hesabın var mı? giriş yap

  • kendisinden daha hızlı giden bir ferrari arkasına yaklaştığından yol yermeyen bmw'dir.

    edit: herif 160-170 ile gidiyor, arkasına yaslandığım halde sağ şeride geçip yol vermiyor. ulan sol şerit sollama şerididir senin ne işin var 160-170km hız ile sol şeritte.

  • repliğin tamamı şöyle:
    yaşar usta-saim beyi görecektim.
    sekreter-randevunuz var mi?
    yaşar usta-yok.ama yaşar usta derseniz beni kabul eder.çok önemli.
    sekreter-hiç sanmıyorum ama bir sorayım.(telefonda) saim bey, yaşar usta diye biri sizinle görüşmek istiyor.peki efendim.(yaşar usta'ya) sizi bekliyorlar, buyrun.
    (içeri girer)
    saim bey-söyle ne istiyorsun?
    yaşar usta-bak beyim, sana iki çift lafım var.koskoca adamsın.paran var, pulun var, herşeyin var.binlerce kişi çalışıyor emrinde.yakışır mı sana ekmekle oynamak.yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu karda kışta sokağa atmak, aç bırakmak.ama nasıl yakışmaz.sen değil misin öz kızına bile acımayan, bir damlacık saaddeti çok gören.anlamıyor musun beyim, bu çocuklar birbirini seviyor.ama ben boşuna konuşuyorum.sevgiyi tanımayan adama sevgiyi anlatmaya çalışıyorum.hıh.sen büyük patron, milyarder, para babası, fabrikalar sahibi saim bey.sen mi büyüksün.hayır ben büyüğüm, ben, yaşar usta.sen benim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun, bir hiç.gözümde pul kadar bile değerin yok.ama şunu iyi bil, ne oğluma ne de gelinime hiç birşey yapamayacaksın.yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi.çünkü biz birbirimize parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız.bizler birbirimizi seviyoruz.biz bir aileyiz.biz güzel bir aileyiz.bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun.dokunma artık aileme.dokunma çocuklarıma.dokunma oğluma.dokunma gelinime.eğer onların kılına zarar gelirse ben, ömründe bir karıncayı bile incitmemis olan ben, yaşar usta, hiç düşünmeden çeker vururum seni.anlıyor musun.vururum ve dönüp arkama bakmam bile.(çıkar)

  • torpilsiz iş bulabilen bir tane akp'li olmadığı için şaşırılmaması gereken haberdir...

    adamların kümülatif iq'su bile 90 etmiyor, başka türlü nasıl iş bulacaklar?

  • yeğenimle konuşuyorum. 5 yaşında koyu beşiktaşlı... çok cool.

    -sedef sen artık galatasaraylı olacaksın tamam mı?
    -tamam.
    -o zaman sorunca hangi takımlıyım diyeceksin?
    -beçiktaş

    -ama hani galatasaraylı olacaktın?
    -tamam aytık olucam.
    -peki o zaman hangi takımlısın?
    -beçiktaş.

    -sana sorulunca galatasaraylıyım diyeceksin.
    -tamam
    -hangi takımlısın sedef?
    -beçiktaş.

    her beçiktaş dediğinde biraz daha kavurmaya benziyor. "sonra beni niye ısıydın?"

  • haluk'un her zaman "taş fırın" olduğu dizi.

    2002'den beri yayınlanan sezonlarda haluk yine "entel dantel" işlere karşı geleneksel ve ataerkil figürdü, zaten dizinin genel teması geleneksel haluk ve "modernleşmiş" diğerleri arasındaki kültür çatışmasıydı. peki nasıl oluyordu bu çatışma? çoğu zaman haluk geleneksel yöntem izlediği bir şeyde çuvallıyordu. sözümona trafikte kavga ettiği adamın ağzını burnunu kırıyor, daha sonra bu adamı o gün şirkette gerçekleşen toplantıda görünce ne yapacağını bilemez halde çırpınıyordu. çağın gereklerine itiraz ettiği zaman meltem, gönül ve selami'nin muhalefetiyle karşılaşıp haksız konuma düşüyordu. meltem onu evde bir şekilde yönetiyor, gönül bir "dominant teyze" olarak baskınlığını gösteriyor, selami ne kadar haluk tarafından light erkek şeklinde aşağılansa da onun arkadaşlığını kaybetmiyor, ayrıca bu haliyle modern çağa uyum sağlıyordu.

    bugünün çocuklar duymasın'ında karakterlerin profili değildir değişen. 2005'te bir bölüm açsanız haluk yine inşaatı kutsayan, yeri geldiğinde devletçi ve içi boş bir vatanseverlik profilinde olacaktır. çarpıcı olan haluk'un konumunun değişimidir. geçmişte modern hayatın kurumlarında ezilen haluk bugün bütün "ibne kılıklı gezicileri" karşısına alıp "ya sev ya terk et" edebiyatı yapabilir ve bu kişiler ona karşı ağzını açamaz, hatta "dominant teyze" gönül bile "bu konuda ben de haluk'a katılyıorum" diyerek destek verir. selami'nin haluk'un karşısında sempatik yerleştirilmesinin aksine tuna susup kalır, hiçbir cevap verememesinin ötesinde eşi bile onu desteklemez ve hatta suratından dahi acizlik akar. bir zamanlar toplumsal kurallar konusunda meltem haluk'a nerede nasıl davranmasını öğretirken bugün haluk masada oturan herkese hafriyat kamyonları geçerken onlara yol vermelerine dair nutuk çeker, çünkü artık oyunun kurallarını koyan haluk'tur ve diğerleri de nasıl davranmaları gerektiğini ondan öğreneceklerdir.

    bir zamanlar haluk'un karşısında rasyonel gösterilen ve sempati beslenen karakterler, mesela gönül ve tuna ikilisi, bugün oğullarının otobüse binmesi gibi basit bir konuda arabayla takip etme gibi ahmakça hareketler yaparak mantıktan ne kadar uzak olduklarını duyururlar. çünkü onlar hayatın gerçeklerine uzaklaşmış, kendi toplumlarına yabancılaşmış beyaz türklerdir. artık onların sözü geçmeyecektir, bunun yüzünden de karikatürize edilirler.

    özetle değişen haluk da değildir meltem de. değişen türkiye'dir: günümüz türkiye'sinde bu karakterlerin yerleştiği konumlarıdır.

  • ümit besen den beklediğimiz bir atak. atmalı şu gölü artık. millet affedilmeyenin üçüncü versiyonuna geçiyor, biz hala tek bir nikah masası na sahibiz. olmaz! kendi yaratıcılık damarları tıkandıysa alsın benden söylesin:

    dul kaldın sen seneler önce
    unutmadım ben seni ömrümce
    bekledim benim olursun diye
    girersin kapımdan gelinliğinle

    ne derlerse desinler senin için
    dul kalmış olsan da sen benimsin
    çocuğuna da çocuğum bilirim
    yeter ki sen benim ol biriciğim

    bunları derken aldım ben haberini
    gelin oluyormuşsun etti mi iki
    damat yine ben değilim başka biri
    bu şarkının ismi nikah masası iki

    nikahına beni çağır sevgilim
    istersen şahidin olurum senin
    bu adam kim diye soran olursa
    allahın piskopatı dersin sevgilim

  • cam şişedeki coca-cola'nın tadının, plastik şişe ya da alüminyum kutudakine göre daha güzel olmasının sebebinin psikolojik olduğunu savunanlar olduğu gibi ambalajdaki polimerlerin tada etkisi olduğunu söyleyenler de mevcuttur.

    coca-cola yetkililerine göre "coca-cola'nın formulü ve tadı içerisinde bulunduğu kabın ne tür olduğundan bağımsız olarak aynıdır." ve "insanların coca-cola'dan zevk almak için seçtikleri ritüeller tat algılarını etkileyebilir."

    cam şişede servis edilen coca-cola'nın filmler ve reklamlar aracılığı ile zihnimize kazındığını ve bunun da psikolojik olarak aldığımız keyfi etkilediği savunanlar, ambalaj içerisindeki polimerlerin tadı etkilemeyecek kadar düşük olduğunu belirtir.

    gıda kimyacısı ve gıda teknologları enstitüsü üyesi sara risch'e göre; "ambalaj ve gıda şirketleri paket ve gıda arasındaki etkileşimi engellemeye çalışsalar da bu tip etkileşimler meydana gelebilir.

    örneğin, alüminyum kutuları kaplayan polimerler coca-cola içerisinden az miktar aromayı emebilir. pet şişelerdeki asetaldehit ise cola içerisinde çözünebilir. fda, bu tür potansiyel temasları düzenlese de, izin verilen küçük miktarlar dahi tadı etkileyebilir.

    coca-cola'nın en saf ve değişmemiş tadını almak için yapılacak en iyi şey, ambalaj seçeneklerinden en inert (tepkimeye girmeyen) malzeme olan cam şişeden içmektir.

    tadı etkileyen bir diğer şey ise şirket tarafından kabul edilmiştir. üretim, dünya çapındaki tüm fabrikalarda birbiriyle aynı şekilde yapılsa da güneş ışığına maruz kalma ve ürünün rafta geçirdiği süre de tadı etkilemektedir.

    aslında firmanın kabul ettiği bu süreç de kimyasal tepkimeyi hızlandırdığı için yetkililerinin ambalajın tada etkisi olmadığı iddiasını çürütmektedir. plastik şişe ya da alüminyum şişe içerisindeki cola, güneş ışığına maruz kalınca eser miktarda izin verilen etkileşimin oranı da artacak ve tat daha çok etkilenecektir.

    kaynak: popular science, science focus