hesabın var mı? giriş yap

  • mal olan sahibine sabırla dert anlatmaya çalışması... kendi kendine oyun icat ettiğini, aylardır bana öğretmeye çalıştığını yeni anlamış bulunuyorum. hayvan ağzında oyuncağıyla geliyor, yanıma bırakıyor, miyavlıyor.. ben sap sap bakıyorum kendisine. aylardır bu böyle. en sonunda beni oyuna katmaya çalıştığını anladım da birlikte oynamaya başladık. ben atıyorum, o yakalayıp getiriyor, avcuma bırakıyor oyuncağı, sonra miyav deyip haber veriyor, ben yine atıyorum filan. mutluyuz, beni eğitilebilir bulup hemen vazgeçmediği için müteşekkirim kendisine.

  • en sevdiğim ressamlardan biri. bu entrye gelene kadar pek faideli bilgiler var. tekrarlamayayım.

    ışıkla böyle oynamayı nerden öğrenmiş derseniz, adres olarak fransız empresyonistleri, özellikle edgar degas verilebilir. hatta meşhur automat tablosunun esin kaynağının bu olduğunu söylerler.

    diğer ressamlar tarafından örnek alınmakla kalmamış, sanatın diğer dallarındaki çalışmalara da ilham olmuş. sinema, fotoğraf ve müzik. tom waits'in 1975 tarihli albümü nighthawks at the diner bu etkinin izlerini taşır.

    ayrıca the simpsons 8.sezon 18. bölümünde bu tabloya direkt gönderme yapılmıştır.

    alabildiğine amerikan, fakat hissettirdikleriyle bir o kadar evrensel bir ressamdır. kentsoylu yalnızlık ve izolasyon duygusu deyince akla ilk gelenlerden biridir. hepimizin omzu düşük yüzü önündeki fincana akmış oturmuşluğu vardır illa.

  • izlemekten nefret ettiğim ama izlemeden duramadığım programdı. boyalı kutulara zıplamacanın eğlenceli olmayışı ve bardak oyunun 5 saat sürüyormuş hissi büyük ihtimalle programın gününden kaynaklanıyor. izlerken annemin sürekli sabah okul var diye hatırlatması ve yatırmaya çalışması daha çok aklımda kaldı. cumartesi akşamı olsaydı keyifle izlerdim bence.

  • ilginç bir insan. yeri geliyor dünyayı kurtarıyor, yeri geliyor kendini kurtarıyor. zaten şu hayatta bana sorarsanız kendisini kurtarabilmiş bir tek insan var, o da cüneyt arkın. filmlerine dikkat edin mesela, babasını kurtarıyor ama kendi, çünkü babasını da kendi oynuyor, dedesini kurtarıyor ama kendi, çünkü dedesini de kendi oynuyor.

  • biocremation adıyla da bilinen alkalin hidrolizine dayalı bertaraf etme yöntemi. hani ölüleri krematoryumda yakıp külleri kalıyordu ya geriye; ha işte bu yeni yöntemde ölüleri yakmayıp bir takım sıvıların bulunduğu sıcak suda eritip insan vücudundaki doku ve hücrelerin kemiklerinden ayırıp mikromoloküler sıvılara dönüştürüyorlar. ortada bir yanma işlemi olmadığından zehirli gaz çıkışı da olmuyor ve cesetten kalanlar sadece birazcık kemik tozundan ibaret. yani bir nevi çevre dostu bir yok oluş. zaten o yüzden diğer adı bio-cremation.

    ayrıca bkz http://www.muratarslanoglu.com.tr/…anatoloji/?p=309

  • "eğer size birisi bir şeyi kimin icat ettiğini sorarsa ve siz o şeyi icat edenin kim olduğunu bilmiyorsanız tesla icat etti deyin, büyük ihtimalle doğru cevap vermiş olursunuz. "

  • siyasal islamcıların ve onun şakşakçılarının türk milletine hediyesi.

    "abi istikrar önemli yea, biz koalisyon dönemini de hatırlıyoruz yea, 90'lar çok fenaydı yea, adamlar çalışıyor yea..."

    mutlu musunuz lan içine çekildiğimiz bok çukurundan?

  • 3 ev arkadaşı oturmaktadır ve bir tanesi üzerindeki elbiseyi ters giydiğini fark eder.

    1: aaa ben ters giymişim bu elbiseyi.
    2: olsun, annem "nazar değmez öyle olunca" derdi.
    1: benim annem "git çıkar onu, işlerin ters gider" derdi.
    3: benim annem "salak" derdi.

  • günümüzdeki araba arkası yazılarının retrospektif filtreden geçirilmiş halidir. muhtemel emsallerini neşretmek zor değildir:

    • medreselim (entelektüel)
    • o imdü yeniçeri (militarist)
    • hatalıysam: tiz kellesi vurula (realist)
    • tek rakibim hezarfen ahmet çelebi (postmodern)
    • huzur islamda ( neo-klasik)
    • padişahım çok yaşa (oportunist)