hesabın var mı? giriş yap

  • vaktinde bir sevgilim vardi. firtinali bir sekilde ayrilmistik. bir sene sonra filan bana "allah hala belani versin" gibilerinden bir mesaj atti, ben de ayni sekilde cevap verdim.

    o sekilde mesajlasmaya tekrar basladik, surekli hakaretler filan. kisa bi sure sonra hakaretler, "esprili, sakali hakaretlesmeler"e donustu, "naber lan psikopat kari" "napiyosun hala kaslarini aliyo musun ibne herif" gibilerinden.

    oyle oyle devam etti, suratini bir daha hic gormedim gerci ama halen arada mesajlasiyoruz. arkadas olduk resmen lan. kodumun karisi.

  • diyabet hastalığı ile birlikte etiket okumayı alışkanlık haline getirmiştim.

    bu gıda şantajcısını da o ara tanıyıp kısa bir süre takip ettim. ancak sonradan gerek islamcı yobaz zırvaları gerekse "özel inceleme" adı altında aldığı reklamlardan sıkılıp takibi bırakmıştım.

    şimdi yukarıda paylaşılan patiswiss incelemesine ve sonrasında yaptığı "ayrıcalık yapılmayacağına dair imza atılmıştır" gibi garip bir açıklamaya baktım. benim hatırladığım herhangi bir başka ürüne dair yorum şöyle olurdu:

    patiswiss ambalajında çocukların dikkatini çekecek şekilde çocuk resimleri barındırıyor. içeriğinde 100 g'ında 25,6 g yani 13 tane küp şeker içeriyor. (burada porsiyon hesabı 30 gr içeriği verilmiş. normalde hem 30 hem 100 g içeriği yazılır paketlere ki gıda şantajcısı da 100 g üzerinden hesaplar genellikle). bir de uyanık 7,7'yi 2'ye bölerek aşağı yuvarlamış 3 küp şeker demiş.

    neyse genelde gıda şantajcısının para alarak reklamını yapmadığı ürünlerde bu içerik verildikten sonra şöyle devam eder: bilindiği gibi şeker obezite ve diyabet hastalığına sebep olabilir. ayrıca çocuklarda hiperaktivite yaratabilir. üründe hiç lif olmaması da (çikolata abi ne bekliyorsun?) kan şekerinde hızlı bir artışa sebep olup iç organlara zarar verebilir. böyle bir zehri çocuğunuza yedirir miydiniz?

    ama bunun yerine süper über marka diye inceleme yapmış tabi parayı alınca.

    yeteri kadar cimer başvurusuyla inceleme altına alınabileceğini düşündüğüm için ilk taşı atıyorum an itibariyle.

  • sektörün içinden biri olarak söyleyebilirim ki reklam tamamen başarısız, mesaj yeterince kuvvetli değil ve görsel olarak tatmin etmiyor. sektör dediysem reklam değil lan, 31 sektöründeyim ben.

  • süper insandır. bende hiç öyle olmuyor, hemen zaten halihazırda dört gram kalan aklımı kaçırıyorum bonkörce. uyku felci falan olaylarını da bildiğim halde bende çalışmıyor, keriz gibi kanıyorum valla.

    bakınız, şu örnekte nasıl da keriz gibi kanmışım;

    http://sketchtoy.com/68539805

  • peşin not: kyk kredisi kullandım. bayaa da bir borcum var.

    son derece doğru bir duruştur. yukarıda belirtildiği gibi "bencilliğin dik alası" falan da değildir. kurallar ülkesinde yaşamak istemektir. kallavi bir inşaat kalantorunun usülsüzce ihale almasına tepki göstermekten farkı yoktur. kuralsızlığın büyüğü küçüğü olmaz. kuralsızlık kuralsızlıktır.

    okulu bittikten sonra o borçları ödeyemeyeceğini düşündüğü için o krediyi çekmeyen tonla tanıdığım var. neden? çünkü bu insanlar kuralların varlığına inandılar. sen şimdi yüzde kaç faizden ne zaman ne miktarda ödeyeceğini bildiğin bir borcu kamu bankasından alıp sonra da onu ödemek istemiyorsan senin akp'nin vergi borçlarını sildiği beşli çeteden ne farkın kalır? ha doğru onlarınki milyar dolar, seninki hepi topu 20-30 bin liracık değil mi? seninkinden nolur ki değil mi?

    kuralsızlık kuralsızlıktır arkadaşlar. benim türkiye cumhuriyeti vergi mükellefi olarak kimsenin borcunu ödemeye niyetim yok. beşli çeteninkini de ödemek istemem, başka bir öğrencinin borcunu da ödemek istemem. kendi borcumu paşa paşa öderim, o sıkıntı değil.

    bunları söyleyince "gidin önce akp'nin ihale dağıttığı hırsızlara tepki gösterin" falan diyorlar. e kardeşim ben ona da karşıyım buna da karşıyım. asıl sen iki yüzlüsün. ona tepki gösteriyorsun ama kendi mini çıkarların için o kuralların esnetilmesini istiyorsun. e ne farkın kaldı akp'den.

    18 yaşından büyüksün ve bireysin. bir karar alıyor ve borç alıyorsun. o kararının ve borcunun arkasında ol. hayatta önem verdiğin değerlerin olsun, bir duruşun olsun, iki yüzlü olma.

    vergi borcu olan vergi affı ister, kaçak bina diken imar affı ister, yurt dışına para kaçıran varlık affı ister, öğrencisi kredi affı ister, ihalecisi geçiş garantisi ister, beşli çetesi borç silinmesini ister.
    iste babam iste. niye? çünkü kuralsızlıklar ülkesi. milyar doları olan da kural istemiyor, cebinde son 50 lirası olan da. kimsenin değerleri, idealleri, inandığı ve arkasında durduğu bir duruşu yok da o yüzden. kim kime ne tutturursa.

  • yanlışı doğrusu bir kenara itilirse. 9. cumhurbaşkanı süleyman demirel’in eşi nazmiye hanım alzheimer hastasıydı. uzun süre hastanede yattı. süleyman bey de sık sık ziyaret ediyordu. doktorlar süleyman bey’e “efendim sizi tanımıyor, gelmenize gerek yok” demişler. demirel “olsun ben onu tanıyorum” demiş. son zamanlar için bu olabilir dedirten durum.

  • 1883'te patlayan krakatoa yanardağı bir adayı yok etmiş, saniyede yarım mil (0.8km) hızla 17 mil (27 km) havaya kül püskürtmüş ve 36.000 kişiyi öldürmüştür.

    çıkardığı gürültü o kadar yüksekti ki 40 mil (65 km) uzaktaki denizcilerin kulakl zarları patlamıştır. 100 mil (160 km) uzakta dahi ses duyanlara kalıcı zarar verebilecek 170 desibeldi ve 3.000 mil (4.800 km) öteden dahi duyulabiliyordu. bu ingiltere'den çıkardığınız sesin abd'den duyulması anlamına gelmektedir.

    kaynağında ses o kadar yüksekti ki "ses" kavramının ötesine çıkmıştır.

    bir sesin en fazla ne kadar "gürültülü" olabileceğini açıklamadan önce desibel nedir, hangi ses kaç desibeldir, gürültü nedir gibi şeylere göz atmak gerekir.

    "bel", adını alexander graham bell'den alan ölçü birimidir. ancak tek bir "bel" o kadar büyük bir ölçüdür ki bilim insanları bunu 10'a bölerek bize bir "desibel"i vermişlerdir.

    desibel seviyeleri:

    kendi nefesimizin sesi: 10 db
    fısıltı: 20 db
    normal bir konuşma: 60 db
    gürültülü bir restoran: 70 db
    elektrikli matkap:– 95 db

    jill drake adlı asistan öğretim görevlisi, 2000 yılında 129 db ile dünyanın en yüksek sesle bağıran kişisi rekorunu kırmıştır.

    gürültü genel olarak istenmeyen sesleri tanımlamak için kullanılsa da aslında tüm sesler gürültüdür. akustik anlamda ise "ses olma sınırını aşan" her ses gürültüdür.

    tüm sesler, sesin kaynağından kulak zarımıza uzanan bir zincirde birbirine çarpan moleküllerin sonucudur. parmaklarımızı şıklattığımızda, parmaklarımızı çevreleyen hava molekülleri bozulur ve komşu moleküllere çarparak kulak zarımıza kadar uzanan gürültü dalgasını oluşturur.

    her molekül çok küçük bir mesafe kat etse de, sesin kaynağından kulağımıza kadar bir enerji dalgası oluştururlar. bu enerji dalgası (ses dalgası) yüksek sayıda molekül içeren yüksek basınçlı ve ardından gelen nispeten seyrek sayıda molekül içeren düşük basınçlı alanlardan oluşur.

    bir ses teknik olarak 194 desibelden daha yüksek olamaz. bu seviyeden sonra alçak basınç bölgelerinin tamamen boş yani molekül içermediği bir noktaya ulaşılır.

    gürültü kaynağı bu seviyeden daha fazla enerjiye sahipse hava moleküllerini ileri geri hareket ettirmek yerine doğrudan ileriye doğru itilir. bu itme sonucunda ses dalgası şok dalgasına dönüşür.

    krakatoa'dan gelen şok dalgası o kadar güçlüydü ki, dünya etrafında tam 4 kere dolaşmıştır.

    kaynak: science focus