hesabın var mı? giriş yap

  • salak sacma sebeplerle surekli kizin yaninda olmaya calismasi. onu herkesten ve her seyden korumaya calismasi. konusucak bir sey kalmasa bile karsindakinin tam gozlerinin icine bakarak bir posetin ruzgarda suzulusunu anlatmasi. genellikle sacmalamasi anlamsiz seyler demesi. onun yaninda o kadar masum ve naif olmasi ki kizin onu taniyamamasi saf sanmasi. fiziksel sakalar orn: yanindan gecerken sacina 2 parmakla dokunup ruzgar efekti vermesi. ona zarar gelebilecek herhangi bir durumda zarar verme ihtimali olan kisiye sovmek. orn;
    -oha az daha araba carpiyordu.
    +o arabayi adamin gotune sokarim carpamaz.

  • amerikan hukuk sistemi; izlediğim muvilerde olsun, dizilerde olsun öteden beri dikkatimi çekiyor. bu sistemde başta jüri sistemi olmak üzere anlayamadığım tonlarca şey var. mesela taraflar bazen mahkeme öncesi bir tartışma yapıyorlar aralarında, böyle kameralı kayıtlı... bu nedir çözemedim. iki avukat aralarında yemek yiyip 100 bin dolara olur bu iş diyorlar, ondan sonra hakimin karşısına çıkıp "biz anlaştık yoranır" diyorlar, olay bitiyor. yolda sokakta gezen garip garip adamlar var, numaradan insanlara çarpıyor, insanların kapılarını çalıp "doğalgazdan geliyoruz" falan diyorlar. ondan sonra da pat diye adamın kucağına bir belge atıp "you've been served" deyip kaçıyorlar. bu belgeyi alan da apışıp kalıyor, daha belgeyi veren adamın peşinden koşup yakalayanını görmüş değilim. gerçek bir terbiyesizlik örneği. insanın kucağına belge bırakıp kaçmak da nedir? yakışıyor mu delikanlıya? olgun bir davranış mu bu? bu sorular hep kafamı kurcalıyor.

    işte amerikan hukuk sisteminden soğumak aslında böylesi bir karmaşık sürecin ürünü. ne kadar mahkemeli, jürili, hapishaneli film varsa izleye izleye amerikan hukuk sisteminden soğudum. abd'de yaşamıyorum ama hep bir gün başım abd hukuk sistemiyle belaya girecek ve benden en az bir buçuk, bilemedin iki milyon dolar kefalet isteyecekler gibi geliyor. beceriksiz avukatım ve bölge savcısının düşmanlığı yüzünden hapse girmek istemiyorum. suçu üstüme yıkmak isteyen polislerin eyalet hapishanesinde mutlaka tanıdıkları vardır ve benim gibi beyaz sıska çocuklara orada pek iyi davranmadıklarını herkes bilir. allahım sen beni hırsızla, uğursuzla terbiye etme yarabbim. bu konuyla ilgili belki bir gün texas eyalet hapishanesine düşersem lazım olur diye bir türkü besteledim. sözlerini sizlerle paylaşmak istiyorum. tüm amerikalı kader mahkumlarına gitsin:

    eyalet hapishanesinde volta atanda
    zencisi, latini, nazisi banyoda karşıma çıkanda
    yürek taş kesildi, titreme geldi o anda
    ellerin kırılsın bölge savcısı

    param olaydı iyi avukat tutaydım
    jürideki asabi yaşlı kadına yoldaş olaydım
    kodesimin demirlerine tırrrrrrrrr diye sürtülen kara cop olaydım
    ellerin kırılsın bölge savcısı

    solaryum dönüşü aynasızlar beni zenci sananda
    arabadan indirip ağzıma ağzıma vuranda
    olayı kameraya kaydetmesi gereken görgü tanığı uyuyanda
    ellerin kırılsın bölge savcısı

    şimdi texas mahpus damında namım söylenir
    bir gün nazilerin, bir gün zencilerin elinde yürek dağlanır
    sıla hasretinden gözler hep yaşlanır
    ellerin kırılsın bölge savcısı, ahım var sende bölge savcısı

    söz/müzik/düzenleme: gofret beyin history x

  • o zaman sporcu ve bu absurd istegini kabul eden salak antrenorun ikisi de yaptiklari hareketin toplumsal maliyetini hesaplayamadiklari icin spordan men edilsin.

    bu birbirini aklayan ve siddeti mesrulastiran gerizekalilardan iyice sikildim.

  • dedi bordo klavyeli ak-kefenli! gazze'ye gönüllü savaşçı göndereceğiz deseler anasının eteğinin altına saklanacak ilk kişi kendisi olacağından şüphem yok.

  • taner'in şampiyon olduğu yıl muhakkak incelenmeli. işin içinde paralel bir mevzu olabilir. nasıl kpss'ler inceleniyor, bu da incelensin.

  • belgesellerin introlarına ilham kaynağı olan duraktır.
    göç etmek için doğdular ya göç edecekler ya da ölecekler.. korkunç tehlikelere rağmen ilerliyorlar.. yaşlılar bunu defalarca yaşadı, gençler duraktan ayrılmama gereğini biliyorlar. büyük tehlikelere rağmen ilerliyolar yollarına devam etmeliler. metrobüs onlara fısıldadı; harekete geç, harekete geç ve yaşa...

  • -1976 yılında ronald shusett ve dan o’bannon, philip k. dick’in 20 sayfalık kısa hikayesi we can remember it for you wholesale’i filme uyarlamak için anlaşmışlar. aynı yıl hikayenin telif haklarını satın almışlar. bu kısa hikayeyi film için kurgularken çok zorlanmışlar. senaryo son haline gelinceye kadar 40’tan fazla kez revizyona uğramış.

    -ilk başta yapımcı olarak dino de laurentiis ile yönetmen olarak da david cronenberg’le anlaşmışlar. cronenberg ilk başta bu profe için the fly’ı reddetmiş. ancak cronenberg proje üzerinde bir süre çalıştıktan sonra yaşanan anlaşmazlıklar yüzünden projeden ayrılmaya karar vermiş ve the fly'ın yönetmenlik koltuğuna oturmuş.

    -david cronenberg, philip k. dick’in orijinal hikayesine bağlı kalmak istediği için projeden ayrılmış olsa da, sinema salonuna total recall olarak ulaşan filme kendisinden bazı miraslar bırakmış. marslı mutantlar ve liderleri kuato gibi.

    -senaryo ve yönetmen karmaşalarının yaşandığı bu süreçte projeden haberi olan arnold schwarzenegger filmdeki role talip olduğunu dino de laurentiis'e bildirir fakat reddedilir. orjinal hikayeye bağlı kalmak istediği için cronenberg’le anlaşamayan laurentiis, douglas quaid karakterinin ise orjinal hikayedeki gibi olmasını istemektedir. douglas quaid, philip k. dick’in eserinde karısı tarafından aşağılanan, daha heyecanlı bir hayat düşleyip mars'a gitmek isteyen sıradan memurdur. bu bir rol için düşünülen ilk oyuncu richard dreyfuss olmuş. daha sonra william hurt ve patrick swayze gibi isimler düşünülmüş.

    -bir süre sonra laurentiis’in yapım şirketi de laurentiis entertainment group iflas etmiş. bunu fırsat bilen arnold, red heat filminde birlikte çalıştıkları carolco pictures'ı total recall'un haklarını alması için ikna etmiş. douglas quaid rolü artık arnold'un olmuş. sadece bununla da yetinmeyen arnold, hayranı olduğu robocop filminin yönetmeni paul verhoeven'in total recall'un yönetmeni olmasını sağlamış.

    -filmin ilk versiyonu aşırı şiddet ve kan içerdiği için x rated kategorisine girecekmiş, r rated olabilmesi için bazı sahneleri yumuşatılmış.

    -metro istasyonundaki kovalamaca sahneleri meksika'nın başkenti mexico city'deki metro pantitlan istasyonunda çekilmiş.

    -bilgisayar destekli görsel efektlerin kullanıldığı ilk filmlerdenmiş

    -filmin mars'da geçen sahnelerinde muhafız olarak kullanılan oyuncular amerikan deniz kuvvetleri askerleriymiş.

    -filmin çekimleri yapılırken oyuncu kadrosu ve prodüksiyon yemek firmasının yemekleri yüzünden gıda zehirlenmesi geçirmiş. yanlızca kendisine yapılan özel yemekleri yiyen arnold zehirlenmemiş. meksika'nın kirli havası yüzünden hastalananlar da olmuş. yine çekimler sırasında arnold schwarzenegger'in parmağı kırılmış.

    -tam olarak bilinmese de aşağı yukarı 65 milyon dolara mal olmuş ve muhtemelen o tarihe kadar yapılan en pahalı filmmiş.

    filmin yapım süreci part 1 part 2

  • sabah bunu gördüğümde gülmüştüm.
    anlatmak istediği şeyi güzel bi geyikle süslemiş diye düşünmüştüm.
    yaşadığı sosyal çevresine ve kendisine ince bir eleştiri var şen şakrak.

    başlığı görünce bakayım dedim...
    ya bu kadar ciddiye almayın her boku angry birdler sizi...

  • 1999-00 sezonu uefa kupasi 4.round 2.bacak maci. ilk maci deplasmanda 2-0 kazanan galatasaray' in oldukca rahat, zorlanmadan, kendini fazla sikmadan 0-0 bitirdigi ve ceyrek finale ciktigi mactir.
    97 cl macinda bulent korkmaz' in me$hur iskasiyla 1-0 kaybettigimiz macin rovan$i da alinmi$ oldu bu turdaki maclarla.
    bu mactan sonra galatasaray' in uefa kupasinda final oynayabilecegine kar$i umudumuz daha da artmi$ti.