hesabın var mı? giriş yap

  • bir yumurtalık olsun, sebzelik olsun en beklenmedik yerlerde insanların karşısına çıkan anti-kahraman.

    yarısı günler önce muhtemelen salataya sıkılmışken acısını içine gömer, buzdolabının kapağını açtığınızda "pişşt.. beni ne yapıcan ulan? daha ne kadar beklicem burda!" der gibi ters ters bakar. yalnız çabuk kararır bu.

  • aman ne büyük dert. ülkedeki işsizlikten, açlıktan, hukuksuzluklardan, yolsuzluklardan büyük bir gaf. mevcut cumhurbaşkanının gafları sıralasak bağdat'a yol olur. derdinizi s.keyim sizin...

  • ilk olarak psikiyatrist ernst jentsch tarafından 1906 yılında* ortaya atılmış fakat 1919'da sigmund freud tarafından tekrardan ele alınmış kavramdır unheimlich, yani tekinsiz. fakat ikisinin ele aldığı tekinsiz kavramı birbirinden farklıdır. kavram en basit haliyle tanıdık, bilindik olanın bilinmez olmasını ifade eder. bir diğer taraftan da bastırılmış olanın geri dönmesi, tanıdık olanın yabancılaşması ve farklı şekillerde kendisini göstermesidir.

    freud bu kavramı dehşet veren bir ruh durumu olarak açıklar. aynı zamanda anksiyete, dehşet, korku gibi birbiri yerine kullanılan fakat farklı anlamları olan kavramları da açıklar. anksiyete belirli bir tehlikeli bekleme ve dolayısıyla ona hazır olma durumunu ifade ederken, korku ise korkulacak belli bir nesne veya durumu gerektirir. fakat dehşet dediğimiz kavram insanın hazırlıksız olarak bir tehlikeye düştüğünde bulunduğu duruma verilen isimdir. dolayısıyla tekinsiz kavramı daha çok dehşet kavramıyla daha yakından ilgilidir.

    freud'a göre tekinsizlik hissi nesnenin niteliğinde değil, algılanışında oluşur. bunu oluşturan iki kavram vardır. bunlardan biri "zihinsel belirsizlik", "yabancılık hissi" ve "ait hissetmeme"'dir. bir diğeri ise bilindiği varsayılan bir şeyin yabancı olmasından doğan bir yeniden algılanış değil, aynı zamanda bilinçaltında bastırılanların geri dönmesiyle yüzeye çıkan korku ve kaygıdır.

    unheimlich kavramı aslında günlük yaşamdan daha çok sanatta ve edebiyatta kendini bulmuştur. ölüm ve göç de unheimlich kavramını çağrıştırır, kişinin kimi zaman aynaya baktığında bir an kendini tanıyamaması ve kendini sorgulaması da bunu çağrıştırır, yıllar önce geçmiş olduğunuz bir sokaktan tekrar geçtiğinizde size yabancı olan o his de bunu çağrıştırır, bir zamanlar tanıdığınızı zannettiğiniz sevgiliyi birden aslında hiç tanımadığınızı fark ettiğiniz o an da bunu çağrıştırır. bu kişiyi tanıdığını, bildiğini zannediyordun; senin için ev ve yuvaydı*, güvenilir ve güvenliydi. fakat artık sana yabancı, bambaşka ve tam da bundan dolayı seni tedirgin eden biri var karşında. unheimlich kavramı tam olarak budur bence.

  • fenerbahçe spor kulübünden yapılan açıklama:

    "başkanımız sayın aziz yıldırım, 27 mayıs 2015 çarşamba günü (yarın), hafta sonu yapılacak olan genel kurul ile ilgili bir basın toplantısı düzenleyecektir.

    basın toplantısı, fenerbahçe şükrü saracoğlu stadı’nda bulunan 1907 tribünü’nde saat 14:00’te başlayacaktır.

    basın mensuplarına duyururuz.

    fenerbahçe spor kulübü"

    http://www.fenerbahce.org/…etay.asp?contentid=45110

    --- spoiler ---

    -konuşursam yer yerinden oynar.
    -galatasaray şöyle yaptı.
    -biz şu haldeydik.
    -ben bir yıl hapis yattım.
    -fenerbahçenin başarısını istemeyen var.
    -silahlı saldırı oldu bu takım ne yapsın? (sahaya çıkmayacağız diyince sözünün arkasında durabilen bir yönetim olsun mesela)
    -otobüse meşale attılar.

    vsvsvs bir sürü hikaye duyacağımız açıklama.

    --- spoiler ---

    not: fener

  • geçen sene yolda bir cüzdan bulmuştum. sahibine ulaşmak için açtım. herhangi bir telefon numarası yoktu. banka kartından bankasına ulaşıp bilgi verdim ve adam beni 1 saat içinde aradı ve teslim ettim. 50 yaşlarında bir adam. yazık bütün şifrelerini bir kağıda yazmış. bankamatik kartlarından, digitürke, e-devletten tut aklına ne gelirse bütün şifreler var. 50 yaşındaki adam bile 30 tane şifreyle uğraşmak zorunda. kötü niyetli bir insanın da eline geçebilirdi. hepsi karman çorman ve çok daha büyük bir güvenlik açığı yaratıyor ve insanları bu tarz şeylere yönlendiriyor maalesef.

  • "beklenmeyen bir etki görüldüğünde doktorunuza basvurun" ne lan doktor mu uretti lan ilaci yavsak. malının arkasında duracaksn. seni tanırım"

  • lisede okurken, cuma günleri okul çıkışında servisi çiftlikten* geçirirdik. isteyen kokoreç, isteyen mısır falan alırdı. bir gün yine bazılarımız kokoreç alırken ben yarım ekmek dönerimi yemiş halde tok aslan gibi kokoreççiyi izliyordum; tık tıkı tık tıkı sesleriyle sanatını icra ediyordu ustam. "acı olsun mu?" diye sordu arkadaşlara. onlar da erkekliklerinin bütün gururuyla ilerleyen yıllarda basur olmayı göze alarak "bol acılı" dediler. bir zaman sonra kokoreçleri ellerindeydi. birden ustayla göz göze geldik. "sen almadın mı?" dedi, "hayır" dedim. birden bir çeyrek ekmek arasına kokoreç doldurmaya başladı. ben durumu anlayamadan onu izlerken "al" dedi. "saol amca ben yemem" dedim. "al" dedi tekrar "insanlık ölmedi ya".

  • genelde şehir dışında bulunan dinlenme tesisindeki çalışanların nerede oturduğunu düşünmek.
    her gün buraya nasıl geliyorlar diye hayret etmek.