ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yurtta öldürülen öğrencinin babasının açıklamaları
-
din böyle bir şey işte.
yalnızlığın iki kelimelik tanımı
-
(bkz: otuz bir)
az bilinen görgü kuralları
-
çayın şekerini karıştırırken bardağı tıngırdatmamak. ülkemizde kendim dışında bilen bir kişi bile görmedim. her yerde şangır şungur, şangır şangır.
19 ekim 2014 mark zuckerberg'in ölümü
-
aynı kazaya maalesef ünlü rapçi shaggy de karışmış, durumu ağır diyorlar, inşallah kötü bişey olmaz.
edit: arkadaşlar maalesef shaggy ölmüş
gözlüksüz lenssiz mükemmel gören insanlar
-
35 yaşındayım ve şimdiye kadar güneş gözlüğü bile kullanmamış bir insan olarak ormanda 10 kaplan gücünde görüyorum. hiç kıskanmaya gerek yok, herkesin bir defosu vardır.
geçen çarşamba uyandığımda sol kulağım tıkanmıştı, grip olduğumu sandım. perşembe günü tıkanıklığa çınlama ve uğultu eşlik ediyordu, su kaçtı zannedip çıkarmaya uğraştım. cuma günü sol kulağımdan kendi sesimi bile duyamadığımı fark edince hastaneye koştum. ani işitme kaybı adında bir hastalık geçiriyorum. kortizon, hiperbarik oksijen tedavisi, odyometri sonuçları, dengesizlik, halsizlik, baş dönmesi...
bir günde sağır oldum. düzelir miyim? kimse bilmiyor.
her gün 15-20 kişi ile beraber denizaltı görünümlü basınçlı bir odada, 2 saat boyunca oksijen maskesiyle oturup kulaklarımdaki basıncı eşitlemeye çalışıyorum. kemik hastaları da var, işitme yerine bir sabah kalkıp gözlerinin görmediğini fark edenler de, beyin tümörü nedeniyle tedaviye girenler de...
bence gözlük havalı bir şey, işitme cihazı pek o kadar değil.
17 yılda bir defa bile akp'ye oy vermemiş yazarlar
-
birçok vebalin sorumluluğunu almamış insanlardır. her gün tekrar anlıyoruz.
türk insanının hobi sahibi olmaması
-
önce lümpenlik ardından sınıf bilincinin dini aidiyete tahvili
batıda da sanayi devriminin başlamasının ardından kırsaldan kentlere akın başlar. seri üretimle beraber, zanaatkarlar işçiye dönüşmüş ve gelirleri düşmüştür. şehirlerde, barınma problemi olan, fakir yığınlar birikmeye başlamıştır. artık şehirlerde yeni bir sınıf vardır: işçi sınıfı.
ingiltere'de işçi mahallesi
ingiltere'deki işçiler çok önemli bir talep ile gelirler: çalışma saatlerinin sekiz saat ile sınırlanması.
sekiz saat çalış. sekiz saat dinlen. sekiz saat eğlen
bu, 1. sosyalist enternasyonalin de en önemli talebi olur. firavunun kölelerinden beri en önemli işçi hakkı, boş zamandır. nitekim musa, insanlara şabat gününü müjdelemiştir.
19. yy kapanıp, 20. yy başlar iken, işçiler, çalışma sürelerinin sekiz saat ile sınırlanması için eylemler yapıyordu.
8 saat yürüyüşü
20. yüzyılın başında işçilerin boş zamanı, ideolojilerin kendilerini tanımladığı bir alan haline geldi.
misal nazi almanyası'nda, kraft durch freude (neşeden gelen güç) isimli bir devlet kurumu kurulur. bu kurum, işçiler için tenis kursları düzenlemekte, işyerlerinde işcilere dans ve tiyatro dersleri vermektedir. tahmin edersiniz ki bunların hepsi aslında birer küçük burjuva alışkanlığıdır. ve aslında fakir ve eğitimsiz yığınları, kültürel olarak orta sınıflaştırma çabasıdır.
dans dersi
sscb'nin en ünlü, bas bariton vokali leonid kharitonov, aslında kaynak ustasıdır. işçi korolarından yükselmiş, işçi korosu yetersiz kaldığında ise moskova konservatuarına yönlendirilmiştir.
leonid kharionov
amerika'da ise hollywood iş başındadır. benim ilk aklıma gelen film, piknik. bu filmin yarım saatinde kadrajda bir piknik sepeti vardır ve izleyicilere piknik sepetinin nasıl hazırlanacağı öğretilir. yine ikinci dünya savaşı sonrasındaki amerikan mecmualarına bakarsanız, "tekne almanın püf noktaları" gibi konular görürsünüz. bilal'e anlatılır gibi, sandal alırken nelere bakmalı, sandalla denize açılırken nelere dikkat etmeli, denize açılmadan önce ne gibi hazırlıklar yapılmalı gibi bilgiler yer alır.
piknik
ortadoğu'da ise aslında daha ilginç bir deneyim vardır. israil ve kollektif tarım köyleri olan kibbutzlar.
kibbutz
bu politik aygıtların tümü, aslında o fakir yığınları kültürel olarak orta sınıflaştırma görevini yerine getirmiştir. nitekim, türkiye'de de nazilli dokuma fabrikasının sinema salonu gibi devlet işletmelerinin sosyal tesislerini veya köy enstitülerini bu çerçevede görmek lazım.
ancak türkiye'nin "ırgata mandolin ne gerek" diyerek geri adım atması var.
20. yüzylılın ikinci yarısından sonra, köyden kente başlayan göç, lümpen yığınların oluşmasına neden olmuştur. atölyemde çalışan tornacı. delikanlı erzurum'un köyünden gelmiş. sanayi de zaten kadın çalışmıyor. zaten delikanlının mesai saatleri çok uzun. bağlama kursu gibi bir kültürel ihtiyacı da yok. hobiyi geçtim çok daha temel bir soru var: bu delikanlı karşı cins ile nerede tanışacak? becerebildiği tek şey pazar günü kartal sahiline gidip, sahilde yürüyen kızlara " senin amını bızırını yerim" diye laf atmak.
bunlar önemli farklardır. bir tarafta nazilli dokuma fabrikasında karısını koluna takıp sinemaya giden işçi var. bugün izmir'deki fönlü saçlı cehapeli teyzeler, işte o dokuma fabrikasında karısını koluna takıp sinemaya giden işçilerin kızları.
diğer tarafta ise kocaeli sakarya düzce şeytan üçgeni var. burası da sanayi bölgesi ama çıkardığı profil, sedat peker ve yeğenleri.
***
sınıf bilinci geliştirmeyen adamlar, müslüman oldukları için ezildiklerini savunur olmuşlardı. geldiğimiz noktada ise alamadığınız her sulu boya, her kamp malzemesi, minik berra'nın göz kamaştırıcı mevlidi şerifine gitmektedir.
ama ırgatlık o kadar içimize işlemiş ki, yüzyılın başına baktığımızda, gördüğümüz plaj fotoğraflarındakileri istanbul'un kalburüstü takımı olduğunu düşünüyoruz. gerçekten diğer insanların denize girmesini engelleyen şey, maddi olanaksızlıklar mı yoksa kültürel fark mı? ben bundan o kadar çok emin değilim.
plaj
--- ırgatın mandolin çalması ---
bir işçinin, yaptığı işe kendinden bir şey katabilmesi için aynı zamanda kendisini de yeniden üretebiliyor olması lazım.
alman sanayisi dendiği zaman aklınıza sadece otomotiv geliyorsa yanılıyorsunuz. bunun içinde üretimi gerçekleştirebilmek için kullanılan alet ve edevatlar da yer almakta. würth veya pferd gibi firmaların katologlarını açtığınızda ıncığın cıncığını yapan parça görüyorsunuz. bunlar masaüstünde tasarlanmıyorlar. bu alet ve edevatlar, üretimi yapan, bizzat bu aletleri kullanan ustaların geri bildirimleri ile şekilleniyor.
dolap beygirine çevirdiğiniz adamdan, ne işe kendisinden bir şey katmasını ne de size geri bildirimde bulunmasını bekleyemezsiniz.
edit: badim frombillericay türkiye'deki halk evlerini atladığımı hatırlattı. haklı.
otuzluk abilerden genç sözlük erkeklerine öğütler
-
bir ormanın ücra köşesindeki çadırda bile elinden cep telefonunu bırakamayıp ekşi sözlük’te malumatfuruşluk yapayım diye çadır başında tespit kanırtmaya kasan sosyal medya müptezellerine kulak vermeyin.
18 aralık 2021 togg logosunun tanıtılması
-
şeye benzemiş. argodaki anlamını bilen bilir.
küçükken okulda birbirimize iki baş parmağı ve iki işaret parmağıyla bu hareketi yapardık.
şöyle: görsel
fransa'dan defolup gidin
-
(bkz: mösyö bize bokmir)
1938'de adana'da idam edilen kadının fotoğrafı
-
çocuk öldüren bir kadının idamıdır.
öyle fazla duyar kasmaya gerek yok.
not: idam konusu tartışılır ama olaylar dönemine göre değerlendirilmelidir.
yeni dönem türk indie gruplar için isim önerileri
-
zaten ortalık karışık
nabıcaz be kamil
ama arkadaşlar iyidir
biz hiç günah işlemedik
bayandan az kullanılmış
gruba isim albüme kapak bulamadık
ben tek siz hepiniz
okeye dördüncü
meksika sınırında takatim
kuzu var koç var
kabaramazsın kel fatma
pencere önü çiçekleri
herşey normal
olur öyle
yar olmayan papazlar