hesabın var mı? giriş yap

  • bence aynı mantıkla olaya bakarsak kayınçona vurdurduğunda da eşini aldatmış sayılmazsın. oda eşinin canından kanından biri. onun için bir sonraki sefere kayinçonu öneriyorum.

  • güncel türkçe rap müziğinin geldiği son noktayı gösteren ve her bir durumdan kalitesizlik akan hede.

    ben fero ve ezhel gibi rapçiler(!) daha doğrusu trapçiler bir trend yakalayıp popüler oluyor işte. norm ender bence yine diğerlerine kıyasla iyi ama norm ender'e gerçekten bugüne kadar neredeydin diye sormak isterdim. piyasaya çıkmak için neden fero'ya ve ezhel'e diss atmayı bekledi bilmiyorum. gönül isterdi ki ceza, sagopa ile feat yapıp fero ve ezhel gibi ciğeri beş para etmez trapçilere diss atsın ama imkansız sanırım. bu da böyle bir hayalimdir işte.

    edit: her ne kadar fero'yu ve ezhel'i rapçi olarak kabul etsem de değiller suserler. bunlar trapçiler. günümüzde bu müzik türü popüler ve farkındaysanız her eğlence mekanını da bu müzik türü ele geçiriyor. bu sayede popüler oluyorsun işte. kaliteli rap dinlemek isteyen tayfa zaten bulup dinliyor. bu demek değildir ki bu tarz trapçilere diss atılmasın. ben yine hayalimi kurmaya devam edeceğim.

  • 10 yıldır 1.3 multijet motorlu 2005 modelini kullandığım arabam. 130 bin'den fazla yol yaptık beraber. yakında satacağım büyük ihtimalle, o yüzden şimdiye kadar olan tecrübeyle iyi ve kötü yanlarını yazmaya çalışacağım.

    iyi yanları:

    1. yakıt ekonomisi, 60 litrelik mazot deposuyla 1400 kilometre yol gidebilirsiniz boş araba ve 5. vites 80 km/h civarı yumuşak kullanımla.
    2. gereksiz derecede geniş iç hacim. boşuna enişte arabası vs. demiyorlar.
    3. ucuz yedek parça ve usta bolluğu. sanayide en sevilen araçlardan biridir, her türden aksesuar ve parçasını bulabilirsiniz. çok komplike olmayan donanımı ve nerdeyse sıfır olan elektronik aksamı sayesinde kolay kolay arıza vermez.
    4. yakıt pompası ve bujileri. bunlara ayrı bir başlık lazım, 10 yılda sadece bir defa pompa contasından mazot kaçağı oldu ve bujileri değişti(sanırsam), toplam 200 tl gibi bir masrafı oldu. hüp diye çekiyor mazotu depodan, maşallahı var.
    5. lastik ebatları. piyasada en çok bulunan lastik ebatlarıdır, benimkinin üstünde 195/65/14 88h var, ince yanaklı. iyi yanı ince lastik olmasından dolayı az sürtünme ve dolayısıyla az yakması. kötü tarafı ise yol tutuşunun nerdeyse olmaması. (burda bir tezkip yazmam lazım; 185 tabanlı olduğunu gördüm kaputu açınca önerilen lastik ebadında. bir santim geniş tabanlı bir lastiğim varmış :) maguruz nickli yazra teşekkürü borç bilirim. )
    6. motor bakımlarını düzenli yaptırdığınız takdirde sizi yarı yolda bırakmaz, zırt pırt arıza vermez.
    7. şehir içi ortalamam (istanbul) 4.9 litre/100km. sağdan sağdan gidip, fazla heyecan aramıyorum genelde*şehir dışı ise 4.0 litre/100km.

    kötü yanları:
    1. debriyaj. ticari olmasından dolayı sert bir debriyajı var, trafikte sol bacağınız çok ağrıyor. alakalı olarak vitesleri sert, iki parmakla değiştiremezsiniz, o topuzu güzelce avcunuza alıp çekeceksiniz. hele 5'e takarken sağlam bir sağ kol lazım, solak olduğum için az sakatlamadım kendimi 5'e takarken.
    2. yol tutuşu. arabanın altı yüksek, bir de benim gibi ince lastik kullanıyorsanız saatte 90'ı geçince arabanın sağa sola çektiğini hissedersiniz bol bol. aerodinamik diye bir şey yok, kutu gibi araç. viyadüklerden geçerken hızınızı azaltın yoksa bir anda yan şeride zıplayabiliyor.
    3. güvenlik donanımı. sadece bir adet hava yastığı var, direksiyonda. o yüzden sevdikleriniz ve kendi canınız için en asgari hızlarda sürmenizi tavsiye ederim. ncap falan hep doblo üretildikten sonra ortaya çıkan şeyler. *
    4. dizel motor olmasından dolayı emisyonunun yüksek olması ve bakım maliyetlerinin benzinlilere göre daha yüksek olması. emisyon meselesini düşünen tek doblo şoförü benim sanırım.
    5. tuğra, enişte esprileri ve trafikteki kötü ünü. insanlar önünüze kırmaya çekiniyor ya da yol verdiğinizi görünce inanamıyorlar doğal olarak. gülümseyin geçin, bu arabanın doğasında var.
    6. üstteki maddeye ek olarak yılda en az 7-8 defa polis çevirir, kontrol yapar. muayneler, sigortalar vs. hep hazır ve yanınızda bulunsun. cezası büyük, değmez risk almaya.

    şimdilik aklıma gelenler bu kadar, eklememi/düzeltmemi istediğiniz yerler olursa buyrun, editlerim. sorunuz varsa da(usta, parça gibi) elimden geldiğince yardımcı olurum.

  • markette bir an için dizlerimin tutmamasına ve yere kapaklanayazmama sebep olmuştur.

    https://33.media.tumblr.com/…qguf1s5obp5o1_1280.jpg

    bu ne lan bu ne? bu fındıklarında benim babamın, hemşerilerimin, bütün karadenizin emeği, alın teri var ve kilosunu 10 tl'ye zor sattık geçen yaz. o fındıkları toplarken perişan oluyoruz kendimize en fazla 2 çuval ayırıyoruz satalım da emeğimize bari değsin diye. sonra markette bu manzarayı görüyoruz. ekonomik durumum ne kadar iyi olursa olsun fındık endüstrisinin halini bildiğim için bi kavanoz ezmeye 20 lira vermek resmen koyuyor bana. rezilliğe bak ya, 13,45 tl bile pahalı geliyordu 1 değil 3 değil 6 tl birden zam yapmışlar utanmadan. altın mı rendelediniz içine nedir?

    zaten şu sarelle oldum olası kazığa bayılır. ordu'daki fabrikalarına koliyle gofret almaya gidiyoruz insan fabrika ve toptan fiyat diye indirim yapar ı ıh 1 kuruş bile indirim yok marketten aldığımızla aynı fiyat. bi kere iflas etmişlerdi bi daha etmeyi hakediyorlar. zaten bu aç gözlülükle ve şu anki vatandaşın ekonomik durumuyla fazla yaşamazlar.

  • ilkokulda çok hızlı koşardım ben. ilçeler arası yarış yapılacaktı, öğretmenlerim gidip annemden rica ettiler, takım kurulacak oğlunuz da olsun diye. annem "terler bizim oğlan üşütür" dedi göndermedi beni. bakışa bak amk. işte çocukken terlemeden koşmayı becerebilseydim şimdi alkolik olmazdım belki.

  • link; >>>>

    bu insanları bu raddeye getirecek kadar yormanın manası nedir ya? sonrası beyin göçü… tabii ki göçecek abicim. avrupaya gider günde 20-30 neyse hasta bakar, akşam kendine, ailesi, ayırabileceği vakti kalır.

    burda hekimlerimizin haklı olduğunu düşünen bir birey olarak; her defasında “yol yaptık, hastane yaptık” diye pr yapan iktidar ve yardakçılarının harladığı cehalet ateşi yüzünden tüm parlak beyinlerimizi bir bir kaybediyoruz. az imkanı olan kaçıp gidiyor.

    ortadoğunun pisliğinden uzaklaşacağımıza git gide b*kunun dibine doğru batıyoruz. farkında değiller gırtlağımıza dayandıklarında çok geç olacak.

    “ kaçıp gitmek çözüm mü ?” diye soruyorum kendi kendime. bir insanın 50 yıl her şeyden tat alarak yaşadığını düşündüğüm zaman “evet, çözüm” diyorum. ama memleketimi düşündüğüm zaman “kendinden taviz vermeyen insanlar için, kendinden taviz vermek ve verdiğin tavizlerin suistimal edildiğini görmeye ne kadar dayanabilir bir insan?” diye düşündüğümde son noktaysa floodu yazan hekim arkadaşın geldiği noktadır herhalde.

    bu doğrultuda şu an için elimden gelen; insana, doğaya saygılı bir birey olmak ve çevremdeki insanları bu şekilde etkilemek…. toplumumuz adına hekimlerimizden özür diliyor, insanüstü çabalarınız içinse teşekkür ediyorum…

    alt edit: keşke her memur hekimlerimiz kadar liyakat sahibi olsaydı. belki o zaman daha yaşanır bir ülke olurduk.

    edit1: abi ne iğrenç insanlar yaşıyor bu ülkede yahu. alt entrylerde mühendis, doktoru kıskanıyor resmen. bazı kişilerde sağlık çalışanına şiddeti mesleğin zorluğu olarak görüyorlar inanamıyorum.

    edit1: (#134749714) kesinlikle bu vari bir önem alınıp hekimlerimiz yetkilendirilmeli.

  • s.o.s.

    bir airbus a380 atlantik üzerinde uçmaktadır..
    derken, bir f-16 görünür. avcı jetinin pilotu yavaşlar, airbus'un yanına yaklaşır ve yolcu uçağının pilotunu telsizden selamlar:
    "sıkıcı bir uçuş değil mi meslektaşım, bak şimdi beni izle !"

    jeti aniden hızlandırır, ses bariyerini kırar, hızla baş döndürücü bir yüksekliğe çıkar, neredeyse nefes kesen bir dalışla deniz seviyesine alçalır ve sonra son hızla a380’in yanına geri döner ve yavaşlayıp ; “ne dersin, nasıldı?” diye sorar.
    a380'in pilotu cevap verir: "çok etkileyici, şimdi de sen beni izle !"

    jet pilotu a380'i izler, ancak hiçbir şey olmaz. beş dakika sonra, airbus pilotu telsizden şöyle haber verir: "nasıldı arkadaşım, sen buna ne dersin?"

    jet pilotunun kafası karışmıştır: “ne yaptın ki ?” der. airbus kaptanı güler ve şöyle der:
    ayağa kalktım, bacaklarımı gerdim, tuvalete gittim, kendime bir bardak tarçın çayı, bir dilim havuçlu kek aldım ve sonraki üç gece için işverenim tarafından ödenecek 5 yıldızlı bir otel ayarladım.."

    hikayenin ana fikri; gençken, hız ve adrenalin harikadır, ancak yaşlandıkça ve olgunlaştıkça, rahatlık ve huzur daha önemlidir.

    buna s.o.s. denir ;
    slower. older. smarter.
    (daha sakin, daha olgun, daha akıllı!..)

    hayatin her evresini guzel gecirmeniz dilegi ile….

  • " biz 'orspu' deyince kabahat, "emre aydın, başka adamlarla, başka şehirlerde" deyince romantik oluyorsa skerim böyle üslup farkını.. "

  • hangi ilçe olursa olsun huzurun, refahın, barışın ve insan kalitesinin anlaşılmasında en önemli rolü kediler oynar. kediler bir ilçede inaan gördüğünde korkmuyorsa o ilçenin insanları iyi insanlardır. o ilçe yaşanılabilir bir ilçedir. şayet insan gördüğünde bir kedi, kendini kaybedip mahalle değiştiriyorsa oradan uzak durmak gerekir. kendi yaşadığınız il ve ilçeyle bu durumu karşılaştırıp da kendi gözlerinizle görebilirsiniz sonucu.