ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
suriyelilere 31 milyar euro harcadık
-
her birimizden adam başı 400 euro alıp suriyelilere vermişler yani.
o paraya tüm ülkece rus'a gidip rahatlardık lan.
bergüzar korel
-
bergüzar anneler maratonunda tur bindirir diyen arkadaş, bergüzar parasızlık hastalık çeke çeke sürünerek annelik yapmış da mi annelikte tur bindirecekmis? şimdi ingiltere'ye de taşındı. sorunsuz tekdüze bir hayatta çocuğa sabah kahvaltı akşam yemek hazırlayıp - onu da yardımcıyla - iki lafın birinde annelikten bahsetmekle, annelikte şampiyon falan olunmuyor. sen anne görmemişsin.
büyük türkiye fatura soygunu
-
faturayı kesen şirketler için, eksi faizli bir kredi... resmen şirketlerin sıcak para ihtiyacını vatandaşa sokuyorlar!
üç ay deli gibi fatura kes, üç ay sonra fazla kestiklerini geri ver, onu da düzgün hesaplarlarsa... böyle bir soygun dünya üzerinde yok!
şirketler batmasın diye yapmayacakları şey yok... millet batsın ama şirketler batmasın!
bir daha da gitmem denilen şehirler
-
benim konyaydi
selçuk universitesini kazandım neyse dedim 4 sene dayanayim
derken memleketimde iş bulamadım yine konyaya döndüm.
bide üstüne evlendim tamamen yerleşmek zorunda kaldım.
konya karadelik gibi içine girdinmi çıkamiyorsun
caz
-
türkçe caz dinlemek isteyenler için liste;
birsen tezer - aşk bu değil
elif çağlar - teselli
bülent ortaçgil - denize doğru
jülide özçelik - sıradan bir gün
jehan barbur - naz barı
sufle - köprüaltı
fatima spar and the freedom fries - kibirli ceviz
şenay lambaoğlu - başka türlü bir şey
ceylan ertem - son bakış
su soley - bu yaz
six pack - sakın gelme
dolunay obruk - aşık olmam istemem
çiğdem erken - gonca deli
123 - binalar
kırıka - cigara
ece göksu - mavilim
karsu dönmez - gesi bağları
volkan önol - gel benimle
yavuz akyazıcı project - bu aşk fazla sana
selen gülün - cennet
esra dalfidan - sana böyle n'oldu yar
dilek sert erdoğan - gemiler
ülkü aybala sunat - anısındayım
duygu tipigil tarhan - ben yemenimi al isterim
başak yavuz - bu aralar
onder focan & meltem ege group - bu ada
şirin soysal - yabancıyım
sanat deliorman ve caz biraderleri - ilk şarkı
@delfina'nın katkısıyla;
feyza erenmemiş - küçük hanımın şarkısı
ayrıca (bkz: sofar sounds istanbul)
dimi ama tarafından oluşturulan spotify listesi:
https://open.spotify.com/…si=6uikrvfqtxo3t-n19z26og
george orwell
depresyon kırıcı olarak anne
-
insan zaman zaman varoluşsal bunaltılar yaşayabilen bi' varlık. varoluşsal bunaltılar yaşıyor, o hâlde var.
entelektüel insan darlandığı zaman kaygısal devinimlerin izdüşümsel yansıması başlığına 85 paragraf entry girer, "rastlantısal varoluşu bilincim kabul etmiyor" deyip konu üzerine makale falan okur, gider kendine yeni fularlar alır. peki ben ne yaparım? buzdolabını açıp aval aval bakarım, yarım limona üzülürüm, böyle varoluşsal bunaltılar yaşamama şaşırır, nihilisttim* lan ben niye varolmanın bunalımını yaşıyorum ki, yoksa kendimi tanımıyor muyum diye daha da bunalıma girerim, halıda yatarım, tavanı izlerim. izlerdim daha doğrusu.
bekârlık sultanlıktır, yalnız yaşamak imparatorluktur temalı yaşamıma annem bayram ziyaretine geldi. içim daraldıkça evin içinde dolaşıyorum. "evin içinde niye manyak gibi dolaşıyorsun?" diyor. halıda falan oturuyorum, "yavrum mis gibi koltuk var kalksana yerden." diyor. en sonunda dışarı çıkıp hava almaya karar verdim. hava dışarıdan bedavaya alınabilen katma değerli bi'şey. ezkaza dışarıdan bi'şey lazım mı diyecek oldum ve evden elime tutuşturulan ince bi' dostoyevski romanı uzunluğundaki alışveriş listesiyle çıktım. yazarı annem. yakında tüm kitapçılarda rafları süsleyecek. neyse. benim varoluşsal bunaltılarım sonucu eve yeşil sebze girdi yıllar sonra. benim varoluşsal bunaltım en azından bi' işe yarıyor.
şu sahte paraları anlamak için kullanılan mor ışığı üzerime tutsalar üzerimde 55 puntoyla "benim ne işim var bu hayatta" yazar vaziyette sokaklarda boş boş dolaşmak istiyordum. evin bayram kalabalığından uzaklaşır biraz da sokakların kalabalığına üzülürüm diye umuyordum. sonra da kendimi "aman en azından sokaktaki insanlar çevirip kaç para kazanıyorsun, ne zaman evleneceksin, ev almıyor musun ev al kendine bi' tane" diye insanı darlamıyorlar diye avutmayı düşünüyordum. ama cebimde sokaktaki varlığımın izin kâğıdı olan alışveriş listesi vardı, direkt markete gittim.
markette ürünü tüketip ambalajı kasadan geçirmek isteyen bi' adamın sebep olduğu ufak çaplı krizin ortasına düştüm. adam hansel ve gretel'deki gibi yürüdüğü yollara kırıntılar bıraka bıraka gezmiş tüm marketi. yolunu kaybetmekten korktuysa demek. bi' de alamancı bi' aile vardı. türkçe bildiği hâlde konuşmayan bi' kadın yüzünden kasada sıra oldu. kasiyerin gözlerinde magmayı gördüm. bayram günü bu beyinsizlerle uğraşan market personeline bakınca hayattaki varlığımı sorgulayışım biraz olsun azaldı. sonrasında kasiyerin 25,90 lütfen lafına kafasını gömdüğü telefondan kaldırıp cevap vermesi 15 dakika süren bi' ergen yüzünden insanlığa olan inancım tazelendi. gelecek kuşaklar da en az bizim kadar mal oluyor, çok fazla kuşak çatışması yaşamayacağız diye sevindim.
eve dönerken aldığım orduluk erzaklarla dolu poşetler parmaklarımdaki kan dolaşımını kesti, kangren olma tehlikesiyle hızlı hızlı yürürken varoluşumun sancısı tamamen geçti. teşekkürler anne. iyi ki varsın.
pkk'lıların türklerden empati beklemesi
-
daha çok beklerler.
birebir yaşadığım olaydır, rivayet falan değil...
bundan daha üç gün önce, akşam üzeri bilgisayar başında vakit öldürüyorum. bir anda bir patlama ile bulduğum oda, bilgisayar masası falan sarsıldı. noluyoruz diye dışarı fırladım, birine bir şey oldu mu, bir yardımımız dokunur mu diye düşünüyorum. dışarı çıktığımda gördüğüm manzara şu idi...
http://m.imgur.com/hbg7r2n
http://m.imgur.com/uhdp0ci
http://m.imgur.com/zdewy1g
oturduğum binaya yakın bir polis karakoluna pkk bomba atmış. şans eseri kimseye bir şey olmamıştı ama; binanın ve binanın önünde park halindeki arabaların camları patlamıştı.
tekrardan yukarı çıktım, koridorda öğretmen bir kız panik halinde çömelmiş ağlıyor, arkadaşları da onu teskin etmeye çalışıyordu. bulunduğu odanın camı patlamış, eli ayağı birbirine dolanmıştı.
lafı fazla uzatmadan sadede geliyorum. ben doktorum ve hipokrat yeminim var, yarın gene hiçbir şey olmamış gibi hastaneye gideceğim, hiçbir şey olmamış gibi hasta bakacağım. hatta belki de o bombayı atan teröristi getirecekler, ona da bakacağım.
ama o öğretmen kızdan ya da canına kast ettiğiniz o polislerden ne empati, ne merhamet, ne acıma hiçbir şey beklemeyin.
zira hiçbir varlık, kendi canına kast eden biri ile empati kuramaz...
baba kız diyalogları
-
-gece birde evde ol.
-neaaa??15 yasındaki çocuklar bile o saatte girmiyolar eve .
-onnarın babaları zengin o zaman.
-ne alaka ya..
-o saate kadar içki sigara masrafını karşılayamam ben senin, evine vakitlice gel, tassarruf et.
kardeş sileriz sıkıntı yapma'nın ingilizcesi
-
kardeş
sileriz
sıkıntı yapma.
bunun hiçbir dile birebir çevirisi olamaz, yapılamaz imkansız. bu 4 kelimedeki atarın bu 4 kelimedeki varoşluğun başka dilde karşılığı olamaz. çünkü burada bu kelimelerle verilen mesaj çok başka, we will delete it falan değil, orada numarasını silmesi değil olay çünkü, daha derin. türkçeyle bile anlatamıyorum bak sen gelmiş çeviri diyorsun *
esnaf lokantasının olmazsa olmazları
-
(bkz: kağıt peçete)
gercek kagittan pecete
debe editi: (bkz: minik eymen'e yardım ediyoruz kampanyası)
sevgilisi cezaevine girip çıkan kızın paylaşımı
paranız mı yok tatile mi çıkamıyorsunuz
-
gül gül öldüren video.
yeni trend böyle galiba. ne kadar rezilsen o kadar samimi bulunduğunu zannedip saçmalıyorsun.
ıki adet zavallı, daha fazlası yok.