hesabın var mı? giriş yap

  • buna da hastayım; ev sahibi ananız babanız değil.

    ben ev sahibinin anası babası mıyım da kanunda belirtilenden fazla zam yapayım? her gün ayrı bir dilenci şu başlıklarda. yok len para mara aha mahkeme orada. 500 bine aldığı ev 2 milyon olunca bişey yok. kirası 3 den 5 e çıkaramadı diye bik bik. amk aç köpekleri.

  • inanılmaz yerinde tepkidir. türkiye'de eğitimsiz insanlara bu tip tepkiler verilmesi hususunda geç kalınmıştır. tepki verilmedikçe cesaret kazanan ve kendini her konuda haklı gören bir cahil ordusu oluşmuştur. verilmesi gereken doğru tepki budur. cahille sohbeti kesmeli, sözünün değersiz olduğu suratına söylenmelidir. ayrıca zamanında aysun kayacı'ya yapılan haksızlığı da tekrar hatırlara getirmiştir.

  • yahu çık, bekar adamım, sanki size basmışım gibi ne yaygara yaptınız, altı üstü bir beğeni butonuna bastım de, bitsin gitsin, ne bu kıvırmaya çalışmalar yahu diye düşündürten yanıttır.

  • fransız heykeltraş auguste rodin'in eseri. türkiye'de akıl hastanesinin bahçesine konmuş bu heykeli diğer ülkelerin koyduğu yerler:

    * israil: tel aviv ve rad veri iletişimi merkezi’nin giriş lobisi.
    * japonya: tokyo’daki kyoto ulusal müzesi, batı sanatları ulusal müzesi
    * norveç: oslo’da national gallery of norway
    * ingiltere: cambridge üniversitesi (jimmy tide house)
    * vatikan: the vatican museums, collection of modern religious art
    * kanada: maclaren sanat merkezi,
    * meksika: museo soumaya.
    * amerika: maryland, baltimore museum of art, new york, canisius college, buffalo, cleveland sanat müzesi, columbia üniversitesi, michigan, detroit sanat enstitüsü, missouri, nelson-atkins museum of art kansas city, kentucky, louisville üniversitesi, pennsylvania, rodin müzesi philadelphia, washington, the maryhill museum of art, goldendale, san francisco, the california palace of the legion of honor, california, stanford üniversitesi ve norton simon müzesi, pasadena, washington d.c, the national gallery of art, florida, bal harbour shops, miami
    * avustralya: melbourne the national gallery of victoria ve sidney the sydney opera evi
    * arjantin: buenos aires parlamento binası önü

  • didim'de o yazın popüler bir diskosu, tıklım tıklım. "all that'she wants is another baby" türünden eserler icra etmekte dj, içki su gibi akmakta.

    - aaa, bak şu herif şey değil mi ya..
    - izenadır beybi yeeeeee...
    - abi baksana lan, naim süleymanoğlu şu adam.
    - oll det şi vanz, huuuuuuu....
    - başlayayım senin dansına olum, baksana.. koskoca.. ehem, yani küçücük naim süleymanoğlu burnumuzun dibinde, ben bi meraba diyeyim. süper bişey.. geliyor musun?
    - şiz gat tımarrov, oğl det şi vaz....
    - iyi takıl sen, geliyom ben...

    (15 saniye sonrası)

    - haydaa gittim herife, naim abi dedim meraba. değilmiş naim. bi de korumayla geziyo düdük. naim değilsen ne koruması, alla alla. koruma da direk gibi. omzumu çürüttü it.
    - nereye kayboldun sen harbiden?
    - anlattım ya bi saat, şurdaki adam, naim süleymanoğlu'na acayip benz..
    - şu bücür mü, halil mutlu değil mi o. vay be, olm gidip meraba desek mi?
    - hass...

  • biriyle tanışmıştım zamanın birinde... 16 yaşındaki bir kız babasıyla birlikte annesini terketmişti. sebebi de babası kansere yakalanmış, hastaneye gitmiş bir sürü tetkik vs. kısır olduğunu, hiç çocuğu olamayacağını öğrenmiş. annesi de itiraf etmiş kızın başkasından olduğunu.

    yani istediğin kadar sakla, ilahi adalete inanıyorum ben ve er ya da geç hiç şaşmıyor...

  • üniversite yıllarının ekseriyetle bitmesi ve hiç nefes almadan işe başlamam ile evrilmiş olduğum insan. yani tabii ki arkadaşlar var fakat zamanla aramamaya ve sormamaya başladıkça bağlar kopuyor ve kayboluyor. bir de üstüne istanbul ve iş hayatının yoğun temposu büyük faktör bu durumlarda. bu durumu sorun olarak görmüyorum çünkü, kitap - müzik - film - bomonti gibi etmenlerle hayatımı kısmen stabil bir düzeyde tutuyorum. çoğu zaman rahatlatıcı oluyor. çünkü insanlarla anlaşmak kolay değil, özellikle kolay anlaşılabilir bir yapıda değilseniz. böyle bir duruma alışıp, tekrardan eski arkadaşlarla görüşmeye başladığınızda, kimseye eyvallahınız olmuyor artık. herhangi bir blöf ya da naz ile falan hiç uğraşmıyorsunuz. direkt bağlantıyı koparıyorsunuz. çünkü böyle zamanlar size çok açık bir şekilde tek başına yaşamanın rahatlığını öğretmekte. süreç her ne kadar biraz kaotik olsa da.
    çok takılmamak lazım yani, herkes bir süreç için bu duruma düşüyor.

  • çoğu çevirinin aksine güzel bir iş başarmış insandır. bundan şikayet eden insana versen işi, karbeyaz diye çevirirdi muhtemelen.

  • cuma akşamı işten eve döndüğümde giydiğim pijamaları pazartesi sabah çıkarıyorum.