hesabın var mı? giriş yap

  • mistisizm ve felsefe yüklü bölümlerini izlemeden uyuyamadığım fantastik dizi. hüsnü ve ailesinin başından geçen gizemli olaylar favorim. ayrıca rıza babanın baba ünvanını nasıl aldığını acilen bir flashback veya sabitle açıklamalılar zira bu olay dizinin en büyük gizemi. yıllardır bu olayı merak etmekten uyku uyuyamadım.

  • suikastı yapacak katilin istanbul'a geldiğini, spor gazetesi jargonuyla veren haberin başlığı.

    "katil istanbul'a geldi." bu ne lan?
    havaalanında taraftarın yoğun ilgisiyle karşılaşan katil, istanbul'u çok sevdiğini söyledi. kötü bir sezon geçirdiğini belirten katil, buradaki performansıyla tekrar adından söz ettirmek istediğini de ekledi. sakatlığı konusundaki spekülasyonlara ise sahada yanıt vereceğini söyleyen katil; sözlerini, en buyuk paralelspor, diyerek noktaladı.

    debe edit: bu debe editi daha önceki debelenmelerde aklıma gelmemişti. ben de modaya uydum. son bi espri daha yapayım, gidiyorum. katil kiralıkmış, sezon sonu satın alma opsiyonuyla kiralanmış.

  • nihal'i terk edemeyeceğin için beni terk ediyorsun. o ölmesin diye beni öldürüyorsun. niye ben? nihal tek nefeste sönüvericek bi çiçek. peki ya bihter? bu kapı açıldığında senin için de bitmeyecek mi herşey? ben bu kapı açıldığında da öleceğim behlül! benim ölmemi istiyor musun? beni kaybetmeyi göze alabiliyor musun? beni? beni? beni beni, bihter'ini?

    edit: rip bihter ziyagil

  • annem babam çalıştığı için bakıcılarla büyüdüm. lale abla yıllarca bana ve kardeşime baktı, bizimle yaşadı. baba yok, anne yaşlı, çocuk bakarak evi geçindiren abisine yardımcı oluyor lale abla. 23- 25 yaşlarında. evin karanlık odasında kalıyor, duvarlarda ceylan, mahsun kırmızıgül posterleri. kendi çocukları gibi seviyor bizi, biz de onu çok seviyoruz. kardeşim saçlarını çekiyor, vücudunda morarmadık yer bırakmıyor tekmelemekten ama sesini çıkarmıyor lale abla, "çocuktur yapar selma abla, önemli değil" diyor anneme.

    karanlık odada radyo dinliyoruz lale ablayla. mahsun kırmızıgül dinliyoruz en çok, kasedi de var, "bu sevda bitmez" dinliyoruz en çok, lale abla çok içleniyor o şarkıda, ağladığı bile oluyor. hergün defalarca dinliyoruz o şarkıyı. dolapta pırasa olan günlerde patates kızartıp kıyak geçiyor bana, arkada bu sevda bitmez çalıyor. ütü yapıyoruz, bu sevda bitmez, temizlik yapıyoruz, bu sevda bitmez, oyun oynuyoruz, bu sevda bitmez.

    bir gün sofra hazırlıyoruz lale ablayla mutfakta, ben limon kesmeye çalışıyorum. lale abla gözlerini kapat diyorum. kapatıyor gözlerini, sonra aç diyorum, açıyor. ee hani? diyor. ne hani, limon gözlerine sıçrayıp yakmasın diye dedim diyorum. oysa o gün onun doğum günüymüş, ona bir şekilde sürpriz yapacağımı sanmış. o yaşta bile içime oturmuştu lale ablanın yalnızlığı, lale ablanın saflığı, temizliği. çok utanmıştım.

    sevgi ablası var bir de lale ablanın. bazen işten çıkarken anneme "ben sevgi ablaya uğrayacağım, annem geç kaldığımı düşünüp size telefon ederse sevgi ablasına gitti dersiniz" diyor. sevgi ablası da varlıklı bir kadın anlattığına göre, ona yarenlik ediyor, bazen de kıyafet falan veriyormuş.

    yıllar geçti, lale abla nişanlanacağını söyleyip işi bıraktı. ben de okula başladım zaten o ara. nişanlısıyla, nişanlısının ailesiyle falan tanıştık, hatta nişan kurdelalarını babam kesti. çok düzgün bi çocuktu nişanlısı. birkaç ay sonra haber geldi ki nişanı atmışlar. lale abla telefonlara çıkmıyor, babam nişanlısıyla konuşmaya gidiyor. nişanlısı diyor ki, lale akşamüstleri sizden çıktıktan sonra sevgi diye bir kadının yanında, bildiğin randevu evinde çalışıyormuş. hepimiz şok oluyoruz.

    aradan birkaç ay geçiyor, lale ablanın beş çocuklu, iki karılı bir adamla evlendiğini, yıkıldı yıkılacak bir evde sersefil yaşadığını öğreniyoruz. babam müdahale etmeye çalışıyor, lale ablanın abisiyle, annesiyle, konu komşusuyla görüşüyor, kurtarmaya çalışıyor lale ablayı. fakat abisi zaten laleyi defterden sildiğini, evden attığını söylüyor. muhtemelen lale abla da çaresizlikten düşmüş bu herifin eline. neyse sonra lale abla bir şekilde bize haber yolluyor, beni kurtarmaya çalışmayın, görseniz bile görmezlikten gelin, beni unutun, kocam tehlikeli birisi, sizleri seviyorum ve benim yüzümden kötü şeyler yaşamanızı istemiyorum diyor. babam bizi uyarıyor, laleyle karşılaşırsanız sakın konuşmayın diyor. fakat zaten hiç karşılaşmıyoruz çok uzun bir süre. o yaşta nelerin döndüğünü de çok iyi anlayamıyoruz tabii.

    yıllar sonra, artık kardeşim de ben de büyümüşüz, bir markette rastlıyoruz lale ablaya. biri kucağında iki küçük çocuk var yanında. bir süre o mu değil mi diye ikilemde kaldıktan sonra ikimiz de heyecanlanıyoruz, koşup sarılasımız geliyor. kolundan tutup durduruyorum kardeşimi. lale abla bizi farkettiği gibi çocuklarını kapıp marketten çıkıyor.

    lale ablayı bir daha hiç görmedim. lale abla çocukluğumdur, altıma işediğimde anneme çaktırmayan suç ortağımdır, beni mahallenin cazgırlarından koruyandır, bana bisiklet sürmeyi öğretendir, ablamdır, arkadaşımdır, yarı yarıya da annemdir. bu sevda bitmez lale abla sen hiç korkma!

  • şöyle bir ufaktan değerlendirelim.

    öncelikle şunu belirteyim, çamura göm, çıkar ve sık. bana mısın demez cayır cayır yakar tüm mermileri. muadili sayılabilecek m16'nın ufacık bir civatası gevşeyince atmazken bu ölüm kusan makina takır takır çalışır.
    dünya genelinde tutulmasının sırrı, basit yapıda ve çok dayanıklı olmasıdır. kullanımı kolay olduğu için, deneyimsiz bir insan bile bu tüfeği rahatça kullanabilir. bundan dolayı hemen hemen tüm terör örgütü mensupları bu tabancayı tercih eder. çok uzağa gitmeye gerek yok, neandertallerden hallice, iq seviyeleri rakamları geçememiş pkk/kck terör örgütü mensubu şempanzelerin ellerinde görürsünüz. bu beyin fakirlerinin bile kullanabileceği basitlikte olduğunu varın siz hesap edin işte. neyse konuya bağlı kalayım. tüfek aynı zamanda bir dakikadan daha kısa sürede parçalarına ayrılabiliyor. tüfeğin bu özelliği, diğer karmaşık yapıda olanlara göre temizlik ve bakımının kolayca yapılmasını sağlıyor. fakat ak-47'nin en çok bilinen ve kendisini ünlü yapan özelliği çok zorlu arazı ve hava şartlarında bile sorunsuz olarak çalışması. az sayıda temel parçanın bir araya getirilmesiyle imal edilen ve orijinal adı kalaşnikov olan bu tüfeğin sürekli olarak taklitleri üretildi. bugüne kadar dünya genelinde yaklaşık 100 milyondan fazla ak-47 üretildiği tahmin ediliyor.

    künyesine bakalım önce.
    1949 yılında sscb'de mihail timofeyeviç kalaşnikov tarafından tasarlanmıştır. 41,4 cm uzunluğunda namluya sahip ve 7,62x39 mm dediğimiz mermiyi atar. atış hızı dakikada 600 mermidir. otomatik ve yarı otomatik şekilde kullanabilirsiniz.

    kapak takımı: preslenmiş çekilten imal edilmiş bu parça, tüfeğin iç mekanizmalarının temiz kalması için gereklidir. silahın tüm çevre koşullarında başarıyla kullanılmasını sağlar.

    mekanizma: ak-47'nin mekanizması çok basit ve etkili bir biçimde tasarlanmıştır. zaten onu da bu kadar ünlü yapan detayda budur. basit. her neyse. bu parçanın ince ucu mekanizma hamilinin içine girer. kafa şeklinde adlandırılan diğer uç ise atım yatağında bulunan boş kovanı dışarı fırlatmak üzere tasarlanmıştır.

    mekanizma hamili ve piston: bu parçanın içinde sürgü ve ana ateşleme yayı bulunur. içinde piston bulunan gaz silindirine sabitlenmiştir.

    ana ateşleme yayı: sürgü hamilinin arka kısmına oturtulmuş bu parça, yivli tırnağı itmek suretiyle oturtulduğu yerden ayrılabiliyor. bu parça söküldükten sonra kapak takımı da yerinden çıkartılabilir.

    süngüler: ak-47 başlangıçta süngü takmak için belirlenmiş özel bir yeri olmadan tasarlandı. süngünün silah için gerekli olduğuna karar verilmesinin ardından süngünün silah için gerekli olduğuna karar verilmesinin ardından süngünün namluya kolayca takılmasını, sabitlenmesini ve gerektiğinde çıkarılmasını sağlayan bir süngü yatağı geliştirildi. sonraki tasarımlarda süngünün, kınının takılmasıyla tel kesici olarak da kullanılmasına imkan veren iyileştirmeler yapıldı. bazı süngü kınları plastikten üretildi. bazı süngüler ise tüfekten ayrı olarak elde de taşınan bir silaha dönüştürüldü.

    gaz silindiri: tüfek ateşlendiği zaman ortaya çıkan gazlar pistonu ve mekanizmayı geriye doğru, ana ateşleme yayına itiyor. fazlalık durumda olan gazlar ise namlunun üzerindeki gaz deliklerinden geçerek tekrar silindirin içine dolar.

    bomba atar yatağı: rusların gp-25 ve polonyalıların pallad modeli 40 mm çağındaki bomba atarları ak-47'nin standart birçok modeline ve akm modeline takılabiliyor. namlu altına takılan bu bomba atarın menzili yaklaşık 400 metre ve bir dakikada sekiz bomba atabiliyor.

    tahliye deliği: tüfek ateşlendiğinde kapalı kalan, ancak mekanizma geriye doğru giderken açılan bu delik, boş kovanın dışarı atılmasını sağlıyor.

    şarjör: kalaşkinov'un alamet-i farikalarından birisi olan şarjör, kısa ve kolayca göze çarpan kıvrımlı bir yapıda. şarjörün kapasitesi 30 mermi. fakat farklı sayıdaki şarjörleri de mevcut. tetik mahfazasının ön tarafındaki yatağa oturuyor ve gerektiğinde burada bulunan basit bir mandal vasıtasıyla kolayca yerinden çıkabiliyor. şarjör değişimini pratikleştiren bir hareket vardı. iki şarjörü bağlayıp, biri bittiğinde çekip direk ters olarak bağlanmış şarjörü takıp, tüfeği kurup ateşlemek. en bilinen örneği abdulgadir masharipov'dur.

    gez: ayarlanabilirdir. çentikler tanjant hesabı ile belirlenmiştir. ateş edilecek mesafeye bağlı olarak 100-800 metre arasında ayarlanabilir.

    son olarak benzer modellerine değineceğim.
    ak-47 başlangıçta bir sovyet tüfeği olmasına rağmen, yerel taklitleri arnavutluk'tan vietnam'a kadar birçok sosyalist ülkede üretildi. basit mekanizması ve kullanım kolaylığı nedeniyle birçok ülke ak-47'yi çoğu zaman yasadığı bir biçimde üretmiştir. böylece israil'in galil'i, finlandiya'nın rk 62/76'sı, hindistan'ın insas'ı ve buna benzer çok sayıda tüfek kalaşnikov ailesinin fahri üyesi durumuna gelmiştir.

  • kızım 2,5 yaşlarındayken, gece uykusundan haykırarak uyanmaya başlamıştı. bu çok normal bir durum aslında, çocukların bazen böyle anları oluyor, korkuyu öğretmeseniz dahi, kabuslar görebiliyorlar. normal olmayan durum, ben yanına gittiğimde uyanmış yatakta oturan miniğimin odanın kapısına bakarak ve orada görünmeyen bir şeyden korkarak ağlamaya devam etmesiydi.

    yani kapının orada görünmeyen bir şey vardı ve kızım oraya baka baka ağlıyor, korkuyla bana sarılıyordu.

    çocuk sahibi olmak böyledir işte, çocuklukta kalan korkularınızı açığa çıkarabilir. gerçi benim korkularım hiç çocuklukta kalmamışlardı, aynen devam ediyorlardı o dönem. evde yalnız kalamadığım gibi, evde birileri olsa dahi koridorun ışığı açık uyuyabiliyordum (hâlâ öyle gerçi). itiraf etmek zor geliyor; ama açıkçası ödlek tavuğun tekiydim işte ve kucağımda görmediği bir şey tarafından korkutulup tir tir titreyen kızım vardı.

    annelik, biraz da gözü karalıktır.

    bir hafta kadar, belki daha da fazla bir süre aynı olay tekrar edince ve ettiğim dualar, okuduğum sureler kızımın korkusunu hafifletmeyince, idareyi ele almaya karar verdim. yine bir gece haykırarak uyanan kızımın odasına gittim. ağlayan kızıma sarıldım ve odanın kapısına doğru olabilecek en öfkeli ve cesur gözlerle bakıp dedim ki: "utanmıyorsunuz değil mi el kadar bebeyi korkutmaya?"

    bu cümlemi net hatırlıyorum, sonraki cümlelerim de bu minvaldeydi; ama açıkçası kelime kelime aklımda değiller şu an. bir anne olarak, kızımı korkutan neyse, ona karşı açmıştım ağzımı ve yummuştum gözümü. olay kısaca buydu işte.

    doğaüstü olansa, o geceden sonra bir daha kızım hiç o kadar büyük bir korkuyla uyanmadı.

    ya göremediğim bir şeyi utandırmayı başarıp, aklını başına devşirtmiştim ya da benim kapıya doğru sinirlendiğimi ve kendisini savunduğumu gören kızım psikolojik olarak o korkuyu aşmıştı.

    ben kızımın psikolojik olarak o korkuyu aştığını düşünüyorum. öbür türlüsünü düşünmek dahi istemiyorum.

    neyi korkuttum la ben?

    ekleme: aynı türden sorular çok gelince, buradan cevaplayayım istedim. kızım o günden sonra bir daha gece korkusu yaşamadı. kendisi zaten şu an 21 yaşında bir üniversiteli.

  • thomas vaughan adindaki bir ingiliz tüccarin kaleme aldigi ingilizce basilmis ilk türkce gramer kitabi. kapagindaki bilgilere göre vaughan izmir'de tüccarlik yapmis, kitabi ise 1709 yilinda londra'da yayinlamistir. eserde, önce türk dilinin grameri incelenir; ardindan, bildigim kadariyla, anadolu türkcesinin ilk olarak latin harfleriyle yazildigi örnek diyaloglara gecilir. vaughan'in dilbilimci olmamasinin getirdigi her zaman birbirini tutmayan imlayi, özgünlük bozulmasin diye, hic degistirmeden biraktim. bilinen ilk ingilizce-türkce diyaloglar ve ilk defa latin harfleriyle yaziya gecirilmis ücyüz yil önce konusulan türkce asagida sizleri bekliyor:

    turkche tekelumat (turkish dialogues)

    evelky tekelumat (the first dialogue)

    sabah kaldughy zaman suileshmec ichun (for discourse sake, when about to rise in the morning)

    -bre oglan sabah yakinmy? (ho boy, is it nigh day?)
    -ghyunash bile dogdy bir saatdan artik dur. (the sun hath been up above an hour.)
    -hich oile olurmy? ta bukadar chok oyudummy? (is that false? or have i slept so long?)
    -pengerelery achdugumzaman gurursenghiz. (you'll see when i have open'd windows.)
    -gercheksin. tez imdy bonga zibunimy ve koftanimy ghetur. (thou'rt in the right. bring me therefore presently my wastcoat and undervest.)
    -ishte, sanduk ustunde bashingiz yanínde dur. (see, they are on the chest nigh your head.)
    -var imdy bonga su ghetur, ellerimy ve yuzimy yuyaim. (go then, bring me water to wash my hands and face.)
    -isijakmy istersengiz? (will you have it warm?)
    -yok; ben o kadar hape deghilim. (no; i am not so chilly.)
    -silagec kande dur? bre murdar ne ile silinaim? (where is the towel? out you sloven, what shall i wipe with?)
    -sultanum temuz yok dur, ben onlary chamashire yaikamaghe virdim. (sir, there's none clean; i have given them to the washer.)
    -imdy ghymleghimle silinaim. (then i'll wipe with my shirt.)
    -shimdilic bu makrameyi alling, ke temiz dur. (this towel you make this moment, for 'tis clean.)
    -benim chorablerim nere dur? (where are my woolen socks?)
    -all, bende dur. (here they are, take them.)
    -pabuchlerimy sildingmy? (have you clean'd my shoes?)
    -daha silmadim emma siz gaininge ben silerim. (i have not yet wip'd them, but whilst you dress your self i will wipe them.)
    -tez ile imdy. (quickly then.)
    -emringhize moteim. (i'll obey your command.)

    -oghlan iskemyly ghettur. (boy bring a chair.)
    oturunguz sultanim kerem aileng. (pray, sir, sit down.)
    ya sultanim ne dir halingiz? (well, sir, how goes the world with you? (or how do you?))
    -shuker, alhemdulillah. (well, god be prais'd.)
    -hizmettinghiz varmy? bir shei lazimmy? (have you any service? have you need of any thing?)
    -ben size bir rige itmeghe gheldim. (i came to beg a favour of you.)
    -haman tec buyurung. (then freely command.)
    -agher ishingiz yokise benim'le charshuye gheling; sizing'le bir cauch shei satun alsem gherec ke bildighim deghil. (if you have no business come with me to the bazar (or shops) i need you to buy some things which i don't understand.)
    -ne satun almak istersin? (what will you buy?)
    -agem sejadelery ve kilimlery, ve dulbendleri, ve bugasilery. (persian carpets, striped ones, muslins and callicoes.)
    -nola, bash ustune, neshekil akchanguz var dur? (well, on my head be it, what sort of money have you?)
    -ufak akche. (small money.)
    -ufak akche gedgmez, zera agemar arslanidan ve ya altundan gairy akche almazler. (small money will not pass; for the persians will not take other money than lyon dollars or gold.)
    -nichun? (why?)
    -zera ufak akche aresinde zuyuf akche chok dur. (because among small money there is much false.)
    -korkarim bende aldandim. (i fear i have been cheated.)
    -nige? (how?)
    -dun on besh rial grush buzdum; bilmem akche eyumydur, fanamy dur. (yesterday i receiv'd 15 ryal or weighty dollars; i don't understand money, whether it be good or bad.)
    -kimdan buzdunghiz? (who did you receive them of?)
    -onuny bir tchufudan beshiny mehanegidan. (ten of a jew, and five of a taverner.)
    -ghyuster, bakaim, puh ne guzel akche, yarisy kelp dur. (show it, i'll look on it, puh, what brave money, half is false.)
    -ya nige ideim shimdy? (and how shall i do now?)
    -ne chare, zarar chekersinghiz, gecheni bazarde harge idersinghiz, ghegemainy saklarsiz. ya yine sherab alub mahanegiye virirsinghiz. (what remedy, you must stand by the loss, what passes, spend at the bazar; what will not, keep: or when you buy wine again, give it to taverner.)
    -varaim imdy evve, gairy akche alaim. (i will go home then, and take other money.)
    -varinghiz, emma tez ghellinghiz, zera koshluk gedgdy, oile yaklashdy. (go, but come quickly, because the morning is past, and noon draws nigh.)
    -ben tez ghelurum, haman yabane ghitmenghiz. (i will come presently only don't go abroad, (or be out of the way.))
    -yok ghitmem, sizy bunde beglerim. (no i will not go away, i'll stay for you here.)
    -imdy allah ismarladic. (then god be with you. adieu.)
    -var saglikile. (go in safety.)

    -oglan. (boy.)
    -leppec sultanum. (command sir.)
    -ghettur bonga divity, ve kelemlery, hem bir iki tabac kyahid o ghellinge, ben bir mectub yazaim. (bring me an inkhorn, and pens, and a sheet or two of paper whilst he is coming, i'll write a letter.)
    -divit hazir, emma ichinde ne lika var, ne murekkeb. (the inkhorn is ready, but there is neither lika, (that is cotton or silk or the like) nor ink in it.)
    -ya nige oldu? (and what's become of it?)
    -bilmem, zahir kurudy, yuvarlek oldy, ichinden chekdy. (i know not; sure 'tis dry'd up, become a pellet, and rolled out.)
    -ya nichun gyuzetmazin? (and why don't you look to it?)
    -ne ecsighim benim? ben yazigy deghil im. (what is't to me? i am no writer.)
    -gyundan gyune bir az su kosang ne olurdy? (if daily you put a little water to it, what trouble would it be?)
    -katerime ghelmez. (i don't remember it.)
    -ya akling nerade dir? (and where are your brains?)
    -benim gairy khidmetlerim chok dur. (i have a great deal of other business)
    -var imdy murekeb shishe sen ghettur. (go then, bring the ink-flask.)
    -ondade hitch bir shei yok dur. (there's nothing at all.)
    -otaghy gyun iki akchelik murekeb aldim idy; nige oldy? (the other day i bought two aspers worth of ink; what's become of it?)
    -ne asil otaghy gyun? iki ay ghedgdy, belky dahy ziyade. (what other day? 'twas two months ago, and perhaps longer.)
    -hala ghettur bakaim. (bring it now, i'll look, or see.)
    -ishte bak, hem gyuflammish hem kurumish dir. (look, see 'tis both mouldy and dry'd up.)
    -var imdy dugandan bir akchelik al. (go then, buy an asper's worth at the shop.)
    -vir imdy akche. (give me money then.)
    -yaningde bir akche bulunmazmy? (have you not an asper about you?)
    -kalmady. (no; (or none remains.))
    -benimde ufak akche yok dur. (i have no small money.)
    -var viresy al, sungre viruruz; yokse bize inanamzmy dersin bir akchelik murekebe? (go take it upon tick, we'll pay hereafter; or do you say he will not trust us for an asper's worth of ink?)
    -inanur, emma aiepdur. (he'll trust, but is's a shame.)
    -var, chok suileme. (go, don't prate so much.)
    -ishte ghetturdum. (see i have brought it.)
    -duc imdy divite, ne pec suluimish. (pour it then into the inkhorn, how watry it is.)
    -gairisy yok dur. (there's no other.)
    -ricdan nerede dir? (where's the sand box?)
    -divit yaninde gurmezmysin? (don't you see it by the inkhorn?)
    -ya balmumy nige oldy? (well, what's become of the wax?)
    -bakaim, raflarde idy; daha dururmy bilmem. (i'll look; it was on the shelf; whether it be there still, i know not.)
    -bak, hem bir mum yak, muhurleyejek zamande hazir olsun. (look, and light a candle, let it be ready against sealing.)
    -daha atesh yakmadim. (i have not yet kindled the fire.)
    -kav chakmak yokmy dur? (have you not a steel and tinder? (kav is leather us'd as tinder))
    -var; emma ghibrit yok dur. (yes; but there's never a match.)
    -yok olasin bulaiky: heb yok, hep yok. (i wish thou wert not: all's no, all's no, (with you.))
    -var imdy kungshilikde yakiver. (go then to the neighbourhood, and light it.)
    ghel, ghel, bu gyun aying cauchingy gyunidir? (come, come, what day of the month is this?)
    -bonga sorarsenghiz, ne ay bilurum ne gyun. ( if you ask me, i know neither the month, nor the day.)
    -hai eshec, hai. (away ass, be gone.)