hesabın var mı? giriş yap

  • gramofonlar harika görüntüsüyle aklınızı çeliyor, biliyorum. ancak durum o kadar romantik değil, şöyle bir durum var:

    33'lük, 45'lik ve 78'lik olarak 3 çeşit plak vardır. bu sayılar plakların dakikadaki dönme sayısıdır. yani 45'lik dediğiniz plak, 1 dakikada 45 kez dönen bir tablada çalınması gerektiği için 45'liktir. bir 45'liği gereğinden hızlı dönen bir tablada çalarsanız, sanatçı aniden sivrisineğe evrilir. gereğinden yavaş çalarsanız da ajda pekkanhasan mutlucan tadında dinlersiniz. yani her plak, gereken ayarda çalınmalıdır. 45'lik çalacaksanız, pikaptan 45'lik seçeneğini seçmelisiniz.

    33'lük olanlar, "long play", "uzunçalar" veya kısaca "lp" dediğimiz en büyük ebatlı plaktır. bir albümü komple içinde barındırabilir.

    45'likler ise iki yüzünde de birer şarkı barındırır (genellikle). toplamda 2 şarkı alırlar yani. en küçük plaklar 45'liktir.

    78 devir olanlar da her yüzünde birer şarkı barındırır ancak onu özel yapan şey "taş plak" olmasıdır. 33 ve 45'likler, eğilip bükülebilen bir plastik iken, 78'lik olanlar sert bir malzemeden yapıldıkları için "taş plak" adını almışlardır. bu plaklar en eski plaklardır ve hem sert olup hem de hızlı döndüğünden, biraz gürültülü çalarlar. bunun koleksiyonu apayrı bir olaydır. 2. dünya savaşı'ndan sonra hammadde bulmakta zorluk çekildiği için, 1950'lerden sonra taş plaklar ortadan yavaş yavaş kalkmış, yerine teknolojnin de gelişmesiyle 33 ve 45'lik dediğimiz plastik plaklar gelmeye başlamıştır. yani aslında ortalama bir dinleyicinin aradığı albümler genellikle 33 ve 45'liklerin içindedir. taş plaklar çok çok eskide kalmışlardır.

    şimdi ben bunu neden anlattım? şuraya bağlamak için:

    gramofonlar sadece 78 devir çevirirler, devir ayarları yoktur. yani sadece ve sadece taş plak çalarlar. mesela 80'lerde basılmış bir albümü gramofonla çalamazsınız. illa eski taş plak olacak.

    buna karşın pikaplar 33 ve 45'lik plakları çalarlar. dünyada en yaygın olan, genel kullanıcı için önerilen de budur. 78'lik (yani taş plak) çalan pikaplar da vardır. bende bir tane var ama ben onunla fazla taş plak dinlemiyorum. zira taş plak, iğneyi hemen eskitmekte.

    bu arada piyasadaki ucuz gramofonların geneli hint malı olup, müthiş dandiktirler ve sadece dekor için alınabilirler. iyi bir gramofon 600 dolar civarından başlar. (yazı güncelliği korunsun diye dolar olarak verdim)

    sonuç olarak "düşük bütçeyle" plak işine girmek isteyip "ne alsam" diye düşünen dostlar, pikapla başlamalı. ileride gramofon fantezinizi ayrıca gerçekleştirirsiniz belki.
    yoksa ben de isterim hem dinlemeye hem bakmaya doyamayacağınız bir patheniz olsun.

    zeki müren'in 1951 yılında basılan ilk plağı olan (elbette taş plak) çıkış şarkısıyla yazımı bitiriyorum. çok ender bulunan bu plak, benim koleksiyonumda da mevcut ancak alınan kayıt benim değil, kaydı alana teşekkür ediyoruz. bendeki bu plağı ise sergilenmek üzere bu hafta ünlü bir müzeye bağışlıyorum. bunun sevincini de paylaşmış olayım. (havasını atmış da olabilirim)

    bol müzikli günler dostlar.
    (bkz: plak ile diğer müzik dinleme yöntemlerinin farkı/#87128609)

  • bilim ve teknoloji’nin inşaat ve rant ekonomisini nasıl silkip attığının resmidir. o kadar bina yapılacağına 1 tane böyle teknolojik ve bilimsel iş kurulsaydı şuanda böyle olmazdık.

  • benim bildiğim mourinho denilen adam da futbol oynamadı ama dünya futbolunda çok adı geçer, ama hasan şaş san siro'da gol atmış ve dünya kupasında brezilya'ya da gol atmış. demek ki hasan şaş mourinho denilen adamdan 100 kere daha fazla futboldan anlıyor. hay allahım ya, tartışmayı okumadan konuya daldım ama insanlar her futbol oynayana böyle davranacaksa işimiz yaş, şaş değil.

    edit: mourinho'nun futbol kariyeri için wikipedia linki yollayan arkadaşlara teşekkür ediyorum. bir çok amatör oyuncunun futbol kariyeri daha doludur ve adamla yıllardır bu kadar başarısına rağmen nou camp'da "hoşgeldin tercüman" diye taşak geçerler. ama hala san siro'da golü olduğunu sanmıyorum ve brezilya milli takımına da gol atmamıştır. yani birçok arkadaşın hasan şaş'ı savunduğu argümanlara göre hasan şaş konuşurken mourinho susmalıdır. hay allahım ya bu kadar basit bir şey için bile edit girdirdiniz adama.

  • servis arkadaşım olmuştu kendisi ortaokulda bir süre. sürekli birilerini döverdi, kabadayı müsvettesi, şişko bir tipti. her akşam ağzı açık ve şapırdata şapırdata pastırmalı, sucuklu sandviç yerdi serviste. bok gibi kokardı servis sayesinde. adam psikolojimi bozdu, pastırmadan-sucuktan sayesinde nefret ettim. şimdi de siyaseti bok etmekle meşgul. türkiye'yi chp'den soğuttu.

  • zevk aldığınız ya da vergi vermediğiniz bir şeyi kullanabilir misiniz lan bu topraklarda öyle kafanıza estiği gibi?

    uber güzelmiş.
    kaldırırım.

    booking iyiymiş.
    engellerim.

    vikipedia faydalıymış.
    girdirtmem.

    araba alayım?
    önce 2 tane bana al.

    telefon, bilgisayar alayım?
    10 katını ödersen olur.

    içki içeyim?
    istediğim saatte, istediğim günlerde ederinin 20 katını verirsen olur.

    ne yapsam ya şu ülkede hoşuma gidecek?
    bilmiyorum ama yapamazsın. engellerim, vergi koyarım, kısıtlarım.

    çekin elinizi bir şeyden ya yeter lan yeter. vallahi sıktınız, bunalttınız yeter. geçimini benim vergilerimle sağlayan bir yapı, benim seçtiğim ve maaşlarını benim ödediğim insanlar benim hayatıma bu denli karışamaz. göreviniz bu değil.

  • en iyi olmak estetikle alakalı ise ronaldinho gelmiş geçmiş en iyi futbolcu olurdu.

    bu adam inzaghi'den beleş golcü pozisyon alması + fenomen ronaldo'dan bitiricilik + ibrahimoviç'ten de fizik almış. hile gibi bir şey.

  • 94 ışık yılı nasıl bir mesafeyi tabir eder onu bir şey yapalım önce.

    malumunuz ışığın hız sınırı evren içinde saniyede 300bin km. ışık dakikada 18 milyon kilometre gider istese. bu da saatte 1milyar 80 milyon km gitmek demek oluyor ki ben hızdan korkarım yavaş gitsin.

    ışık yılı nedir? ışık yılı ışığın saatte değil de yılda gittiği mesafedir. peki bir yılda kaç saniye vardır? ohooo! bunu mu hesaplayacağım amk!

    tamam! yılda kaç saat vardır onu şey yapalım.

    365 gün çarpı 24 saat eşittir 8.760 saat. vay! demek ki bir saatte 1 milyar 80 milyon km giden ışık bir yılda 9 trilyon 460 milyar 800 milyon km hızla gidebiliyor. yani bu hızla giderseniz bu mesafedeki bir yere 1 yılda ulaşırsınız. hem de tek vesait. tamam.
    şimdi bunu 94 yılla çarpın. 889 trilyon 315 milyar 200 milyon km mesafe ediyor. 94 yıl ışık hızıyla gitseniz alacağınız mesafe bu. osman gazi köprüsünü kullanırsanız 889 trilyon km!

    uzak. ben gelmiyorum...

    *******************************

    bilgi dolu edit: can ciğer kuzu sarmalarım! ortalık karışmış düzen bozulmuş, yetiş ya carl sagan yetiş ya cosmos diyoruz. iş bu türkçe altyazılı 8. bölüm, uzay ve zaman yolculukları üzerinedir ve kafayı tertemiz yapar, izleyin, izletin...

    yalnız demek istediğim bir şey var, bölümü izleyecek olanların da karşısına çıkacak olan bir şey: 94 ışık yılı demek, 94 yıl demek değil! yani şöyle: ışık hızında 94 yıl gidecek bir cihazı uğurladık eve döndük diyelim. o cihaz 94 ışık yılı sonunda hedefine vardığında; affınıza sığınarak söylüyorum ama dünyada 134.100 yıl geçmiş olacaktır!!! görelilik kuramı ahan da budur! yani sen ışık hızında 1 gün gidersin ama dünyada 4 yıl geçer...
    yani beyler bayanlar karadelikten kayanlar, bu mesaj 134 bin 100 yıl önce yollanmış; hadi osman gazi köprüsünü kullandı diyelim: 134 bin yıl!

    beynim ısındı bana müsaade mübarekler. ademle havva masalına inanmayı hiç bırakmayacaktık. gördün mü başımıza geleni?! *