hesabın var mı? giriş yap

  • öncelikle beter olsun. beğenmiyorsan işini, git daha üst düzey iş yap.

    haber'deki detaya göre, "tüketilecek her çeşit besin veya şeylere zehir katarak veya başka suretlerle bunları bozarak kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye düşürmek'ten 2 yıldan 15 yıla kadar" ayrıca "'mala zarar vermek' suçundan da 4 aydan 3 yıla kadar" hapis cezası talep edilmiş.

    tarım bakanlığı yayınladığı listede yer alan firma sahipleri için de aynı davayı açıyor mu?

  • 80'li yıllarda doğan nesil için space jam'in anlamı büyüktür. bu jenerasyonun belki de en akılda kalıcı çocukluk anılarından birini space jam'i o dönem sinemada izlemek oluşturur. bu açıdan özel ve güzel bir hatırası vardır.

    bizde gösterime girdiği 1997 senesinden bu yana defalarca izlediğim space jam'in bu yeni nesil devam filmi bende çok karışık duygular oluşturdu. açıkçası bildiğimiz space jam filminden oldukça farklı şeyler görmeyi bekliyordum ama bu denli 180 derece farklı mantıkta bir film beklemiyordum.

    öncelikle filmin odak noktası çok karışık. genel bakıldığında yeni kuşağa hitap eden bir film ama araya çokça eski jenerasyona hitap edecek referanslar ve karakterler yerleştirilmeye çalışılmış. bu durum filmin tam bir çorba olmasına sebep olmuş. film adeta tüm misafirlerini memnun etmeye çalışan telaşlı bir ev sahibi gibi davranıyor. arada gerçekten güzel anlar ve fikirler mevcut ama bunların anlatım şeklinin baya sorunlu ve eldeki malzemeyi heba eden cinsten olduğunu söyleyebiliriz.

    filmin esasında en büyük problemini ise lebron james gibi bir spor yıldızının filmde nerdeyse sadece bir reklam figürü gibi kullanılması oluşturuyor. james bu filmde bir nevi dev bir warner bros ve hbo max reklamının bir parçası olmuş. hatta birçok kişi eminim ki wb’nin bu filmi kendi tanıtımı için çektiğini düşünmüştür. sanırım daha önce hiçbir stüdyo bir filminde kendine bu kadar fazla refere etmemiştir.

    oyunculuklara da kısaca değinirsek, lebron james’in razzie ödülünü garanti görüyorum. ilginç şekilde bazı insanlar michael jordan’dan daha çok beğenmiş ama ben bu görüşe kesinlikle katılmıyorum. james gerçekten çok kabız bir performans sergilemiş. don cheadle’ı ise oldukça beğendim. zaten bana göre hollywood’da underrated bir isim ve daha fazla ana rollerde olmayı hak ediyor.

    looney tunes karakterlerinin olduğu her film insana keyif verir. sonuç olarak bunlar çocukluk efsanelerimiz ve benim de filmde en çok hoşlandığım kısımları bu karakterlerin olduğu anlar oluşturuyor. ancak ilk filme kıyasla tunes karakterinin burada fazlasıyla yardımcı figürler gibi kullanıldığını söyleyebiliriz. gerçi lebron james’in bile tam olarak ana bir figür olmadığı filmde tunes karakterlerinin bu durumları çok şaşırtıcı gelmiyor. zaten filmin de en büyük problemini her şeyden azar azar koyup hiçbir şeyi tam olarak iyi yapamaması oluşturuyor.

    sonuç olarak space jam a new legacy’i pek beğendiğimi söyleyemem ama kesinlikle her türlü izlenen ve yer yer keyifli anlar yaşatmayı başaran bir film. şahsen en çok 2d kısımlardan keyif aldım. lebron'un 2d görüntüsü bana nedense sempatik geldi. sakin kafayla ikinci bir izleyişte belki genel olarak daha çok sevebilirim, bilemiyorum.

  • medyum memis kimligimle soylemek isterim ki bu filmin muzigi acar televoleciler ve haberciler tarafindan aglamakli huzunlu sahnelerde kullanilacak.

    misal:sibel can in eski kocasi supper insan hakan ural bir mafya hesaplanmasinda kanlar icinde hastaneye falan goturulurken calacak bekgraund da.
    benzer bi uygulama schindlers list ve apocaliptikanin unforgiven versiyonunda yapilmisti hatirlatayim.

  • bazı yabancı dillerde karşılaşılan nesnelerin eril veya dişil olması, güzel türkçemizde olmadığını düşündüğümüz bir kavramdır. hatta böyle yabancı dilleri öğrenen arkadaşlarımız ve yakınlarımızın canını sıkan "sapık bunlar! kravatın da cinsiyeti mi olurmuş?" gibi tepkiler vermesine yol açan bir durumdur.(bkz: almanca)(bkz: fransizca)(bkz: ispanyolca)
    halbuki cümlelerimizin gizli öznesi gibi nesnelerimizin de gizli cinsiyeti bulunmaktadır. biz sadece, pratik olduğumuzdan ötürü artikel gibi dandik işlerle uğraşmamaktayız. ama bu sizi yanıltmamalıdır. söylediklerimi bir kaç örnekle açıklayayım:
    türkçe'de nesneler tekil halde dişil durumdadır. ör:
    "-ne olmuş bu kaleme?"
    "-ne var ki?"
    "-**ına komuşsun"
    ör2: (kapı çarpar)
    "-hay **ına koyiim senin gibi kapı"
    ya da "hay skiim senin gibi kapıyı"

    nesneler çoğul halde eril durumdadır. ör:
    "-naapmışsın walkmanime? ne hale gelmiş bik bik bik..."
    "-yeter be walkmenler s*ksin seni"
    gördüğünüz gibi 'walkmanler' eril hale geldi.

    bunların yanında türkçe'de başka bir dilde rastlamadığım (elbette başka bir dilde de bulunabilir) sahipliğin erilliği ve dişilliği vardır. bunu da böyle bir örnekle açıklayabiliriz:
    sahipler kibar/resmi konuşmada nötrdür: "onun bilgisayarı"
    az kibar/sinirli konuşmada erildir: "eşşoğlueşşeğin bilgisayarı" //gördüğünüz gibi sahip eril oldu
    kaba/çok sinirli konuşmada dişildir: "s*ktiğimin/**ına koduğumun bilgisayarı" //sahip dişildir

    ilgili bir konu olarak (bkz: turkcede ucuncu sahis zamirlerinin belirsizligi)
    ve tabi ki (bkz: guzel turkcemiz)

  • domuz eti yemeyecek kadar müslüman, psikolojim bozuldu artık yemiyorum ayağına tazminat kovalayacak kadar düzenbaz şahıs içerdiğini düşündüğüm haber.

  • hemen derdini zikeyim butonu diyeceksiniz ama dinleyin once.

    1: abbas sakir'in nisanlisina goz dikmis durumda. sevsin sevmesin gariban olsun ama ne olursa olsun yengesi durumunda.

    2: ictikleri gece sakir'in kiz kardesi odasina geliyor ve abbas yine yakalanacagiz diyor. odasindan tekme tokat kovmasi lazim. ama abbas gidiklamasindan memnun gibi zaten raki masasinda kizin opucuk atmasina da mal mal bakiyor. tersleme, tepki de yok. adam sana is ve oda vermis. adami seversin sevmezsin o ayri ama yaninda kaliyorsan bu konuda yanlis yapmayacaksin.

    3: bir sahnede sakir icin gulmeyin cocugunuz da boyle olur allah korusun diyor. ve minibusu alir almaz sakir'in kopyasi oluyor. yani kinadigi, elestirdigi topluma zararli gordugu sakir'in birebir kopyasi oluyor.

    4: taksit getirme sahnesi var, o kahvede garibanlarin icinde parayi verirken, 2 aylik pesin mi versem, neyse parasi olan var olmayan var gibi laf ediyor. igneleme sakir'e ama toplumun icinde ve o garibanliktan gelen biri olarak yaptigi terbiyesizce.

    4: minibusu gasp etmesi de var. anlasma sartlari belli. neyse bunu gormezden gelelim.

    5: kisisel hirsiyla yolcu alacagim diye ani makas atmasi var ki yolcularin canina mal olabilir ya da sakir'in eski nisanlisinin yerini kimseye vermemi de ayri bir olay. acgozluluk ve hirs var.

    6: ve en onemli serefsizliginden biri. nazli sakir'i sevmiyor ve babasinin zoru, evden gitme istegiyle evlenmeye niyetli ama kizin abbas'ta da gozu yok. sartlar geregi belki de kendi dedigi gibi bir yuvam olsun, kocam para getirsin mantigiyla evlenmek istiyor. abbas bunu bilmesine ragmen tek tarafli bir askla kizi dugunden kaciriyor.

    7: son soz yani abbas bukalemun gibi bir karakter. parayi bulup degisebilen, geldigi yeri unutabilecek bir karakter. sevdigi kiz icin ben bunu seviyorum diyebilecek bir karakterde degil, firsat kollayan, firsatci bir tip. sessiz ve cakal. arada laf dinleyen, karisan. ben bu filmi yonetmen sinan cetin'e de bagliyorum. adam kendinden cok sey katmis. cogunlugun ceyyar sakir'i tuttuguna da eminim bu konuda.

    edit: arkadas uyardi ayrica secdigi kiz iceride sevisirken nobet tutup, sakir'in zamparaliklarini gormezden gelip ortemeye calidan bir tip

    benzer bir baslik varmis simdi gordum. gercekten baktim cunku cok gorunen bir karakter abbas. kusura bakmayin.