hesabın var mı? giriş yap

  • 11 eylül saldırısını müteakiben müslüman kelimesine kin bilenirken muhabirin biri muhammed ali'ye;
    - teröristlerle aynı dine mensup olmaktan dolayı ne hissediyorsunuz? diye bir soru yumurtlar.
    - siz hitler'le aynı dine mensup olmaktan ne hissediyorsunuz? cevabı ile omleti eline alır.

  • üzücü, dehşet verici, ibret alınması gereken görüntüler...
    hindistan... nüfusu yaklaşık 1,4 milyar... günlük vaka sayısı 200 bin civarında, binlerce kişi yetersiz sağlık hizmeti yüzünden ölüyor. hastanelerdeki görüntüler çok şeyi anlatıyor, görebilenlere...
    inandıkları binlerce din tanrısının bir faydasının olmadığı kesin... bu tanrılara dua etmenin hiç bir faydası yok, ama öylesine din ile köleleştirilmişler ki anlamaları imkansız... sonunda durumları ağırlaşınca soluğu bilimde, hastanelerde arıyorlar ama çoğu için artık çok geç...
    ölümden sonraki yaşam için hayat tarzını benimsemiş cahil, din ile uyutulmuş toplumların kaçınılmaz kaderi... yaşarken bir değerleri yoktu, ölürken de bedenleri dini ritüelleri eşliğinde odun ateşinde kül olup gidiyor. hiç yaşamamış gibi...
    cehaletten, dinden daha büyük düşman yoktur... insanın aklını alır, köleleştirir... köle olarak yakılır ya da gömülür...

  • adam gol atmış hala asker selamı diyen adam var amk. vallahi siz egitilmezsiniz. adam gölü atmasa soyunma odasında kendi kendimize verecektik asker selamını.

    atamın da dediği gibi "vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır"

  • --- spoiler ---
    17.bölümde; metin'i gören emrah, elindeki tesisat borusunu açarak naber santino demiştir, bilindiği üzere godfather'daki santionun malafatı normalden çok büyüktür, santino'nun malafatı hakkındaki durum ise filmde değil, kitapta net olarak ifade edilmektedir.

    --- spoiler ---
    bu sahneyi kim yazdıysa, kendisine hürmet ve selam ediyorum, büyüksün reyiz!
    edit: twit attım, durgun onay, çağlar yurt'u işaret etti, çağlar da çok efendi çocukmuş, ben yazdım falan demedi.
    (bkz: durgun onay)
    (bkz: çağlar yurt)

  • paul auster ve chuck palahniuk'in sağlam bir polemiğe girdiğini biliyor muydunuz? hem de biricik ülkemiz türkiye yüzünden!

    paul auster amerika'nın en prestijli edebiyat dergilerinden columbia magazine'e “tutuklu gazeteciler olduğu için türkiye'ye gelmeyeceği” yönünde bir açıklama yapar. demokrat yasaları olmayan ülkelere gitmeme kararını türkiye üzerinden örnekleyerek veren auster'a, türkiye'den bir cevap gelmesi doğal karşılanabilir. nitekim recep tayyip erdoğan her zamanki üslubuyla auster'a “gelmezsen gelme” diyerek o imza cevaplarından birini vermişti. auster hükümet düzeyinde gelen bu cevaba şaşırmıştı. auster bu çıkışa karşılık “hoş karşılanmayacak bir açıklama yaptığımı biliyordum. ama hükümetin benim gibi insanları, özellikle türkiye'nin günlük meseleleriyle iç içe olmayan yabancı bir yazarı dikkate alacağı konusunda en ufak bir fikrim yoktu.” demişti.

    ancak paul auster'e bu konuda cevap hiç akla gelmeyecek bir kişiden, 1996'dan beri satirik ve cesur kalemiyle okuyucu kitlesini büyütmeye devam eden chuck palahniuk'tan gelir. romanlarındaki tavır isyan gibi görünse de, aslında varoluşumuza özlem duymamıza neden olan, yarattığı değer yargıları, para, şöhret, saygınlık, güzellik gibi tüm önemli şeylerin anlamsız yalanlar olduğunu söyleyen yeraltı edebiyatı ustası chuck palahniuk, auster'ın bu açıklamasına “paul auster reklam yapıyor" şeklinde cevap verir. verdiği röportajda paul auster'in türkiye'yi diline dolamasını bir reklam ve medya çalışması olarak gördüğünü belirtir. yazdığı eserleri sattırmak için her kitap öncesinde bu tür polemiklere girmesini ahmaklık olarak değerlendirir. paul auster'in yazdığı eserlerden çok polemiklerle öne çıkmasını eleştiren palahniuk'un türkiye'yi hedef almasını değerlendirdiği açıklamalar ise oldukça ilginç: “türkiye islam ülkeleri arasında parlayan bir yıldız halini aldı. bunda ülke liderinin etkisi çok büyük. recep tayyip erdoğan'ın popülaritesini kullanması bilinçsiz değil. lulu on the bridge kitabını filme çekerken ettiği zararı bir şekilde çıkartması gerekiyordu. edebi metinlerindeki başarısızlığı siyaset yoluyla çözmek istemesi en az eserlerindeki bayağılık kadar çirkin.”

    palahniuk'un bu çıkışı amerikan edebiyat çevrelerinde şaşkınlıkla karşılanır. uzun süredir dost olan bu iki ünlü yazarın türkiye yüzünden aralarına kara kedi girer. türkiye'den binlerce kilometre uzakta yaşadıkları için burada neler olup bittiğinden habersiz, belki de ilgisiz, ama bu ülkede iyi okuyucuları olduğunu bilen, muhtemelen editörleri tarafından yönlendirilen bu iki amerikalı yazarın dertleri, aslında türkiye üzerinden polemiklerle gündemde kalmak ve kitaplarının propagandasını yapmak gibi de duruyor. hele hele palahniuk'un a haber yorumcusu gibi erdoğan güzellemesi yapması davulun sesinin uzaktan hoş geldiğinin en büyük örneklerinden.

  • tuttuğum evin iki aylık kirası ve depozitosunu vermiştim. kalanıyla da 12 aylık senet yaparak bi çamaşır makinası bir de yatak almak istemiştim. yatağa para yetmeyince halı aldım. ilk gece o halının üstünde uyudum. sonra belim tutuldu. hangi akla hizmet çamaşır makinası aldım, niye önce yatak almadım onu halen çözebilmiş değilim.

  • süper bir şirinlemece.

    "sarıldım yattık uyuduk. battaniyemle çok mutluyuz ^^"
    "bana sevgi şarkısı söyledi, sonra sıcacık bir mutluluk verdi. yaşasın kettle! ^^"

    hay ben senin o tatlılığına gömüyüm. şeker.
    süper olay.

  • orda elinde mikrofon tutan kendine gazeteci diyen organizmalar, korkudan soru soramamak icinize islemis. alt tarafi bir spor yoneticisi lan. korkmayin gondermez sizi silivri’ye. azinizi acip tek bir soru bile sormaktan acizsiniz. bir tanesi de siz oyle diyorsaniz oyledir dedi. boyle gazetecilik yapacaginiza gidin onurunuzla pazarda limon satin.

  • (bkz: yıllar geçse de üstünden bu kalp seni unutur mu)

    kaderin cilvesi olsa gerek, profesyonel kariyerindeki son golünü, ankaragücü formasıyla inönü'ye çıktığı ilk maç olan 30 ekim 2005 beşiktaş ankaragücü maçı'nda beşiktaş'a atmıştır. golü atınca boynu bükük, başı düşük şekilde santraya yürüyen bu tatar oğlanı bütün stadyum ayakta alkışlamıştır (kadir gecesine gelen o maç koy ateiste koy sataniste koy putpereste tezahüratının ilk kez yapıldığı maçtı ayrıca. hemen ardından o dönem gündemin en önemli konusu olan islami terör örgütü el kaide'ye gönderme yapılarak "ateizm onuru kaideyi yenecek" diye bağırmıştı bütün taraftarlar).

    attığı golleri, gollerden sonra gidip korner direğini tekmelemesi, dövmesi, sempatik ama çekingen duruşu... ne güzel adamdın sen be ilhan. adın her geçtiğinde yalçın çetin'in sevinç nidalarını duyuyorum ben hala, kep atma törenine gitmeyip evde seyrettiğim o maçı ve bize yaşattığın o sevinci ve sesleri unutmuyorum:

    "ilhan… ilhan… ve goool… yarı finaldeyiz! dünya’nın 4 büyük takımının arasındayız…"