hesabın var mı? giriş yap

  • sinemada biletler yer göstericiye verilir, yer gösterici el feneriyle oturulacak yeri gösterir, o sirada bir elle biletleri geri almak diğer elle cepte bahşiş aramak yerine, bir elle el fenerini almaya çalışmak (hatta ısrar edip çekiştirmek) diğer elle bahşiş aramak.

    yer gösterici al istiyosan ama bahşişi ver yine de dedi.

  • akrep nalan'ın sezen aksu paylaşımıdır.

    kaynak

    "ah sezen aksu. 2010 referandumunda yüksek sesle evet diyeceğini ifade ederken,bizim gibi hayır diyenlere" iki cihanda da lekelisiniz "derken, bugün seni o lekelilerin koruyacağını nereden bilecektin!..."

    edit: vay arkadaş ben baya genç olmama rağmen tanıyorum bu insanı, hangi ülkede yaşıyorsunuz anlamıyorum ki... kim diye soracağına google yaz.

    edit2: bana bilmiş bilmiş akrep nalan öldü mesajları atan tayfaya gülüyorum ve acıyorum. şarkıcı olan akrep nalan bu, 2 dakika araştırmayı öğrenin.

    son edit: bilgi çağında yaşatıp araştırmaktan aciz insanlar için (kendilerine acıyorum...) akrep nalan ölmedi. bu paylaşımı yapan şarkıcı akrep nalan. adamlar aynı şeyi ısrarla başlığa yazıp bana mesaj atıyorlar şaka gibi. öldü dediğiniz akrep nalan için (bkz: 28 haziran 2021 nalan duman'ın hayatını kaybetmesi)

  • harun banko arkadaşımın az önce beni ettiği tehdit.
    "saat farkı da var, sana yarım saat süre." diye de ekledi ayrıca.

    kanko çok da şey yapmamak lazım.

  • kısmen haklı.

    doğru olan şu, bisikletle işe gitmek doğrudan medeniyt değildir.

    bisikletle işe gitmek istediğinde sorunsuz bir şekilde "gidebiliyorsan" işte o medeniyettir.

  • çizgi roman severlerin böyle bir vs ile ilgilenmeyeceği önerme. herkesin gönlünde bir karakter ağır basar ama nacizane iyi karakterler(hikayeler) çıksın da kimden olursa olsun diye bakılır. daha çok çıksın ki biz okuyalım. ikisi de candır(ve diğerleri tabi), çizgi roman alemine kattıkları güzelliklerle çok yaşasınlar.

  • öncelikle --> http://www.kivahan.com.tr/…um/showthread.php?p=3697

    bu da tıpkı bunun bir başka versiyonu olan brazil jacu bird kahvesi gibi bu hayvanların kahve ağaçlarına dadanması ve mahsulü talan etmesi ile ortaya çıkmıştır. yani basitçe anlatmak gerekirse. bugday ektiniz, 1/4'ünü kuşlar yedi büyük zarardasınız. sonra bir gün bir baktınız ki tarla ve civarı buğday tanelerinden örülmüş kuş pisliği ile dolu. dörtte bir zarar mı yoksa bunları ayıklayıp diğerlerine karıştırıp satmak mı? yoksaaa...

    - bok oldu mahsül bok!
    - abi üzülme bi çare buluruz..
    - lan nerde çare bulucaz bok oldu diyorum sana! tam anlamıyla bok! aha bak bok! cıvık afedersin...
    - abi celallenme, biz bunu allayıp pullayıp 100 katına bile satarız
    - bok kokusu ovalardan önce burnuna yayılıp aklını aldı senin heralde
    - abi bana güven.
    - ne güvenicem sana lan!? korkuluk dikelim dedim gerek yok dedin. bok ye ulan!
    - abi benim de planım o zaten. dinle şimdi.....

    ve böylece kopi luwak ile jacu bird coffee doğar. insanın tükettiği herhangi bir maddeye hayvan dilini uzatmayagörsün, allah gelecekte kahve yemeye niyetlenen tüm hayvanları korusun zira öyle bir patladı ki bu saçmalık, bu kedileri kafeslere tıkıp, daha iri, daha yağlı, daha çok foie gras elde etmek için boğazlarından aşağı boruyla mısır tıktıkları kazlar gibi bunları da kafesliyorlar artık --> http://img59.imageshack.us/…59/7837/attachmentr.jpg

    haa pazarlama açısından başarı mıdır? şöyle düşünüldüğünde başarıdır, endonezya kahvesinin (sumatra, sulawesi, java vs) diğer kahvelere oranla fiyatı daha düşüktür. tatsal açıdan topraksı ve çamurludur, asiditesi yok gibidir gövdesi oldukça güçlüdür. benim şahsen en babasını bile sevmekte zorlandığım bir kahvedir endonezyadan gelen kahveler. bu kahveleri bu fiyata satmayı başarmaları için anca bokun içinden ayıklamaları gerekiyordu.

    bir tarafta da şöyle bir gerçek var. bu hayvanlar kahveyi yediklerinde, tıpkı bizim ve diğer canlıların çekirdekli herhangi bir bitkiyi yemelerinde olduğu gibi, çekirdeği bozulmadan olduğu şekilde dışarı atmaktalar. yani kahve meyvesinin kiraz kısmı sindiriliyor, bizim tükettiğimiz çekirdek kısmına gelene kadar üzerinde parşomeni ve pelerini kalmış oluyor (bkz: çiğ çekirdek kahve) pelerin* zaten kavurma sırasında atılır ve ısı ile çekirdek yuzeyinden ayrılan zar gibi ince bir kabuktur. parşomen ise çok daha kalın bir kabuktur, çiğ çekirdek kahve çuvallara konulmadan önce bu kısım ayıklanarak atılır. daha net anlatmak gerekirse, bu hayvanlar çekidekleri ile beraber kabak yiyor diye düşünün, sonra kabak çekirdekleri dışkı ile çıkıyor, üreticiler bunları topladıktan sonra kabak çekirdeklerinin kabuklarını ayıklıyor atıyor kabak çekirdeğinin içini ya çiğ paketliyorlar yada kavurup paketliyorlar. bundan farklı değildir kopi luwak yada jacu bird kahvesi. yok o lab testiymiş bu lab testiymiş, gerçekten bir fermantasyon oluyor muymuş o kısımları bilemem, çekirdek yapısı düşünüldüğünde oldukça zor geliyor bana zira tüm bitkilerin çekirdekleri kendilerini erozyona karşı maksimum korumaya programlıdır. yine de dediğim gibi net ve emin konuşamıyorum zira belkide kahve ile ilgili daha detaylı araştırmayacağım tek şey bu hayvan kahvesi (ve elbette tüketmeyeceğim de)

    kopi luwak ve jacu bird benim gözümde tıpkı çocukken dinlediğimiz o masalda olduğu gibi, içinde daha altın yumurta var mı diye kesilen tavuktur.

  • 6-7 yaşlarinda 1 türk 1 avrupali cocukla dixit denen oyunu oynuyoruz geçen ay tatil yöresinin birinde.

    turk cocuk surekli hile yapiyor, bizi kandirmak icin blöf bile yapiyor, acayip numaralar çekiyor. tamam bizde de öküzlük var çok gülüyoruz vs

    avrupali cocuk bi turlu anlayamiyor hile yapilmasini. biz her turda belki o da blöf yapmiştir diye oyunu ona göre oynuyoruz ama yok. cocuk her seferide dürüstçe oynuyor oyunu ve hep düşük puan aliyor tabi.

    cocuk bi turlu hileye neden gerek duyuldugunu, neden hile yapmasi gerektigini anlayamadi la. hilenin mantigi anliyor ama neden bunu yaptigimizi anlamiyor.

    adam 7 yaşinda alayimizdan ahlakli ve kaliteli bi insan cikti.