hesabın var mı? giriş yap

  • 61 anayasasında özgürlükler asıl,yasaklar istisna
    82 anayasasında yasaklar asıl ,özgürlükler istisna haline gelmiştir. (82 anayasası için "ancak anayasası" da denilmektedir)

  • ben bir kere küçükken bu konuyu dedeme açtım. "işte ona renk körü denir" dedi. konu kapandı.

  • benim bir evliliğim vardı; aslında dünya tatlısı bir kadının birlikteliğimizin uzun bir döneminde beni gerçekten çok sevdiği, gözümün içine aşkla baktığı tutku dolu bir şeydi. nasıl bu kadar şanslı olabildiğime inanamazdım.

    birbirimizin bedeninde yaşardık biz. sabaha kadar hiç ayrılmadan sarılarak uyuyan insanlardık. aslında hep kolum ağrır ve uyuşurdu ama ben çekmezdim hiç, çekmek aklıma bile gelmezdi. keyif alırdım bundan. televizyon izlerken bile neredeyse benim üstümde yatardı mesela, bana sarılmadan film izlemeyi reddederdi. tek başına yatağa gitmezdi hiç, hatta ne zaman uykum yok desem gerekirse kavga çıkarır bir şekilde beni o yatağa getirirdi, uyuyamazdı bensiz. uyumadan önce kafa kafaya verirdik, benim verdiğim nefesi o alırdı, onun verdiği nefesi ben alırdım. birbirimizin nefesi olurduk.

    benim bir evliliğim vardı; sabahları işe hep geç kalırdık. tüm gece sarılıp uyuduktan sonra çıkamazdık yataktan bir türlü, öyle tatlı gelirdi ki ayrılamazdık. sonra işe geç kalacağız diye panikler kavga etmeye başlardık. ben kavgadan dolayı gergin görünürdüm ama içten içe hep gülümserdim bu yüzden, fark etmezdi. panikti zaten hep, hemen heyecanlanır ve acele edeceğim diye daha fazla vakit kaybederdi.

    benim bir evliliğim vardı; eşim olmadan bir şey yaptığımda veya bir yere gittiğimde eksik hissederdim. o yanımda olmadığında geri kalan her şey eksik kalırdı, tat vermezdi. mutlu olabilmenin ön şartıydı benim için; dünyanın en eğlenceli şeyi bile onsuz yetersiz kalırdı. tamamlayıcı parçam, diğer yarımdı benim.

    benim bir evliliğim vardı; öyle güvenirdim ki ona. ne sevgisi ne de sadakati için o uzun yıllar boyunca bir an bile şüphelenmedim. o da bilirdi beni, gözümüz arkada kalmazdı hiç. zaten benim için dünyanın en güzel kadınıydı, fiziksel kusurları o kadar tatlı gelirdi ki bana, kepçe kulaklarına aşıktım mesela anlamazdı.

    benim bir evliliğim vardı; sorumluluk paylaşabildiğimizde birlikte bir şeyler yapmaktan çok zevk alırdık. kavgalı olmadığımız zamanlarda mutfağa birlikte girer harikalar yaratırdık mesela. temizlik konusunda çok kavga ederdik ama; beğenemezdi bir türlü.

    benim bir evliliğim vardı; şu hayattaki en büyük zevkim onun neşeli olduğunu görmekti. "ceylan gibi sektiğinde.." derdim ona, işte o zaman dünyalar benim oluyor. o neşeli olduğunda yaşadığımı hissederdim, onun neşesi kadar mutlu edemedi hiçbir şey beni tüm hayatım boyunca.

    benim bir evliliğim vardı; babamı kaybettiğimde limanım olmuştu benim eşim. bu kadar zaman geçti, hala sadece onun yanında ağlayabildim mesela. artık babam için ağlayamıyorum tek başıma.. "büyük adam" olmak zorunda hissetmediğim tek yerdi onun kolları. benimle birlikte ağladığında hafiflerdi acım. güvenirdim ona.

    bunlar sadece bir kısmı, daha binlerce güzel şey anlatabilirim. biz bir zamanlar birbirimizi gerçekten çok sevdik. iki değil, bir kişiydik. birbirimizin nefesiydik.

    ama benim evliliğim yukarıdakiler gibi mükemmel şeylerden ibaret değildi. bir zaman sonra çok kötülük ettik birbirimize. kavga ettiğimizde çok kırdık birbirimizi, utanılacak şeyler yaptık ve söyledik. egolarımız ve intikamlarımız önüne geçti sevgimizin. en sonunda kötülüğün sevgiden bile güçlü olduğunu öğrendik. güzel şeyler önemsizleşti, elimizde kin kaldı sadece. faturalar kesmeye başladık birbirimize.

    en temiz duygularla seven, gerçekten birbirine aşık iki insandık bir zamanlar ve ne yapıp edip bunu mahvetmeyi başardık. artık sebepler, gerekçeler ve bahaneler önemli değil. acı gerçek şu ki; her şeye rağmen kaybettik. artık "eş" değiliz, birbirimize nefes değiliz, yabancılaşmaya başladık. sonunda anladım ki artık beni sevmekten vazgeçmiş. canı sağ olsun; insan isteyerek aşık olmuyor ki isteyerek bundan vazgeçsin, kimsenin elinde değil.

    itiraf kısmı ise şu; ben öyle sevmişim ve öyle güvenmişim ki onun beni sevmekten vazgeçtiği, nefeslerimizin birbirimize ait olmadığı bir senaryoyu aklımın ucuna bile getirmemişim hayatım boyunca. şu anda hiç tecrübe etmediğim, daha önce aklımdan hiç geçmeyen bir şeyi yaşıyorum. çocukluğumuzdan beri, insanın aşık olabileceği ilk yaşından beri seviyorduk biz birbirimizi, var mı ötesi?

    ama işte sonunda anladım ki öyle veya böyle, şu veya bu sebeple; uzun uzun anlattığım bu kadın artık bana ait değil. benim bildiğim, özlediğim ve sevdiğim kadın; şu anda aynı isimle tek başına nefes alabilen kadınla aynı kişi değil. benim eşim, bana ait olan nefesim ölmüş.

    boşanmaya karar verdiğimizde değil; boşanmamızın onun için üzücü değil bilakis heyecan verici bir şey olduğunu hissettiğimde anladım. benim düşündüğümden çok daha önce benden vazgeçtiğini, son zamanlarımızda birlikteyken bile aslında benden ayrılmış olduğunu, gözünün artık bana değil dışarıya baktığını, beni nefesi olarak değil de sadece aşılması gereken bir engel olarak gördüğünü, kendini başka insanların yanında hayal ettiğini ve yeni insanlar, yeni heyecanlar için heveslendiğini görünce anladım.

    kabullendim, bitti.

  • "kimse sınanmadığı günahın masumu değildir"

    debe: biryudumkitap.com e-posta kutunuza her sabah 5 dakikada okuyabileceğiniz, en iyi hikâye ve roman pasajlarını gönderir. abonelik için adınızı ve e-postanızı bırakmanız yeterli. her sabah saat 08:00'de e-postanızı kontrol edin. üstelik ücretsiz

  • toplumsal kırılmalar başlıyor. baskıcı, sansürcü, millet iradesini gasp etmiş kişilerin sonunda böyle açıklamalarla karşılaşması kaçınılmazdır.
    sanıyorlar ki üst perdeden tek kendileri konuşabiliyor. köşeye sıkıştırdınız insanları ve bizim de zincirlerimizden başka kaybedecek hiçbir şeyimiz yok!

  • 1791’de başlayıp, 1804’de sona eren bir siyah devrim.

    başarıya ulaşan ilk ve tek köle isyanı.

    haiti o dönem, saint domingue olarak anılıyor . o zamanda dünyanın en kazançlı kolonisi, şeker kamışı ve kahve üretimi yapılıyor.

    fransız ihtilali sonrası özgürlük düşüncesi adaya bu kez daha sert uğruyor ve isyan hareketleri başlıyor. o dönemde 40.000 kolonist, 500.000 köle ve 28.000 melez var. ( melezler efendi beyazların köle kadınlarla ilişkisi neticesi oluşan grup) 1791’de isyan başlıyor, kölelerin lideri konumuna ise toussaint l’ouverture geliyor. gelişen olaylar sonucunda, köleler zorla çalıştırdıkları çiftlikleri yakıyor ve yaklaşık 2000 beyazı öldürüyor. 1792’de derinleşen çatışmalar akabinde, fransa kolonilerde yaşayan tüm insanların da renk ve ırk ayrımı yapılmadan eşit ve özgür olduğunu deklare etmek zorunda kalıyor ancak köleliği kaldırmıyor. fransa, iç sorunlarının yanı sıra ingiltere ve ispanya ile savaş halindedir. ingiltere haiti’yi işgal etmesi üzerine devrimciler fransa’nin ile kölelerin özgürleşmesini kabul etmesi halinde fransa ile birlikte savaşacaklarını teklif ederler, teklif kabul edilir ve 1794’teki savaşta, ingiltere ve ispanya yenilgiye uğrar. ingilizler 1798’de adaya bir daha çıkartma yaparlar ancak tekrar yenilgiye uğrarlar. hatta toussant l’ouverture ingiltere kolonisi olan komşu adayı da ele geçirip oradaki köleleri de özgürleştirir.

    1801 yılına geldiğinde louverture, haiti için anayasa yazar, özerklik ilan eder, kendisini de yönetici olarak atar. bunun üzerine napolyon bonapart adada tekrar egemenliği sağlamak ve köleliği geri getirmek amacıyla büyük bir ordu gönderir, adanın gelirlerinden mahrum kalmak istemez . toussaint l’ouverture ‘nin sağ kolu olan jean jacques dessalines anılana ihanet eder ve fransızların yanına geçer. toussaint l’ouverture’ye de özerlikten vazgeçip birlikleri ile fransız ordusuna katılması teklif edilir. o da teklifi kabul eder ancak kandırılır, fransa’ya gönderilip, hapsedilir ve orada ölür.

    bir yıl geçtikten sonra fransa’nın niyetinin sadece özerklik olmadığı, köleliği geri getirme amacıyla adaya geldiği anlaşılır. bunun üzerine jean-jacques dessalines tekrar saf değiştirip, isyancılar yanına geçer ve 1803 yılında onun önderliğinde köleler fransızları yenilgiye uğratıp, 1 ocak 1804’te bağımsızlığını ilan eder ve adanın adını haiti olarak değiştirir. abd ardından bağımsız olma ikinci amerika kıtası ülkesidir.

    haiti bağımsızlığın faturasını ise acı ödemiştir, 1825 yılında fransız köle sahiplerine 150 milyon frank ödemeyi kabul etmişler ve faiziyle birlikte 1947 yılına kadar bu borcu ödemeye çalışmıştır. haiti hep fakir kalmıştır.

    hatırlarsanız adada melezler vardı. bu melezler ile hayatta kalan beyazlar kaçarak abd’de new orleans’a yerleşirler ve new orleans’ta fransızca konuşan ve haiti kültürünü devam ettiren bir topluluk oluştururlar.

  • --- spoiler ---
    17.bölümde; metin'i gören emrah, elindeki tesisat borusunu açarak naber santino demiştir, bilindiği üzere godfather'daki santionun malafatı normalden çok büyüktür, santino'nun malafatı hakkındaki durum ise filmde değil, kitapta net olarak ifade edilmektedir.

    --- spoiler ---
    bu sahneyi kim yazdıysa, kendisine hürmet ve selam ediyorum, büyüksün reyiz!
    edit: twit attım, durgun onay, çağlar yurt'u işaret etti, çağlar da çok efendi çocukmuş, ben yazdım falan demedi.
    (bkz: durgun onay)
    (bkz: çağlar yurt)