hesabın var mı? giriş yap

  • küçükken en sevdiği oyun gaz odasıymış, bir de hayvanlara işkence yapmaktan hoşlanırmış. acaba bu çocuk seri katil olur mu denilecek zamanda değilmiş, adam 48 doğumlu. ilk cinayetini 1964 yılında büyükannesini öldürerek işlemiş, tek merak ettiği onu öldürmenin hissetireceği duygularmış. ardından büyükbabası gelmiş ve geldiği gibi gitmiş. sonra gelsin akıl hastanesinde geçen seneler. buradan çıktığında deli ruhunu muhafaza ettiği yetmiyormuş gibi cüsseside almış başını gitmiş, boy olmuş 205 cm kilo olmuş 150. yine 2 sene sıkmış dişini, 1972'de artık yeter hayal kurduğum diyerek arabasına aldığı iki otostopçu kızı öldürmüş, cesetlerine yapmadığı iğrençlik kalmamış. bunu sevmiş ve yine otostopçu kızları öldürmeye devam etmiş. 1973 yılında başladığı yere dönmüş, ailesinden bir kurban daha almış: annesini. ardından çok üzülür diye düşünüp annesinin arkadaşını eve çağırmış ve onu da öldürmüş. sonra ne olduysa polis arkadaşlarını arayıp bunları ben öldürdüm demiş. ne ceza istersin sorusuna verdiği cevap ise: "işkenceyle ölüm"olmuş. ama ömür boyu hapse mahkum edilmiş.

  • dokuz yıl önce soğuk bir bayram tatiliydi. her fırsatta kaçtığım yer olan köye, dedemin yanına gitmiştim. tatilimin son günü, evde yalnız kaldığımız bir anda dedem bana seslendi. koştum gittim, "gel dedi, yanıma otur" oturdum. kolunu attı, sarıldı, iki damla yaş düştü gözlerinden. şaşırmıştım. çerkes ihtiyarları sert olur. sert adamdı benim dedem de. neredeyse altmış yıl aynı yastığa baş koyduğu babaannem öldüğü gün bile tek damla gözyaşı görmedim ben bu adamın gözlerinde. bana yakında öleceğini, bir daha görüşemeyeceğimizi söyleyerek vedalaştı ve helalleşti benimle. o an tek düşündüğüm şey dedemin bunamaya başladığıydı ama çok geçmeden ölüm haberini aldım. ölürken bile kendini bozmadan öldü. durup dururken " oğluma (babama) haber verin, ben ölüyorum" demiş, yatmış ve ölmüş. bir daha asla ne bir bayramın tadı oldu eskisi gibi, ne de köyün. evin direği yok o öldüğünden beri ve kimse yıl 1934, ağustosunun 26'sı diye başlayan hikayeler anlatmadı bir daha. ve eminim ki dünyada bir kez daha bu kadar saygı duyacağım bir insan olmayacak.

  • yüzlerce klişeye aldırmadan çok da beğenerek izlediğim film. önemli olan aşkı ve severmiş gibi yapmayı güzel bir şekilde ayırmasıydı benim için. ayrıca kızın bütün elbiselerine bayıldım. bir de saçlarını kıskandım onu da itiraf edeyim. ayrıca romantik filmlerden zaten gerçekçilik beklemiyorum ve klişe olmasını da fazlasıyla bekliyorum. ben izlerken mutlu oldum mu? oldum. o kadar.

  • kilosu 18895 lira 35 kuruşa gelen bir aleti satın almaktır.

    ortaokulda coğrafya öğretmenim demişti ki bir ülkenin gelişmişliği bir malın kilosunu kaça sattığı ile ölçülür. sonra bol bol örnek vermişti. ham pamuk satarsanız 2,10 dolar, onu iplik yaparsanız 2,38 doalr, ipliği havlu yaparsanız 9,23 dolar, gömlek yaparsanız 31,25 dolara gelir kilosu diye. (kutsal bilgi olsun diye güncel rakamları buldum)

    biz kilosu 31 dolara gömlek satamazken, adamlar kilosu 8628 dolara telefon satıyor beyler. bize de tespit sıçmak kalıyor.

  • tarih, haziran 2012. yer, istanbul veliefendi hipodromu...

    dalamar kişisi arkadaşları ile 86. gazi koşusunu izlemek için yollara düşmüş, bülteni elinde, kuponu cebinde, hayalleri aklının bir köşesinde hipodroma varmıştır. güneşin altında uzun bir yürüyüşten sonra tribünün önüne gelmiş ve basamakları artık nefes nefese çıkmaktadır. o sırada telefonu çalar, arayan babadır. diyalog şu şekilde gelişir:

    dalamar: alo?
    baba:...
    d: baba?
    b: oğlum? nerdesin sen? arkadan gelen o sesler ne?
    d: hipodromdayım baba, kalabalık burası.
    b: kaçıncı oldun?
    d: efendim?
    b: ne bileyim lan, nefes nefese açtın telefonu, seni koşturdular sandım.
    d: ...

    böyle bir adamdır kendisi...

  • ortaokula giderken bi halil vardı, en yakın arkadaşım. herifin bırak konuşmasını, hayatını slow motion yaşıyor pezevenk. sınıfça erdek'e gittik denize. bu mal açılmış boğuluyor, biz sahilde bunu seyrediyoruz, bu dalgaların arasında kaybolup geldikçe bir şeyler söylüyor "beeeennnnnn" kısmını anlıyoruz da kalanını anlamıyoruz. "ben boğuluyom" diyormuş meğer, ulan imdat de bir şey de, panik yap, çırpın di mi? yok, herif ölürken bile mostrayı bozmuyor abi, yavaş yavaş ölüyor adam, ağır ağır, saçı bile bozulmadan ölüyor suyun içinde. allahtan hocalar gitti de kurtardı, ben olsam bırakırdım orda.

  • (bkz: gecelerim) adlı şahane şarkı(bkz: doğan canku)bestesi, sözler(bkz: şeref canku). zihnim beni yanıltmıyorsa babasının hasta olan kızı için yazılmış şiiri bestelemiş ve seslendirmiş. kısacası evlat ve kardeş sevgisinin birlikteliğinden ortaya çıkan müthiş bir şarkı çıkmış.