hesabın var mı? giriş yap

  • az biledir.

    bir sokak, cadde, semt, köy, ilden bahsedilmiyor.
    tüm bir ülkenin elektriğinin kesilmesinden ve ikna edici bir açıklama yapılamamasından bahsediliyor.

    ülke ve insanları zaten gergin. hayat yalan dolan olmuş, eskiden olduğu gibi mum yakıp oturamayacağız. biz de gördük mumlu geceleri. ama sene 2015. planlama, koruma, öneme yok, acil durum yönetimi yok.

    enerji bakanlığı'nın açıklaması "ay biz de şaşırdık" iken, bu başlık saçma olmuş.

  • isyerinin caycisi ile diyalog:

    - bir sey icer misiniz agbi?
    - yok daha yeni ictim, almayacagim.
    - olsun agbi yeni ictiysen, bak yeni cay demledik.
    - allah bos oturani sevmez diyorsun yani.
    - biz de pek sicak bakmiyoruz agbi.

  • çoğunun kaynağı belirsiz olan, düşük radyo frekansları aracılığıyla yayın yapan istasyonlar. işin garip tarafı, bazı istasyonların hala 30 yılı aşkın bir zamandan bu yana, döngü şeklinde aynı şeyi yayın yapıyor olması.

    buna en güzel örneğini lost bize yıllar önce vermişti. fransızca konuşan kadının yardım çağırısı bize ne kadar gizemli gelmişti. tabi oradaki tamamen yardım amaçlı ve anlaşılır, açık mesajdı.

    gerçekte var olanlarınsa tamamen encrypt edilmiş oluşu. bu istasyonların döngüye aldığı mesajların her ne kadar zamanın ajanları tarafından haberleşme olarak kullanıldığı öngörülse de, içeriği maalesef hiç bir zaman bilinmemekte. yanılmıyorsam, bu frekanslar a.m. üzerinden doğru ve basit bir alıcıyla binlerce km öteden bile dinlenebiliyordu.

    şu sitede kayıt altına alınmış onlarcası mevcut. en sağdaki playerdan dinlenebilmekte. benim için favori yine en üstteki the swedish rhapsody . küçük alman kızı sürekli numaraları tekrar etmekte. anlatmak istediği mesajı kenarı bırakmaya çalışsak, neden ajanların alması için gönderilen bu mesajların küçük bir çocuğa kaydettirilmesi büyük bir soru işareti. bunu da kenara bıraksak; düşünsenize, gecenin bir vakti radyonuzu kurcalıyorsunuz, bir anda hafif parazitli, şu kurmalı, balerinli dans eden müzik kutusundan çıkan müzik eşliğinde küçük bir kızın almanca sayı saymasını duyuyorsunuz. evlerden ırak.

    bu mesajların bir çoğu hala gizemini korumakta zira one time pad metoduyla şifrelenenmiş oluşu, tüm bu rastgele sayıları sizin için anlamsız kılıyor.

    siteyi açamayanlar için direkt olarak şu database'ini de verebiliriz.

  • şu yaşadığımız memlekete bak.bayağı bildiğin mafya babası ana muhalefet partisi liderine hakaret edip alenen tehdit ediyor.

    giriş cümlesinde sayın diye başlayıp aşağıda dürzü demesi de ayrı ironi.

  • bir ay önce -atıyorum- 500 liraya alınmış, 400 lira fiyat biçtiğiniz bişey için bazısı "abi bunun sıfırı 300 lira zaten, şu sitede kampanya vardı ama şimdi bitmiş tüh" diye girer, kimisi "50 lira veririm" mesajı atar, öbürü "kullanılmış kulak çubuğu seti + nokya 3110 üstüne de 10 lira versem olur mu" der. allahın manyakları.

  • üç yol ağzında iki yolu kapatıp tek yolu kaçmak için açık bırakırsın. oradan geçen vatandaş seslenir;
    - naabıyonuzz!
    + direniyoruz.
    -direniyonuz da naabıyonuz?
    +amcaaa tomalara barikat kuruyoruz işte!!
    -bu yolu niye açık bıraktınız?
    + o yoldan da kaçalım diye açık bıraktık amca!
    - evladım bu yol karakola gider.
    + |\_|\_|\_________*^#

  • ingilizce'de coffee nap olarak bilinen, eğer düzgün yapılabilirse oldukça etkili olan bir dinlenme yöntemidir.

    kahve uykusu aslında çok basittir.

    diyelim ki uykunuz gelmeye başladı ve siz uykunuzu açması için kahve içmek istiyorsunuz. yaptığınız kahveyi içtikten hemen sonra uyuyup yaklaşık 20 dakika sonra uyanırsanız hem sadece 20 dakika uyumaktan hem de sadece kahve içmekten çok daha zihniniz açık bir biçimde uyanırsınız. kahveyi içip, 20 dakika uyuyup uyanmak sadece kahve içmekten çok daha etkili bir uyku açma yöntemidir.

    peki neden?

    günlük hayatta beynimizi kullandığımız zaman beynimizde yavaş yavaş adenozin isminde bir molekül birikiyor. bu molekül beyin hücrelerimdizdeki reseptörlere bağlanıp beyin hücrelerinin çalışmasını yavaşlatıyor. böylelikle de beyinde biriken adenozin kişinin düşünmesini güçleştiriyor. yani zihin yorgunluğu demek aslında düşünce güçlüğü çekmek, düşünce güçlüğü çekmek de beyinde adenozin birikmesi demek. uyuduğumuz zaman beyin hücrelerimizdeki reseptörlere bağlanan adenozin bağlantısı kesiliyor ve böylelikle uyandığımızda düşünmekte güçlük çekmiyoruz. bu yüzden uykudan uyanınca zihnimiz uykulu halimize göre açık oluyor.

    kahve dediğimiz şeyin zihnimizi açmasının sebebi ise kahvenin içinde adenozine oldukça benzeyen ancak adenozin aksine düşünceyi yavaşlatmayan kafein isminde bir molekül olması.

    kafein yapı olarak adenozin molekülüne benzediği için tıpkı adenozin gibi beyin hücrelerinin reseptörlerine bağlanıp adenozin moleküllerinin o hücrelere bağlanmasına engel oluyor ve adenozin molekülleri o hücrelere bağlanmayınca da zihnimiz yavaşlamıyor. bu durum kafein moleküllerinin hücreler ile bağı kopana dek sürüyor.

    adenozin ve kafein yapısı

    şimdi şöyle bir durum var.

    eğer yorgunsak ve zaten beyin hücrelerimizin çoğuna adenozin bağlanmışsa kahve içtiğimiz zaman kafein molekülleri bağlanabilecek bir hücre bulamadıkları için pek işe yaramıyorlar.

    bir bardak espresso içtiğimizi düşünelim. bu espressonun kanımıza karışıp, kafeinin beynimize varması yaklaşık 20 dakika sürer.

    eğer bir bardak espresso içip 20 dakika boyunca uyursak, bu süre zarfında beyin hücrelerine bağlanan adenozin moleküllerinin bir kısmının bağı uyku sayesinde kopuyor ve biz tam 20 dakika sonra uyandığımızda kafein molekülleri beyne ulaşıp henüz temizlenmiş olan beyin hücrelerine bağlanabiliyor.

    kafein bu hücrelere bağlandığında da o hücrelerden kopardığımız adenozin molekülleri tekrar gelip o hücrelere bağlanamıyorlar. böylelikle tam teşekküllü bir uyku çekmeden önce gün içinde bir süre daha idare edebilecek kadar zihnimizi açmış oluyoruz.

    bu olay gece araba süren deneklerde deneniyor ve kahve uykusu yöntemini kullananların sadece kahve içenlerden ya da sadece şekerleme yapanlardan daha dikkatli oldukları gözleniyor.

    ileri okuma için:

    reasearchgate makale

    konu hakkında video

  • salaklığın doruğuna çıkarak, nasıl bi motivasyonlaysa artık, baba evdeyken, oturmakta olduğu odanın tam karşısındaki salonda, ışıklar açık, kapı açık, son derece ortalık yerde sigara yakılınca başa gelecek hadisedir.

    baba, televizyon yayınındaki bir problemi kontrol etmek için aniden salona girer, geçerken başını çevirip koltukta salak salak, kucağında kültablası ve yeni açılmış bir sigara paketi, elinde yeni yakılmış sigarayla ayak ayak üstüne atmış oturan yaş-onyedi-beyin-sıfır shirak'ı görür, başını aynen çevirip yürümeye devam eder, gider tv'nin önünde durur. shirak'a bakmadan, "sigara mı içiyorsun kızım?" gibi aslında son derece anlamsız bir soru sorar. shirak'ın bu soru karşısında yapabileceği pek fazla bi şey yoktur, ama salaklığı tavana vurdurmak şart olduğundan, kısa ve net bir cevap vermeyi tercih eder shirak: "yoooo????" hani bi "aaa, nereden çıkarıyorsun?" tonlaması da vardır bunda. bu arada pozisyon değiştirilmez, sigara söndürülmez, bi gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi paralize olma hali vardır muhtemelen. angut duruş sürdürülür.

    baba yorumsuz odayı terk eder. shirak, odasına gider. kendisini soktuğu bu durumdan kurtulma şansının olmadığına emindir çünkü. anne gelir, ne halt ettiğini sorar shirak'a. "kızım, sen manyak mısın?" efektleriyle. bu arada kurtarıcı soruyu da sorar ama: deniyor muydun yoksa? shirak can simidini bulunca yapışır, evet deniyordum, merak etmiştim diye. anne gider, babaya söyler, baba tereddütsüz inanır. inanma gerekçesi, yalnız, aşağıdaki gibidir:

    - bu kadar aptal olacak hali yok ya çocuğun, ortalık yerde böyle içtiğine göre hakikaten denemek istemiş demek ki. gerçekten içiyor olsa, bu şekilde orta yerde içmesi imkansız, ben çocuğumun bu kadar salak olduğuna inanmam zaten.

    shirak sevinsin mi üzülsün mü bilemez.