hesabın var mı? giriş yap

  • bu aralar türkiyeliler deyimi çok moda oldu sözlükte. bence video, milletin adamın iyi niyetini suistimal etmesi iken, başlığın böyle açılması düşündürücü.

    bu söylemin paraleli yönde almanyalılar, fransalılar, ingiltereliler vs. diyemiyorsan, böyle zevzekçe başlıklar açmayacaksın.

  • o kadar ağladıktan sonra "yine de dönmem yea" diyerek ne kadar karakterli olduğunu gösteren arkadaşın tweet zinciri.

    ayrıca türkiye'de yaşadığı takdirde 2000 tl kira vereceğini düşünmektedir. lan neyse.

  • hollywood filmleri eğlenceli kabul. ama stüdyo sistemi daha kuruluşundan beri gişe getirecek mutlak formülün peşinde olduğu için filmler biraz basmakalıp. bazı filmler, senaryo oyunculuk ve görsel efektle bu durumu kapatıyor ama arka arkaya izleyeceğiniz üç tane ortalama hollywood filmi sizi canınızdan bezdirebilir, çünkü her şey belli kurallar etrafında dönüyor. senaryoda şu olursa iş buraya bağlanır, kötü adam kendi içinde mantıklı olsa da bu durum izleyicinin ona sempati duymaya başlayacağı noktaya getirilmez, patlama şu sahnede kullanılır, oyuncu burada duracaksa kamera şu açıdan görüntü alır, espri şurada başlar şurada biter gibi kesin uyulması gereken onlarca mesele var. bu da farklı yönetmenlerin ve oyuncuların işi olsa da filmlerin aynı tezgahtan çıkmış gibi görünmesine neden oluyor çoğu zaman.

    böyle hissettiğimde ben avrupa sinemasına dönüyorum çünkü sinemanın doğduğu kıtada kural diye bir şey pek yok. zaten sinemanın ortaya çıktığı zamanda avrupa avangart sanata doğru yürüdüğü için sinema burada her zaman post-modern bir bakışla ele alındı. bu alanda güzel örneklerden biri de andrei tarkovsky’nin ilk uzun metrajı olan ivan’s childhood. bu film bir çocuğun ikinci dünya savaşı sırasında başından geçenleri kısa bir süreliğine izleyicisine aktarıyor. avrupa bu tür filmlerde tecrübeli çünkü italyan yeni gerçekçiliği diye bir akım var ancak bu film işlediği konuyu da çok sıra dışı bir şekilde ele alıyor. şimdi ivan’s childhood, hangi konularda farklı bir göz atalım.

    --- spoiler ---

    filmin dikkat çeken ilk noktası senaryo yapısı. normal bir filmin ilk kısımlarında ortam ve karakter tanıtımı olur. diyaloglara çok başvurulmayan filmlerde bile hikayenin temeli mizansen ile izleyiciye aktarılır. ancak ivan’da böyle bir çaba yok. film ikinci dünya savaşında bunlar oldu, çocuklar ailelerini kaybetti ve sahipsiz kaldı gibi bir girizgah yapmıyor. bir çocuğun tek başına bataklık bir bölgede gezindiğini görüyoruz. ortamdaki hasardan bir şeylerin ters gittiğini fark ediyoruz ama film bu detayların üzerinde açıklayıcı bir şekilde durmuyor.

    bu teknik genelde izleyicide merak uyandırmak için kullanılır. ancak bu filmde öyle bir durum da söz konusu değil. çünkü çok fazla açıklama bir anlam arayışıdır ve savaşın anlamsızlığını gösteren bir filmde yönetmenimiz bir adım daha ileri giderek anlamlandırma çabasını tümden görmezden gelmiş. böylece senaryo ve teknik post-modern bir alanda bütünleşmiş.

    filmin olay akışı da bu anlayışın ürünü. normalde bir filmdeki olayları tek tek özetleyip bunları neden sonuç ilişkisi içinde çizdiğiniz oklarla birbirine bağlayabilirsiniz. tutarlılık açısından bunu yapabiliyor da olmanız lazım çünkü her şey finale kadar kopmadan adım adım gidebilmeli. tarkovsky ise bu filminde böyle bir bağlama çabasından da uzak duruyor. bu karakter böyle bir insan, bu nedenle olaylara böyle tepki veriyor ve sonucunda bu oluyor demiyor. o bağı izleyici olarak sizin kurmanızı bekliyor. bu da hazır paket önünüze sunulan hikayelerden çok da güzel bir durum. çünkü normal bir filmde izleyiciye üzerinde düşünmesi gereken çok şey bırakılmaz. bu filmde ise tarkovsky, izleyicisine alan açarak yorum yapmasını sağlıyor. ki entelektüel açıdan bakarsak bu durum filmin çok daha doyurucu olmasına neden oluyor.

    filmin teknik yapısı için de yine sıra dışı tanımını kullanabiliriz. mesela üçe bir kompozisyon filmlerde standart gibi bir şeydir. eğer bir oyuncuyu portre olarak alacaksanız ekranı üç eşit parçaya bölersiniz ve oyuncuyu o çizgilerden birine oturtursunuz. bu filmde ise bu kuralı nadiren uyguluyorlar. mesela oyuncuyu kadrajın kenarında tutup büyük kısmı boşluğa ayırmak ana akımda yeni yeni yaygınlaşıyor. (şahsiyet dizisinde bunun bolca örneğini görebilirsiniz.) bu filmde ise mesela masha’nın koruluktayken bu şekilde alınmış nefis bir karesi var.

    --- spoiler ---

    sonuç olarak sanat sinemasına yeni yeni ilgi duymaya başlıyorsanız bu film başlarda biraz ağır gelebilir. çünkü biraz uç teknikler kullanıyor. ancak sinema konusunda ufkunuz genişlesin istiyorsanız bu tür filmlere bakmanızı öneririm. ilk anda alışkın olduğunuz teknikleri göremediğiniz için film biraz yorucu olabilir ancak filmi bir kere izlerseniz sinemanın yaratıcılık anlamında ne kadar özgür bir alan olduğunu fark edebilirsiniz.

  • aşı hasta olmanızı engellemiyor. virüs girmeden önce bağışıklık sisteminize o virüse karşı talim yaptırıyor. aşıya rağmen hasta oldum demenin tatbikat yaptık ama yine de yangın çıktı demekten farkı yok.

    daha basit anlatılamazdı sanırım

  • çok mantıklı harekettir.burada türk turizmcisi tarafından dolandırılacağına parasının karşılığını alarak tatil yapmış kişilerdir.f/p olarak baktığınızda aynı paraya (euro kuruna rağmen) çok daha fazla hizmet almışlardır.

  • 2500 tl alarak sadece "sorun tespiti" yapan adamın cevabı.

    sorun çözmüyor, arabanın herhangi bir yerini yenilemiyor, arabanın daha iyi olması için hiçbir şey yapmıyor. sadece "şu şu sorunlar var..." o kadar.

    ya kardeşim 2500 tl bu iş için nasıl istersin? utanman yok mu? utanmadığı için "ama diğer firmalar 6 bin istiyor" falan demiş. diğer firmalar 60 bin istesin. sana ne? bana ne? ben sana söylüyorum kardeşim, bu saçma sapan iş için nasıl olur da 2500 tl istersin?

    yaptığın iş sorun tespit etmek. sorun çözmek bile değil. çözsen eyvallah. 2500 tl verelim, de ki "abi hortumlarda kaçak var hemen yapıyorum" tamam. ne diye 2500 tl alıyorsun? arabadaki hangi sorunu çözüyorsun?

    edit: utanmadan doktor örneği vermiş. ulan doktor sendeki arızayı görünce iğne yapıyor, ağzına ilaç sokuyor, tedavi ediyor. sen ne yapıyorsun? sorunu çözüyor musun?

    - hacı hoş geldin seni muayene ettim gripsin.
    - eee? hangi ilacı verdin?
    - 2500 tl ver başka doktora göndereyim ilacını versin.
    - sebep? sana neden 2500 tl verelim?

    edit 2: expertiz firması patronlarından çok komik mesajlar alıyorum. biri dedi ki "bizim giderimiz çok dyno lift 500 bin tl"
    adam mekanizmanın parasını 1 ayda çıkarıyor. valla iyi iş.

    biri diyor ki "ustaya çok ödüyorum çünkü hemen kaçıp kendi dükkanlarını açıyorlar rekabet artıyor benim firmam çok ünlü franchasing çok pahalı..." falan filan.

    yahu arkadaş, bu ustalar size 1 ayda 1 milyon tl kazandırmak zorunda mı? bir dyno lift, bir yazıcı, bir boya kalınlığı ölçen şey, bir tamirat takım düzeneği zaten o da göstermelik, bir de sekreter o kadar. adam çeker krediyi açar dükkanı. ne mesele ettiniz yahu?

    saatliği 5 bin tl olan ve sorun çözmeyen bir işe bu para verilmez. ben saçmalığa değiniyorum. firmalarla bir derdim yok. expertizi de kötülemiyorum. bu fiyatlandırmanın saçma sapan bir hal aldığını anlatıyorum.