hesabın var mı? giriş yap

  • turnuvaların efendisi, 4 yılın sultanı, herkesin sahip olmak bir tarafa, turnuvasında mücadele etmek için can attığı, almanların her daim favori, brezilya veya arjantin'in herkesin sevgilisi olduğu, nijerya'nın arjantin ile maç yapmak için katıldığı ve kimsenin beklemediği bir anda italya'nın kazandığı müthiş turnuva. hazır önümüzde yaklaşan bir turnuva varken, önceki turnuvalarda yaşananları kısa kısa anlatayım.

    1930 uruguay: fifa başkanı jules rimet'in "olimpiyatlardan ayrı bir turnuvada, dünya üzerindeki her takımın katılabilceği bir futbol organizasyonu" fikri ile ortaya çıkarttığı ve 1928 hollanda olimpiyatlarından 2 sene sonra uruguay'da oynatılmasını kararlaştırdığı turnuva ile başladı. fifa'ya bağlı her ülke katılma hakkına sahipti ama avrupa'dan 4, toplamda da sadece 13 takım katıldı. avrupa'dan diğer ülkeler mesafe ve ekonomiyi öne sürerek gelmediler. bu yüzden eleme turu olmadı. ev sahibi uruguay, arjantin'i 4-2 yenerek kupayı kazandı. maç atmosferi oldukça gergindi. hakem, maç öncesinde can güvenliği istedi ve sağlanınca maçı yönetmeyi kabul etti.

    1934 italya: 30'lu yıllar faşizan siyasetin gövde gösterisi yaptığı büyük organizasyonların yıllarıydı. 1936 berlin olimpiyatları gibi, 1934 italya dünya kupası da mussolini'nin güç gösterisi şeklindeydi. uruguay, bir önceki turnuvaya gelmeyen avrupalı ülkeler yüzünden, turnuvayı protesto etti. ingiliz milletler topluluğu ülkeleri de boykot sebebiyle katılmadı. turnuvayı ev sahibi italya kazandı.

    1938 fransa: yaklaşan savaşın gölgesinde avrupa'da oynanmış, peşpeşe ikinci kez avrupa'da oynanması nedeniyle uruguay ve arjantin boykot etmiş, ispanya iç savaş sebebiyle katılmamış ve sonunda yine italyanlar kazanmıştır.

    1942 ve 1946 yıllarında ikinci dünya savaşı sebebiyle turnuva düzenlenememiştir.

    1950 brezilya: türkiye'nin katılma hakkına sahip olduğu ama ekonomik şartlar sebebiyle katılmadığı bir turnuvaydı. futbolun ve hayatın trajedisini daha iyi anlatan bir turnuva finali varsa, bundan 44 sene sonra oynanacak final olabilir ama bu trajedi, çok başka bir yerdeydi. aslında final maçı, bildiğimiz final maçı değildi. 2011-2012 sezonu süper finali gibiydi. uruguay, 13 katılımcı sebebiyle, 4.grupta yer alan 2 takımdan birisiydi. tek maç kazanarak dörtlü finale çıktı. brezilya ise silindir gibiydi. o da dörtlü finale çıktı. brezilya'nın son maçta 4 puanı vardı. uruguay'ın ise 3. brezilya'ya beraberlik bile yetiyordu. 1-0 da öne geçmişti. maracana'da 200.000 kişi vardı. lakin, uruguay müthiş bir dönüş yaptı alcides ghiggia'nın golü ile 2-1 kazandı. şampiyon oldu. maçtan sonra 4 taraftar öldü. futbolcuların çoğu milli takımı bıraktı. brezilyalı spiker, "bu maçın üzerine maç anlatamam" diyerek görevini bıraktı. brezilya, beyaz forma giymeyi bıraktı. teknik direktör, kılık değiştirerek stadı terk etti. brezilyalı kaleci barbosa'ya vatan hainliği suçlaması yapıldı. 94 dünya kupası finalini bile stadyumdan izlemesi engellendi. barbosa ölmeden önce "ülkemde en ağır ceza 30 sene ama ben 50 yıldır ceza çekiyorum" demişti.

    1954 isviçre: doğu ve batı diye ayrılan almanların, batı olanının macaristan'a karşı "bern mucizesi" ile 2-0'dan gelip 3-2 kazandığı bir turnuva oldu. gruplarda da karşılaşan iki ekibin ilk maçı 8-3 macaristan lehine bitmiş, final maçı da 10 dakikada 2-0 macaristan lehine olmuştu ama almanlar maçı kazanmıştı. türk milli takımı da bu turnuvada almanya'ya 4-1 yenilmiş, güney kore'yi 7-0 yenmiş ve grup play-off maçında almanlara 7-2 yenilerek eve dönmüştü. bu turnuvada 3 gol atan burhan sargın ve suat mamat, hala dünya kupalarında en çok gol atan türk futbolcu ünvanını ilhan mansız ile paylaşmakta.

    1958 isveç: pele'nin henüz 18 yaşında iken dünya kupası ve dünya futboluna ismini ezberlettiği turnuva, kıta dışına çıkan ilk dünya kupası olmuştu. brezilya ilk şampiyonluğunu bu turnuvada kazanmıştı. bu turnuvanın en tuhaf tarafı ise "bu turnuvanın hiç oynanmadığını" söyleyen bir isveç komplo teorisi yapımının var olmasıdır.

    1962 şili: brezilya'nın italyanlardan sonra peşpeşe 2 kez dünya kupası kazandığı turnuva, pele'den sonra garrincha'yı onun kadar meşhur etmemiştir ama garrincha, ülkesine bir dünya kupası kazandırmıştır. turnuvanın en dikkat çeken tarafı, turnuvadan 2 sene önce şili'de 9.5 şiddetinde bir deprem meydana gelmesi sebebiyle, yaşanan hasarın giderilmesi olmuştur. baştan ayağa her şey yeniden yapılmış ve 2 senede organizasyon düzenlenebilir noktaya getirilmiştir.

    1966 ingiltere: tarihin en tartışmalı golü ile kazanılan bir kupa. ingiltere ile batı almanya arasında oynanan ve normal süresi 2-2 biten maçın, uzatma dakikalarında geoff hurst'ün çizgide seken topuna gol veren azeri hakem tevfik bayramov'un kararı ile 3-2 öne geçen ingilizler, finali 4-2 kazanmış ve tarihinin tek kupasını elde etmişti. bayramov'a kraliçe ödül vermiş, azeriler stadyumlarına ismini vermiş, kraliçe kendi ülkesine dünya kupasını takdim etmişti.

    1970 meksika: brezilya tarihinin en iyi takımı olarak adlandırılan, rivelino, carlos alberto, tostao, pele, jairzinho'lu brezilya, her maçını kazanıp, şampiyonluğu 3.kez ülkelerine getirdi.

    1974 almanya: futbolun 90 dakika oynanan ve sonunda almanların kazandığı bir oyun olmasını, bütün dünyanın öğrenmeye başladığı ilk turnuva idi. total futbol ile dünyanın dikkatini çeken ve finale kadar gol yemeden gelen hollanda'ya karşı almanlar daha ilk atakta golü yemiş, finale de oldukça zor bir durumda başlamışlardı. lakin, almanlar breitner ile beraberliği bulmuş ve sonunda gerd müller ile öne geçip, şampiyonluğu kazanmıştı. turnuvanın iki enteresan olayı vardı. birincisi, batı almanya ile doğu almanya grup maçında karşılaşmıştı. ikincisi ise zaire milli takımı idi. gol dahi atamadan elenmişlerdi.

    1978 arjantin: mario kempes'in maradona kadar meşhur olmamasının, daha doğrusu onun gölgesinde bu kadar kalmasının sebebi nedir bilmiyorum. total futbol'un ikinci kez dünya kupası finaline çıktığı ama bu kez de mario kempes'e takıldığı turnuva oldu. arjantin, ilk şampiyonluğunu kazandı. hollanda, yine kaybetti.

    1982 ispanya: italya'nın, hiç beklenmedik anlarda beklenmedik şeyler başarabildiğini gösteren efsane turnuva. bir takım düşünün, grup maçlarında hiç galibiyet alamasın, peşinden arjantin ve brezilya'yı yensin, neden turnuvaya çağırıldı denilen santrforu paolo rossi kahraman olsun ve sonunda kupayı almanlara karşı kazansın. ancak italyanlar yapabilirdi. italyanlar yaptı.

    1986 meksika: tanrı'nın eli turnuvaya değmişken, başkasının kazanması zaten mucize olurdu. maradona, arjantin'i dünya kupası şampiyonu yaptı. finalde yine almanlar vardı ama maradona ve arkadaşları başarmıştı. ne kadar anlatılırsa az kalır.

    1990 italya: bir sahne düşünün, dünya kupası yarı finali oynuyor ülkeniz. penaltılara kalmışsınız. rakibiniz arjantin. napoli stadyumunda ev sahibisiniz. topun başına gelen rakip oyuncuyu yuhalamak yerine desteklemeye başlıyor taraftarlar. napoli için maradona öyle bir isimdi işte. penaltı atışlarında maradona gol attı diye sevinmişti napolideki taraftarların bir kısmı. lakin, arjantin'in final oynadığı gün arjantin'in milli marşının roma'da yuhalanmasını maradona pek sevgi ile karşılamadı. finali almanlar kazanmıştı bu kez. maradona ise o günden sonra pek iyiye gitmedi. uyuşturucu ve alkol testlerinde sorunlar yaşadı. yavaş yavaş son yaklaşıyordu.

    1994 amerika: bu dünya kupasını aslında anlatmaya gerek yok. tek bir fotoğraf karesi yetiyor her şeye. düşünün, takımın gruplardan finale kadar attığı 6 golün 4'ünü siz atıyorsunuz, takım arkadaşlarınız 2 penaltı kaçırıyor ama dünya sizi kaçırdığınız penaltı ile hatırlıyor... ne maradona, ne hagi, ne sürpriz isveç ne de başkası... kutsal at kuyruğu için kader, italya 90'da olduğu gibi penaltılar ile dünya kupası kaybetmek üzere yazılmış idi.

    1998 fransa: bana göre, büyük futbolcuların ve büyük takımların son gerçek dünya kupasıydı bu organizasyon. herkes oradaydı resmen. aklınıza gelecek bütün büyük yıldızlar mücadele ediyordu. zinedine zidane, ilk maçında sarı, ikinci maçında kırmızı kart görmüş ve yarı finale kadar oynamamıştı. takımı finale de sağ bek oynayan lilian thuram'ın 2 golü çıkartmıştı ama finalde sazı eline alan zidane idi. bir diğer önemli turnuva olayı, finalden önceki gece odasında kriz geçirdiği ve oda arkadaşı roberto carlos'un sayesinde yapılan doktor müdahalesi ile kendine gelen ronaldo'nun sponsorlar sebebiyle oynatıldığı iddiası idi. neticede fransa, yıllarca sömürge haline getirdiği, dedelerini sirkte maymun gibi sergilediği ülkelerin çocukları ile şampiyon olmuştu.

    2002 kore-japonya: ilk 2 ev sahipli, yıllar sonra katıldığımız, çoğumuzun iş yerinde veya okullarda olduğu turnuvaydı. milli takımın, turnuva esnasında büyük bir türbülans ve kaza tehlikesi atlattığı ama sonuna kadar turnuyayı zorladığı, tarkan'ın müthiş şarkısı ile desteklediği ve herkesin bir anısının olduğu, hakemlerin sonuçlara direkt etkiler ettiği turnuvayı, bir önceki turnuvayı finalde kaybeden ronaldo'lu brezilya kazanmıştı. bize ayak ucuyla attığı gol olmasa, belki rüştü reçber'in turnuvanın en iyi kalecisi olacağı turnuva, oliver kahn gibi bir devin hatası ile almanların elinden kayıp gitti.

    2006 almanya: zidane'in son resmi maçı bir dünya kupası finali idi ama maç kupayla değil, kırmızı kart ile bitti. 1 sene önce ibrahim toraman ve ali tandoğan'ın tekmesinden kaçan ribery, dünya kupası finali oynuyordu. rakibi ise ülkelerinde şike soruşturması başlamış italya idi. ev sahibi almanya'ya karşı 119.dakikaya 0-0 girip, maçı 2-0 bitiren italyanlar, bu kez penaltılarla şampiyon olmuş, yine olmazı oldurmuşlardı.

    2010 güney afrika: maalesef vuvuzela. ispanyollar da sıkıcı oyunu ile buna eşlik etti. hatırlanmak istemediğimiz bir turnuva.

    2014 brezilya: "sana böyle maçlarda hep yalçın ne maç oluyo be derim ama bu sefer ne almanya oluyo be diyorum" diyordu ömer üründül 30.dakikası 5-0 geçilen brezilya-almanya maçı için. ev sahibi brezilya, bir başka kupa için çıktığı yolda, finalde arjantin'i izlemek zorunda kalacaktı. hem de maracana'da. evinde 7 tane yemiş, finalde de ezeli rakibinin kupa kazanma ihtimali ile yüzleşecekti ama almanlar bu işkenceden onları kurtardı. sonunda yine almanlar kazandı.

    2018 rusya: altın hırvat jenerasyonu, psg'nin para saçmaya başlaması yüzünden gençlere şans verip, değerlendirme yoluna giden fransız takımları yüzünden, 50 kişilik müthiş bir oyuncu havuzu elde eden fransızlara çarpmıştı. durdurulamayan fransızlar, herkesi eze eze şampiyon olmuş, sürprize yer bırakmamıştı.

    bakalım 2022 bize ne getirecek. umarım güzel maçlar getirir.

  • (entry'de bir takim ingilizce ifadeler vardir, turkiye'de bazi lise ve universitelerin ingilizce egitim yaptigini hatirlayiniz, yine de dayanamiyorsaniz bu entry'yi es geciniz.)

    gazete haberlerinde "konusan sempanze", "insan diline vakif olan ilk hayvan", "kuslar gramer kurallarini anliyor" gibi haberleri siklikla duyuyoruz artik. yine de bu haberlerin hem cagdas dilbilim hem de etoloji perspektifinden bakildiginda "bos" oldugu bir gercek. genelde bulgular siralaniyor ve bunlarin hayvanlarda dil kabiliyetine isaret ettigi ima ediliyor. ama tabii ki onemli ayrintilar ve asil sorunlar es geciliyor.

    hauser, chomsky ve fitch'e gore dunyamizdaki canli yasami inceleyen uzayli bir varlik kesinlikle iki onemli bulgu ile karsilasacaktir. birincisi, dunyadaki canli yasamin tumu ayni (fizikokimyasal) temellere dayaniyor. ikincisi, dunyadaki canlilarin (bazi basit canlilar disinda) onemli bir kisminda bir sekilde "iletisim" varken, bu canlilarin sadece birinde bu iletisim oldukca karmasik ve digerlerinden farkli temelllere dayaniyor.

    su bir gercek ki eger herhangi bir hayvanda insana ozgu dil kabiliyeti varsa, bu bulgu zihin ve dil hakkinda tum kuramlarimizi degistirecek, tam anlamiyla bir "bilimsel devrime" yol acacaktir. noam chomsky'nin dil anlayisina gore, biyolojik-zihinsel bir organ olan dil bolgesi sadece insana ozgudur, cunku hicbir dogal iletisim sisteminde bulunmayan ozellikler gosterir. bu sebeple, bu zihinsel organa sahip olmayan bir hayvanin insan dilini ogrenmesi mumkun degildir. baska bir sekilde: insan dili, insan biyolojisinin bir sonucudur ve bu biyolojiye sahip olmayan herhangi bir varligin insan dilini anlayabilmesi ve konusabilmesi mumkun degildir.

    o halde baska hayvanlarin dil kabiliyetine sahip olup olmadigi (veya olabilecegi-olamayacagi) en az iki acidan oldukca onemlidir: 1) hayvanlarin bilissel kabiliyetlerinin ne oldugu onemli bir sorudur. 2) hayvanlarin dil kabiliyetine sahip olmasi durumunda chomskyci dil anlayisi temellerinden sarsilacaktir.

    bu yazidaki niyetim hem son yuzyilda bu konuda yapilan arastirmalardan bahsetmek, hem de insan dili ve simdiye kadar gorulen, dilsel hayvan kabiliyetleri (primatlar ozelinde) arasindaki farkliliklarin altini cizmek.

    sunu kesinlikle biliyoruz: primatlar birbirleriyle iletisim kurarlar. bu iletisim gorme, duyma, koku ve dokunma seklinde olabilir. ornegin vervet maymunlari, farkli avcilarin yaklastigini farkli isitsel sinyallerle birbirlerine haber verirler. bu maymunlarla yapilan arastirmalar, kartallar, yilanlar, leoparlar ve babunlar icin farkli alarm sesleri oldugunu gostermistir. boyle bir iletisim sistemine dil dersek eger, o halde vervet maymunlarinda dil vardir. ancak bunu yaparsak insan diline farkli bir isim vermek zorunda kaliriz. "dil"den anladigimiz insan diliyse, vervet maymunlarinin iletisim sistemi dil degildir (sonlara dogru neden olmadigi aciga kavusacak diye umuyorum).

    1930'larda iki arastirmaci bebeklerini yeni dogmus bir sempanze ile beraber buyutmeye basladilar. niyetleri, insan ortaminda buyuyen ve dil egitimi alan bir sempanzenin insan diline vakif olup olamayacagini anlamakti. bu sempanze (gua), 16 ay icinde 100 civari kelimeyi anlamaya basladi. bu sayi 16 aylik ogullarindan oldukca fazlaydi, ama gua hicbir zaman bunun otesine gecemedi. bebekleri bir zaman sonra "i mean what i say" ve "i say what i mean" arasindaki farki anlarken, gua iki cumleyi de asla anlayamadi. bir dili anlamak, tek basina kelimlerin anlamlarini anlamaktan ote birseydir.

    viki adinda bir sempanze de cok sayida kelime ogrendi, hatta bazi kelimeleri (buyuk zorlukla) telaffuz etmeyi basardi (mama, papa, cup, up). bundan oteye gidemedi.

    sempanzelerin telaffuz icin gerekli fiziksel zayifliklari oldugu anlasildi. insanlarin agiz ve bogaz yapisina sahip olmadiklari icin kelime telaffuz etmelerinin cok zor oldugu anlasildi. bu, sempanzelerin aslinda insan dilini anlayabileceklerine, fakat konusma icin gerekli olan fiziksel kosullara sahip olmadiklari icin konusamayacaklari hipotezine yol acti. bundan sonra sempanzelere amerikan isaret dili ogretilmeye baslandi.

    1960'larda washoe adli bir sempanzeye amerikan isaret dili ogretildi. bu ogretim sureci bircok acidan sagir cocuklarin egitimine benziyordu: washoe her zaman isaret dili kullanan insanlarla birlikteydi. isaret dili washoe'ya "ogretildi", lakin sagir cocuklar isaret dilini zorlu bir egitim olmadan edinirler. konusmayi ogrenen cocuklar gibi.

    4 yasina geldiginde washoe 85 isaret biliyordu (bazilari: fazla, yemek, ver, anahtar, kopek, sen, ben, washoe, cabuk). washoe'nun onemli bir ozelligi bu isaretleri birlestirip kullanmis olmasidir: bebek benim, sen ic, cabuk saril, cicek ver, daha fazla meyve gibi. (bkz: washoe) (bkz: http://en.wikipedia.org/wiki/washoe_(chimpanzee))

    ayni yillarda sarah adli bir sempanzeye yapay bir dil ogretildi. sarah, manyetik bir plaka uzerindeki farkli renkli bloklari kullanarak iletisim kuruyordu. oyle ki kucuk kirmizi bir kare "muz", mavi bir dortgen "armut" anlamina geliyordu. sarah'nin onemli bir ozelligi soyut bazi kavramlari ogrendiginin iddia edilmesidir: ayni, farkli, degil, soru gibi.

    koko adli bir gorile isaret dili ogretildi. bir kac yuz isaret bilmenin yaninda koko da washoe gibi bu isaretlerden bir kompozisyon olusturabiliyordu: yuzuk icin "parmak kolyesi" gibi. koko hakkinda onemli bir iddia da dilsel sakalar yapabilmesi: isaret diliyle kafiyeler olusturdugu iddia ediliyor. (bu entrydeki iddialar hakkinda oldukca supheci olsam da: (bkz: koko/#2167025)) (bkz: http://en.wikipedia.org/wiki/koko_(gorilla))

    nim chimpsky adli bir sempanzeye oldukca titiz bir calisma ile isaret dili ogretildi. 4 yil sonra 125 isaret biliyordu ve iki yil icinde iki isaretten olusan 20.000 "cumle" kurdugu kayitlara gecildi. kisa zaman icinde nim'in bundan ileri gidemeyecegi anlasildi. az sayidaki uc isaretli cumleleri hicbir zaman yeni bilgi vermiyordu: play me nim, gibi. en uzun cok isaretli cumlesi suydu: give orange me give eat orange me eat orange give me eat orange give me you. diger cok isaretli ornekler: "nim eat nim eat", "drink eat me nim", "me eat me eat", "you me banana me banana you". acik oldugu uzere bu cumlelerdeki isaretlerin cogu gereksiz ve bu cumleler dil ogrenen cocuklarin ilk cumlelerine benzemiyor.

    nim ile ilgili bir baska ilginc durum da, isaretle konusmasinin genelde bakicilari tarafindan motive edilmis oldugudur. nim'in cumlelerinden sadece %12'si kendiliginden ortaya cikmistir (spontane degildir) ve isaretlerinin %40'i bakicisinin isaretlerinin tekraridir. bu noktada bir durup nim'i dil ogrenen cocuklarla karsilastiralim. cocuklar buyudukce buyuklerini taklit etmeleri azalir, cumle uzunlugu ve karmasikligi artar, ayni zamanda dil kullaniminda daha yaratici olmaya baslarlar. bu durumlarin hicbiri nim icin gecerli degildi. (bkz: http://en.wikipedia.org/wiki/nim_chimpsky)

    en ilginc vakaya, yani kanzi isimli erkek bonobo'ya geldik. inaniliyor ki kanzi isaret dilini ogrenmenin yaninda iki yasindaki bir cocugun gramer kabiliyetine erismisti. isaretleri birlestirerek daha once hic gormedigi durumlarla ilgili yorum yapabilmekteydi. buna ek olarak arzularini isaretlere dokebilmekteydi. bununla ilgili cok ilginc ornekler var; daha sonra yazma niyetindeyim. (bkz: http://en.wikipedia.org/wiki/kanzi)

    buraya kadar primatlarin yapabildiklerinden bahsettim. simdi de bu etkileyici performansin neden hala primatlarin insan diline vakif olabilecekleri tezi hakkinda supheci olmamizi gerektirdiginden bahsedeyim.

    insan dilinin bazi ozellikleri:

    1) ozyineleme (recursion): insan dillerindeki cumle sayisi sinirsizdir! bu basta cok da onemli gelmeyebilir, ancak bu ozellik insan dilini diger butun dogal iletisim sistemlerinden ayirmaktadir. chomsky'ye gore insan dilinin en onemli ve essiz ozelligi "ozyineleme"dir. bu ozellik bir dogal dili bilen herkese sinirli sayida elemanla sinirsiz anlamli cumle kurma olanagi vermektedir. ornegin:

    "babamin babasinin babasinin babasinin babasinin babasinin............ babasi"

    bu orguyu sonsuza kadar tekrarlayabilirsiniz ve her tekrar anlamli bir butun olusturur. genelde sikildigimiz ya da nefesimiz kesildi icin pratikte sonsuz cumle diye birsey yoktur, ancak onemli olan insanlarin bu kapasiteye sahip olmalaridir. ozyinelemeye baska bir ornek:

    "denizin kiyisindaki ormanin icindeki agacin altindaki kayanin yanindaki....................karinca"

    su anki bilgimize gore hic bir hayvan bu sekilde ozyineleme yapamamaktadir. kuslarin ve balinalarin bazi sarkilarinda bu tarz yapilar oldugu iddia edilse de bu iddialara cok sayida karsi arguman vardir. iddia edilebilir ki hayvan dillerini insan dilinden ayiran en onemli ozellik budur. her ne kadar vervet maymunlarinin cesitli durumlar icin farkli sinyalleri olsa da, bu sinyalleri ozyineleme kullanarak yeni bir sinyal olusturduklari gorulmemistir. halbuki insan dillerinin yaratici kullanimiyla daha once bu dunyada hic soylenmemis bir cumle kurmaniz prensipte mumkundur.

    tekrarliyorum: ozyineleme insan dilleri ve hayvan dilleri arasindaki en buyuk ve en onemli farktir. henuz ozyineleme iceren bir hayvan dili gorulmemistir. ozyineleme kullanarak bir cumle olusturabilen hayvan gorulmemistir. bunlarin gorulmesi halinde hayvanlarin insan dilini ogrenemeyecegi tezine en agir darbe vurulmus olur (ayrica chomskyan dil anlayisi coker).

    (ozyineleme matematik icin de oldukca onemli bir kavramdir. hayvanlarin aritmetik konusunda sinirli yetenegi olmasi da ozyinelemenin olmayisina baglanmaktadir. ornegin bir primat 5'e kadar olan sayilari ogrenebilir ancak bu sayilarin primat icin temsil edilis bicimi bir cocuktan oldukca farklidir. primat icin sayilar birbirlerinden ayri ve sinirlidir. "sayi dogrusu" kavramini ogrenmis bir cocuk icin ise sayilar hem birbirlerine baglidir hem de ust siniri yoktur.)

    2) karmasik sozdizim: insan dilleri cok sayida karmasik sozdizim kurali icerir. bir cumledeki elemanlar birlestirip bozulabilir, cumle icinde hareket edebilir, cumlenin sonundaki elemanin cumlenin basindaki elemana bagli olmasi gibi durumlar olabilir. soru cumlelerinde harekete basit bir ornek:

    "duygu bought a book"

    "what did duygu buy?"

    hicbir hayvan dilinde insan dilindeki sozdizimsel karmasikligin eseri yoktur.

    3) hiyerarsi: insan dillerinde cumleler hiyerarsik yapilar olusturur. oyle ki, bu yapilarin nasil olusturuldugu cumlenin anlamini degistirebilir. su cumleye bakalim:

    "yapay koyun tuyleri insan sagligina zararlidir"

    bu cumlenin iki okumasi olabilir. sagliga zararli olan yapay koyunlarin tuyleri ya da koyunlarin yapay tuyleri olabilir. bu iki okumanin farkli sozdizimsel yapisi vardir. birinde "yapay koyun" birliktedir, buna "tuy" eklenir, digerinde "koyun tuyleri" birliktedir, basina "yapay" eklenir. yani bu cumle iki farkli durumu ifade etmek icin kullanilabilir ancak iki cumle de gorunurde ayni olacaktir. "gorunurde" diyorum cunku bu iki cumlenin sozdizimsel yapilari farklidir; aslinda farkli cumlelerdir (farkli onermelere karsilik gelirler).

    saniyorum buna benzer bazi basit yapilari hayvanlarin olusturabilmesi gibi bir durum var, ancak bu basit ornek insan dilindeki karmasik hiyerarsiye biraz haksizlik ediyor. bu yazinin icinde bile cok daha karmasik yapilar var kesinlikle ve okurken efor sarfetmeden bunlari cozdunuz. hayvanlarin bunu yapabildigi durumlar cok enderdir.

    4) kendiligindenlik: hayvanlarin performansina sasirirken genelde atladigimiz bir nokta su: bu hayvanlar bu performansi gosterebilmek icin aylar suren zorlu egitimlerden gecmekteler. dil ogrenen bir cocugun aksine hayvanlar "egitiliyorlar" (ilk dilini ogrenen bebeklerin egitildikleri tezi oldukca zayif bir tez. ebeveynler sistematik bir sekilde bebeklerin/cocuklarin hatalarini duzeltmiyor. dil cocuklar tarafindan "ediniliyor", "ogrenilmiyor"). hayvanlar cocuklarina isaret dilini ogretmiyor ve kendi aralarinda konusmuyorlar. bir insansa dil ogrendigi anda bir anlamda bir patlama yasiyor. surekli konusuyor ve dili yaratici bir sekilde kullanma egilimi gosteriyor. bu tur olaylar ornegin isaret dilini bilen hayvanlarda gerceklesmiyor.

    (bunun digerlerine gore daha onemsiz bir fark olduguna inaniyorum. hayvanlarin dili bu sekilde kullanmamasinin pekala baska sebepleri olabilir. kendiligindenlik, tek basina hayvanlarin insan dilini ogrenemeyecegi anlamina gelemez diye dusunuyorum. yine de insanin dil kullanimi ve hayvanin dil kullanimi arasinda onemli bir farka isaret ediyor.)

    sonuc: insanlarla hayvanlar arasindaki farklari (aslinda bu ifade bile oldukca komik, insan hayvan degil de nedir?) degerlendirme siklikla insan merkezcilige ve sovenizme yol acabiliyor. "hayvanlarin zihni yoktur", "hayvanlarin bilinci yoktur" gibi onermelere oldukca uzagim. cogu hayvanin zihni olduguna neredeyse eminim, bazilarinda da bilinc olduguna inaniyorum. ayrica descartes ve teistik dinlerin etkisi sonucu hayvanlari "asagi" goren, ruhlari olamayacagina inanan, makina gibi olduklarini dusunen geleneklerin kesinlikle karsisindayim. bunlari soyluyorum cunku "hayvanlar insan diline sahip olamaz" demeye getirecegim ancak bunu bu saydigim dusunce kaliplari icinde yapmadigimi soylemek istiyorum.

    hayvanlarin, ozellikle primatlarin dil konusunda gosterdikleri performans kesinlikle etkileyici ve bu konunun insan dili, insan zihni, hayvan zihni gibi konularda anlayisimizi genisletecegine inaniyorum. bu sayede evrenin bizim icin henuz oldukca karanlik olan bir bolumunu (zihin) kismen de olsa aydinlatmis olacagiz.

    yine de bu bulgular gosteriyor ki insanin dil kabiliyeti, hayvanlarin dil kabiliyetinden oldukca farkli. eger dilden herhangi bir iletisim sistemini anliyorsaniz evet, hayvanlar dile sahiptir. ama insan dilinin baska hicbir dogal iletisim sistemiyle benzerlik gostermeyen ozelliklerini dusundugumuzde bence daha ilginc olan soru su: hayvanlar insan diline vakif olabilir mi? bugune kadarki bulgular isiginda bu soruya verebilecegimiz cevap ise "hayir". hayir, cunku insan dilinin kendine ozgu bazi ozellikleri var, oyle ki bu ozellikleri cikardiginizda dil, dil olmaktan cikar. ve oyle gorunuyor ki hayvanlar bu ozelliklere vakif olamiyorlar. her ne kadar koko'nun yuzuk icin "parmak bilezigi" demis olmasi oldukca etkileyici olsa da, bir hayvan "dun beni gormedigin icin sana kizginim" ya da "golun yanindaki agacin altindaki tasa gidelim" demedigi surece hayvanlar insan dilini anlayabilirler/konusabilirler diyemeyiz.

    ha belki ilerleyen yillarda dil ile ilgili anlayisimiz gelisir, chomsky paradigmasinin disina cikariz, bazi hayvanlarin ozyineleme yapabildikleri ortaya cikar, o zaman bu tezi tekrar degerlendirmemiz gerekir.

    kaynaklar:
    fromkin, rodman, hyams; an introduction to language (2007)
    stephan, achim; "animal concepts" (1998)

    (bkz: akilli hans etkisi)

  • tanım :bilgisayar sayesinde mümkün hadise.

    ascii kodla sordum computer e, şu cevabı verdi:

    11111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111
    11100001111111110001111111011111111101111000011111111100011111110111110111
    11101110111111101110111111001111111001111011101111111011101111110111101111
    11101111011111011111011111010111110101111011110111110111110111110111011111
    11101111011111011111011111010111110101111011110111110111110111110110111111
    11101110111110111111101111011101011101111011101111101111111011110101111111
    11100001111110111111101111011110111101111000011111101111111011110011111111
    11101110111110111111101111011111111101111011101111101111111011110101111111
    11101111011110111111101111011111111101111011110111101111111011110110111111
    11101111011111011111011111011111111101111011110111110111110111110111011111
    11101110111111101110111111011111111101111011101111111011101111110111101111
    11100001111111110001111111011111111101111000011111111100011111110111110111
    11111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111

    (bkz: alın teri)

  • iç savaşa değil, milli mücadeleye teşvik denir buna yazar arkadaş.

    yıldızlı not*:her kim ki türkiye cumhuriyeti'nin kuruluş esaslarına ters düşecek birtakım işler içerisinde bulunsun, o kişi ve kişiler hakkında gereken cevap akıllardaki şekilde tezahür edecek...

  • işe girme duası:

    void main(void) {
    printf("hello world\n"); // 10 bin kere kopyala
    ...
    }

    hayırlı olsun.