ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
danla bilic'in taş gibi olması
-
hayatında taş görmemiş insan beyanı.
nejat işler kaan tangöze ve teoman'la eve çıkmak
-
herkes niye öğrenci evi tribine girmiş onu anlamadım. milyonluk adamlar temizlikçi tutamayacaklar mı? topumuzun ruhu fakir, biri de teoman'ı bulaşık sırasına sokmaya çalışıyo çıkar donunu da yıkasın.
rte'nin fenerbahçe taraftarını tehdit etmesi
-
hangi stadı erdoğan yapmış. o daha milletvekilliği için jet fadılla pazarlık yaparken fenerbahçe kendi stadını yapıyordu.
dresden
-
1930 yilindan kalma tanitici bir brosurde, "die stadt der kunst, der blumen und bilder, des deutschen barock" (sanatin, ciceklerin ve resimlerin, alman barok'unun sehri) olarak tanitilan dresden'in ikinci dunya savasi'nin sonlarina dogru bombalandigi geceler (13-14 subat 1945) hakkinda sair gerhard hauptmann sunlari yazmistir: "wer das weinen verlernt hat, der lernt es wieder beim untergang dresdens." ("kim ki aglamayi unutmustur, dresden'in cokusu sirasinda tekrar ogrenir.") sehrin en önemli sembollerinden birisi olan die frauenkirche de bu bombardimanlarda yikilmistir.
vaktiyle icinde barindirdigi, barok, neo ronesans ve klasik mimari stillerindeki cok sayida gorkemli binalari, sanat eserleri ve sehrin elbe nehri kiyisinda olmasi sebebiyle elbflorenz (elbe'nin floransa'si) diye adlandirilmis olan dresden'in zengin tarihi mirasindan bugune kalabilmis binalardan birisi de die semperoper'dir.
öpüşmek için 5 randevu geçmeli
sıçtık kelimesinin mesleklerdeki terminolojisi
bahçeli'nin kılıçdaroğlu'nun elini sıkmaması
-
erdoğan'ın elini yalayan elin kılıştarın elini sıkmaması bende memnuniyet uyandırdı şahsen.
gözlerim yaşararak gençlerden özür diliyorum
-
ister ağlasınlar ister masaya çıkıp tepinsinler, hiçbirine hakkım helâl değil.
her şey olup bittikten sonra pişmanlığın fayda etmeyeceğini öğrenmesi gereken bir teyzenin sözleri. size bunları zamanında 2010 ve 2017 referandumlarımda, genel ve yerel seçimlerde anlatmaya çalıştık ama her seferinde vatan haini olduk!
edit: tanım
ailenin komik kısa mesajları
-
panasonic'in bir satıra 8 harf sığan ekranında mesaj yazarken satır bitince kelimeleri kesme işaretiyle bölen annemin "ekranda satır bitse de sen yazmaya devam et, bana geldiği zaman zaten düzenli geliyor" uyarımın akabinde attığı mesaj:
"bizvardıkiyiyizöpüyorumayten"
esnafımızı avm'lere kurban etmeyeceğiz
-
ahmet davutoğlu'nun ahilik kutlamalarında yaptığı konuşmada ağzından dökülen söz.ben bir şey demiyorum.
3 haziran 2023 thy'nin bir garip önerisi
-
ufacık çocuk, altına sıçabilir, o yüzden yolculuğa çıkmadan önce bir önlem alayım vs gibi düşünmeyen yazarın şikayeti.. kendi çocuğunu düşünme, thy düşünsün ama. çünkü para verdin.
biz'de böyle. çocuk yaptıysan, her şey senin için düzenlenmeli. çocuk yaptın çünkü.
"oğlum korkup ağlıyor, sorun değil." belki diğer para veren yolcular için sorun olur ağlama gürültüsü ama bilemedim ?
edit : okuma özürlü yazarlar, kıyafet değil, çocuk bezli gibi mesaj atıyor. yazdığım yazıda kıyafet ile ilgili bir şeyden bahsettiğimi sananlar ne ile besleniyor çok merak ediyorum.
4 aralık 2019 şule çet davası
-
saat 10.00'da ankara adliyesinde başlayacak olan karar duruşması.
https://twitter.com/sulecetdavasi
karar:
berk akand’a, 18 yıl 9 ay hapis cezası verildi.
çağatay aksu, cinayetten müebbet hapis, tecavüzden 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
#suleceticinadalet
(bkz: alara karademir) bu başlığa da destek verip gündemde kalmasını sağlayabiliriz.
rumeli hisarı ispark'ın mafyanın elinde olması
-
sahilden istinye yönüne giderken kahvaltı mekanlarına gelmeden hemen solunuzda kalan ispark tabelalı ama aslında mafyanın elinde olan rezil otopark.
başımdan geçeni kısaca özet geçiyorum.
dün kale cafe'ye kahvaltı için sahil yolundan gidiyordum. aslında her zaman daha kahvaltı mekanlarına gelmeden hemen sağda denize doğru kalan ispark'lara bırakırdım hep. orası henüz mafyanın elinde olmadığı için sıkıntı yaşamıyordum. dün ise buralarda yer olmadığı için mecburen denizin karşı tarafında kalan çok hafif rampalı ispark tabelalı yeri bilirsiniz ya oraya girmek istedim. ispark üniforması olmayan mafya tipli iki üç tane eleman vardı. olayı anladım ama yine de bi sorayım dedim.
+ burası ispark değil mi?
- gel abi 15 lira.
+ ispark 15 lira mı yani?
- ispark'ın yerleri dolu abi. gel biz sana yer ayarlarız.
+ istanbul'un yerlisiyiz birader, eyvallah.
diyerek park etmeden devam ettim. sonra mecburen tekrar bebek yönüne doğru biraz gidip arnavutköy'den geri yine aynı kahvaltıcılar istikametine döndüm. denize doğru kalan ispark'lardan belki biri çıkmıştır da ben girerim ümidiyle giderken şansıma gerçekten de birisi parktan çıktı ve hemen arabayı bıraktım. bu sırada oradaki üniformalı ispark görevlisine olayın aslını sordum.
+ kardeşim, şu karşıda da sizin ispark tabelası var ama içeride ispark falan yok. bu nasıl iş?
- ya abi o olayı hiç sorma. oraya ispark tabelasını koydurdular ki insanlar ispark sanıp arabalarını ve anahtarlarını güvenerek bıraksınlar. aslında ispark yok orada.
+ o nasıl oluyor ya? ciddi misin sen? böyle saçmalık mı olur.
- abi valla öyle. oraya bi ara ispark görevlisi de koydular göstermelik ama arabaları yine mekanların valeleri park ediyor. ispark görevlisine para aldırmıyorlar. kendileri kendi ceplerine atıyorlar parayı.
+ yav kardeşim istanbul'un göbeğinde kimse görmüyor mu bunu? bir allahın kulu bir şey diyemiyor mu bu mafyalara?
- abi zaten mekanların sahipleri büyük adamlar. bi tanesi hatta işi direkt yukarıdan bağlamış. polisler bile bir şey diyemiyor.
düşün ki koca devlet kendine ait bir kurumun mafyalar tarafından işgal edilmesine ses çıkaramıyor ya da oradaki isparkı işletme sahiplerine ya da otopark mafyasına peşkeş çekiyor. sonra da bizden devlete güvenmemizi istiyorlar.
buyur?