hesabın var mı? giriş yap

  • eski sevgilinin yeni sevgilisine gülümsemesi. bugün gördüm bunu. ama alelade bir gülümsemeden bahsetmiyorum.
    onu okuldan aldığım zamanki gibi gülümsemesi...
    işten güçten uzun bir süre görüşemedikten sonra buluştuğumuzdaki gibi gülümsemesi...
    ilk yurtdışı seyehatimden sonra beni havaalanında karşılarkenki gibi gülümsemesi...
    kar yağarken ellerini ellerimin arasına alıp ısıttığımdaki gibi gülümsemesi...
    kendi ellerimle yaptığım hediyeyi ona sunarkenki gibi gülümsemesi...
    öpüştükten sonraki gibi gülümsemesi...

  • açılmasının ardından pendik sakinleri için, ankara eylemlerine katılmak, taksim eylemlerine katılmaktan daha mantıklı hale gelecektir.

  • normal basınç altında kanda erimiş vaziyette dolaşan oksijen miktarı %1.5 civarı bir orandır. bu şartlar altında hücrelerimiz maksimum kapasite ile hayatını devam ettirebilmektedir.

    bildiğimiz gibi gazlar da basınca karşı duyarlı elementlerdir. nasıl ki bünyemiz artan basınca belirgin tepkiler veriyorsa, aynı şekilde oksijen de artan basınç karşısında yoğunlaşarak kendini duruma adapte etmektedir.

    örneğin tüplü dalış yapan bir dalgıç düşünelim. normal atmosfer basıncında havadan aldığı oksijen oranı %21'e yakın bir değerdir. vücut emilimini bu düzeye ve bu yoğunluğa göre gerçekleştirir. fakat biz derin sulara doğru indikçe, oksijen basıncın etkisiyle yoğunlaşmaya başlayacaktır. bu nedenle tüpün içindeki karışımdan çektiğimiz bir nefes karışımda, normal atmosfer basıncına göre çok daha yoğun azot-oksijen karışımı vücüda girecektir ve bu nedenle hücrenin absorbe ettiği oksijen yüzdesi artacaktır.

    bunun sonuçları vahimdir. nedeni ise yaşamını normal atmosfer basıncında sürdürmeye güdümlenmiş hücreler, yeni değerlerle birlikte kendi kendilerini yok etmeye başlayacaktır. yani vücudumuz içten içe kendini imha etmeye başlayacak ve malumunuz tüm vücudumuz hücrelerden oluştuğu için özellikle akciğer, beyin gibi organlarımızdan başlayarak büyük acılar eşliğinde (ki bu vücudun ölüyoruz lan!! alarmıdır) hayatımız sona erecektir. işte bu tarz bir zehirlenmeye akut oksijen zehirlenmesi denilmektedir.

    bir de bunun tam tersi normal atmosfer basıncından daha düşük bir basınç değerinde oksijen oranına maruz kalma vardır. buna da kronik oksijen zehirlenmesi denilmektedir. bu da hemen hemen aynı etkileri göstermekle birlikte etkisi yavaş yavaş açığa çıkar ve uzun süre (örneğin 30 saat) maruz kalmak gerekir

    deniz seviyesinde havadaki oksijen yüzdesi yaklaşık % 21 oranındadır. irtifa yükseldikçe hava molekülleri daha dağınık olduğu için, her nefes, vücut için daha az oksijen sağlar. örneğin 3657 metrede aldığınız bir nefes, deniz seviyesine göre % 40 daha az oksijen içermektedir. 5486 metrede % 50 daha az oksijen anlamına gelmektedir. bu sebeple ilgili durum da genellikle alışık olmadan yüksek irtifada uzun süre bulunan insanlarda görülüyor. filmlerde ya da belgesellerde mutlaka denk gelmişsinizdir; everest dağına tırmanan dağcılar (ki yüksekliği 8.848 mt’dir) yanlarında mutlaka yedek oksijen kaynağı taşırlar. işte sebebi de tam olarak yukarıda izah ettiğim husustur. o irtifalarda normal atmosfer basıncına oranla, oksijen oranı neredeyse %65-70 oranında azalmaktadır ve soluma yoluyla alınan oksijen miktarı hücreleri beslemek için yeterli olmayacaktır. bu sebeple vücut çok seri ve sık aralıklarla nefes alma eğilimi gösterip, kalp ritminizi normalin 2 ya da 3 katına kadar hızlandıracaktır. hızlı kan dolaşımı oksijen ihtiyacını arttıracak ve yeterli oksijen olmaması sebebiyle nefes alma sıklığı hızlanacaktır. böylece kişi kendini bu "ölüm paradoksu"na sokacaktır.

    tabi zehirlenme durumuna kişinin ne kadar sürede gireceği veya ne kadar dayanacağı büyük oranda yine o kişinin bünyesi ile alakalıdır ama nihayetinde uzun süreli maruz kalınmalarda sonuç hemen hemen her insan için aynı olacaktır.

  • bu aileye bakıp herhangi bir dini unsur göremiyorum diyen yazarın tersine ben bu ailede bir sürü dini unsur görüyorum

    1. havva denen kadın 2011 yılındaki ifadesinde demiş ki ; ‘’oğlum isa ve damadım tumcer evdekilerin camiye namaza gitmesini fırsat bilip meryemin cesedini tütünçiftlik te bir yere gömdü.’’

    bir düşünün bu ne demek? bu kadın evde o günlerde aç susuzdu çocuklar da öyle.hatta tecavüze uğramıştı. ki bunun akabinde vefat etti.düşünün ki evdeki büyük ablanız böyle bir halde ve camiye gidiyorsunuz neden? açıklayım neden olduğunu
    muhtemelen bu gerzekler ablalarının içine cin girdiğine eniştenin de onu tedavi ettiğine inanıyorlardı.öyle ki namazı cemaatle kılmanın sevabını kaçıracak anormal bir durum yok ortada.çünkü bazen insanların içine cin girer.dinimizde cin yok mu yani.yok diyen bok yer.

    neyse eve dönüyorlar ki abla evde yok.ablanın cin çıkarırken ufak bir kazaya kurban gittiğine ya da cinlerin onu öldürdüğüne ablalarını kurtaramadıklarına inanıyorlardı belki de

    ama ilginçtir ki kız ölmeden kredi çektirip almışlar üzerlerine.bunun için de kendilerince mantıklı bir açıklamaları vardır elbet.

    2. havva kadının başındaki başörtüsü öyle ciddi biçimde örtülmüş ki ..neredeyse yüzü gözükmüyor.çünkü biliyorsunuz saçınız bir teli dahi gözükse cehennemde yanacaksınız.çok dindarlar hem de sofular..cinlerden büyüden deli gibi korkuyorlar.kızını verdiği adam hoca.herhangi birine değil kızını değerli bir hocaya vermiş kadın yani büyü bozuyor adam .el falan da almıştır birinden .adam hoca ..

    kızı hakeza güzelce örtünmüş.muhafazakar çevrede yaşıyorsanız bilirsiniz ; kapalılar bile kendi içinde kısım kısım ayrılır bazıları şal takar bazıları daha uzun eşarp takar bazıları çarşafa girer her birisi bir öncekini (eşarp takan şal takanı mesela )kendinden daha hafif /münafık olarak görür.yeterince örtünmüyordur çünkü.işte burda din unsuru var.entry e konu olan ailemiz bal gibi dindar .üstelik anadolu dindarlığı dediğimizden daha öte bildiğin siyasal islamcılık kıvamında.

    3- ailedeki isimler isa, havva, fatih, meryem ve evet recep tayyip..
    dindar oğlu dindar

    şimdi kimse çıkıp bana dinle ne alakası var demesin.bu palu ailesini benim gözümde ilginç yapan şey onları bu hale dini inançlarının getirmiş olması.yani işledikleri suçlar dini inanlarıyla öyle bir harmoni oluşturmuş ki bunların hepsini yaparken yanlış bir şey yaptıklarını düşünmemişler.tez konusu tam yani.

  • günlerdir kanıtsız, mesnetsiz usulsüzlük iddialarında bulunulmasaydı ödenmeyecek bedeldi.
    düzenleme tarihi; 17/06/2013