hesabın var mı? giriş yap

  • chicago'da siradan bir sabah ;
    mary, bank of america'da orta duzey bi yonetici , yurttaslari yaklasik 100 yildir sabah filtre kahve iciyorlar.mary evinin altindaki ismi cok onemli olmayan coffee shop'tan donut ile kahvesini alip ofisine gidiyor.

    ızmir'de siradan bir sabah;
    sevda çorumlu , orta duzey bir isletmede sekreter , instagramda moda paylasimlari yapiyor, erkeklerden sikayetci cunku evlenecek adam yok , yurttaslari 200 yildir lokumla turk kahvesi iciyor fal bakiyor...sevda sabah nescafe yapip starbucks termosuna koyuyor kosedeki firindan simitini alip maasinin yarisi ile aldigi cantasina koyuyor.

    sevda cool... ben sirt cantam ve elde simit posetimle servise binerken tipsize bak der gibi suratima igrenerek bakis atiyor.

    sahi sevda niye boyle yapiyor?

  • normal olmayan olayların yaşandığı şehirdir..

    çok yakın bir arkadaşımdan birebir dinlediğim bir anekdotu paylaşacağım.. (bkz: sözlükte anekdot paylaşmak)

    ________________________

    daha önceden otla bokla hiç işi olmayan 3 arkadaş iş gereği amsterdam'a yol alır..
    otururlar bir coffe shop'a. sigara ile araları olmadığından space cake siparişi ile gece başlar. klasik olarak "bana bişey olmadı, bana bişey olmadı" diyerek kekleri altın gününe gelen mübeccel hanım gibi yutarlar.
    çıkıp gezerken space cake etkisini göstermeye başlar. biraz gezip kafa yapıp eğlendikten sonra otele doğru yol alırlar. fakat grupta iki kişi aynı odada kalırken, bir kişi başka bir otelde tek başına kalmaktadır.
    otellere dağıldıktan sonra "tek kalanı bir kontrol edelim. öldü mü, kaldı mı, yattı mı, battı mı?" diyerek bir telefon açılır.

    çift: olum, napptın lan? bulabildin mi odanı, yatağını? ahuahaueehe
    tek: buldum aq buldum da odada 2 tane cüce var. sağa sola koşuşturuyor ibneler. dur kovaliyim şunları. kapat.. kapat!..

    bu konusmadan sonra çift kalanlar "ohooo, adamın kafaya bak lan!:)" diye gülüp eğlenir. yarım saat sonra yine ararlar..

    çift: nedir durum, yakaladın mı cüceleri? ahuahhnhehhhehuhehe
    tek: bir tanesi kaçti, diğerini yakaladım. elini ağzını bağlayıp kapattım elbise dolabına. yatıyorum şimdi, hadi iyi geceler..
    diyip kapatır telefonu..

    ertesi sabah olur, güneş doğar. çift kalan arkadaşlarlar tek olanın oteline gider. odasına çıkarlar.
    adam yeni uyanmış, hala dün gecenin etkisinde. gülüp eğlenirken "nerde lan cüce?" diyip dolabi bir açarlar ki kanlı-canlı bir cüce eli ağzı bağlı dolapta yatıyor. hepsinin öd boka karışıyor tabi. adamı çözüyorlar ve herif bağıra çağıra vurup kapıyı çıkıyor.
    3 kafadar uzun bir süre kendine gelemiyor.
    işi aslı lobiye indiklerinde ortaya çıkıyor. meğerse o gece otelde cüceli-müceli bir eğlence varmış. cüceler otelin katlarında, odalarında heyyo meyyo diye koşup duruyormuş..

    ________________________

    herif allahtan iyice uçup cüceyi camdan atmamış dedim.

    zaten son günleri olduğu için de; pılı pırtı toplayıp istikamet istanbul deyip başları belaya girmeden de memlekete dönmüş bu arkadaşlar..

    kıssadan hisse: amsterdam'da ne görürsen gör, "he he" deyip geçiceksin aga.. hayal olmasındansa, gerçek olma ihtimali daha fazla..

  • kendisine, "sürekli hastalanıyorsunuz yaşlısınız, rtük baskısından da şikayetçisiniz, neden hala program yapıyorsunuz madem?" diye sormuşlar, "ben çalışınca 100 aile ekmek yiyor, o yüzden" demiş. sonra birileri allah'tan kitaptan bahsediyor ahlak dersi veriyor ya deliriyorum.

  • modayı bu şekilde konuşmak olarak değerlendirirsek eğer böyle de bir örnek var ;

    - benim accept ettiğim meeting niye calendar'ımda görülmüyor ?

    bunu diyen bunu da dedi hatta ;

    - meeting'in ingilizcesi neydi ya ?

    yemin ediyorum ki gerçektir.

  • şeytan, atını mahmuzlamış giderken don kişot bağırdı;
    -“bir dakika bekle! sana son bir soru daha soracağım; ondan sonra ne cehenneme gidersen git!”
    şeytan, atının dizginlerini çekti;
    -“sor bakalım,” dedi alaycı bir sesle, “ama lafı uzatma işim acele...”
    -“ormanda savaş naraları atanlar senin adamların mıydı?”
    -“elbette… benim adamlarım çoktur!”
    -“iyi ama mağripliler gibi ‘allah, allah!’ diye bağırıyorlardı?”
    -“ne sandın ya!.. 'şeytan, şeytan!’ diye mi bağıracaklardı?
    bizim işimiz bu: "aldatmak, daima aldatmak!”
    (cervantes - don kişot)

    din ile aldatmak, allah ile aldatmak... en kahredici aldatma biçimidir. şeytan bile allah ile aldatanlardan daha temizdir... insanoğluna en büyük zararı allah ile aldatanlar verir. allah ile aldatanlar günümüzde şeytanı emekli etti... şeytan görevini bunlara devretti...

    debe edit: teşekkür ederim...

  • "senin dudakların şarap gibi ve ben sarhoş olmak istiyorum"
    -william shakespeare (dolaylı anlatım)

    "senin ağzını yerim ben"
    -sinan özen (dogrudan anlatım)

  • bu gösterge cihazın içindeki akımı ölçen basit bir devre elemanıyla işlem yapar ve size yaklaşık bir değer verir, yani orada gördüğünüz değer aslında pilinizin gerçek kapasitesi olmayabilir, bu sebeple ortalama olarak değerlendirmeniz en doğrusu olacaktır.

    pil sağlığınızı en uzun şekilde kullanmak için cihazı kutusundan çıkan ya da özellikleri ona denk olan şarj cihazıyla (5v 2.1a) şarj edin, uzun vadede hızlı şarj pilinizin kimyasal yapısının daha çabuk bozunmasını sağladığından kapasitesini düşürür. bunun sebebi li-ion pillerin kimyasal yapılarının kararlı olmamasından ve içeriğindeki bileşiğin yeterli enerji seviyesine ulaştığında farklı bir bağ yapısına geçtiğinden bozunmasıdır. standart durumda bu bozunma düşük oranlarda gerçekleşirken bataryaya gelen akımın yüksek enerjili olması bu süreci hızlandırır.

    diğer etken ise sıcaklıktır, pil ne kadar uzun süre yüksek sıcaklıklarda (>35 santigrat) kalır ise o kadar hızlı bozunur. düşük sıcaklık da bir problem elbette (<0) ama yüksek sıcaklık kadar değil.

    temelde şarjdayken telefonu kullanmak pile zarar vermez ama bu süreçte telefon daha kolay ısındığından dolayı sıcaklık zarar verecektir o sebeple şarjdayken kullanım konusunda dikkatli olmak lazım gelir.

    cihazı uzun süre kapalı ya da kullanım dışı saklayacaksanız, %50 civarında şarjla bırakmanız pil sağlığını korumak için en güzelidir.

    edit: unutmadan bu yazdıklarım standart li-ion teknolojisi kullanılan tüm piller için geçerlidir, markadan bağımsızdır.

  • piyasada 100 kadar ürün ve hizmet, 100 kadar da para var. yani bir parayla bir ürün alabiliyorsunuz, sonra devlet basıyor parayı; işçiye, memura, fakire, fukaraya dağıtıyor, iş adamlarına veriyor; para 200 oluyor ne var ki ekonominin gerçel büyüklüğü artmıyor hala 100 ürün var. insanların eline bi sürü para geçince tüketime yöneliyorlar, tüketiyor da tüketiyorlar; 200 kadar ürün ve hizmet satın alabileceklerini düşünüyorlar ama piyasada o kadar yok. öyle olunca ürün talebi artıyor, arz sabit kalıyor; satıcı da salak değil ya elindeki tüm ürünü 2 katı fiyatına satabilecekken zam yapmamazlık yapmıyor. fiyatlar yükselmeye başlıyor, bu yükseliş birim para yarı değerine düşene kadar devam ediyor enflasyon yükselmiş oluyor, muhalefete propaganda malzemesi çıkıyor, imf rapor istiyor falan. aslında yeni bir şey olmuyor, defalarca izlediğimiz şeyler tekrarlanıyor.