ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
güven veren erkek
-
övünmek gibi olmasın ama sanırım bu benim. nerde ağzı açık, sağa sola bakan biri varsa gelir bana adres sorar. kimin kolunda saat yoksa yanaşıp bana "saatiniz var mı acaba?" der. yanımda 3-4 arkadaşım olsa bile her defasında sorunun muhattabı ben olurum. hatta gelip bir şey soracak adamı 50 metreden kestirebiliyorum artık. mesela geçen gün markette kadının biri elimdekilere bakıp "o kazandibi güzel mi ya? ben geçen o markanın profiterolünü aldım hiç beğenmedim. alıyım mı sizce?" diyerek hiç tanımadığı halde bana damak tadını emanet etti. işte bu sebeplerden, her sabah evden çıkmadan trt 2'yi açıp, saatim geri kalmış mı diye kontrol ederek; boş zamanlarımda google earth'ten bilmediğim mahallelerdeki cami, okul, cadde ve sokakları öğrenerek bana güvenen halka en doğru cevabı verebilmek için çalışıyorum. gelecek seçimlerde de adayım.
ankara'nın her konuda istanbul'un gerisinde olması
-
(bkz: behzat ç. vs rıza baba)
tuğçe kazaz'ın charlie hebdo olayını çözmesi
-
çizgileri çizdim. ortaya israil bayrağındaki yıldız çıkıyor. hatun bilmiş. arkasında israil olabilir.
galatasaraylı oyuncuların bedelli sırasındaki pozu
-
içlerinden biri kaybettiği iddia sebebiyle hepsinin bedelli parasını ödüyor olabilir. adamlara koymaz nasılsa...
sen kredi kartınla al ben sana her ay öderim
-
bir kere düştüm buna.
iş arkadaşımdı. telefon almıştı kendine. 1 ay ödedi. sonra başka yere geçti. 2. ay ödemedi. 3. ay ödemedi. 4. ay aradım. direkt lafa girdim. biraz sıkışığım, para gelecek 1 aya. hepsini öderim dedi. 2 ay geçti, ses yok. tekrar aradım, açmadı. geri de dönmedi. mesaj attım. aga 24 saat içinde tamamını ödemezsen, ben kendi bildiğim yoldan çözerim dedim. tabii ki geri dönmedi. günah benden gitti.
o zamanlar mavi bilgisayar vardı. oradan almıştık telefonu. gittim. hırsızlık vakası var. faturamı kaybettim, fatura nüshası lazım dedim. kredi kartıma ait alışverişten faturamı verdiler. karakola gittim. önce durumun aslını anlattım. polis güldü. telefonu ya da parasını verirse şikayetten vaz geçer misin dedi. tabii ki dedim. tamam, hallederim şimdi dedi. numarasını istedi. aradı hemen yanımda, parayı getir yoksa başın yanar, benden demesi dedi.
adam şehrin öbür ucundan 15 dakikada geldi karakola. güzel güzel paramı verdi. saydım, ilk taksit dahil hepsini vermiş. geri verdim fazlasını. adi bir kağıda satış protokolü de yaptık oracıkta. imzalar atıldı. sonra arkasına bakmadan gitti.
aklınızda bulunsun. ola ki böyle bi bok yiyeceksiniz, faturayı kendi adınıza kestirin. ne olur ne olmaz.
13 yaşında çocuğa kilo vermezsen öleceksin demek
-
çocuk doktoru ise pedagoji eğitimi de vardır diye umuyorum, ama yine de doğru iletişim mi bir şey diyemeyeceğim.
ancak sirozun 3.safhasına gelmiş bir hasta için ailenin öncelikli endişesi çocuğun ağlaması ise 13 yaşında çocuğun 98 kiloya nasıl geldiğini anlamak zor değil.
muhtemelen teselli için daha da tatlı yediriyorlardır. asiymiş ve söz dinlemiyormuş ya...
barış için bir çocuğuna da sen kürtçe isim ver
-
türkler olarak genelde zaten bir ya da iki çocuk sahibi olduğumuzdan, onlara koyacağımız isimler bizim için en değerli kişi ya da kavramlara ait.
on çocuğumuz olsaydı belki birine koyardık ama... kısmet.
edit: anadolu'nun dilleri elbette zenginliğimiz. mesela romeika.
9 yaş kavgasına darp raporu almak
-
bu olay "çocuktur bunlar kavga eder" kadar basit değildir. bir anne durduk yere çocuğu darp edildiği için "darp raporu" almaz. sorumsuz aileler yüzünden "zorba" denilen, ileride de bir boka yaramayacak insanlar yetişiyor. çocuğunuza azıcık eğitim verin de insan olsunlar. ver eline tableti, açsın youtube'u, oh ne ala "çocuk yetiştirmek".
hayatta bir kez olsun yapmak istenilen meslek
-
(bkz: kuruyemişçi)
açık kuruyemiş olacak sıcak sıcak, alıp tartacaksın böleceksin karıştıracaksın. kürekte artanı sen yiyeceksin.
türkiye'de güce denge getirecek kişi
-
o gün kılınacak cenaze namazının imamıdır.
sait faik'in abasıyanık kitabı
-
ahahahahaha
ya gençler hepimiz benzer hatalar yaptık, büyürken oluyor böyle. sen çok yaşa bilgiç kız.