hesabın var mı? giriş yap

  • nasıl ki cemrenin havaya düşmesiyle havaların ısınmaya başladığı anlaşılıyorsa; geyiklerin tayta düşmesiyle de kışın geldiği anlaşılmaktadır.

  • chanel ' den alisveris yapan ile cok farkli dusunen insan tipi. bu ne ya, magazadan aldigi kiyafeti yikamadan giymek igrencmis bilmem neymis. merak ediyorum, yun veya kasmir kazak da mi yikaniyor? ya da palto, mont veya saten, ipek bluz mluz de mi yikaniyor? sacmaligin dik alasi. icine sinmiyorsa pamukluyu aldigin donu yikarsin da vik vik magazadan aldigi kiyafeti yikamadan giymek filan diye soylemezsin. bu tiplerin cocuklari da oluyor, gelmis 6-7 yasina ilkokula baslamis, cocuk okulda yemek yiyemiyor agzinda bekletiyor. soruyorsun evladim niye? cunku anasi o gune kadar hep blender'dan gecirip yedirmis, cocuk cignemeyi ogrenmemis. ya da ev disinda baska yerde tuvaletini yapmayi bilmedigi icin cocuk okula altinda bezle geliyor o yasta. bravo! benzer kaygilarin sonuclarina hos geldiniz.

  • sağlam yamuk yapmıştır, tanımadan&tanışmadan gönül koyduğum yazarlar kervanına katıldı..

    14 aralık ekşi sözlük kemal kılıçdaroğlu buluşması için kendisine katılmak istediğimi belirten bir mesaj attım. 1-2 gün sonra dönüş yaptı ve beni listeye aldığını söyledi. çok mutlu oldum. uzun zamandır istediğim bir görüşme olacaktı. kılıçdaroğlu'na yöneltilecek sorularımı hazırlamaya başladım. sonra benden iletişim bilgilerimi istedi, gönderdim. günü biliyordum ama saati sordum. cumartesi günü de çalışan bir kapitalizm kölesiyim. özellikle yılın bu zamanları çok daha yoğun oluyoruz. saati de söyledi ve o saat için yöneticimle görüşüp izin aldım. yaklaşık 3 saat izin aldım ve o 3 saate gelen müşteri randevularımı arayıp tek tek erteledim özür dileyerek.

    neyse sonra kendisi 20 kişilik listeyi açıkladı, heyecanla adımı aradım ama bulamadım. listeyi açıklamasından 120 saniye sonra mesaj attım kendisine, o derece bekliyorum çünkü. unutmadım seni, sen de varsın, geliyorsun dedi. ben de çok absürd birşey sormadım, acaba dedim yedek listeye mi attın beni. yok bildiğin varmışım ekipte ama ne hikmetse ismim yazılmadı. editlesin diye bekledim editlemedi. iletişim bilgilerimi vermiştim, buluşma yeri ve saatini bekledim haber gelmedi.

    şu an galiba görüşme yapılıyor ve ben işyerinde çalışıyorum. galiba beni yedek listeye koyduğunu [eğer böyle bir liste varsa] dahi söyleyebilecek kadar bile kıymet vermiyor karşısındakine, diyalog kurduğu yazara. çok daha farklı şeyler yazabilirdim ama yazmıyorum, sağlık olsun. bu vesileyle tanımış oldum kendisini. belki de makul bir mazereti vardır, kim bilir..

  • çok güzel filmler izlediğimizde, çok güzel kitaplar okuduğumuzda ya da çoookk güzel bir melodi dokunduğunda kulaklarımıza, aklımızdan geçen sorudur.

    neden insanların filmlere, kitaplara, şiirlere ve illa ki müziklere ihtiyacı var? müzik olmadan, kitap okumadan, film izlemeden yaşanmaz mı? neden yaşayamazmışız gibi geliyor?

    server tanilli “sanat dünyayı hissetme biçimini değiştirir ve zenginleştirir hep: başta ressamlardır ki, nesnelerin ya da eylemlerin en basit, en sıradan güzelliklerini görürler ya da tasarlarlar.” demiş. gerçekten insanın, hayatı, yaşadıklarını, ifade edemediği, içinde duran ama göremediği, farketmediği tınıları sanatçılar bulup çıkarıyor galiba.

    fridanın resimlerindeki o acı, filmin müziklerinde o insanın içine işleyen doku bundandır. nazımın şiirlerindeki o güçlü hissiyat, o kuvvetli duygu seli yine bundandır. marquezin romanının son tümcesini bitirdiğinde insanın yüreğinde duyumsadığı o yumruk yemiş hissi yine bundandır. sanat bunun için vardır. yaşamın bizim gördüğümüz, algıladığımız, sandığımızdan çok daha engin olduğunu bize göstermek için vardır. ya da dünyayı nasıl algıladığını anlatmak için yazar, çizer, besteler, mısralar insan. sanat içinde ruhunu dinlendirir, yıkar, arınır, hayata bakışını genişletir. bu yüzden, daha çok okumak, daha çok görmek ve dinlemek ya da daha çok yazmak, çizmek, bestelemek, fotoğraflamak ister.