hesabın var mı? giriş yap

  • seri başında brooklyn hücumda kemerleri çok sıkmadık halde başabaş gidiyordu boston'la. şu anda dünyanın en iyi oyuncusunun kriptoniti bulundu ve kyrie irving de kendisini durduracak tek şey olan “kendisi” tarafından kilitlenmiş durumda. ancak nets daha da büyük sorunlar yaşıyor:

    steve nash takımdan kafaca ayrılmış durumda. inanılmaz kötü bir koç performansı izledik. yani akıl alır gibi değil. goran dragiç nba finalleri seviyesinde insiyatif alıp oyun kurucu olarak oynayabileceğini daha önce göstermiş bir isim. seride sürekli olarak "bi de bu oynasın" diyerek plansızca kullanıldı. patty mills tamamen önemsizleştirilmiş ve doğru düzgün hiç bir seti yok. seth curry tamamen el üstü şut kullanıyor. nic claxton'a ne pick and roll çizmişler ne planlı bir oyunu var. andre drummond da "çık oyna" planıyla oynatılıyor.

    hepsinin üstüne steve nash normal sezonda oynatmadığı, rotasyondan kestiği blake griffin'i oynattı!!! şaka gibi. siz attığı üçlüklere bakmayın. o adam bu seviyede hele boston karşısında hiç oynamaz. phila olsa tamam ama boston bu adamı savunmada maden gibi sömürdü. geçiş hücumlarını bırakın, set hücumlarında bile kepaze oldular. bounce passlar cut lar hepsini yediler.

    gelelim durant'e. bu adamla "topu ver ona, sayı atsın" anlayışıyla oynanamayacağını boston sana gösterdi. kyrie de kötü oyun kuruyor. eee?!?!? dragiç oyun kursun kyrie-durant üzerinden verimli olacağı pick and roll lar kur!!! adamlar 11-0 seri yiyor momentum falan dönmüş herif mola almıyor!!! nash de udoka da head coach ama birisi bu pozisyona gelene kadar işin mutfağında baya zaman geçirip doğru isimlerle çalışmış. nash herhalde vogel'dan bile daha kötü şekilde kovulur ancak brooklyn "yıldızlara güvenelim ne isterlerse yapalım onlara ihtiyacımız var" anlayışıyla buraya kadar gelebildi. geçmiş olsun. bu turu hele ki böyle bir boston karşısında 3-0'dan 3-4'e imkanı yok çeviremezler. takım kurulumu da çok çarpık. aptal saptal işlerle uğraşacaklarına sene başı bir javale mcgee alsalar tüm pota altında verimlilik ve caydırıcılıkları %30-40 falan artardı 15-20 dk için. bu da aşırı kritik bir fark. sürekli bir "kyrie incinmesin, harden sıkılmasın" tribiyle hepsi kadar boktan bir ben simmons'la, o kol gibi kontratıyla ortadalar. onlara önümüzdeki sezon en az 2 pota altı oyuncusu (hızlı, zıplayabilen cinsten, öküz gibi kalas değil) ve en az 1 tane daha kanat lazım. geçmişler olsun brooklyn. projenin sonuna geldin. sürün bakalım.

  • başlık: kenan doğulu karslı mı beyler

    1. hani doğulu diyorlar ya.

    3. yılmaz güney antalyalı mı piç

    4. uzay hepari mars li mi amk bebesi

    15. özgür çek praglımı amın oğlu

    16. cristian baroni baron mu

    19. tarkan altarin oglu mu amina soktugum?

    ccc tan ccc

  • biliyoruz ki hemen her türk vatandaşı, biraz düşündüğünde bu soruya "evet" cevabını rahatlıkla verebilir.

    mesela; türkiye'de işsizliğin son 5 yılın rekorunu kırmasından muzdarip, 6.2 milyon işsiz vatandaşımızdan biriyseniz; umutsuzluğa kapılıp kurtarılmayı beklemiş olabilirsiniz.

    hatta işsizliğiniz yetmiyormuş gibi bir de devlet sizden gss prim borcu adı altında, işsizliğinizin bedeli olarak para talep ediyorsa; siz de birilerinin sizi kurtarmasını istemiş olabilirsiniz.

    türkiye'de tarımın çökme noktasına gelmesi sizi de etkilediyse; tek geçim kaynağınız olan hasadı satacak yer bulamayan bir çiftçiyseniz ya da çiftçilerin ürünlerini dünya ortalamasının çok çok üzerinde fiyatlarla almak zorunda kalıyorsanız, siz de kurtarılmayı umut etmiş olabilirsiniz.

    akp iktidarında kadın cinayetlerinin %1400 artmasından, psikolojik ya da değil, herhangi bir şekilde etkilendiyseniz; şüphesiz siz de kurtarılmayı beklediniz.

    eğer ki işini iyi yapmaya çalışan, söylenmesi gerekenleri söyleyen, yapılması gerekeni yapan bir gazeteciyseniz; muhtemelen tutuklandınız. vatandaşı olduğunuz ülkenin, tutuklu gazeteci sayısında dünya birincisi olmakla gündeme gelen bir devlet anlayışına sahip olmasına üzüldünüz. belki sabırla adaletin tecellisini beklediniz fakat belki de bir yandan birilerinin doğru olanı yapmasını, sizi haksız yere konulduğunuz o yerden kurtarmasını istediniz.

    yahut kredi kartı borcunuz var ve türkiye kredi kartı borcunda avrupa lideri haberlerine konu olan vatandaşlardan birisiniz. birilerinin sizi bu borçlardan kurtarmasını büyük ihtimalle isterdiniz.

    kpss 2010 kopya skandalına imza atanlardan biri değilseniz eğer, söz konusu sınavda uğradığınız haksızlıktan kurtarılmayı da elbet beklediniz.

    türkiye'den erişimi engellenen web sitelerinin sayısı günden güne artarken, tor veya vpn kullanmak zorunda kalmaktan ya da passolig ve dahi bir çok uygulamanın türkiye'de sporu bitirmesinden şikayet etmekten sıkıldınız, kurtarılmayı istediniz.

    bu ülkede sıkıntılar yaşanır, insanlar karamsarlığa düşer. farkındayız.

    ancak bu başlığı açarken dile getirmek istediğimiz soru, tüm bu yanıtların çok çok ötesindeydi.

    eğer 50 karakter limiti olmasaydı, yaklaşık olarak şöyle bir soru soracaktık:

    siz hiç yerin metrelerce altında; birilerinin ihmalkarlığı, işgüzarlığı ve açgözlülüğü yüzünden saatlerce ölümden kurtarılmayı beklediniz mi?

  • yalan yok. izlemedim hiçbir dizisini. izlemem de. sebebi de arada denk geldiğim fragmanları. ve bu fragmanlardan anladığım kadarıyla bu arkadaş gibi dizi yapmak isteyenler şunları yapmalılar:

    -kıllı bir kaç adam bulun. ağlasınlar.
    -renkli gözlü ve şiveli bir kaç kız bulun. ağlasınlar.
    -yaşlı adamlar bulun. ağlasınlar.
    -hepsini biraraya getirin ve bağırttırın. hep beraber ağlasınlar

  • değildir. 30 yaşımda her şeyimi kaybettim. psikolojim bozuldu. barınacak bir evim de yoktu, geçim kaynağım da. kariyerimi hiçe saydım ve sorumluluk almamak için garsonluk yaptım 1 yıldan fazla süre. sonrasında yavaş yavaş toparlandım. olumsuz şeyler herkesin başına gelebilir. 30 dan sonra yeniden doğdum. değiştim, geliştim. meğer 30 yaşıma kadar boş yaşamışım. kendimi yeniden buldum. şuan özel bir şirkette birim müdürü olarak görev yapıyorum ve o buhranlı günleri geride bıraktım. yani güzel arkadaşım 30 yaş hiçbir şey için geç değildir.
    edit: birim müdürü olarak 5 yıldır çalışıyorum ve şuan 37 yaşımdayım. 34 de evlendim ve 6 aylık da kızım var.

  • şu an haber türk'te pek cok chp'linin söyleyemediği şeyleri çat çat söylemektedir:
    “ biz gerçekten cocukları eğitmek istiyor muyuz? ben hic sanmıyorum. mesela yangını gerçekten söndürmek istiyor muyuz? hayır onu da istemiyoruz.
    istesek en basitinden bir uçağımız olur, helikopterimiz olur. simdi gelmis türkiye 2023'te aya çıkmayı planlıyor diyoruz, çıkamaz.
    amerika 1890'da uzay yasası çıkarma vizyonunu gösteriyor ve pek cok mars filmi cekiyor, ben bizim televizyona bakıyorum; kuruluş ertuğrul tuğrul, osman. bizden böyle bir halt olmaz. bana online eğitim çocukları nasıl etkiledı diyorsunuz, sanki öncesinde cok parlak bir eğitim mi vardı, şahtık şahbaz olduk.”

  • (bkz: bırak bu işleri)

    şu anda da parasını veriyorsun adamlar sana ördek taşağı veriyorlar.

    bak o fotoğraflardaki abilerin tiplerine, onlara benziyor musun? yok, topkeke devam o zaman beybi.

    ayrıca yolculuk süresi de ayrı mesele.

    not: sadece 4 numaradaki tipler biraz ezik, onlara da üçgen peynirle üzüm getirmişler zaten.

  • bitirdiği bölümle alakalı bir işte çalışamayan onlarca insandan biriyken, tam da deneyimsiz insanları işe alıp eğiten bir seyahat acentası bulmuştum ikda. hemen başvurdum tabi. görüşmeye çağrıldığımda elime o sayfalar uzunluğundaki başvuru formlarından biri sıkıştırıldı.
    formu doldurup bekleme odasında diğer insanlarla kanka olacak kadar uzun süre oturup, yaklaşık 8 ayrı görüşmeden geçtikten sonra; genel müdürün karşısına çıkmaya hak kazanan sınırlı sayıdaki insandan biriydim.
    müdür sıfatını taşıyan adam, önce uzun uzun başvuru formumu inceledi. 3-5 genel sorudan sonra sordu:
    "baban ne iş yapıyor"
    kitapçık halindeki başvuru formunda tabii ki aile fertlerinin adları, meslekleri, bitirdikleri okul gibi sorular da mevcuttu ki; o zamanlarda takriben 8 sene önce ölmüş babamın adından başka bişey yazmak saçma olurdu forma.
    "babamı 8 sene önce kaybettik efendim"
    "hmm. başınız sağolsun.ne iş yapardı"
    "heykeltraştı"
    "nerden mezundu peki"
    "tatbiki güzel sanatlar"
    "deden ne iş yapardı "
    (allah allaahh. adam sülalemi araştırmaya başladı...)
    "ressamdı efendim"
    "tabii yaa. doğru"
    (ne ki şimdi bu?)
    "vay bee. vefat etti demek.
    (nası yani??)
    ...biliyo musun biz senin babanla arkadaştık. hatta bi ara beraber bir serigrafi atölyesi bile açmıştık"
    !!! (dumur)
    "ciddi misiniz? ne zaman?"
    "78-79 seneleriydi. daha bitirmemişti baban okulu. sonra çok iş yapamadık kapattık. nası vefat etti peki?"
    " şimdi şööle ki...."
    muhabbet burdan sonra uzar, gider. işle ilgili tek bir cümle bile kurulmaz. ne nerde okuduğumla ilgilenir, ne amaçlarımla ne de ideallerimle - babamın eski arkadaşı. iş görüşmesi yerini eski günlere yapılan bi yolculuğa bırakır. gitme zamanının geldiğinin hissedildiği anda iki tarafın da gözleri yaşlı, sesleri tirektir.
    teşekkür edip ayrılmak için kalktığımda gözünden sevinçle karışık üzüntü okunur müdür insanın. bense çıktıktan sonra muhasebesini yaparım babamın o eski ama hayatını kariyer uğruna sanatından mahrum bırakmış arkadaşıyla; istediği gibi yaşayıp bu dünyadan göç etmiş sevgili babamın hayatının...

    yıllar sonra gelen edit: arada hikayenin sonunu merak edip işe başladın mı diye soranlar oluyor. cevabım hayır çünkü mevzu bahis yerden haber geldiğinde, başka bir yerde çalışmaya başlamıştım bile çoktan..