hesabın var mı? giriş yap

  • "bizim toplumumuzda insanlar birbirleriyle neyi paylaşacaklarını, birbirlerinden neyi ayıracaklarını bilmezler."

    "bizim kadınlar ve erkekler mekanı paylaşmayı, hayatı paylaşmayı bilmiyorlar."

    "kendi zamanıdır, insanın en kıymetli şeyi zamandır. para değildir, en kıymetli şeyi zamandır. çünkü hiçbir şekilde telafi edilemez, hiçbir şekilde yerine konamaz."

    "türkler yalnız kalmayı bilmeyen ve öğrenememiş bir millettir. birbirlerinin devamlı tepesinde oturan, gargar eden bir milletin hiçbir şekilde yalnız kalıp tefekkürünü geliştirmesi (düşünme, düşünce dünyasında kalma), meditasyon dediğimiz şeyi yapması mümkün değildir. bunlar saçmalar sadece. bu tekniği öğrenmezsen böyle saçmasapan devamlı bir araya gelirsin, konuşursun kadın - erkek, aptal aptal dedikodular yaparsın."

    izleyemeyenler için en önemli bulduğum sözleri buraya yazıyorum. ilber hocam büyüksün.

    bir lafım da o sunucuya, bu tipleri gazetelerin kadın eklerinin üçüncü sayfa köşelerinden mi tutup getiriyorsunuz? adamın işi gücü goygoy, aklınca ilber hoca'yı tufaya getirip karalayacak adamı. ulan karşındaki magazin eskisi, işi gücü instagram'dan snapchat'ten havuzlu villasından, nişantaşı'ndan hikaye paylaşmak olan, üç kelimeyi bir araya getirmeyi beceremeyen manken, şarkıcı falan mı ki böyle aptal aptal lafa girmeye çalışıyorsun? ne bekliyordun, adamın eski karısına "ilber hoca'dan şok sözler!" başlığıyla gazeteye taşıyacağın sözler saydırmasını mı?

  • abd'de yazılım muhendisi maaşı ortalaması yıllık $82.000

    avrupa'da €42.000

    bir mercedes cla avrupada €23k
    yıllık maaşın yaklaşık yarısı+sınırsız sayılabilecek sosyal imkan

    abd'de $27k
    yıllık maaşın üçte biri+ultra ucuz benzin ve yaşam giderleri

    (lüks segmentin en düşük üyesi) ikinci el mercedes cla'nın türkiyede fiyatı 150 bin tl...
    buradaki muhendisler yilda 450 bin ya da 300 bin+sosyal sahiplenme mi kazaniyorlar da yaşam standartları düşsün?

    buradaki mühendis de isveçteki muhendis de yilda 60 bin kazanabilir ama o 60 binler aynı alım gücüne sahip değil

    (stockholm'den parise ucak bileti 30 euro, venediğe 70 euro...haftasonu git gel, otel 100 euro...
    ıstanbuldan venedige ucak bileti 400 tl, parise 700 tl...oteller 430 tl...nah gider gezersin, ancak pazar günü aydosa kebaba gidersin)

  • "mesajlara dair bir mesaj
    çocuklar için yapılan edebiyatın has örneklerini yalnızca fikirlerin aracı olarak öğretmek, eleştirmek, sanat eseri olarak görmemek vahim hata. sanat bizi özgürleştirir; sözcüklerin sanatı, bizi sözcüklerle dile dökebileceğimiz her şeyin ötesine taşır..."

    ursula k. le guin'in temmuz 2005'te, cbc magazine'de yayınlanan, tolga korkut tarafından türkçeleştirilen yazısını bianet'ten okuyabilirsiniz. buyrun, adresi:

    (bkz: http://www.bianet.org/2006/01/06/73015.htm)

  • bu hafta uykusuz dergisindeki "gelen kutusu" bölümünde servet turan imzalı müthiş bir karikatüre konu olmuştur.

    - ayrılalım ama arkadaş kalalım samet.
    - o zaman evlenelim!! evlilikte de bir süre sonra aşk bitiyomuş, arkadaş oluyomuşsun eşinle öyle diyolar.
    - ...
    - kabul et. kafan karıştı teklifime...

  • normal bir ülke olsaydık şayet; bu tip adamların en geç, olayın yaşandığı günün akşamında kelepçe ile kodese tıkılmaları lazımdı...

    tanım; görevden alınması gereken memur.

    edit; ilgili memur açığa alınmış... görevden alınsın dediğim için mesaj kutumu dolduran at kafaları bu kaynağı bünyelerinde müsait bir yere yapıştırsınlar. olması gereken zaten buydu da benim şaşırdığım şey "böyle isabetli ve hızlı bir kararı nasıl aldılar?"

    (bkz: rabia naz vatan)

  • bu ysk ağrıda 15 defa sayılıp her seferinde aynı sonuçla karşılaşılmasından sonra yırtık çuval bahanesiyle seçimi iptal eden ysk.

    bu ysk ankara da mahkemeye başvurulmasına rağmen bekletmeden mazbatayı veren ysk

    bu ysk hatay da akp itiraz eder umuduyla bekleyerek hatay büyük şehir belediyesinin mazbatasını vermeyen ysk.

    bu ysk yandaşçılık ve yalakalıkta en başı çeken ysk

    bu ysk onursuzluğun, vicdansızlığın, karaktersizliğin en üst seviyeye ulaşmış kişiler tarafında yönetilen ysk.

    ülke genelinde binlerce insanın gözünün içine baka baka sandığa elini sokan ysk

    bu ysk bu sikim ysk işte.

    edit: bu da gg ise napalım, bunca haksızlığa, ötekileştirmeye, yok sayılmaya gözümüzü kapatıp her şey toz pembe çok mutluymuşuz gibi övgü dolu entry ler mi girelim. biz de mi yandaşçılık yapalım.

  • açları anlamak değildir. bunu diyen müslüman kendini kandırıyordur. akşam yemek yiyeceğini bilerek açları anlayamazsın.

    orucun iki amacı vardır :

    1- o güne kadar rahatça yiyip içtiğin nimetlerin kısa süre yokluğunu görerek değerini anlamak
    2- insanın en büyük düşmanı olan ve verdikçe fazlasını isteyen nefsi kontrol etmek

    yani iradeyi güçlendirmek.

    akşamları lüks otellerde 100 liradan başlayan menülerle iftarı bekleyerek kimse açların halini anlamaz, en başta da ben.

    o yüzden aç olduğunuz için sinirle kimsenin kalbini kırmadan orucu tutun, umulur ki allah kabul eder.

  • evveet, toplanın gençler anlatıyorum.

    anladığım kadarı ile, atalarımıza ait bu sözün nedeni iki farklı argümanla açıklanmaya çalışılıyor.

    bir grup diyor ki, "tarıma elverişli olmadığı için eskiden değersiz olan deniz kenarı arsalar hep kız çocuklarına verilmiş, o yüzden enişteler zengin olmuş"

    diğer grup ise "yok, kız tarafı düğün/dernek/çeyiz her türlü masrafı görür, erkek tarafından sadece ev istenir" diyerekten atasözümüze anlam yüklüyorlar.

    öncelikle ilk görüşün çok kolay çürütülebileceğini, bahsi geçen deniz kenarı bölgelerin muğla merkezden çok farklı sosyal ve kültürel yapıya sahip olduğunu, bir fethiyeli, bodrumlu, marmarisli, datçalıya "muğlalı" denmediğini, bahsi geçen sözün muğla ve çevresindeki merkeze yakın bir iki ilçeyi kastettiğini açıklamak gerek. ki, zaten birçoklarına göre o sözün orijinali "kız alacaksan ula'dan" şeklindedir. muğla'nın merkez nüfusu, denizin ve deniz ticaretinin etkisi yüzünden bahsi geçen kıyı ilçelerine göre demografik anlamda daha stabil bir görüntü arz eder. muğla bu deniz etkisinden uzak kalmış, bölgeye çok eskiden yerleşen türkmen boylarının nesiller boyu devamını sürdürdüğü bir toplum olarak yapısını korumuştur. diğer ilçeler ise daha karışıktır. ne bileyim, dalaman'da afrika kökenli siyahi vatandaşlar vardır misal. marmaris ve bodrum, adalar ile olan ilişkilerinden dolayı daha akdenizlidir. fethiye desen bölgeye komple yabancı olup daha çok teke yöresinin kültürel özelliklerini gösterir. o yüzden, atasözünde ifade edilen muğla, bugünkü il sınırları ile değerlendirilmemeli, sadece merkez (ula, yerkesik, yatağan vb.) olarak düşünülmelidir. neticede "prim yapan deniz kenarı arsalar" teorisi yanlıştır. kaldı ki, bahsi geçen arsalar sahiplerini 80'li yıllardan itibaren zengin etmeye başladığı için daha eski zamanlara ait "kız alacaksan muğla'dan" ifadesi ile belirtilmek istenen şeyin bu olamayacağı açıktır.

    diğer iddia bu bağlamda daha ağır gelmektedir, fakaat.. evlilik hayatını sadece düğünde getirilen üç beş parça eşyaya, bir iki takıya, düğünde içilecek üç beş şişe rakıya indirgemek hangi akılla izah edilebilir? deniyor ki, "kız tarafı düğünü yapar, erkekten sadece ev istenir".. ev diyorum lan? hayır, erkek tarafından da az şey istenmiyor ki? zaten, bu anlattığım şeyler eski zamana ait feodal adetler. böyle şeylerin üzerinde durulmuyor artık. geçiniz efenim.

    aslında bu iki iddia arasında güme giden gerçek, muğla kızlarının iyi huylu, akıllı, eli yüzü düzgün insanlar oluşudur. menteşe dediğimiz bu bölgede izleri hala açık şekilde görülebilen bir türkmen etkisi ve güzelliği dillere destan türkmen kızları varlığını sürdürmektedir.

    ayrıca bölgenin sosyoekonomik durumunun görece iyi oluşu bu kızları bir de bu yönden cazip hale getirdiğinden, civar bölgelerden (aydın - denizli) çıktığına emin olduğum bu lafın gerçek kaynağını şüpheye yer bırakmayacak şekilde açıklamaktadır.

    hayır, oturduğum yerden sallamıyorum, kendim aldım oradan biliyorum. tuğla falan hikaye, muğla insanı şahane..

    öhöm.. o değil de, fena övmüşüm. hanım okusa şuraları g.tü kalkar yemin ediyorum. aramızda kalsın o yüzden :)

  • bir kaç yıl önce(2018 veya 2019 hatırlayamadım tam) , gecici olarak istanbul anadolu yakasında bir benzlikte pompacılık yapıyordum. biraz mental açıdan kötü dönemlerimdi. neyse

    bir gün ümit bey geldi.kibar bir şekilde hal hatır sorup, istediği miktarı söyleyip markete yöneldi. açık kahve(veya koyu lacivert ) rengiydi sanırım, bir bmw ile gelmişti. verdim benzinini, beklemeye koyuldum.

    hava buz gibi. ellerim donmuş. ümit bey karşıdan geliyor. elinde, starbucks makinesinden alınmış koca boy kahve. yüzünde bir gülümse ile bana uzattı ve "afiyet olsun" dedi..

    uzun zamandır düşünürüm. o kahveyi benim için mi almıştın ümit bey, yoksa tadını beğenmeyip de, çöpe gitmesin bari deyip mi verdin bana :)))))

    her durumda da klass bir insan. o an beni çok mutlu etmişti.işi rast gitsin...kahve + mütevazililiği

    not : o makineyi her gün görür, bazen canım ceker ama kazandığım paraya göre lüks kaldığından almazdım hiç. sizin sayenizde ilk kez o gün içmiş bulundum :)

    edit : ümit bey twitterda bir yazarımıza cevap vermiş entry e dair : "bunun redbull, kola, dondurma, bisküvi versiyonlarını da duyabilirsiniz. insanların enerjisi ve iletişimleriyle alakalı biraz anlık gelişen rutin refleksime dönüştü sanırım"

    edit : sene eklendi.

    edit: tamam arkadaşlar. en güçlü ihtimaller. 1.bana aldı 2.aslında kendine aldı ama beni görünce içinden bana vermek geldi o an. :) ya önemli değil. o an çok mutlu olmuştum.

  • dogu anadolu'da bir birlik. er tuvaletlerinden biri tikanir. boluk komutani bir turlu actiramaz tikali tuvaleti. hadise bir sekilde, kurmay baskaninin kulagina gider. kurmay baskani hisimla, boluk komutanini, nobetci subayi ve tuvalet sorumlusu eri tuvalete toplar. hic bir sey soylemez, ceketini cikarir, gomleginin kolunu omzuna kadar sivar, milletin saskin bakislari arasinda kolunu delikten iceri pis sulara daldirir, dirseginden yukariya kadar sokar, karistirir. etraftakilerin mideleri agizlarina gelmistir. bir asker donu cikarir delikten veee, oracikta esas duruşta beklemekte olan tuvalet sorumlusu erin suratina şlaaaaaaap!!! diye carpar donu. butun sular milletin ustune basina sicrar. tuvalet acilmis, sular cekilmeye baslamisken, kurmay yarbay, bir kelime dahi etmeden, lavaboya gider, kolunu sadece suyla soyle bir yikar, ceketini giyer ve gider. o gunden sonra birlikteki tuvaletler ornek tuvalet haline gelir.