hesabın var mı? giriş yap

  • "bak beyim... sana iki çift lafım var. koskoca adamsın. paran var, pulun var, her şeyin var. binlerce kişi çalışıyor emrinde. yakışır mı sana ekmekle oynamak? yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu karda kışta sokağa atmak, aç bırakmak? ama nasıl yakışmaz... ben boşuna konuşuyorum. sevgiyi tanımayan adama sevgiyi anlatmaya çalışıyorum. hıh... sen... büyük patron, milyarder, para babası, fabrikalar sahibi... sen mi büyüksün? hayır biz büyüğüz, biz! sen bizim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun, bir hiç! gözümüzde pul kadar bile değerin yok. ama şunu iyi bil; ne oğluma, ne de gelinime hiç bir şey yapamayacaksın. yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizleri. çünkü biz birbirimize parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız. bizler birbirimizi seviyoruz. biz bir aileyiz. biz güzel bir aileyiz. bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun?! dokunma artık aileme. dokunma bizlere. dokunma oğluma, gelinime... eğer onların kılına zarar gelirse, bu arada bora ben, ömründe bir karıncayı bile incitmemiş olan ben, bora, hiç düşünmeden çeker vururum seni! anlıyor musun? vururum ve dönüp arkama bakmam bile."

  • annenin yakın arkadaşlarından oluşan bir whatsapp grubuna katılmasıyla asıl etkilerini hissedersiniz. her gün kadim dostlar whatsapp grubunda neden onun da özlü sözler içeren görseller paylaşamadığı, o görselleri bulanların nasıl bulduğu (- "kızları buluyor tabi onların sen bana hiç bulmuyorsun") ama kendisinin bulamadığı, ayşe hanım'ın son gönderdiğine nasıl bir cevap yazması gerektiği ayrı bir olay oluyor. ama grubu okuması çok zevkli ehehe:

    - günaydın hanımlar bugün hava yağmurlu
    - günaydın neclacığım, evet hava yağmurlu
    - kızlar günaydın (her arkadaş grubundaki gönlü genç teyze) burada yağmur var (2 ilçe öteden bahsediyor asdf)
    - günaydın, nasılsınız, yağmur berekettir
    - günaydın gülerciğim, haklısın. şemsiyenizi almayı unutmayın.

    anne: acaba ben ne yazsam, bir şey söylesene.
    ben: hepiniz yazınca bugün havanın yağmurlu olduğunu nihayet anladım, saolun kızlar yaz ahahsd.
    anne: git.

  • lisede kapanmaya karar verdim. ailem çok tepki gosterdiler babam falan dövdü hatta ama yılmadım. başörtümü bağlayıp,heycanla okuluma gittim sabah. sanki herkes bana bakıyor,işaret ediyor gibiydi. o dönemler baya sıkıntılı tabi.

    sonra derse girdim. sevdiğim bir öğretmenim beni azarlayip başörtümü çekti sacimdan. şaşırdım tabii. "ınsanların inancına hiç mi sayginiz yok hocam "
    dedim. o da bana "saçmalama oğlum git tahtayı sil" demişti. hatırladıkça hala üzülürüm. o günden sonra zaten dini imanı boşladım. kısa kısa şortlar giyip geziyorum.

  • build-up'ı çok iyi olduğu için hayvan gibi komik replikler barındıran dizi. bu yönüyle sadece catch-phraselerle, ya da sadece durum komedisiyle güldüren dizilerden ayrışıyor.

    misal en çok güldüğüm repliklerden birinin gelişimi şöyleydi; holt'a şaka yapmak üzere toplantı odasına gelen jake'in kürsüye mürekkep sürmekle başlayıp tepkiler neticesinde şakayı hafiflete hafiflete sonunda holt'un briefingi vereceği kürsüyü sadece yarım inç (yaklaşık 1 cm) yana kaydırabilmesi ve küsmüş bir çocuk edasıyla holt fark etmeyecek bile diye gidip yerine oturması. ancak içeri giren holt'un kürsüsünün 1 santim kadar oynadığını fark edip kahkahalara boğulması ve ağzından dökülen how did you pull this off sözleri.

    yetmezmiş gibi cold open sonrası kevin ile telefonda olması ve yes kevin they moved it a full half inch demesi ve izleyici olarak tekrar yarılman.

    bu örnek gibi 10'larca zekice espriyi, kaliteyi hiç düşürmeden her bölüm ortalığa saçarcasına yapmayı başardıkları için aktif olarak devam eden tüm diziler içerisinde en komiğinin brooklyn nine-nine olduğunu düşünüyorum.

  • yayınlandığından beri her ortamda insanlar tarafından olağanüstü ilgi ve övgüyle karşılandı. bir yer hariç amk.

  • anı silme özelliği. böyle bilgisayardan klasör siler gibi: "silmek istediğinize emin misiniz?", "evet eminim sil".
    vazgeçersem geri dönüşüm kutusuna girer alırım.

  • v rally adlı araba yarışında bir haritada ormanın içinden geçerken karşınıza bir dere çıkıyor. normalde o dereden hızla geçen arabalar kenara su sıçratırken, ben aracı dere kenarına park edip kuş seslerini dinlerdim. hep arabadan inip dere kenarında piknik yapmayı hayal ettim. olmadı. tabii araba yarışı bu. şimdi orada piknik yapma imkanı verseler, bu sefer bi küçük illa ki açılır. sonuçta yarışın ruhuna aykırı. olmaz. ımmm dıt.