hesabın var mı? giriş yap

  • 90'lar

    - şu kasetlerini kaldır ortadan
    - onlar disket anne

    2000'lerin başları

    - şu disketlerini kaldır ortadan
    - onlar cd anne

    2000'lerin sonları

    - şu cdlerini kaldır ordan
    - onlar dvd anne
    - ƒ¶^ø¯&;¨&@

  • üzgün bir çocuk bu.

    bütün öğle aralarında, hep aynı büyük umutla, içinden başka bir şey çıkmasını dileyerek beslenme çantasını açan;

    her seferinde salçalı ekmeği görüp onun eski ayakkabılarınınkine denk değişmezliğine isyanlar çıkaran;

    sınıf yeteri kadar tenhalaşınca arka sıraya geçip alelacele karnını doyuran;

    elini, ağzını bastıra bastıra yıkadığı hâlde hâlâ salça koktuğunu sanıp kendinden utanan;

    evde annesine "artık salçalı ekmek istemiyorum." derken onu da çaresiz bırakan;

    pelin'in şişman tostlarına, kerem'in hamburgerine imrenip yoksulluğun eksikliğini duyan;

    yıllar sonra akla gelen;
    hüzünlendiren;
    içe oturan bir çocuk.

    canına yandığımın çocuğu! şimdi bir yerlerde karşıma çıksan; seni çocukluğunla barıştırsam; sonra bir hikaye anlatsam sana; hayat sürdükçe bütün o imrendiğin yemekler silinip giderken salçalı ekmeğin hiç yok olmayacağını, onu çok özleyeceğini anlasan. ne değişirse değişsin sen hiç değişmesen, hep çocuk kalsan, hep çocuk kalsam.

  • tren otobüste o olgunluğa erişmek yerine yakında uçakta da çemkirmeye başlarız çünkü ileri değil geri giden bir toplumuz.

  • bu şarkının amacı kıpır kıpır oynatmak değil, akp denen kötülük ve nifak imparatorluğunun bittiğini müjdelemektir. milenyumun çav bellası böyle olur.

  • din olmazsa insanları nasıl ölüme göndereceksin?

    edit: bir eleştiri değil bir soru sordum. herhangi bir iğneleme yapmadım veya gönderme. genelkurmay başkanının bir sözü ile 400bin kişi ölüme yürüyecek, bunu 1. dünya savaşı sırasında da yaşadık, kıbrıs harekatında da. bunun motivasyonu bizim ordumuz için şehitliktir.

  • o anın ayrıntılarını pek hatırlamıyor olsam da babam şöyle bir anımızı anlatırdı hep;
    ''sen 5 yaşlarındasın, elinden tuttum bakkala gittik. yoğurt, ekmek falan aldık. bizim de durumlar iyiyken sana sürekli aldğım bir çikolata vardı, kinder sürpriz mi ne işte... senin gözün ona takılmış ama almıyorsun. ben de cebimdeki parayı hiç düşünmeden sen üzülme diye onu da almak için bakkala uzattım, sen elimden tutup yerine koydun ve şöyle dedin ''istemiyorum o çikolatayı, ben artık onu sevmiyorum '' öyle bir söyledin ki almadan çıkmak zorunda kaldım, çok sevdiğini biliyordum ama çikolatayı, o gece uzun zaman sonra ilk defa ağlamıştım...''
    herhalde benim fark ettiğim ilk an bu olsa gerek. bu anımı da neredeyse hiç kimseye anlatmamışımdır sevgili sözlük.

    3 yıl sonra edit: bu hatıranın da yer aldığı bir öykü kitabım çıktı aylar önce, -affınıza sığınarak- okumak isteyenlerle paylaşıyorum (bkz: sürünün dışında)

    4 yıl sonra edit2: güzel mesajlar atıp babama selam söyleyenler oluyor arada, sağ olsunlar ama o selam yerine gitmiyor. çünkü ben 17 yaşındayken bizi terk etti. herkese sevgiler.