tür şeylerle canı sıkılmaz, zira bunun içi iyi bir nedeni vardır, çünkü düşüneceği başka şeyler ardır."

    4) bu iyi şeyler(benim durumumda olduğu gibi) "dışarıda" ve "içeride" veya iç ve dış her iki dünyada, aynı zamanda veya arka arkaya yaşanabilir. bunların daha iyi şeyler oldukları, bu uyuşturucuya sağlam bir karaciğerle ve sakin bir kafa ile alan herkes tarafından kendinden menkül görünüyor."

    "bilinçli egonun bütün yapabileceği istekleri ifade etmekten öteye geçmez, sonra bunlar, egonun çok az denetleyebildiği ve hiç anlayaadığı güçler tarafından yerine getirilir. eğer ego daha fazlasını, yaparsa çok fazla kaygılanırsa, gelecek için fazla kaygılandığında -o güçlerin etkinliğini azaltır ve hatta güçleri zayıflamış gövdenin hastalanmasına bile neden olabilir. benim şimdiki durumumda bilincim bir egoya bağlı değildi; başına buyruktu. bu, gövdeyi denetleyen fizyolojik zekanın kendi aşına buyruk olması demekti. uyanık olduğu zamanlarda kendi numaalarını sergileyen ve her şeye burnunu sokan o nevrotik, neyse ki şu an için devre dışıydı."

    beyne yeterli miktarda glikozun gitmemesiyle birlikte egonun beslenememesi, kişinin kendi dışına çıkması; çıkarlardan, tabulardan, benliklerden ve gereksiz şeylerden arınma; yararlı olan şeylere karşı tam bir dikkat yetisi, algıda berraklık, kısacası dolu dolu yaşam.

    insan algısının mükemmelliyeti konusunda meskalin kesinlikle çözüm değildir, yazarın da belirttiği gibi bu sadece bir deneydir. çözüm insan algısının gelişimi üzerine çözüm üretmek ve bunu uygulamaya geçirmektir.

    huxley bu konuda şunları söylemiştir:

    " samuel renshaw gibi gestalt psikologları**, insan algılarının keskinliğini artıran ve alanını genişleten yöntemler geliştirmişlerdir. ama eğitimcilerimiz bunları uyguluyorlar mı? yanıt:hayır!"

    bu yöntemler kullanılsa eminim ki savaşlar son bulur ve yaşadığımız dünya -düzen içerisinde- barış ve huzur ile dolu olurdu.

    william blake'in de dediği gibi:

    "eğer algı kapıları temizlenseydi herşey insana, olduğu gibi görünürdü:sonsuz"

  • askerlik görevimi yaptığım sırada korucular da askerlerle birlikte operasyonlara katılıyordu. bir görevin minimum süresi 1 hafta sürüyordu. kendi birliğimizden, üs bölgesine yaya intikal ve üs bölgesinde 1 hafta kalınıyor, sonra tekrar yaya dönülüyordu. bazen tim değişimi olmuyordu. aynı tim 1 hafta daha aynı yerde görev yapacak deniyordu. işte o görev uzadığı zaman korucular kalmak istemiyordu. neden mi? evet, tim komutanı sordu nedenini. adamın cevabı zerre kadar çarpıtmadan yazıyorum; “komutanım ben şimdi dönmezsem benim karıyı *ikerler.” bak aynen bu cümle.

    nasıl lan? nasıl böyle bir şey olabilir? ve nasıl bunu bu kadar normal bir durum gibi söyleyebilirsin? adam resmen bunu söyledi. yani fırsatını buldun mu, tuttuğunu *iktiğin bir ortam. kimin kim olduğunun bir önemi yok. nasıl bir insanlık lan bu?

    sonra bu adamlar büyük şehirlere göçtüğünde sokakta el ele yürüyen iki sevgiliyi görünce kıyameti koparıyor, modern kıyafetler giyen kadınlara *rospu diyor, saçını uzatan erkeğe *bne diyor. öyle de iki yüzlü bir durum var.

  • bizdeki sentezler garip bileşimler doğurmuştur da nedense ahmet kaya'nın rock denemeleri yeterince incelenmedi ya da belki benim gözümden kaçmıştır, bilemiyorum. şimdilik birkaç denemeyi işaret edeceğim:

    içimde ölen biri var - rock müziğin doğasında bulunan isyan duygusu burada içsel parçalanmayı yeterince iyi verebilmek için kişisel bunalıma doğru yönlendirilmiştir. örtük siyasal atıflar mevcuttur.

    kenar mahalleli - bir şehir proleterinin ağzından yazılan şarkıda siyasal atıflar; yalnızlık, sarhoşluk ve hüsran ile birlikte gene kişisel bir bunalımın süzgecinden geçer. pek bilinmeyen bu şarkı kaya'nın denemeye açık müzik tarzının hoş bir örneğidir.

    jilet yiyen kız - attila ilhan'ın punk havası taşıyan şiirinden bestelediği hoş bir çalışma. eğer hayatta olsaydı melodik altyapı çok daha zengin olurdu belki ama şu haliyle bile yeterince güzel.

    _____________

    ayrıca bkz.

    acılara tutunmak
    elektro şok (şarkıyı anımsatan gokanlam3'e selam ile)

    sonuç: halk türkülerini, azeri türkülerini, düpedüz arabesk şarkıları, alaturkayı, pop müziği, özgün müzik denilse de aslında sentezlerin ürünü olan devrimci şarkıları ve nihayet rock müziği içselleştirerek yepyeni bileşimlere ulaşan bir sanatçı: ahmet kaya.

    tırnak içinde baba diye anılan ve arabesk yapmadığını iddia eden bıyıklı bir amca yaşam biçimini ve müzikal geçmişini inkâr ededursun, ahmet kaya arabeske karşı olmadığını ve bu gelenekten yararlandığını zaman zaman dile getirmiştir. bu, onun senteze olan merakının bir başka göstergesidir. özetle, aşağılık kompleksine gark olmuş mezkûr bıyıklı amca için "arabesk yapıyor" diyebilirsiniz de ahmet kaya için "devrimci arabesk yaptı" diye ahkâm kesemezsiniz.

    not: bu adamın ilginç şekilde jazz müzikle de alakası kurulabilir. onu ayrıca yazacağım.

    edit: kadınlar'ın sonraki rock versiyonu