hesabın var mı? giriş yap

  • meyveler en az 3'e ayrılır. en berbatları bu şekilde meyve suyu tesislerine verilir. biraz eli yüzü düzgün olanlar pazara, biblo gibi olanlar ise otellere vs dağıtılır. aynı şeyi salçada kullanılan domates için de söyleyebiliriz. bu tür tesislerde çalışanlar kolay kolay ürettikleri ürünleri tüketmezler.

    şahsımı hiç şaşırtmayan görüntülerdir.

    (bkz: şahsım)

    edit: bir de ihracat kısmı vardı doğru ya. en güzelleri yurtdışına.

  • önce bir düzeltme, başlık "bahşiş artıran davranışlar ve dokunma manipülasyonu" olacaktı fakat bir tanecik harf fazlalığından "dokunma" kelimesi yerine eş anlamlısı olan "temas" kelimesini kullanmak zorunda kaldım ("iki kelime sahiden bir diğeriyle tam olarak aynı anlama gelebilir mi?" bu soru bu yazının konusu değil).

    sık sık gittiğimiz restoranlarda ve kafeteryalarda çalışanların, o yere tekrar gitmemiz üzerindeki etkisini sanırım tahmin edebiliriz. müşteri konumunda olan bizleri restoranlara çekmek için yöneticilerin kurumsal imajlarına olumlu katkı sağlayacak bir takım psikolojik hilelere başvurduğunu biliyoruz. en sık karşılaştığımız hile ise eli yüzü düzgün diye tabir edeceğimiz insanların müşteriyle doğrudan ilgilenecekleri konumlarda işe alınmaları. lüks bir mekanın çalışanlarını göz önüne getirdiğimizde öncelikle dış görünüşleri dikkatimizi çekecek ve bizi mekana ısındıracak ya da üzerimizde tam tersi bir etki yaratacaktır fakat iş, müşteriyi restorana çekmekle bitmiyor. işverenler için çok önemli bir husus daha var; o da kurumsal imajı destekleyen çalışanları kalıcı hale getirmek çünkü sürekli çalışan değiştiren bir mekanın tutunması pek kolay olmuyor. peki restoran ve kafeterya gibi mekanların işletmecileri çalışanlarının işlerinde devamlılığını nasıl sağlayacaklar? işte burada para, yani maaş unsuru devreye giriyor (çalışma koşulları bu yazının konusu değil). çalışan eğer yeterli miktarda maaş alıyorsa sürekliliği daha kolay sağlanıyor fakat burada bahşişin önemi de yadsınamaz bir gerçek. o zaman çalışanın daha fazla bahşiş alması için ne yapması gerekiyor? bununla ilgili pek çok deney yapılmış, ben okuduğum kadarıyla bir kısmından bahsedeceğim.

    bahşişi artıran davranışlardan bazıları şunlar:
    -müşteriye dokunmak
    -gülümsemek
    -çay ikram etmek
    -havayla ilgili olumlu bir yorumda bulunmak
    -müşteriye ismiyle hitap etmek
    -hesaba not iliştirmek, gülen yüz çizmek
    -verilen siparişi tekrar etmek
    -iltifatta bulunmak
    -alışılmadık bir şey takmak ya da giymek
    -masayla sık ilgilenmek
    -temiz ve özenli giyinmek

    bu liste deneyimlemelere dayanılarak daha da uzatılabiliyor. buradan hareketle, garsonun müşteriye kendini değerli ve iyi hissettirecek davranışlarda bulunmasının bahşişi artırabileceğini söyleyebiliriz. esasen bu davranışların bahşişi artırmasının birden fazla nedeni var:

    1. izlenim yönetimi teorisi
    izlenim yönetimi, abd'li sosyolog erving goffman ile birlikte anılan bir düşünce. bu düşünceye göre; insanlar, başkalarının kendileri hakkındaki izlenimlerini, başka insanlarla bir araya geldiklerinde neyi ortaya döküp neyi gizleyeceklerini seçerek, "yönetirler" ya da denetlerler.(1) izlenim yönetimi sosyal etkileme süreci olarak nitelendirilmektedir (gilmore, david ve ferris, 1989). gerçekte her birey, bir izlenim yönetimi taktik repertuvarına sahiptir. bu repertuvar, önceki etkileşimlerinde başarılı olmuş taktiklerden oluşur.(2) sözün özü, teoriyi çalışanlar tarafından uygulanması açısından değerlendirdiğimizde, çalışanların hoşa gitme amacıyla davranışlarını kontrol ederek karşılarındaki kişiyi olumlu yönde etkileyebileceklerini söyleyebiliriz. bu durumda karşı tarafta olumlu etki bırakmak isteyenlerin en sık kullandığı kendilik sunumu ise iltifat etmektir.

    2. karşılıklık ilkesi
    karşılıklık ilkesi, insanın beklenmeyen ve yapılması zorunlu olmayan olumlu bir davranış sonucunda uyanan minnet duygusuyla, yapılan iyi davranışın karşılığını vermek istemesi diye açıklanabilir. açıkçası bunu sıklıkla hissettiğimden benim aklıma gelen ilk sebep buydu. garsonun müşteriye bir şey vermesi, örneğin çay ya da kurabiye ikram etmesi, müşteride bir minnet duygusu uyandırabiliyor. çay ya da kahvenin yanında ikram edilen kurabiyeye eklenmiş fazladan bir kurabiye getirildiğini düşünün. ah!

    3. duygu durumunu değiştirme
    insanlar mutlu olduklarında daha fazla verici olurlar. bu yüzden o an içinde bulunduğu ruh hali iyi olan bir müşteri daha fazla bahşiş vermeye yatkın olabilir. garsonun müşterinin ruh halini iyi yönde etkilemesi için yapabileceği en zahmetsiz şeylerden birine örnek vermek gerekirse gülümsemek diyebiliriz. bir diğer örnek ise havayla ilgili olumlu tahminde bulunmaktır. hava durumu bahşiş miktarı üzerinde etkili olabiliyor, örneğin müşterilerin mekana dolunayda ya da güneşli günlerde gelmeleri bahşişi artırabiliyor. bununla ilgili 1996'da bir deney yapılıyor. bu deneyde, aynı alışveriş merkezlerinde olduğu gibi, dışarıdaki havanın belli olmadığı atlantic city kumarhanesinde çalışan bir kadın krupiye, yağmurlu havaya rağmen müşterilere havanın güneşli olduğunu söylüyor ve bunun da bırakılan bahşiş oranlarını arttırdığı gözlemleniyor.

    4. yakın ilişki kurmak
    her zaman ve her yerde olumlu etki göstermese de bazı durumlarda çalışanların müşterileriyle olan ilişkilerini kişiselleştirmesi bahşişi artırabilir. işte burada devreye giren yakın ilişki kurma yöntemlerinden biri de dokunma manipülasyonu. bunu biraz daha detaylı ve tek başına ele alacağım çünkü özel ilgim var.

    4. a. dokunma manipülasyonu:
    san francisco üniversitesinde psikoloji profesörü olan colin silverthorne 1972 yılında bir deney yapıyor. bu deneyde bir yabancıya dokunmamızın onun üzerindeki etkilerini araştırıyor. deneklere, deneyin amacının kendilerine gösterilen resimlerin estetik değerine ilişkin bilgi toplamak olduğunu söylüyor fakat aslında deneyin amacı, denek resme bakarken deneğe dokunan araştırmacının deneğin beğenisini ne yönde etkileyeceğini saptamak. resimlerin sunumu yapılırken silverthorne projektörün ayarını yaparmış gibi görünerek son derece normal bir şeymiş gibi deneklerin omuzlarına elini koyuyor. deneklerin çoğu omuzlara konulan eli fark etmeseler de tam temas esnasında gördükleri resmi daha çok beğendiklerini söylüyorlar fakat çoğunluğun aksine bir kadın denek, bu temasa oldukça sert bir tepki verdiğinden deneyden ayrılmak zorunda kalıyor.

    1984'te april crusco ve christopher wetzek adlı iki araştırmacı, oxford ve missisipi'deki iki restoranda, dokunmanın bahşiş verme üzerinde nasıl bir etkisi olduğunu araştırmak için kadın garsonlardan yararlanıyor. garson hesabın üstünü getirdiğinde üç dokunma manipülasyonundan birini yapıyor. para üstünü verirken ya müşterinin avucuna dokunuyor ya omzuna elini koyuyor ya da ona hiç dokunmuyor. bunun dışında garsonlarda hiçbir farklılık olmuyor.(4) garsonlar para üstünü verirken hafifçe öne eğiliyor, gülümsemiyor ve göz teması kurmuyorlar. araştırmanın sonucunda temasta bulunulmayan müşteriden en az bahşiş alınırken, omuzuna dokunulan müşterilerden yüzde 18, avucuna hafifçe dokunulan müşterilerden ise yüzde 37 daha fazla bahşiş alındığı tespit ediliyor.

    1986 yılında yapılan bir başka deney amerika'nın kuzey carolina eyaletinde yapılıyor ve bu sefer cinsiyet farklılığının bahşişe etkisi de hesaba katılıyor. birlikte yemeğe çıkmış kadın ve erkeğe servis yapan garson kadına dokunduğunda en fazla bahşişi alıyor çünkü erkeğe dokunduğunda kıskançlık faktörü ortaya çıkıyor fakat ne erkeğe ne de kadına dokunduğunda en az bahşişi aldığı gözlemleniyor.

    1992'de chicago'da yapılan deneyde ise garsonun çekiciliği de hesaba katılıyor. en fazla bahşişi kadınlara dokunan çok çekici kadın garsonlar alırken, en az bahşişi ise hiç kimseye dokunmayan ve çekici diye nitelendirilmeyen garsonlar alıyor. en fazla bahşişi alan garsonlar, en az bahşişi alan garsonlardan yüzde 41 daha fazla bahşiş alıyorlar. yadsınamaz bir oran bu. bu arada garsonların çekicilik oranları önceden yapılmış müşteri anketlerine göre belirleniyor ve garsonlara yapılan deneyde çekiciliğin de hesaba katıldığı söylenmiyor.

    *dokunma manipülasyonu editi: yukarıda konudan sapmamak adına dokunmanın olumlu etkilerini ortaya koyan deneylerden bahsettim. politikacıların sıklıkla kullandığı ve rakibin üzerinde hakimiyet kurmaya yönelik olumsuz bir dokunma manipülasyonu örneği için (bkz: raul castro'nun obama'ya indir o eli demesi):
    https://www.youtube.com/watch?v=tceq7h8e2j8

    ------------------------- 0 -------------------------

    bu deneylerin sonuçları elbette kültürden kültüre, mekandan mekana değişiklik gösterecektir fakat belli başlı davranışlar çoğunlukla olumlu sonuç veriyor. yukarıda bahsettiğim bütün deneyler bahşiş arttıran davranışları garson açısından değerlendiriyor. bahşiş arttıran davranışları müşteri açısından değerlendiren bir deney ise ankara'da yapılmış. bu deney, başkent üniversitesi öğrenim görevlisi tülay korkmaz devrani tarafından 2014 yılında dokuz eylül üniversitesi iktisadi ve idari bilimler fakültesi dergisi'nde yayımlanıyor(3). bu deney sonucunda müşteri açısından en fazla bahşişin verilmesini sağlayan davranışlarda ilk dört şu şekilde sıralanıyor:
    1. temiz ve şık giyinmek
    2. menü ve yemekler hakkında bilgi vermek
    3. yemek sonrası ikramda bulunmak
    4. masayı sürekli takip etmek ve istek sormak

    çalışmanın sonunda, garsonun omuza dokunma davranışı müşteriler tarafından yüzde 71, masanın yanına oturma davranışı ise yüzde 62 oranında olumsuz tepkiye neden oluyor ve bu davranışlarda bulunan garsonlara "bahşiş vermek istemem" şeklinde cevaplandırılıyor.

    *kaynaklar
    (1) https://tr.wikipedia.org/wiki/İzlenim_yönetimi
    (2) http://www.academia.edu/9826504/İzlenim_yönetimi
    (3) http://dergipark.gov.tr/…wnload/article-file/210886
    (4) kafası güzel filler ve en acayip deneyler/alex boese

  • hepsi fetöyle kucak kucağayken üstümüze saldırttığı polislerine 'fettullahın p*çleri, yıldıramaz bizleri' diye bağırmak..

  • - konor evladım ekmek al da kahvaltı yapalım...
    - tamam bi saniye... yeni sezona başladım. şu hazırlık maçını yapayım alırım...
    ***
    - yavrum hadi gitmiyo musun ekmek almaya...
    - alıcam dedim ya... charity shield maçı var onu oynayım gidicem...
    ***
    - nooldu çeriti şit maçı? ekmeği kardeşin aldı, hadi yumurtalar soğumasın..
    - bi dakka, şampiyonlar ligi ön elemesi oynuyorum...sen çayı koy...
    ***
    - oğlum hadi, çayın buz gibi oldu, gelsene...
    - soğuk içerim ben onu... avrupa kadrosunu seçip kaydedeyim, ordayım...
    ***
    - kahvaltı sofrasını kaldırdık. kalk şunun başından da pazara gidelim
    vakitlice...
    - lig kupasında arsenal deplasmanına gidiyorum, şu maçı oynayım bi dakka..
    ***
    - eee seni bekleyemem... ben pazara gidiyorum. sen de babana uğra, su faturası yatırılıcakmış..
    - oki doki... grup maçlarından sonra giderim...
    ***
    - hala onun başında mısın sen. nooldu yatırdın mı faturayı?
    - ha yaa, fatura vardı di mi... 31 aralıkta davids'le henry'nin kontratları bitiyo... bosman'la onları alayım, fırlarım...
    ***
    - baban aradı, yarım saat sonra banka kapanıcakmış. kaçmıyo ya o oyun... gidiver...
    - bi dur anne ya. zaten federasyon kupasında da arsenal deplasmanı çıktı. kasten mi yapıyo ne? her sezon aynı kura...
    ***
    - oğlum niye gelmedin faturayı yatırmaya... cezaya kaldı bak senin yüzünden...
    - pardon baba ya, dalmışım. şampiyonlar liginde çeyrek finale çıktım da...
    ***
    - yemek hazır...
    - şimdi gelemem. şampiyonluk maçına çıkıyorum. sezon bitiyo zaten, az kaldı...
    ***
    - hadi iyi geceler... sen yatmıyo musun?
    - biraz daha oturucam. şampiyonlar ligi finaliyle, federasyon kupası finali kaldı geriye...
    ***
    - lan camış, sen yatmadın mı hala? saat üç... bitti mi sezon?
    -bitti de, bosman'la aldığım adamlar katılıcak takıma. davids'le henry'i bekliyorum... onlar gelsin yatıcam...
    ***
    - hadi ben işe gidiyorum. bugün yatıralım o faturayı...
    - tamam. dünya kupası başladı, kesin birileri kovulur şimdi. bi mili takım alıp biraz uyurum sonra da gelirim...
    ***
    - baban aradı, "sıçtırtmasın bacağına, bıraksın o oyunu gelsin su faturasını yatırsın" dedi...
    - öff ya, nasılsa cezaya girmedi mi fatura? ne var yarın yatırsak. bak altyapıdan bir sürü genç verdi, onları incelemem lazım...
    ***
    - yavrum?
    - sezon sonunda yılın futbolcuları açıklanacak. onu bekliyorum...
    ***
    - konor evladım, kardeşin askere gitti, ablanı evlendirdik. evi sattık izmir'e taşınıyoruz. ha bu arada baban da seni evlatlıktan reddetti. ne halin varsa gör artık...
    - lan iki dakka oynatmadınız be şu oyunu... neydi, ekmek mi alıcaktık?

  • bugün pendik te bir müteahhitle daire pazarlığınıdaki konuşmalardan çıkardığım özet şu, 2 milyonluk daireye ocak ayında 350 bin tl ekleyecekler. şuan da alırsanız bankaya faiz olarak vereceğiniz parayı 2 hafta sonra müteahhide daire parası olarak verirsiniz. sizin için değişen tek şey kime vereceğiniz.. parayı yani.

  • 29 ekim'de açılacağı deklare edilmiş ve son hâlini de oldukça beğendiğim istanbul'un modern mimarisinin örnek yapılarından biri; ancak şehir belleği önemli. biraz bu yapının tarihine bakmak lazım. bu günlere nasıl gelindi?

    öncelikle tabanlıoğlu ailesinin damgasını vurduğu eserin ilki, modern türk mimarisinin sayılı örneklerinden biri olarak görüldü hep. bu yüzden mimarinin özgün hâline sadık ilerlemesi anlaşılabilir ve mantıklı. zaten oğul tabanlıoğlu projenin yürütücüsü ve teklif kendisine hükümetten gidiyor. kendisinin de ifade ettiği üzere aslında akp hükümetine iş yapmak istemiyor; ancak akm'yi bir aile meselesi olarak görüyor ve bana göre de iyi bir iş kotarıyor.

    tabanlıoğlu birkaç yıl önce financial times'a verdiği röportajda da istanbul büyükşehir belediyesi'nin izin vermesi durumunda yapıyla meydanı bütünleştirecek bir havuz projeleri olduğunu ve bunu hayata geçirmeleri durumunda bütün bir taksim'le mimari yapının tam entegre olacağını vurgulamış. zaten biliyoruz ki taksim meydanı için ibb'nin bir dönüşüm projesi var ve ısrarla aylardır bekletiliyor. proje onaylanırsa taksim meydanı'nda da büyük bir değişim olacak.

    akp'nin yapıya dönük ilk söylemini dönemin kültür bakanı atilla koç şekillendirmişti ve yapının ömrünü tamamladığı gerekçesiyle yıkılmasını istemişti. 2007 yılına gelindiğinde koruma kurulu bu talebi reddetti ve yapıyı 1. derece kültür varlığı olarak tescil etti.

    bu süreçten sonra da zaten koruma kurullarının yapısına müdahale edilmeye ve istenilen birçok karar için baskı kurulmaya başlandı. 2010 istanbul kültür başkenti projesi kapsamında bu sefer bir çeşit uzlaşı ile yenileme projesi ortaya atıldı ve tabanlıoğlu burada sürece tekrar müdahil oldu. bu proje gerçekleştirilemedi.

    2012 yılında bu sefer sabancı holding restorasyona destek olmak istedi ve 30 milyonluk hibe sağlayacağını açıkladı. gezi olayları sonrasında bu proje de iptal oldu ve zaten sonrasında restorasyonun fayda etmeyeceği, yapının tamamen yıkılıp yeniden yapılması gerektiği fikri ortaya atıldı.

    netice itibariyle akm 14 yıla yakın bir süredir kapalı ve çeşitli iktidar oyunlarının merkezi oldu. bugün sona gelindiğinde ortaya özgünlüğünü koruyan ve bununla birlikte geliştirilmiş bir yapı görüyoruz; ancak geçmişi de unutmamak gerekiyor. bununla birlikte akm laneti diye bir şey var. umarım teknik anlamda da her şey yolundadır ve herhangi bir kazaya mahal verilmez. kültür sanat camiasının yıllarca kullanabileceği, özlenen ortam tekrar taksim'de yeşerir ve bir dönüşümün de habercisi olur bu açılış.

  • insana "keşke küme düşseydik, keşke 5 sene durumu toparlayamasaydık da şunları duymasaydık" dedirten açıklama. 3 temmuzdan sonra senin gibi bir yalakanın arkasında durduğum için bana da yazıklar olsun.

  • ufacık esnaflık hayatında yapabileceği en büyük salaklığı yapmış kuruyemişçi. haydi yavrum soldan soldan.

    edit: şahsın kuruyemişçiyle bir bağlantısının olmadığı iddia ediliyor.

    yeni edit: şahsın kuruyemişçide dönüşümlü çalışan insanlardan biri olduğu da iddia ediliyor.

  • valla sene olmuş 2021 hala dinlere falan inanan insanlar var. yetişkinleri sittiret de akıl bali olmamış bebelere yazık...

    edit: ucubet bir duruma 2.yorum olunca tam 87 mesaj almışım. 1i hariç gerisi dinime küfretme diyor. valla hiç öyle bir niyetim yok, cahille sohbeti keseli "decade" oluyor . spagetti canavarına da inanabilirsiniz sıkıntı yok.

    sıkıntı herhangi bir din için yürüyüş, panayır, tapınak vs yapıldığında devletten de izinli olarak bazı kaynaklar kullanılıyor. koruyan polis, ambulans, belediyeden otobüs vs. şimdi benim tüm dinleri reddetmem mümkün değil lakin içine doğduğum, eğitimini aldığım ve okumasını da bilip kitabını okuyup reddettiğim din islamiyet. zira aklım yetti, yorumladım ve saçma buldum. saçma bulmayana da tebrikler istediğini yapsın. bu noktaya kadar okuyup cuma-bayram namazı ve ramazanda oruç üçgenini tamamlayanlar kutu açık buyurun küfredin. biraz daha ileri seviye olanlarda da durum takvaniza bakar. ışte ben o yukarıdaki anlattıklarımin görev ifası için vergi ödüyorum. bunu helal etmediğim noktada o kul hakkını nassi telafi edeceksiniz? öyle bir şeye inanmasam da islamiyette kul hakkı kavramı din bağımsız mevcut, ne olacak?

    sekonder edit: akşam yazan insanlar sabah yazsaydı edit yapmazdım. inanan kitle içinden harika insanlar var. çok da güzel argümanları var bazılarına geri dönüş yapmak için çalışmam gerekiyor. ayrıca destek mesajlarını yazmamışım ki fav sayısı biraz gösterge oluyordur. hepinize tesekkkur ederim. ben sadece kendi fikrimi belirttim. hala bunu yapabildiğim bir coğrafyada yaşadığıma da mutluyum.

    ve evet bali değil baliğ